Ticari

ABD'de konut fiyatları istikrarlı ilerliyor!

Süreyya Serdergeçti de "Küresel Kriz ve Türkiye" başlıklı sunumunda, ekonomik krizin 10 ay önce sona erdiğini belirtti

Ege Sanayicileri ve İşadamları Derneği (ESİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Sıtkı Şükürer, ülkenin içinde bulunduğu siyasi atmosferin, referandumun içeriği üzerinden fikir yürütmeyi zorlaştırdığını, bu noktada iktidarın daha fazla katılımcı olması gerektiğini bildirdi.
        
ESİAD 26. Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısı Çeşme Radisson Blu Oteli’nde yapıldı.
        
Şükürer toplantıda yaptığı konuşmada, ülkenin içinden geçtiği sürecin tarihi bir süreç olduğunu belirterek, "Cumhuriyetimizin oluşturduğu temel paradigmaların her yönüyle sorgulandığı bir dönemin tanıklarıyız. Başta sivil toplum örgütleri olmak üzere çağdaş demokrasilerde vazgeçilmez olarak kabul edilen oyuncuların katılımcı tutumlarına pek itibar edilmediğini ifade etmek durumundayız. Siyasi iktidarın pek çok konuda üslubu, ’paradigmaları kıran’ bir zihniyete işaret ediyor. Dolayısıyla siyasi yaşamımız, iktidarın heyecanla ortaya attığı ve fakat belirli bir süre sonra çözemediği kadük projeler bataklığına dönüşmüştür" diye konuştu.
        
Şükürer, mevcut iktidarın "geçmişin acısını, güvensizliğini henüz sıfırlamış bir izlenim vermediğini" savunarak, "Umarız ve dileriz ki katılımcı anlayışın demokrasinin ana paydası olduğuna dair anlayış ülkenin tüm kesimlerine yayılır, giderek incitici de olmaya başlayan tedirginlikler azalır" dedi.
        
Türkiye’nin terör sorununu çözebilecek esneklik ve kapasiteyi göstermek zorunda olduğunu vurgulayan Şükürer, güvenlik güçlerinin uğradığı kayıpların toplumda kırılmalara neden olduğunu, hiçbir şeyin kardeş kavgasından ve bölünmekten daha kötü olamayacağını belirtti.
        
Sıtkı Şükürer, ülkenin içinde bulunduğu siyasi atmosferin, referandumun içeriği üzerinden fikir yürütmeyi zorlaştırdığını, bu noktada iktidarın daha fazla kalıtımcı olması gerektiğini belirterek, şöyle devam etti:
        
"Yargı reformuna kim karşı çıkar? Ancak, yöntem böyle mi olmalıydı? Ülkemiz iktidarları, kanunların kendisini yetkilendirdiği atamaların pek çoğunda, tercih kriterini ’yandaşlık’ esasına oturttuğu izlenimini vermektedir. HSYK ve Anayasa Mahkemesi üyelerinin atanmasıyla ilgili anayasa değişikliğinde de karşı çıkanların temel itiraz noktası budur. Bunun bizleri getireceği yer kutuplaşmadır. Öyle de olmaya başlamıştır maalesef. Toplumda kendini ifade etme konusunda bir oto sansür iklimi hepimizi sarmış durumda. Referandum sandığına bu duygularla gideceğiz."
        
ÇOLAKOĞLU: "BİRİNCİ GÜNDEM MADDEMİZ EKONOMİ OLMALI"
        
YİK Başkanvekili Kemal Çolakoğlu ise Türkiye gibi kalkınmakta olan, hedefleri büyük ülkelerin, birinci gündem maddesinin ekonomi olması gerektiğinin altını çizerek, "Ancak, ne yazık ki ülkemizde ya terör ya siyasi çekişmeler ve hesaplaşmalar ya da rejim tartışmaları hep gündemi belirlemiş, ekonomi, acil müdahale gerektiren durumlar dışında, arka planda kalmıştır" dedi.
        
Artan terör saldırıları karşısında her zamankinden fazla kardeşlik, eşitlik ve birliğe ihtiyaç duyulan bir döneme gerildiğini, yaşanan gelişmelerin üretim, ihracat, yatırım, enerji, eğitim, teknoloji, Ar-Ge başta olmak üzere iş dünyasının gündemini alt üst ettiğini belirten Çolakoğlu, şunları kaydetti:
        
"Ekonomi, acil müdahale gerektiren durumlar dışında, arka planda kaldı. Anadolu’nun değişik yerlerindeki terör saldırılarının ardından yapılan gösterilerin yer yer toplumsal cinnet görüntülerine dönüşmesi, yaşanması muhtemel vahim gelişmelerin habercisi gibidir ve bölücü teröre gösterilen toplumsal sabrın artık son noktalarına geldiğine işaret etmektedir. Bu ülkede, biz iş dünyası olarak en çok huzur ve barış isteyenlerdeniz. Çünkü, iş dünyası ekonomi gündemin ilk maddesine oturduğunda şahlanır. Her ortamda, uzlaşma ve kardeşlik, eşitlik ve birliktelik bizim değişmez amaçlarımızdandır. Bununla birlikte, herkes çok iyi bilmelidir ki, şehit kanlarıyla sulanmış topraklarımız için ve şehitlerimizle, onların ailelerini incitebilecek hiçbir konunun masa başında pazarlık konusu edilmesini içimize sindiremeyiz. Bu konuda taviz verilmesini asla kabul edemeyiz."
        
