Genel

AB Genel Sekreterliği'nin yeni binası açıldı!

Ä°BB'den alınan bilgiye göre Ä°stanbul BüyükÅŸehir Belediyesi ile AB Genel SekreterliÄŸi'nin ortak kullanacağı â&eur

Açılışta konuşan Erdoğan, ofisin AB sürecine önemli katkılar sağlayacağına inandığını kaydetti.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Avrupa Birliği (AB) Genel Sekreterliği tarafından Ortaköy'de hazırlanan “AB Merkezi İstanbul Ofisi”, Başbakan Recep Tayip Erdoğan ve Makedonya Başbakanı Nikola Gruevski'nin de yar aldığı bir törenle hizmete açıldı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın ev sahipliğini yaptığı törene Başbakan Erdoğan'ın Eşi Emine Erdoğan, Devlet Bakanı Egemen Bağış, Eşi Beyhan Bağış ve İstanbul Valisi Muammer Güler'in yanı sıra, milletvekilleri, Büyükşehir Belediyesi Bürokratları ile yerli ve yabancı çok sayıda davetli katıldı.

Başbakan Erdoğan; “AB bir medeniyet projesidir…”

Törende konuÅŸan BaÅŸbakan Recep Tayyip ErdoÄŸan, bu ofisin AB sürecine önemli katkıları olacağına inandığını ifade ederek, hayırlı olması temennisinde bulundu. Ä°stanbul BüyükÅŸehir Belediye BaÅŸkanı Kadir TopbaÅŸ'a AB çalışmalarında ortak kullanılacak binayı AB Genel SekreterliÄŸi'ne tahsis ettiÄŸi için özellikle teÅŸekkür ettiÄŸini ifade eden BaÅŸbakan ErdoÄŸan, “AB'ye katılım Türkiye'nin çaÄŸdaÅŸ medeniyet seviyesinin üzerine çıkma idealini gerçekleÅŸtirmek için çok önemli bir süreçtir.  Bunun bir medeniyet projesidir ve bu süreçteki kavgamızı yılmadan, usanmadan sürdüreceÄŸiz” dedi.

Düne kadar oyalama taktiğiyle durumu idare etme anlayışıyla sürdürülen AB politikasının, kendi hükümetiyle birlikte net ve somut bir devlet politikasına dönüştüğünü vurgulayan Erdoğan, Türkiye'nin her açıdan AB'ye katılım yolunda emin ve kararlı adımlarla ilerlemekte olduğunun altını çizdi. Hükümetleri döneminde başlatılan katılım müzakerelerinin her türlü olumsuzluğa rağmen etkin bir şekilde sürdürüldüğüne dikkati çeken Erdoğan, bu konuyla ilgili Başmüzakereci olarak bu yılın sonunda Egemen Bağış'ın atanmasıyla süreci farklı bir heyecana, bir sıçrama dönemine kavuşturduklarını söyledi.

AB Genel SekreterliÄŸinin bu yeni döneme uygun olarak revizyondan geçirilmesinin de sürece verdikleri önemin bir tezahürü olduÄŸuna iÅŸaret eden ErdoÄŸan, fiziki mekanlarla gerek Türkiye'de gerek Brüksel'de gerekse AB üyesi  ülkelerde bu yayılma çalışmalarını da kararlı bir ÅŸekilde sürdüreceklerini dile getirdi. BaÅŸbakan ErdoÄŸan, “Çünkü, futboldaki tabiri ile hem adam adama markaj hem de alan markajını yapacağız ki bir an önce netice alalım. ‘Durmak yol yola devam' diyoruz. Kararlı bir ÅŸekilde yola devam edeceÄŸiz. Türkiye'nin AB süreci çalışmaları kapsamında Avrupa BirliÄŸi Genel SekreterliÄŸi TeÅŸkilat Kanunu ile personel sayısını 60'dan 340'a çıkaracağız. BaÅŸmüzakerecimiz Egemen Bağış, ekibiyle çok daha yoÄŸun bir çalışmayla mekik diplomasisini hızlandıracak. DışiÅŸleri Bakanımız bir taraftan, ben bir taraftan yoÄŸun bir çalışmayla inÅŸallah bu süreci çok daha güçlü hale getireceÄŸiz. Biz gayret ediyoruz, samimiyetle çalışıyoruz. Medyanın da bu konuda desteklerini bekliyoruz” ÅŸeklinde konuÅŸtu.

