Sektörel

2008 yılında inşaat sektörü

Rekabete dayalı bir İhale Kanunu'nun firmaların kendilerini geliştirmeleri için büyük önemi var..

İnşaat sektörü olarak geride bıraktığımız 2007 yılında büyük beklentiler içinde olmadığımızı sene başında bildirmiştik. Genel seçim ve Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin yaşandığı riskli bir dönemden inşaat sektörünün büyük ölçüde hasarsız çıktığı görüşündeyim. Böyle bir dönemden zarar görmeden geçmek önemli, çünkü bu aynı zamanda yeni döneme hazır ve güçlü girebilme fırsatı yaratmıştır. Zira 2008 yılının hükümetin ilk ve en önemli yılı ve daha da önemlisi programa göre 2008 ve 2009 yıllarının yatırım yılları olacağı düşünülürse inşaat sektörünün ve özellikle taahhüt sektörünün önümüzdeki 23 yılının çok parlak geçeceği kanısındayım. Yani inşaat sektörünü, taahhüt ve özel olmak üzere gruplandırırsak, taahhüt sektörünü çok hızlı bir dönem beklemektedir. Özellikle alt yapı, enerji, ulaşım konularında önemli projelerin hayata geçirileceği görülmektedir. Yalnız yapımcıların ve işleri ihale edecek kurumların İhale Kanunu gibi önemli bir sorunu vardır. İhale Kanunu'nun, projelerin nitelikli, kaliteli ve en önemlisi zamanda tamamlanabilmesi yönüyle yeniden ele alınması ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Sağlıklı bir kanun ile ihale edilemeyen projelerden arzu edilen sonuç ve verim alınması beklenmemelidir. İhale Kanunu'nun eksiklikleri ile ilgili tartışmalar, kanun çıktığından beri süregelmektedir. Bu çerçevede ön yeterlilik şartları, uygun ihale bedeli ve enflasyon endeksli fiyat farkı konuları yeniden gözden geçirilmelidir. Firmaların teknik ve ekonomik değerlendirmelerinin objektif yapılabildiği, açık, şeffaf, ön yeterliliğe ve kesinlikle rekabete dayalı bir İhale Kanunu'nun, işlerin sağlıklı, şekilde yapılması, firmaların kendilerini geliştirmeleri ve büyümeleri açısından son derece önemli olduğu görüşündeyim. İnşaat sektörünün diğer ve önemli kolu olan konut sektöründe ise 2007 yılı proje bazında değişkenlik arz etti. Yani bazı projelerde çok iyi satış oranları yakalanırken, bazılarında ise durgunluk yaşandı. 2008 yılının nasıl geçeceği ise yılın ilk üç ayının göstergelerine bağlı gerçekleşecektir. Zira konut satışlarının, enflasyon, kredi faizleri, ülkenin büyüme oranı gibi ekonomik verilerle çok ve doğrudan bağlantısı vardır. Ayrıca dünya çapındaki mortgage sorunlarının varlığı da göz önüne alınırsa, talebin canlanmasını, nisan ve mayıs aylarındaki ekonomik performansa bağlı olarak değerlendirmek gerekecektir. Nisan ve mayısın canlı geçmemesi halinde konut sektöründe 2008 yılını, 2007 yılından pek farklı değerlendirmek mümkün olmayacaktır. Konut sektöründe, yapımcıların en büyük sorunu ise imar planı sorunudur. 1/100.000 veya 1/25.000 ölçekli metropolitan planların bir türlü netleşmemesi, yeterli ölçüde arsa üretilememesine sebep olmaktadır. Büyükşehir ve ilçe belediyeleri ile sivil toplum kuruluşları ve meslek odalarının bu problemleri ortadan kaldırmaya yönelik birlikte çözüm üretmeleri şarttır. İtirazlardan dolayı plansız kalmak yeterli olmasa da bir plana sahip olmaktan çok daha kötüdür. Planların bir merkezden üretilmediği durumlarda ise kişisel beceri ve bunun kurumsal takdiriyle oluşan mevzii imar planları ile karşılaşmaktayız. Bunun meyvesi olarak da 2010 yıllarında şehrin en kritik noktalarında ulaşım ve altyapı sorunu çözülmemiş 60-70 katlı gökdelenler göreceğiz. Oysa bunlar modern ve medeni bir şehircilik anlayışı ile daha makro ölçekte düşünülerek planlanabilir. Sonuç olarak, 2008 yılını konut sektörü ekonomik verilere bağlı olarak hareketli bir yıl olarak geçmesini beklemekte iken, taahhüt sektörü üç yıllık parlak bir döneme hazır durumdadır. İnşaat sektörü yıllık yüzde 15-20 oranında büyümelerle ülkenin ve ekonominin lokomotifi olmaya, ülkenin en büyük sorunlarından biri olan işsizliğin çözümüne önemli katkılar sağlamaya devam edecektir.