20. Gezici Festivali yarın Ankara'da başlıyor!
20. Gezici Festivali yarın Ankara’da başlıyor. Eskişehir ve Sinop’a da uğrayacak festivalin ‘Dünya Sineması’ bölümünde dikkat çekici bir film gösterilecek. ‘Eğer binalar konuşabilseydi, kendileriyle ve bizimle ilgili ne söylerlerdi?’ sorusunu yanıtlıyor.
Altı ünlü yönetmen, ‘Eğer binalar konuşabilseydi, kendileriyle ve bizimle ilgili ne söylerlerdi?’ sorusuna Kültür Katedralleri adlı film ile cevap veriyor.Berlin Filarmoni, Rusya Ulusal Kütüphanesi, Oslo Opera Binası konuşturulan kültür merkezleri arasında.Bu yıl, 20. yılını kutlayan Gezici Festival, yarın Ankara’da başlıyor. Festival, Ankara’dan sonra 3-7 Aralık tarihleri arasında Eskişehir’e, 5-8 Aralık’ta ise Sinop’a konuk olacak. Klasikleşen bölümlerinin yanı sıra özel bölümleri ve konuklarıyla her yıl dikkat çeken festivalde bu yıl Sinema Aşkına!, Dünya Sineması, Türkiye 2014, Gerçeğe Açılan Üç Kapı, Müzede Bir Gün, CANAN: Uyandıran Masallar, Osmanlı’dan Manzaralar, Kısa İyidir ve Çocuk Filmleri bölümleri izleyiciyle buluşuyor.
Bu yıl festival kapsamında gösterimi yapılacak Kültür Katedralleri (Cathedrals of Culture), her yıl farklı ülkelerden çarpıcı filmleri izleme imkânı sağlayan Dünya Sineması bölümünde yer alıyor. Türk Serbest Mimarlar Derneği’nin katkılarıyla gerçekleşecek gösterimde izleyicisiyle buluşacak olan Kültür Katedralleri, festivalin en ilgi çekici filmlerinden biri olarak öne çıkıyor. Eğer binalar konuşabilseydi, kendileriyle ve bizimle ilgili ne söylerlerdi? Türkiye’de ilk kez gösterilecek Kültür Katedralleri, bu soruya şaşırtıcı cevaplar sunuyor. Yapımcı Wim Wenders, bu üç boyutlu projede kendisi de dahil olmak üzere farklı yönetmenin, her biri gerçek katedral olmasa da “kültür katedrali” olarak değerlendirilen kamusal binalara adanmış kısa filmlerini bir araya getiriyor: Berlin Filarmoni Orkestrası (Wim Wenders), Rusya Ulusal Kütüphanesi (Michael Glawogger), Halden Hapishanesi (Michael Madsen), Salk Enstitüsü (Robert Redford), Oslo Opera Binası (Margreth Olin), Pompidou Merkezi (Karim Aïnouz) beyazperdeye yansıtılıyor. Film seyirciyi adı geçen kültür binalarında gezdirirken onlarla konuşma imkânı sağlıyor.
İlk gösterimi Berlin Film Festivali’nde yapılan Kültür Katedralleri, insan eliyle oluşturulan yapıların perspektifinden insan hayatını mercek altına alıyor. Mesela “Ben yeniyken, insanlar beni görünce çok şaşırıyorlardı.” der Pompidou Merkezi. Wenders’in 50 yıllık Berlin Filarmoni binası üzerine çektiği film ise bir zamanlar Potsdam Meydanı’nın yanındaki boş arazide mahsur kalmış fakat artık modernite tarafından kuşatılmış bir yapı üzerine sevimli bir çalışma. Robert Redford’un Kaliforniya’daki Salk Enstitüsü ve oradaki bilim insanları üzerine filmi ise tatlı bir sürpriz. Diğer filmler hakkında ayrıntılı bilgi: www.ankarasinemadernegi.org.
Müzede sanat dolu bir gün...
Festivalin 20’nci yıl sürprizlerinden “Müzede Bir Gün” bölümünde, bu yıl Venedik Film Festivali’nde ‘Yaşam Boyu Başarı’ ödülü alan sinemacı Frederick Wiseman’ın yönettiği National Gallery ve Jem Cohen imzalı Ziyaret Saatleri (Museum Hours) sinemaseverlerle buluşacak. Önceki filmlerinde izleyiciyi Paris Opera Binası, Berkeley Kampüsü ve Central Park’ta gezdiren ve mekanlara ses veren 84 yaşındaki yönetmen Frederick Wiseman imzalı National Gallery, görsel hikâye anlatıcılığının yepyeni bir formu olarak öne çıkıyor. Son dönemde hayranlık duyduğu kurumlara odaklanan Wiseman’ın çizdiği bu üç saatlik National Gallery portresi, sadece görünenin ardına yapılan bir gezinti olarak kalmıyor, duvarda asılı sanat eserleriyle ilgili görünmeyen emeği de öne çıkarıyor. İlk gösterimi Cannes Film Festivali’nde yapılan film, görsel hikâye anlatımı üzerine bir deneme niteliğinde.
New Yorklu sinemacı Cohen’in en ilginç işlerinden biri olan, Locarno Film Festivali’nden ödüllü Ziyaret Saatleri ise orta yaşlı müze bekçisi Johann’ın hikâyesini konu alıyor. Film, Viyana’daki büyük Sanat Tarihi Müzesi’nde geçiyor. Sessizlik içinde sürdürdüğü işi nedeniyle geri planda kalan Johann, müze ziyaretçilerini, onların sanat eserlerini izlediği gibi dikkatle izler. Bu arada, Anne ile karşılaşır. Kuzeninin hastalığı nedeniyle kente gelen Anne ile Johann’ın arasındaki ilişki, Ziyaret Saatleri’nin bir parçasıdır. Film, izleyiciyi hem müze içinde hem de Viyana sokaklarında tuhaf bir gezintiye çıkarıyor. National Gallery, 30 Kasım Pazar günü, Ziyaret Saatleri ise 2 Aralık Salı günü Ankara Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde izleyicisiyle buluşacak.
Zaman