“AB'ye İstanbul örneği yeterli!...”

İstanbul'un tek başına Türkiye'nin AB için ne büyük önem arz ettiğini, AB'ye, Avrupa'nın değerlerine ne büyük zenginlik kattığımızı göstermesi açısından İstanbul'un yeterli olacağını vurgulayan Recep Tayip Erdoğan, İstanbul'un, Avrupa medeniyetinin köklerini içinde barındıran büyük bir çınar olduğunu kaydetti. İstanbul'un, asırlar boyunca farklılıkları zenginlik içerisinde yaşatan bir şehir, bir kültür ve medeniyet merkezi olarak yükseldiğine işaret eden Erdoğan, şöyle konuştu;

“Şu çevrede şöyle bir dolaştığınızda, Ortaköy Camisi'ni görürsünüz, kiliseyi görürsünüz, sinagogların nasıl bir ahenk içerisinde burada buluştuğunu görürsünüz ve varlıklarını özgürce nasıl sürdürdüklerini görürsünüz. Bu şehirde minareler gökyüzüne özgürce yükselir. Zira bizim İstiklal Marşımızın zaten içinde yerini alıyor. Yani, 'Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli, ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli...' Bu bizim İstiklal Marşımız. Dikkat edin o minareler bizim tarihimizde hiçbir zaman ne dün ne de bugün kiliselerin, diğer ibadet merkezlerinin hürriyetine asla kast etmemiştir. Onların hürriyetini asla kısıtlamamıştır. Bu şehir, birlikte bizim varlığımızı sürdürdüğümüz 81 vilayeti inanç hürriyetini en hassas şekilde muhafaza etmiştir.”

Üç semavi dinin özünde de bu hoşgörünün, bu anlayışın, bu müsamahanın mevcut olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Şimdi ne yazık ki evrensel değerleri ile demokrasisi ile özgürlükleri ile övünen bazı Avrupa ülkelerinde bu hassas noktada çok ciddi ve çok tehlikeli bir mecraya doğru akışın olduğunu görüyoruz. Türkiye'yi her fırsatta demokrasi noktasında, hürriyetler noktasında, insan hakları, inanç özgürlüğü noktasında eleştirenlerin bugünlerde, demokrasinin ve Avrupa'nın temel değerlerine, AB müktesebatına nasıl aykırı hareket ettiklerine, en temel hakları bile nasıl tartışmaya, nasıl oylamaya açtıklarına şahit oluyoruz. İnsanoğlu'nun doğuştan kazandığı temel hak ve özgürlükler hiçbir zaman referandum malzemesi yapılamaz. Çünkü ona yaradılıştan verilmiştir. Yani siz bir insana 'Niçin Türk'sün, niçin Kürt'sün, niçin Laz'sın, niçin Boşnak'sın' diyemezsiniz. O, doğuştan Türk doğmuştur, Kürt doğmuştur, Laz doğmuştur, Boşnak doğmuştur... Bunlar tartışma konusu yapılamaz, bunlar referandum konusu yapılamaz. Sonradan kazanılmış olan özellikler, fırsatlar değildir bunlar, haklar değildir bunlar. Doğuştan verilmiştir ve insanoğlu istediği gibi düşüncesini söylemelidir. Çünkü insan bir makine değil” diye konuştu.

İnsanların inandığı gibi yaşamak durumunda olduğunun altını çizen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü; “Artık dünya küresel barışı arzuluyor. Medeniyetler çatışmasına değil, medeniyetler ittifakına koşuyor. Türkiye İspanya ile Medeniyetler İttifakı Projesi'nin eş başkanlığını üstlendi. Bu ittifak çerçevesinde barış ve özgürlüklerin gerektirdiği adımları atmaya mecburuz. Avrupa, sınırların ortadan kalkmasıdır. Avrupa, insani değerlerin evrenselleşmesidir. Avrupa, birlikte yaşama kültürüdür. Birbirine saygı içerisinde ortak bir kaderi paylaşma anlayışıdır. Bunun için ideal anlamda böyle olmasa da diyorum ki böyle olmalıdır. Minareleri sorgulayan, kılık kıyafetinden, inançlarından, geleneklerinden dolayı insanları dışlayan, farklılıklara karşı hoşgörüsüz anlayışları engelleyemeyen bir Avrupa kültüründen de Avrupalılık idealinden de uzaklaşır. Aslında zenginlik bunun aksindedir. Öte yandan, Türkiye artık 19. yüzyılın hasta adamı değildir. 21. yüzyılın etkin ve dinamik aktörüdür. AB'ye üyeliğin Türkiye'ye getireceği yükümlülüklerin de farkındayız. Türkiye AB'ye yük olmaya değil, yük almaya gidiyor.”

