ABD'de mortgage krizi alışkanlıkları değiştirdi
Dünya genelindeki ekonomik krizin başlangıcını oluşturan ABD'deki mortgage krizi, Amerikalılara alışkanlıklarını da değiştirtti
Ev sahibi olma yerine kiracılığa yönelmeye başlayan Amerikalılar, harcamalarını da evlerini teminat gösterip kredi almak yerine, kazanç ve birikimlerine göre nakit yapıyor.
Bir dönemler tutsat yöntemiyle dikkatleri çeken ve "Amerikan rüyası"nın önemli parçalarından biri olan ev sahibi olma, artık ABD'de popüler olmaktan uzaklaşıyor. Kriz nedeniyle, milyonlarca Amerikalının kredilerini ödeyememesi, bazılarının evini kaybetmesi, insanları kiracı olmaya daha çok yönlendiriyor. Bunun yanında alınan evlerin her yıl vergi ile tamir-tadilat gibi masraflarının artması da kirada oturmayı daha avantajlı hale getiriyor.
Ancak, bu noktada da yeni sorunlar oraya çıkıyor.
ABD'nin konut sistemini tutsat üzerine kurması nedeniyle kiralık evler de özellikle düşük gelirliler için hala yeterli sayıda değil. Ayrıca, ev kiralarının yüksek olması, zaten ödeyemediği için evini kaybeden Amerikalıları bu kez de kira ödeme derdine düşürüyor. Amerika'nın Sesi Radyosu'na konuşan Ulusal Düşük Gelirliler İskan Koalisyonu'ndan Danilo Pelletiere de bu durumu "Kira ödemeleri de sorun haline geliyor. Bugün 2 odalı bir daire kiralayabilmek için iki tane asgari ücretli işte çalışmak gerekiyor" sözleriyle ifade ediyor.
Kriz harcama alışkanlıklarını değiştirtti
Konut piyasasındaki kriz, Amerikalıların alışveriş tarzını da etkiledi. Newsweek ve Slate Magazin'in köşe yazarı Daniel Gross, ev sektöründe devam eden problemlerin Amerikalıların tüketme, harcama ve yatırım şekillerini değiştirdiğine dikkati çekti. Artık insanların evlerini teminat göstererek krediye başvurup bir şeyler almak yerine, kazanç ve birikimlerinden nakit harcama yaptıklarını vurgulayan Gross, "Bu da daha az ama daha akıllı harcama anlamına geliyor" dedi.
Öte yandan, ekonomistler krizin atlatılmasında emlak sektöründeki toparlanmanın son derece önemli olduğunu belirtiyor. Ancak bazılarına göre, konut piyasasına bağlı kalınmadan da ABD ekonomisinde düzelme sağlanabilir. Bu noktada Daniel Gross, konut satışlarındaki son düşünü hatırlatarak, bunun "2010'un daha iyiye gitmeyeceğinin" işareti olduğunu belirtiyor. Büyümek için konut piyasasına ihtiyaç olmadığını savunan Gross, Amerikan ekonomisine son zamanlarda görülen iyileşmenin tam da ev fiyatlarının düştüğü döneme denk geldiğini hatırlatıyor. Gross, sermaye yatırımlarının da yeni ev ve daireler yapmak yerine mevcut olanları tadilat etmeye gideceğini ifade ederek, "Konut piyasası olmadan büyüme zor ama imkansız değil" görüşünü savunuyor.
Son verilerde düşüş görülüyor
Öte yandan, Ulusal Emlakçılar Birliğinin son raporunun da konut sektörüyle ilgili olarak olumlu beklentileri kırdığı belirtiliyor. Buna göre, bekleyen konut satışları, Kasım ayında bir önceki aya göre yüzde 16 düşüş gösterdi. Ancak uzmanlar, bu azalmada ev satışlarının mevsimlik olması ile genellikle kış aylarında konut alımlarının azalmasının da dikkate alınması gerektiğini düşünüyor. Çünkü, bir önceki yılın Kasım ayıyla karşılaştırıldığında, aslında bekleyen konut satışlarında yüzde 15,5 artış olduğu görülüyor. Ayrıca, ev fiyatlarının bu yıl dengelenmesi veya tutarlı şekilde yükselmesi bekleniyor. Uzmanlara göre, tutsat faiz oranlarının uzun bir periyotta en düşük düzeyde kalması mümkün değil ve 2010 yılında yavaş yavaş yükselme başlayacak. Ancak, bazı ekonomistler şu anda düşük olan tutsat oranlarının en az mart ayına kadar bu şekilde devam edeceğini savunuyor. Bu durumun da satın almalar için avantaj sağlayacağı belirtiliyor.
Bunun yanında, ABD Merkez Bankası'nın tutsat oranlarını aşağı çekmeye çalışarak, ipotek teminatlı menkul değerlere 1,25 trilyon dolar pompalaması, kurumun karar vericileri arasında, tutsattaki ipotek faiz oranlarını aşağıya çekmeye ve konut piyasasını desteklemeye yönelik programı genişletme veya kısaltma konusunda uyuşmazlık yarattı. Konut piyasasıyla ilgili olarak yılın ilk yarısındaki vergi indirimi ile yılın ikinci yarısındaki beklenen iş büyümesinin konut satışları aktivitesini destekleyebileceği ve satıcılar ile alıcılar arasında genel dengeyi getirecek yeterli mal stoğunu absorbe edebileceği öngörülüyor.
Cumhuriyet