Emlakta Nostalji

1981 yılında İstanbul'un ünlü bostanlarında mantar gibi apartman bitiyormuş!

1981 yılında İstanbul'un ünlü bostanlarında mantar gibi apartman bitiyormuş. 1883 yılında çizilmiş bir haritada İstanbul'da 102 parça bostan varmış ve bu bostanlar birer birer yok olmuş.



ÇENGELKÖY SALATALIĞI, YEDİKULE MARULU, BAKIRKÖY ÇAVUŞ ÜZÜMÜ TARİHE KAVUŞTU


İstanbul'un ünlü bostanlarında mantar gibi apartman bitiyor


1883 yılında çizilmiş detaylı bir harita İstanbul'da 102 parça bostan olduğunu ortaya koyuyor.

Bostancıların çoğu topraklarını satmış ve buralar apartmanlarla dolmuş.


  NEREDE o eski çilekler? Ağzına attın mı, mis gibi bir koku verirdi o Osmanlı çileği... ya da ''Buna üzüm mü diyorsun, sen Bakırköy'ün çavuşüzümünü yiyecektin'' gibi sözleri eski İstanbullulardan çok duymuşuzdur. Gerçekten de sözünü ettikleri sebze ve meyveler İstanbul'un o ünlü bostanlarında yetiştirilirdi. İstanbul'un hızla gelişip büyümesiyle birlikte tadı damaklarda kalan salatalık, ayva, incir, çilek, enginar, bakla, üzüm ve marul gibi sebze ve meyvelerin boy attığı bostanlar da tarihe karıştı.


   102 parça bostan


  1883 yılında çizilmiş detaylı bir harita İstanbul'da 102 parça bostan olduğunu ortaya koyuyor. Asırlar boyu İstanbul'a en güzel, en leziz sebze ve meyveleri yetiştiren bostanlar, bu büyük kentin sadece Boğaziçi, Anadolu ve Rumeli Yakası ve Marmara sahil köylerinde değil, aynı zamanda tarihi bir kale duvarlarının içindeki alanda da yer almışlar.

  Karayolu taşımacılığının olmadığı, her kentin kendi yağında kavrulduğu devirlerde bu bostanlar İstanbulluları besliyormuş. Bir patlıcan küfesi, bir domates küfesi açıldığında üstü nasılsa dibinin de aynı çıkması, İstanbullu bostancı ve bahçıvanların ahlak ve namuslarıyla ün yapmasını sağlamış.


   Hem sohbet, hem alışveriş


  Kayıtlar Üsküdar, Erenköy, Caddebostan, Beylerbeyi, Büyükdere, Sarıyer, Kasımpaşa bostanlarını İstanbul'un tanınmış, büyük bostanları olarak gösteriyor.

  Semt bostanları, alışveriş yapıldığı kadar birer de dinlenme ve sohbet yeriydi. Çevreden gelen mahalleliler, ikindi güneşinin etkisi azalırken yanlarında getirdikleri kilimleri kuyunun çevresine serer, otururlardı. Hayvanın dolabı döndürüşünü, suların kovalardan şırıl şırıl akışını izlerken, hanımlar kendi aralarında sohbet ederlerdi. Bu arada ikram edilen hıyar turşusu, marul, can eriği yenirdi. Güneş batmadan önce dalından yeni kopmuş domatesler, biberler, patlıcanlar filelere, sepetlere konur ve evin yolu tutulurdu.


  Kavak'ın inciri


  İstanbul'un bostanlarında neler yetişmezdi ki...

  Canınız üzüm mü çekti? İşte size Bakırköy'ün erikten daha iri taneli çavuş üzümü... İncir mi? Gelin Anadolukavağı'nın ünlü Kavak incirini tadın..

  bayrampaşa'nın enginarı, sakız baklası; Arnavutköy'ün kokulu Osmanlı çileği, Çengelköy'ün reçel yapmaya kıyamayacağınız ayvası, salatalığı, Yenibahçe'nin Tokaloğlu kaysısı; Mecidiyeköy'ün dutu, Beykoz'un cevizi, Değirmendere'nin fındığı, Langa'nın salatalığı; Yedikule'nin marulu, Anadoluhisarı'nın fındığı, armudu; Alibeyköy'ün mısırı...

  İşte İstanbul halkı, bostanlardan gelen bu meyve ve sebzeleri çıtır çıtır, taptaze yermiş.

  Peki ne oldu bu bostanlara diyeceksiniz.

  Büyüyen, gelişen İstanbul kenti bostanları da yutuvermiş. Bostancıların çoğu topraklarını satmış, yerlerini mantar tarlası gibi apartmanlar kaplamış. Geri kalan bazı bostanlar da elbise de yama benzeri kentin içinde sıkışmış kalmışlar, eski günlerden bir anı olarak yaşamaya çalışıyorlar.


Milliyet Gazetesi 13 Mayıs 1981



Abdullah Kutalmış MIZRAK/Emlakkulisi.com