Genel

Abbas Güçlü: İyi ki konut sektörü var ama... (2)

Abbas Güçlü, Hürriyet Gazetesi'ndeki bugünkü köşesinde 'İyi ki konut sektörü var ama... (2)' başlıklı yazıyı kaleme aldı. Konut sektörünün ekonomiye kattığı ivme takdire şayan. Ama önemli olan bu ivmenin sürdürülebilir olması...

Konut sektörünün ekonomiye kattığı ivme takdire şayan. Ama önemli olan bu ivmenin sürdürülebilir olması.
İç göçün yarattığı nüfus hareketliliği, gelecekte, eğitimi olduğu gibi konut sektörünü de önemli ölçüde etkileyecek. Ama bu ne kadar dikkate alınıyor tahmin etmek çok zor.
Hiç dikkate alınmıyorsa da kesinlikle şaşırmam!..
Bazı bölgelerde ilk ve orta öğretimde sınıf mevcutları 60, 70"in üzerindeyken, üniversitelerde öğrenciler kalacak yer bulamadığı için eğitimlerine ara verirken, bazı illerde yurtlardaki yatak kapasitesinin yarısı boş, okullardaki sınıfların ise kapısı daha hiç açılmamış.
Aynı plan ve programsızlık özel okullarda da yaşanıyor, yeni açılan üniversiteler ve kontenjan artışlarında da. Özel okul kontenjanlarının yarısı boş kalırken üniversitelerde 100 bin kontenjan ikinci kayıt dönemine rağmen doldurulamadı..
Konut sektöründe de benzeri durum yaşanıyor. Bir yanda on binlerce konut yıllardır alıcı bulamadığı için çürümeye terk edilirken, öte yanda yüz binlerce yeni konut üretilmeye devam ediyor.
Ve bunun mantığını anlamak mümkün değil...
Ve hiç kimse buna ölen ölür, kalan sağlar bizimdir, piyasa koşulları böyle diyemez.
Özel okulculukta bir kural var; biri iflas ettiğinde onlarcası etkileniyor. Birkaçı battığında da yüzlercesi etkileniyor. Sektörün bugüne kadar gelişememesi de bu yüzden. şžimdi aynı senaryolar konut sektörü için konuşuluyor. Ama görünen o ki tıpkı eğitim sektöründe olduğu gibi, emlak sektöründe de bu kimsenin umurunda değil!..

Trafiği düşünen var mı

Düzensiz yapılaşma, diğer kentlerde de trafiği etkiliyor ama herhalde İstanbul kadar değildir. İstanbul"da dikilen her gökdelen, trafiğe saplanan bir hançer oluyor. O da yetmiyor adliye, stadyum, çarşı gibi devasa yatırımlar da yine trafiğin en yoğun olduğu yerlere dikiliyor. Sanki insanlar trafikten çıldırsınlar diye.
Ülkeyi yönetenler ve bu binaların o noktalara yapılmasına karar verenler de gün gelecek sade vatandaş olarak o yollardan geçecekler. Önlerinde, arkalarında eskort olmadığında, halka çektirdikleri eziyetin farkına varacaklar. Ama o zaman da iş işten çoktan geçmiş olacak.
Aynı şekilde proje yarışına giren müteahhitler de bu işin sorumlusu arandığında kabahati kimseye atamayacaklar...

Önce konut sonra altyapı

Medeni ülkelerde inşaat adına ne yaparsanız yapın önce yol, su, elektrik, çarşı, pazar gibi altyapı olanakları gerçekleştirilir sonra da ne yapılacaksa o yapılır. Oysa bizde hemen her konuda olduğu gibi ilk önce yapılması gerekenler en son yapılıyor.
Bu da birilerine rant sağlarken diğerlerine eziyete dönüşüyor.
Elbette bu konuda birilerini suçlamak niyetinde değiliz. çünkü bu dün de böyleydi. Bugün de böyle. Ve nereye giderseniz gidin değişen bir şey yok.
Milyonlarca dolarlık konut projeleri de böyle, yüz milyonlarca dolarlık devasa yatırımlarda da böyle.
Sanki eksik olan etik değerler.
Eminim ki yasalar incelendiğinde doğru olanlar tek tek tarif edilmiştir!..
Yeni yerleşim birimlerinde ya da yıkılıp yerine gökdelen dikilen semtlerde, en büyük sorunlardan birisi de otopark sıkıntısı. Yeni inşaatlara izin verenler, orada kaç kişinin yaşayacağını, ulaşımı nasıl etkileyeceğini, daha da önemlisi ne kadar otopark, ne kadar yeşil alan, kaç çocuk parkı, kaç okul, kaç pazar gerekeceğini hiç hesap etmiyorlar mı
Peki onlar etmiyorsa o konutları, siteleri, alıveriş merkezlerini yapanlar niye düşünmüyor
İşte bu yüzden bugün bu canlılıktan nemalananlar ileride büyük vebal altına girecekler...
Birçok ülkede gözüme ilişti. Park sorununu çözmek için yeraltı garajlarının yanı sıra, gökdelenlerin üç beş katı otoparka ayrılmış. Onlar enayi de biz mi akıllıyız Yerin dibinden çatıya kadar her kareyi ticarileştiriyoruz...

Daha iyi konuta evet ama...

çok daha konforlu konutlarda yaşamak herkesin hakkı. Ama sadece oturulan evlerin konforlu olması yetmez. Mahallenin de, şehrin de aynı konforu taşıması gerekir. Ve buna, bu bizim görevimiz değil demeye de hiç kimsenin hakkı yok. çünkü bu görev hepimizin...
Niye bu satırları yazıyorum çünkü kentleşme de, trafik de, yaşam kültürü de eğitimin bir parçası.
Özetin özeti: Eleştirdiğiniz ne varsa bakın, arkasında mutlaka eğitim noksanlığı vardır!..
Milliyet/Abbas GÜçLÜ