3. köprü ve Sulukule'deki zihniyet
Tarım ve hayvancılığın tasfiyesini hızlandıran zihniyetin diğer ayağı kalkınmacılıktır
Adı üstünde AKP kalkınmacılıkta mümtaz icraatlarla karşımızda. Geçtiğimiz günlerde beton/asfalt sevdalıları iki inadı hayata geçirmek konusunda ardarda iki adım attı. Önce Perşembe 29 Nisan'da Boğaz'a 3. köprünün güzergâhı açıklandı, ertesi Perşembe 6 Mayıs'ta da Sulukule'ye 'Dostlar Sitesi'inşaatının temel atma töreni yapıldı. Her iki girişim 'ben yaptım oldu'yaklaşımıyla mâlul. Ne soran var, ne dinleyen.
Şehrin Karadeniz kıyısı nisbeten korunmuş durumda ve bu sayede şehrin nefes almasını sağlamakta. Yetkililer ne derse desin daha önceki uygulamalardan biliyoruz ki köprüyle birlikte bu yeşil alan betonlaşacak, tokileşecektir. İmar Kanunu, Kültür ve Tabiat Varlıkları Kanunu ve Boğaziçi Kanunu ile üç koldan korunan Boğaziçi'nde dahi 30.000 civarında kaçak ve 3.000 yıkımı kesinleşmiş ancak yıkılamayan yapı varken, FSM inşa edilirken 'yapılaşma olmayacak'denildiyse de köprü kuzeydeki dokuyu ziyadesiyle tahribetmişken, şehirdeki binaların %75'i kaçakken, köprü sayesinde azacak olan şehirleşme seferberliğinin bir zararı olmayacağını imâ etmek insanla alay etmektir. Hatırlayalım: FSM yapılırken de Boğaziçi'ne bağlantı olmayacağı söylenmiş ancak hemen Kavacık ve Baltalimanı bağlantıları eklenivermişti.
Başbakan belediye başkanı olduğu dönemlerde İstanbul'a üçüncü köprünün yapılmasının ‘cinayet' olacağını söylemişti. O zamanla bu zaman arasında ne değişti? İstanbul daha zor yaşanır bir hale geldi, dolayısıyla cinayet daha ciddî bir hal aldı.
Köprü oldubittisi üzerine daha çok yazılıp çizilecek. Bu işlerin uzmanlarının anlamaya hazır olanlara hatırlattıkları bir altın kural var: Gelişen ülkelerde yol yaptıkça vasıta sayısı azalmaz, trafik hafiflemez, aksine vasıta ve trafik artar. Yani bu kafayla 4. köprüye hazır olun, eğer o vakte kadar tersine göç yani kırsala geri dönüş başlamazsa.
Sulukule'de sırıtan şark kurnazlığı
AK partili Fatih Belediyesi Sulukule yenileme projesinin temelini attı. Basın açıklamasında projenin tüm aşamalarının Anıtlar Kurulu'ndan geçtiği söylendi ve ‘kazılar arkeolog gözetiminde elle yapıldı'dendi. Halbuki Sulukule'de arkeolojik kazı yeni başladı ve halen sürüyor.
Koruma Kurulu'nun 18.2.2010 tarihli kararı, bölgede arkeolojik kalıntıların tespiti için Arkeoloji Müzesi denetiminde jeo-radar manyetik tarama yapılmasını, sonuçların Kurul'a iletilmesini öngörüyor. Sonuçlar Kurul tarafından değerlendirilinceye kadar da 'alanda yapılaşmaya yönelik herhangi bir fiziki müdahalede bulunulmamasına karar verilmiştir'deniyor.
Kadim surdibinde arkeolojik buluntu olmaması mümkün değil. Bunu öngörmek için arkeolog olmaya gerek yok. Nitekim şimdiden bazı kalıntılara ulaşıldı bile. Koruma Kurulu kararı belli olana kadar kimsenin alanda en ufak bir şeyi oynatmaya hakkı var.
Bu vurdumduymaz ve hoyrat zihniyetle uğraşmak gerekiyor. Sivil toplum kuruluşları her iki konuda da harıl harıl çalışıyor. Sulukule Platformu elinden geleni yapıyor. Mimarlar Odası suç duyurusunda bulundu. Konu, tıpkı Ilısu baraj ihalesi gibi uluslararası bir boyut kazandı. Nitekim Unesco'nun Dünya Miras Merkezi hafta başında Türkiye'ye bu inşaat sonucunda kültür mirasına verilebilecek geri dönüşsüz zarar konusunda endişelerini bildirdi, önlem ve cevap istedi. Sulukule'de yapılan kurnazlık kayda geçmiştir ve İstanbul'un Dünya Miras Listesi'nden düşürülmesine sebeb olabilir.
Köprü için başlatılan karşı girişimlerin ise bir 3. Köprü Platformu'na dönüşmesi şart. Önde gelen kuruluşların çağrıcısı olacağı, kısa ve öz bir metin eşliğinde İnternet üzerinden hemen bir imza kampanyası başlatmalı. İmzalar milyonu bulduğunda, Başbakan'ın eski deyimiyle İstanbul canileri seçim öncesinde bir kez daha düşünecektir.
Cengiz Aktar/Vatan