1994 yılında İstanbul'un yarısı onunmuş!
1994 yılında Sultan Abdülhamit'in hazine hesabını tutan Ruznameci İbrahim Efendi'nin torunu Selahattin Çalışır, İstanbul'un yarısının dedesinin kurduğu Ruznameci İbrahim Efendi Vakfı'na ait olduğunu iddia etmiş.
Abdülhamit'in hazine hesabını tutan İbrahim Efendi'nin torunu iddia ediyor:
'İstanbul'un yarısı benim'
Bugün sefalet içinde yaşadıklarını söyleyen Selahattin Çalışır, yıllarca yaptığı araştırmalar sonucu dedesinin kurduğu vakfın mallarını ortaya çıkardı.
Osmanlı Padişahı Abdülhamit'in hazinesinin hesabını tutan Ruznameci İbrahim Efendi'nin torunu Selahattin Çalışır, İstanbul'un yarısının kendisine ait olduğunu iddia ediyor. ''İstanbul'un yarısı benim'' diyen Çalışır, Şişhane'den Kağıthane'ye kadar Haliç yamacındaki arazinin mirasçısı olduklarını ispatladı.
Kendisi kirada oturan ve borç nedeniyle telefonu bile kesilen Selahattin Çalışır, Kasımpaşa'da buluna Kuzey Deniz Saha Komutanlığı, Taşkızak Tersanesi, Vehbi Koç'un yaptırdığı Sanayi Müzesi ile Aynalıkavak Kasrı gibi önemli binaların da kendi arazileri üzerinde olduğunu belgeleriyle ortaya koyuyor.
Vakıflar Genel Müdürlüğü ve diğer devlet yetkililerine üzerinde binlerce yapı ve dükkanın bulunduğu araziden elde edilen 115 yıllık gelirin nereye gittiğini soran Selahattin Çalışır, vakfın malları kendilerine iade edilmesi veya bugüne kadar kiralardan elde edilen paraların verilmesi halinde, sefalet içinde olan 60 ailenin hayatının kurtulacağını söyledi.
Vakıflarda yüz yıllık vurgun
Murat AYDIN
Padişah Abdülhamit'in hazinesinin hesabını tutan Ruznameci İbrahim Efendi'nin torunu olan Selahattin Çalışır, ''İstanbul'un yarısı benim'' diyor. Çalışır, yıllarca sürdürdüğü araştırmalar sonucu dedesinin kurduğu vakfın mallarını ortaya çıkararak, Şişhane'den Kağıthane'ye kadar Haliç yamacındaki arazinin mirasçısı olduklarını ispatladı. Kendisi kirada oturan ve borçları nedeniyle telefonu bile kesilen Selahattin Çalışır, Kasımpaşa'daki Kuzey Deniz Saha Komutanlığı, Taşkızak Tersanesi, Sanayi Müzesi ve Aynalıkavak Kasrı gibi önemli binaların da kendi arazileri üzerinde olduğunu belgeleriyle ortaya koyuyor.
Vakıflar Genel Müdürlüğü ve diğer devlet yetkililerine, üzerinde binlerce binanın bulunduğu araziden 115 yıl boyunca elde edilen gelirin nereye gittiğini soran Çalışır, vakfın mallarının kendilerine iade edilmesini veya kira gelirlerinin Ruznameci İbrahim Efendi sülalesi fertlerine verilmesi gerektiğini söylüyor. Dedesinin mirasına sahip olması halinde Koç ve Sabancı ile yarışabilecek duruma geleceğini belirten Çalışır, 1956 yılından beri miras peşinde koşuyor. Beyoğlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde Kuzey Deniz Saha Komutanlığı arazisinin kendilerine verilmesi için dava açan ve dava reddedilince temyiz için Yargıtay'a başvuran Selahattin Çalışır, arazilerinin istimlak edilmeden devlet tarafından gasp edildiğini öne sürüyor.
VAKIFLAR NE DİYOR?
Vakıflar İstanbul Bölge Müdürlüğü, Ruznameci İbrahim Vakfı adı altında bir vakfın bulunmadığını belirterek Selahattin Çalışır'ı yıllarca kapıdan kovdu. Tapu Kadastro Bölge Müdürlüğü'nün kayıtları ise Kasımpaşa'dan Kağıthane'ye kadar uzanan arazi üzerindeki yapıların çoğunun tapusunun Ruznameci İbrahim Efendi Vakfı'na ait olduğunu gösteriyor.
Konuyu araştıran AKŞAM muhabiri de Vakıflar Bölge Müdürlüğü'ne başvurarak, söz konusu vakıfla ilgili bilgi ve belgeleri istedi. ''Mütevelli eliyle, emaneten ve niyabeten idare edilen vakıflar arasında bahsedilen vakfa kayıtlarımızda rastlanmamıştır'' şeklindeki yanıt, Çalışır'a verilen belgenin aynısıydı. Vakıflar böyle bir vakfın yokluğunda ısrar ederken, Çalışır'ın ''bizim'' dediği dükkanlardan vakıflar makbuzuyla kira toplanması ise ilginç.
Akşam Gazetesi 25 Ekim 1994
Abdullah Kutalmış MIZRAK/Emlakkulisi.com