648 yıllık çivisiz Mahmutbey Camii UNESCO Dünya Kültür Mirası'na aday gösterildi!
648 yıllık tek bir çivi bile kullanılmadan ahşap bindirme tekniğiyle yapılan Kastamonu' nun Kasaba köyündeki Mahmutbey Camii, UNESCO Dünya Kültür Mirası ' na aday gösterildi.
Tek bir çivi bile kullanılmadan ahşap bindirme tekniğiyle yapılan Kastamonu'nun Kasaba köyündeki Mahmutbey Camii, UNESCO Dünya Kültür Mirası'na aday gösterildi.
Türkiye bu yıl 13 tarihi eserin Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi'ne alınması için BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü'ne (UNESCO) başvuruda bulundu. Aralarında Muğla'daki Kaunos Antik Kenti, Kırşehir'deki Ahi Evran Camii ve Mardin'deki Mor Yakup Kilisesi gibi çok kıymetli eserlerin bulunduğu liste, UNESCO tarafından olduğu gibi kabul edildi. Bu başyapıtlardan biri de Kastamonu'daki Kasaba Camii. Diğer ismi Mahmutbey Camii olan ibadethanenin aday listeye alınması Kastamonuluları çok mutlu etti. Caminin üç kez çalınan ve daha sonra bulunan kapısı, Türkiye'deki şaheserlerden biri... Caminin yapımında kullanılan ağaçların geyiklerle taşındığı rivayet ediliyor.
BEYLİKLER DÖNEMİ ŞAHESERİ
Kastamonu merkeze 20 kilometre uzaklıktaki Kasaba köyünde bulunan cami, Candaroğlu Beyliği döneminde 1336'da inşa edilmiş. İbadethanenin yapımında çok sayıda Türk ve Ermeni usta çalışmış. Mahmutbey Camii'nin imamı Hüseyin Al caminin mimarisi üzerine araştırmalar yapan bir din adamı. Al, her biri 8 metre olan dört ahşap sütun üzerine oturtulmuş olan tavan kısmının caminin en önemli bölümü olduğunu söylüyor. Gerçekten tavan Selçuklu döneminde ve beylikler sırasında kullanılan geometrik ve bitkisel motiflerle süslenmiş. Söz konusu tavan bindirme usulüyle üst üste konularak yapılmış. Cami yapılırken tek bir çivi bile kullanılmamış, geçme ve bindirme tekniği uygulanmış. Bu eşsiz güzellikteki eser, çivisiz bir yapının dayanıksız olacağını ve en ufak depremde yıkılacağını düşünenleri yanıltan en önemli örnek. Caminin kuruluşundan bugüne kadar geçen 7 asır boyunca bölgede yüzlerce deprem olsa da eserin içindeki tek bir ahşap parçası, diğerinden ayrılmamış.
JAPONLAR AKIN EDİYOR
Yer sarsıntıları sonucunda binanın durumunu anlamak için caminin mihrap kısmına iki mermer sütun konulmuş. Her depremden sonra 'denge sütunu' adı verilen döner sütunlar kontrol edilmiş. Dönmeyi sürdürüyorsa, yapı yerinden oynamamış, badirelere rağmen sağlamlığını korudunu gösterirmiş. Kastamonu Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından üç yıllık titiz bir restorasyon sonucu sağlamlaştırılan Mahmutbey Camii, Candaroğlu hükümdarlarından Adil Bey'in oğlu Emir Mahmut Bey tarafından taş ve ahşap kullanılarak inşa ettirilmiş. Cami, özellikle Japon turistlerden ve son dönemde Çin'den gelen gezginlerden büyük ilgi görüyor. Çünkü bu ahşap tekniği ve bezemeler, Uzakdoğu'da da eski çağlardan beri kullanılıyor. Çin'in uygarlık merkezlerinden biri olan Şian'da 742'de inşa edilen Büyük Camii'de de aynı teknik kullanılmış. Yeryüzünün en önemli camilerinden biri olan eserin duvarlarında 60 ahşap levha üzerine oyularak işlenmiş Kuran ayetleri var. Camiyi gördüğümde çok etkilenmiştim. Mahmutbey Camii'ne ilk gidişimde de aynı şaşkınlığı ve sevinci yaşadım. Tavandaki işlemeleri görebilmek için dakikalarca yukarı bakmaktan boynum ağrıdı. Caminin imamı "Rahat olun beyefendi, halının üzerine sırt üstü uzanıp güzel güzel izleyin" deyince şaşkınlığım daha da artmıştı. İmamın dediğini yaptım.