Çolakoğlu, Türkiye’nin "toplumsal mutabakat"ın en düşük olduğu bir dönemden geçtiğini ifade ederek, "Rejim tartışmaları, ayrılıkçı hareketler ve ülkenin güvenliğini emanet ettiğimiz üst düzey komutanların gözaltına alındığı bir ortamın yarattığı zafiyetler ve toplumsal bölünmüşlük, terör için çok uygun bir zemin oluşturmaktadır" dedi.
        
Çok farklı konularda bir "torba yasa" gibi yeni eklerle değiştirilmiş bir anayasa değişiklik paketi yerine ülkenin vizyon ve misyonuna uygun, ortak aklın gücüyle oluşturulmuş yeni bir anayasa metnini referanduma götürmenin daha iyi olacağını söyleyen Çolakoğlu, "Bugün gelinen koşullarda, toplumun bir yeni anayasa beklentisi içinde olduğu açıktır. Vatandaşın devlet için değil, devletin vatandaş için var olacağı bir anlayış anayasanın temeli olmalıdır" diye konuştu.
        
Çolakoğlu, 2001 krizinden itibaren Türkiye’de kötü bir ekonomi yönetiminin olduğunu söylemenin haksızlık olacağını, ancak bununla birlikte yatırımsızlık ve buna bağlı, giderek kronikleşen işsizliğin en önemli sosyo-ekonomik sorun olmayı sürdürdüğünü ifade etti.
        
"Krizin reel sektörde yarattığı yüzde 30’lar civarındaki daralma, bu yılın ilk çeyreğindeki yüzde 12’ye yakın büyümeye rağmen, baz etkisi dikkate alındığında küçülme henüz telafi edilmiş değildir" diyen Çolakoğlu, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarındaki ciddi düşüşün yeniden yükselişe geçen cari açığın finansmanındaki sürdürülebilirliği tehlikeye atabileceğine işaret etti.
        
Çolakoğlu, kurlardaki düşüklük, dış talepteki azalma ve üretimin ithalata bağımlılığındaki artış birlikte dikkate alındığında, yerli reel sektördeki üretim artışı, ihracat ve sanayi istihdamı açısından tablonun pek iç açıcı görünmediğini söyledi.
        
"Artmasına rağmen istihdam sağlayamayan büyüme ve artmasına rağmen büyümeye katkısı olmayan bir ihracat, bütün gayretlerimize rağmen patinaj yapıp gerçekte yol alamadığımızın bir göstergesidir" ifadelerini kullanan Çolakoğlu, alınacak önlemlerin bu yönde yoğunlaştırılması gerektiğine işaret etti.
        
Çolakoğlu, Türkiye’nin tüm sorunları aşabilecek güce sahip olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle tamamladı:
        
"Herşeyden önce, toplumsal uzlaşmaya dayalı bir bütünleşmeye ihtiyacımız olduğunu düşünüyoruz. Bizleri ayıran noktalardan çok toplumu birleştiren değerleri öne çıkaran, çağdaşlığı ve AB hedefini terk etmemiş ilkelerle yolumuza devam etmeliyiz. Güçlü bir ekonomi, fırsat eşitliği, iyi bir eğitim ve sağlık sistemi, tartışmasız bir adalet, teknolojik gelişmeleri yakından izleyen bir yenilikçi girişimcilik ve temiz bir çevre üzerinde yoğunlaşmalıyız.
        
Türk özel sektörü bugüne kadar her türlü krizde ülkemizin sıkıntıdan çıkmasına önderlik etmiştir. Ülke yönetimlerinden talebi de öteden beri üç aşağı beş yukarı bellidir. İstikrar ve rakip ülkelerdeki yönetimlerin kendi iş dünyalarına tanıdığı olanak ve fırsatların, bizim ülkemizdeki iş dünyasına da aynen yansıtılması. Başkaca bir teşviğe ihtiyaç yoktur."
        
SÜREYYA SERDENGEÇTİ
        
Eski Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdergeçti de "Küresel Kriz ve Türkiye" başlıklı sunumunda, ekonomik krizin 10 ay önce sona erdiğini  belirterek, "Küresel krizin sona erdiğini gösterecek iki unsur ABD’de konut  fiyatlarındaki istikrarın oluşması, ikincisi ise ABD ve batı dünyasındaki  finansal sistemin tekrar büyümeye geçmesidir. Küresel düzelme zaman alacak. Dip  geçildi. Ancak 2007 rakamlarına ulaşmak daha uzun zaman alacak" dedi.
        
İhracatçının şikayet ettiği düşük kur konusunda Merkez Bankası’nın (MB)  eleştirilmesinin yanlış olduğunu ifade eden Serdengeçti, "Merkez Bankası’nın  kuru düşük tutmak gibi bir politikası yok. Ekonomi kötü olduğunda kur ve faiz  yükseliyor. İyi olduğunda da düşüyor. Yaşanan durum budur" diye konuştu.
        
Serdengeçti, MB’nin Avrupa’daki sorunları zamanından önce görerek 2009’da  faiz artışına gitmediğini söyledi.
        
AK Partinin 8 yıldan bu yana iktidarda olmasına rağmen ekonomi ile ilgili  konulardan şikayetçi olmasını doğru bulmadığını dile getiren Serdengeçti,  "Büyüme ne olacak? İşsizlik meselesi çözülecek mi? Yanıtı aranan sorular bunlar.  İthalat artıyor. İhracat artamıyor. Dolayısıyla dış ticaret açığı büyüyor.  ’İspanya bizden kötü’ demek kurtarmaz. 8 senedir biraz bu sorunları çözmede  gecikmedik mi?" şeklinde konuştu.
        
Toplantının ardından geçilen öğle yemeğinde Milliyet Gazetesi köşe yazarı  Taha Akyol, "Türkiye’nin Siyasi Gündemi" başlıklı bir konuşma yaptı.
AA