Emlakta Nostalji

1999 yılında Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı tarih olmak üzereymiş!

1999 yılında Boğaz'ın günümüze ulaşmış en eski yalısı olan Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı yok olmak üzereymiş. Mülkiyeti Amcazade Hüseyin Paşa Vakfı'na ait tarihi yalı, en son 1956 yılında yetersiz bir onarım görmüş.



Gözden çıkarılan tarihi Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı tarih olmak üzere


300 yıllık yalı


Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı 300 yıllık tarihi ile Boğaziçi'nin en eski yalısı. Ancak bu özelliğini fazla koruyamayacak gibi görünüyor. Mülkiyeti Mülhak Amcazade Hüseyin Paşa Vakfı'na ait olan yalı, 1956 yılından bu yana onarım görmüyor. Talana uğrayan iç kısmı neredeyse tamamen yıkılmış durumda. 7 yıldır Anıtlar Kurulu tarafından alınan restorasyon kararlarına ise aldıran yok.


   Anıtlar Kurulu yetkilileri, Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı için 'sadece Boğaziçi'nin değil, dünya mimarlık tarihinin mevcut en eski ve en önemli ahşap yalı örneklerinden biri' diyor. Bu önemli yalı bir an önce önlem alınmazsa yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. En son 1956 yılında yetersiz bir onarım gören yalının mülkiyeti Mülhak Amcazade Hüseyin Paşa Vakfı'na ve başkanı olarak da Feyyaz Köprülü'ye ait. Anıtlar Kurulu yalının restore edilmesi yönünde 7 yıldır kararlar alıyor ancak sonuç alamıyor. Aile, yalıyı dairelere bölerek kullanmak için diretiyor. Restorasyon yapılamamasının sorumlusu olarak da bu tip mimari değişimlere karşı çıkan Anıtlar Kurulu'nu gösteriyor.


Yıkım değil restorasyon


    Anıtlar Kurulu yalının gelecek kuşaklara, özgün mimari ve sanat tarihi değerleri korunarak aktarılması sorumluluğunun sadece kurula ait olmayıp, varislerin ve Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün de ortak ulusal görevi olduğunu belirtiyor. Kurulun bu yönde aldığı ilk karar 23/10/1992 yılına tarihleniyor. 28/4/1999 tarihinde alınan son kararda ise, kurul kararının bir an önce karara uygun bir proje ile yerine getirilmesinin yasal zorunluluk olduğuna değiniliyor: ‘‘Sözkonusu karar dışındaki ve kültür varlığının özgünlüğünü zedeleyici yeni önerilerle geçen zaman içinde zaten yüzlerce yıllık yaşı nedeniyle dış koşullara karşı direnişinin sonuna gelen yalının yok oluşunun hızlandırıldığının bilinmesi gerektiğine, meydana gelen tahribattan ilgililerin yasalar ve ulusal kültür değerlerimiz karşısında sorumlu olacaklarının bir kez daha kendilerine hatırlatılmasına karar verilmiştir'' deniliyor.


    Geçtiğimiz yıl yapılan incelemelerde yalının ana bölümünü oluşturan Divanhane binasının, dış görünüşü ile nispeten sağlam olduğu ama bütün anıtsal değerleri taşıyan iç mimarisinin önemli ölçüde yıprandığı, bazı elemanların kullanılmaz duruma geldiği tespit edildi. Ayrıca Divanhane'nin ortasında bulunan ve bugün kaybolmuş olan mukarnaslı fıskiyenin eldeki belgelere göre yeniden yapılıp konması gerektiğine yine III No'lu Anıtlar Kurulu tarafından karar verildi. Kurul, eldeki onaylanmış rölöveler ışığında yalının yıkılmadan restore edilmesini istiyor. Yalının sahipleri ise inatla kuruldan yıkılabilir kararı çıkmasını ve içinde değişikler yapmalarına izin verilmesini bekliyor.


Nasıl çözülecek?


    Yalının sahiplerinden Feyyaz Köprülü restorasyon çalışmaları için Anıtlar Kurulu'nun kararını beklediklerini söylüyor. Çıkmasını bekledikleri karar ise şöyle: Yalıyı tamamen yıkıp, beton üstüne ahşap kaplama yapmak ve içini diğer varisleri düşünerek daireler şeklinde bölmek. Bu beklentilere uygun restorasyon projesi 4 yıl önce Orhan Çakmakcıoğlu tarafından hazırlanmış. Kurul şartları kabul ederse restorasyon 49 yıllığına ikamet etmek kaydıyla Ledün Köprülü tarafından yaptırılacak. Çakmakcıoğlu, 2. dereceden tarihi eser kabul edilen Meşruta binasının Divanhane kadar değerli olmadığını ve zaten yıkılmak üzere olduğunu söylüyor. Ancak projenin bu haliyle kuruldan geçmeyeceği de açık. Geriye şu soru kalıyor: Acaba tarihi bina yıkılmadan bir çözüm bulunabilecek mi?


Yalının tarihi


    İstanbul Boğazı'nın en eski yalısı olan yapı, Meşruta Yalı olarak da biliniyor. 1699'da Amcazade Hüseyin Paşa için inşa edildi. Yeğen, Sarhoş, Mevlevi lakaplarıyla da bilinen Amcazade Hüseyin Paşa, Köprülü Mehmed Paşa'nın yeğeni ve Fazıl Ahmed Paşa'nın amcasıydı. 1697-1702 yılları arasında sadrazamlık yapmıştı. Bugüne kalan yapı, eskiden Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı'nın selamlık dairesinin panhanesini teşkil ediyordu. Harem dairesi ise selamlığın 70-80 metre kadar güneyindeydi. Haremin eski bir fotoğrafından hareketle iki katlı, iki büyük sofalı ve 15-20 odalı olduğu tahmin ediliyor. Yalının 1893 Rus Savaşı sırasında yerleştirilen Rumeli göçmenleri yüzünden tahrip olduğu ve kısmen yıktırıldığından ya da bir yangınla ortadan kalktığından söz ediliyor. Ancak, daha yüzyılın ilk çeyreğinde Osmanlı sivil mimarlığının eşsiz bir eseri olarak dikkat çekmiş olmasına rağmen, Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı'nda en büyük tahribata günümüze kadar süren ihmal neden oldu. Yapının ait olduğu Mülhak Amcazade Hüseyin Paşa Vakfı ve Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı İnşaat, Restorasyon, Turizm ve Ticaret A.Ş'nin yıllardır süren dışlayıcı tutumu nedeniyle, giderek tahrip olan iç mekan bir zamanlar tamamen renkli desenlerle bezeli ahşap panellerle kaplanmıştı. Bazı mimari elemanlar altın varak kaplı veya tezhipliydi. Kapı ve dolap cephesi ise tel ve fildişi kakma ile bezenmişti. Odanın ortasındaki havuz ve fıskiye iki sıra mermer ile çevriliydi. Bundan 30 yıl önce gözlemciler ahşap dekoratif elemanların tamamen süngerleşmiş olduğunu kaydetmişlerdi.


Hürriyet 20 Temmuz 1999



Abdullah Kutalmış MIZRAK/Emlakkulisi.com