TAVAN DEĞİL SANKİ GÖKYÜZÜ
Tavan sanki gökyüzüydü ve binlerce yıldız parlıyor gibiydi. Tavandaki usta işi rengarenk motifler hiç solmadan öylece duruyordu. Çünkü kök boyalarla yapılmıştı. Cami sadece yaz aylarında kullanılıyor çünkü ibadethanede elektrik tesisatı ve ısıtma sistemi yok. Eserin bir elektrik kontağı sonucu yanma tehlikesine karşı tesisat çekilmemiş. Isıtma için soba da kullanılmıyor. Bu yüzden kışın soğuk oluyor. Caminin kapısı bir başyapıt. Yekpare ağaçtan, iğneyle oyularak işlenen motifleriyle dikkat çekiyor. Bu şaheser sadece ziyaretçilerin değil, eski eser kaçakçılarının da ilgi alanına giriyor. 1950'li yıllarda kapı sökülerek çalınıyor. İki ay sonra yakın bir köyün mezarlığında bulunup yerine takılıyor. 10 yıl sonra hırsızlar kapıyı tekrar söküyor ama taşıyamadıkları için bırakıp kaçıyor. Hırsızlık olayından yine 10 yıl kadar sonra 1977'de tarihi eser kaçakçıları bir kez daha sahneye çıkıyor ve kapıyı sırtlayıp götürüyor. Türkiye bütün dünyayı ayağa kaldırıyor. Uluslararası Polis Teşkilatı Interpol harekete geçiyor. Sıkıştıklarını anlayan kaçakçılar, üç ay sonra kapıyı Manisa'daki İstiklal İlkokulu'nun bahçesine bırakıp ortadan kayboluyor. Kapının tekrar çalınma riskine karşı bir imitasyonu yapılarak camiye yerleştiriliyor, orijinali ise Kastamonu Liva Paşa Konağı Etnografya Müzesi'nde sergileniyor. Yolunuz bu müzeye düşerse, caminin kapısını mutlaka görmelisiniz.
Listeye giren yerlerde turizm patlaması yaşanıyor
UNESCO'nun Dünya Kültür Mirası'nın kalıcı listesine girmek kolay değil. Önümüzdeki altı ay içinde UNESCO'dan uzmanlar gelecek ve yerinde değerlendirme yapacak. Şartların yerine getirildiği görülürse mesele kalmayacak ama eksikler varsa iki yıl beklenecek. Hem devletin hem de yerel halkın korumaya yönelik ilgisinin sürdüğüne karar verilirse kesin listeye alınacak. Dünya Mirası Listesi'nde Türkiye'den 11 eser ve bölge yer alıyor. Bu liste çok önemli çünkü sıralamaya giren yerler BM tarafından bütün insanlığa tanıtılıyor. Böylece muazzam bir turizm patlaması yaşanıyor.
Türkiye'deki Dünya Kültür Mirasları
Kapadokya ve Göreme Milli Parkı
Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası
İstanbul'daki tarihi yerler
Hattuşaş: Hitit başkenti
Nemrut Dağı
Pamukkale ve Hierapolis Milli Parkı
Ksantos-Letoon
Safranbolu
Truva (antik şehir)
Edirne Selimiye Camii ve Külliyesi
Konya neolitik dönem Çatalhöyük kalıntıları
Ersin Kalkan/ Sabah Gazetesi