Gruevski; “Türkiye AB'nin gelişimine katkıda bulunacak”

Törende konuÅŸan Makedonya BaÅŸbakanı Nikola Gruevski de Türkiye'nin AB'nin gelecekteki geliÅŸimine katkıda bulunacağını belirterek,  AB üyeliÄŸi sürecindeki Türkiye'nin hem politik hem de ekonomik anlamda çok büyük ilerlemeler kaydettiÄŸini söyledi. Türkiye'nin yakın zamanda AB'nin tam üyesi olacağına inandığını ifade eden Gruevski, “Türkiye AB için etkili, saygıdeÄŸer bir üye olacaktır ve AB'nin gelecekteki geliÅŸimine katkıda bulunacaktır” dedi.

Makedonya ile Türkiye'nin çok yakın, kardeş ülkeler olduğunu ve Türkiye'ye destek vermekten mutluluk duyduklarını ifade eden Gruevski, “Türkiye her koşulda Makedonya'nın desteğine güvenebilir, eminim biz de sizin desteğinize güvenebiliriz. Bizim de AB üyesi olabilmemiz için gerekli adımları beraber atacağız. Makedonya'nın stratejik planı da AB'nin bir üyesi olmak. Türkiye'nin stratejik planı aynı. Gelecekte eminim her iki ülke de AB üyesi olacak. Başarılarınızdan dolayı sizi tebrik ediyorum. Eminim çok yakın zamanda AB ile ilişkilerinizde çok daha ciddi gelişmeler görülecek” diye konuştu.

Bağış; “AB Ofisi Anadolu'nun heyecanı…”

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ise, Hükümet olarak göreve geldiklerinde en büyük hedeflerinin Avrupa Birliği olduğunu belirterek, “Yarım asırdır gel gitlerle dolu olan AB sürecini gerçek ve varılabilir bir hedef haline getirdik. Açılışını yaptığımız AB Merkezi İstanbul Ofisi Anadolu'nun dört bir yanına yayılan AB heyecanının bir eseridir. Burada 72 milyon vatandaşımızın, 81 vilayetimizin emeği, katkısı, hissiyatı vardır” dedi.

Türkiye'nin AB üyelik sürecini hep bir “Anadolu Projesi” olarak nitelendirdiğini ve bu süreçte Anadolu'nun hoşgörüsünü, masumiyetini, zenginliğini hissettiğini vurgulayan Egemen Bağış, şöyle konuştu; “Hükümet olarak göreve geldiğimizde en büyük hedefimiz AB oldu. Yarım asırdır gel gitlerle dolu olan AB sürecini gerçek ve varılabilir bir hedef haline getirdik. Ülkemizin en ücra köşesindeki vatandaşımızın yakından hissedeceği bir süreç haline getirdik. Ne mutlu ki bugün bunu başardığımızı gururla söyleyebiliyorum. Bu çerçevede, AB sürecini, gerçeklerinden kopuk, birtakım hayali tartışmalardan çıkarttık ve Türk milletinin süreci haline getirdik. Çünkü Türkiye'nin en iyiye layık olduğuna inanıyoruz. Bu inanç, Hükümetimizin, AK Parti'nin, kuruluş felsefesini yansıtır. Bu yüzden İstanbul'da böyle bir merkezin açılması son derece isabetli ve anlamlıdır.”

İstanbul'da açılan merkezin, İstanbulluların, Avrupa kentleriyle ortak gelecek ideallerini paylaşacakları bir mekan olacağını ifade eden Bağış, “Keza benim de TBMM'de 2002'den bu yana temsil etmekten onur duyduğum İstanbul, Türkiye'nin özetidir, aynasıdır. Aynı zamanda hoşgörünün ve diyalogun da merkezidir. Geçen hafta Brüksel ziyaretimde AB Komisyonunun genişlemeden sorumlu eski komiseri, şimdi Komisyonun ekonomik işlerden sorumlu üyesi olan Olli Rehn'i makamında ziyaret ettim. Tam da minarelerin son derece ilkel bir şekilde tartışmaya açıldığı bir dönemde, kendisinin odasını İstanbul minarelerinin süslediğini gördüm. AB'nin başkentinde böyle bir manzarayla karşılaşmak beni oldukça duygulandırdı” şeklinde konuştu.

“İstanbul'u anlarsanız farklılıklarımızın zenginlik olduğunu daha iyi kavrarsınız” diyen Bağış, AB Merkezi İstanbul Ofisi'nin açıldığı binanın eskiden Rum vatandaşların kullandığı bir okul olduğunu hatırlatarak, “Bugün bu yapı her kesimden vatandaşlarımız gibi Rum kardeşlerimizin de standartlarını yükseltecek olan AB sürecimizin bir nişanesi haline geliyor. İşte o yüzden Avrupa da Avrupalı da İstanbul'u, İstanbul ruhunu anlamalıdır. İkinci olarak da Türkiye'nin AB ve dünya barışı için ne kadar büyük bir sorumluluk ve önem taşıdığını düşündüm. Türkiye'yi AB sürecinden dışlamaya, kimsenin gücü yetmez” diye konuştu.

Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkanların "iç siyasi dengelere" dayandıklarını söylediklerini ifade eden Bağış, "Biz de tarihi dengelere ve hukuka dayanıyoruz. Tarih ve hukuk bizim yanımızdadır" dedi. Egemen Bağış, Türkiye'nin üyeliğinin AB'yi sadece küresel bir aktöre değil, aynı zamanda 21'inci yüzyılın bir medeniyet projesine de dönüştüreceğini ifade ederek, şunları kaydetti;

“Türkiye ve Avrupa'yı birbirine bağlayan gerçek unsur, aslında 110 bin sayfalık AB müktesebatından daha öteye, toplumlarımızın paylaştığı ortak değerlerdir. Ben o nedenle Avrupalı dostlarıma hep şunu hatırlatıyorum, Türkiye'nin AB üyelik süreci sadece 72 milyon vatandaşımız tarafından değil, sadece 1,5 milyarlık İslam dünyası tarafından da değil, hangi kültürden olursa olsun, hangi kıtada olursa olsun medeniyetler çatışması noktasında endişesi olan büyük bir insanlık alemi tarafından da yakından takip ediliyor. Türkiye'nin AB sürecindeki kararlılığı ve iradesi tamdır. Tek tek saymak istemiyorum. Sadece şu son bir yıl içerisindeki reformlarımız bizim bu kararlılığımızın bir yansımasıdır.”

Törende konuşmaların ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Eşi Emine Erdoğan, Makedonya Başbakanı Nikola Gruevski, Devlet Bakanı Egemen Bağış, Eşi Beyhan Bağış, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve İstanbul Valisi Muammer Güler, kurdele keserek AB Genel Sekreterliği İstanbul Ofisi'nin açılışını yaptılar. Erdoğan ve beraberindekiler, daha sonra binayı gezerek yetkililerden bilgi aldı.

Konuyla ilgili basında yer alan diğer haberler

İstanbul AB'ye yeni ofisinde hazırlanacak

Avrupa Birliği Genel Sekreterliği'nin dün Ortaköy'de açılışı yapılan yeni binasının hemen dibinde bir Osmanlı hamamı, tarihi bir havra ve kilise var.

Tarihi bina, adeta “Medeniyetler İttifakı”nın sembolü. Tek sorun, binanın el konmuş Rum mülkü olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yolunda olması!

Başbakan Erdoğan, dünkü açılışta Egemen- Beyhan Bağış çiftinin çocuklarını sevdi.

Kasım ortasında sımsıcak, güneşli bir gün. Gazeteciler, diplomatlar, işadamları, cumartesi günü Ortaköy'deki Avrupa Birliği Genel Sekreterliği'nin yeni açılan binasının arka bahçesinde toplanmış, ikram edilen leziz kanepeler ve güzel içecekleri tadıyor. Biraz sonra Başbakan gelecek, binanın kurdelesini kesecek. Atmosfer neşeli çünkü burası Türkiye'yi Avrupa'ya taşıyacak bakanlığın İstanbul ayağı. Zaten Ortaköy'ün merkezinde yeni restore edilen binanın bizzat kendisi bu özlemin sembolü. Biraz ileride tarihi bir havra, karşıda Mimar Sinan eseri bir hamam, solda Rum kilisesinin çatısı, ilerde Ermeni okulu. Daha ötede Ortaköy Camii ve cıvıl cıvıl Ortaköy meydanı...
Son günlerin popüler deyimiyle, işte tam “Medeniyetler Buluşması”!
Tek sorun, Avrupa BirliÄŸi'nin Ä°stanbul üssü olarak seçilen binanın, Avrupa Ä°nsan Hakları Mahkemesi yolunda olması! 
Ortaköy Aya Foka Rum Kilisesi Vakfı'na ait bir Rum okulu olan bina, 1999 yılında kamulaştırılmış. Vakıf, kamulaştırma sebebine itiraz ederek davayı yargıya taşımış. Bina şu anda İstanbul Belediyesi'ne ait ancak mahkemesi devam ediyor. Vakıf yöneticileri bu tarz davalarda genelde azınlık vakıflarının lehine sonuç çıkmadığı için bundan sonraki aşamada konuyu AİHM'ye taşımaya hazırlanıyor.
Belediye'nin tahsis ettiği binanın hukuki durumu son dakikada ortaya çıkınca devreye giren AB'den sorumlu Devlet Bakanı Egemen Bağış, açılıştan önce Patrikhane ve Rum vakıflarına bir temsilci göndererek, “Hukuka saygılıyız. AB süreci, Rum azınlığının da sorunlarını çözmek için var. Eğer dava lehinize sonuçlanırsa kira kontratını sizle yaparız, hatta isterseniz binadan çıkarız” mesajını vermiş.
Dün de Milliyet'e konuşan Bakan, Başbakan Tayip Erdoğan'ın da katıldığı açılışta verdiği mesajın altını çizerek, “Biz hukuka saygılıyız. Bu bina Rum kardeşlerimizin de arasında olduğu bütün vatandaşlarımızın sorunlarını çözecek mekân” dedi. Bağış, açılış konuşmasında da, binanın eski bir Rum okulu olduğunu belirterek, “Bu merkez İstanbul'un ve İstanbulluların, Avrupa kentleriyle ortak gelecek ideallerini paylaşacakları bir mekân olacaktır” dedi
İşin komik tarafı, azınlık davasına konu olan binanın, azınlıkların en çok medet umduğu bakanlık ve belki de en yakın hissettikleri siyasilerden birine dokunuyor oluşu. İstanbul milletvekili olan Bağış, 2002'den bu yana Ak Parti içinde azınlık sorunlarıyla en çok ilgilenen siyasilerden. Bu da Rum cemaatini özellikle zor duruma sokuyor. Açılışta başörtülü kadınlar, ABGS çalışanları ve diplomatlar yanında Rum ve Ermeni cemaatinden isimler de vardı. Fener Rum Patriği Bartholomeos da temsilci göndermişti.
Cemaat vakıflarının temsilcisi Laki Vingas tesadüfen ortaya çıkan hukuki durumla ilgili olarak “Bizim için çok zor bir durum. Çünkü bize başından beri en yakın davranan bakanlardan biri Egemen Bağış ve azınlıklar açısından en önemsediğimiz bakanlık bu. Biz ABGS'nin İstanbul'a gelmesini de çok istiyoruz. AB sürecinden büyük beklentiler içindeyiz. Bu bakanlık bizim de sıkıntılarımızın köprüsü olacak. Tek hassasiyetimiz, mülkiyet hakkının korunması. Keşke mülkiyet hakkı bizde olsa da binayı vakıf ABGS'ye tahsis etse” dedi.
Tartışmalı binanın tapusu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ait. Genel merkezi Ankara'da bulunan ABGS, İstanbul'da yabancı konukları ağırlamak için bir merkez arayışına girince, belediye bu binayı tahsis etmiş.
Vakıf yöneticileri, dava sürecinin bir yıl daha sürebileceğini, ancak daha önceki davalarda genelde aleyhte karar çıktığı için bu kez de beklentinin bu yönde olduğunu söylüyor.
Aslı Aydıntaşbaş/Milliyet