Abu Dabi, dünyanın ilk sıfır karbon salınımlı şehrini inşa edecek!
Abu Dabi Hükümeti 2007'de, 'dünyanın ilk sıfır karbon salınımlı şehrini' inşa edeceğini açıkladığında, bunu reklam numarası olarak gören çoğu Batılı, haberi önemsemedi
Abu Dabi Hükümeti 2007'de, 'dünyanın ilk sıfır karbon salınımlı şehrini' inşa edeceğini açıkladığında, bunu reklam numarası olarak gören çoğu Batılı, haberi önemsemedi. Planın, komşu Dubai'nin 828 metre yüksekliğindeki kulesiyle palmiye şeklindeki yapay adalarına karşı yapıldığı düşünülüyordu. Her kenarı yaklaşık 1,5 km uzunluğundaki mükemmel bir kare olacak Masdar adlı şehir, çöl rüzgarlarını alması için 7 metre yüksekliğindeki bir temelin üzerine oturtulacaktı. Sadece yayalara açık olan dolambaçlı yolların altındaki loş tünellerde, sürücüsüz elektrikli arabalar dolaşacaktı.
Proje, duvarla çevrili bir Ortaçağ kalesiyle Disney Dünyası'ndaki Tomorrowland'in daha gelişkin bir şeklini birleştiriyordu. Ama bu ilk değerlendirmeler yanlış çıktı. Eylül sonuna doğru, insanlar projenin bitirilen ilk kısmına (sürdürülebilirlik alanında araştırma yapacak bir enstitüyü çevreleyen 1,4 hektarlık bir kuşak) taşınmaya başlayınca, Masdar'ın daha cesur ve kapsamlı bir proje olduğu anlaşıldı. şehir ileri teknolojili tasarımla eski inşaat uygulamalarını, sürdürülebilir bir yerleşim kurmak amacıyla etkileyici biçimde birleştiriyor. Ama dünyanın her yerine kanser gibi yayılan, etrafı çevrili yerleşim bölgesi mantığını da yansıtıyor.
şehrin ütopyacı arılığı ve yanı başındaki gerçek şehirde yaşanan gerçek hayattan uzaklığı, tamamen uyumlu bir şehir kurmanın tek yolunun, onu dünyanın geri kalanından ayırmakta yattığı inancından kaynaklanıyor. şehrin projesini yapan, teknolojik sihirbazlıklarıyla ünlü Foster & Partners firması, yerel gelenekle modernleşme çabalarının artık çatışmadığı çekici bir sosyal vizyon oluşturdu. Firmanın büyük ortağı Norman Foster, işe eski Arap yerleşimlerini dikkatle inceleyerek başladı. Bunlar arasında, Suriye'nin Halep şehrinin iç kalesi ve Yemen'in şibam kasabasındaki, 16'ncı yüzyıldan kalma yüksek kerpiç apartmanlar vardı. Foster, 'Önemli olan, eskiye dönüp temel ilkeleri anlamaktı' diyor. Yani hava sıcaklığının 65 dereceye kadar çıkabildiği bir bölgede bu yerleşimlerin nasıl yaşanabilir hale getirildiğini çözmek. Foster'ın mimarlık bürosunun bulguları arasında, yerleşimlerin hem savunma amacıyla hem de daha iyi rüzgar almak için genelde yüksek bir zemine inşa edildiği vardı. Bazı yerleşimlerde, serin havayı sokak seviyesine aktarmak için yüksek ve içi boş 'rüzgar kuleleri' kullanılmıştı. Gölgeyi azami dereceye çıkarmak için, Güneş'in doğu-batı yönünde izlediği yola hemen her zaman dik bir açıyla inşa edilen dar sokaklar, şehir içindeki hava akışını hızlandırıyordu.
Foster'ın ekibi, bu yöntemleri bir arada kullanarak Masdar'ı en az yüzde 50 serinletebileceklerini hesapladı. Böylece şehri ayakta tutmak için gereken elektrik miktarını yarıdan fazla azaltabileceklerdi. Kullanılan elektriğin yüzde 90'ının güneş enerjisinden, kalan miktarın da çöpleri yakarak (bu yöntem, çöpleri de polamaktan daha az karbon üretiyor) elde edilmesi bekleniyor. Masdar, Abu Dabi şehir merkezine 30 km uzaklıkta. Masdar'ın çıplak beton duvarlarına ulaşmak ve tepede yükselen şehri bulmak için, eski bir petrol rafinerisinin yanından ve çölün ıssız bölümlerinden geçen dar bir yolu kullanıyorsunuz. O noktada bir tünelle temelin içinden geçen yol, şehrin kenar mahallesinin tam altındaki bir garaja giriyor. Buradan çıkıp 'Kişisel Hızlı Ulaşım' istasyonlarından birisine varmak insana, Harry Lange'in '2001: Bir Uzay Macerası' filmi için tasarladığı seti anımsatıyor. Geniş ve karanlık bir salonda, dikdörtgen cam bölmelerde dizili, kozaya benzer beyaz arabaların karşısında duruyorsunuz. Bunların arkasındaki kaba beton duvardan aşağı dökülen gün ışığı, üstteki yaşam hakkında bir ipucu sunuyor. Sayılarının yüzlerce olması planlanan fütürist arabaların ilk 13'ü, şehri ziyaret ettiğim gün test ediliyordu. Sistem birkaç hafta sonra hazır olduğunda, kullanıcılar arabalara binip bir LCD ekrandan gidecekleri yeri seçebilecek. Daha sonra sessizce hareket edecek araba, şehrin yükseltilmiş zemininin altındaki yol ağında kendiliğinden gidiyor gibi görünecek. Ne kablo ne de ray var. İnsanlar her şeyin nasıl çok işlevli ve düşük tüketimli işleyecek şekilde tasarlandığını, ancak gidecekleri yere varınca fark edecekler. İstasyondaki asansörler, insanların kıvrılarak yüzeye çıkan beton merdivenleri kullanmalarını özendirmek için akıllı bir şekilde gözden uzak köşelere yerleştirilmiş. Benim gittiğim gün oldukça rüzgarlı olan sokaklara ulaştığınızda, bir yere gitmenin tek yolu yürümek gibi görünüyordu.
şu ana dek yapılan binalarda iki tarz var. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'ne bağlı, sürdürülebilir yeni enerji türleri geliştirmeyi amaçlayan laboratuarlar, büyük beton yapılara yerleştirilmiş. Bu yapılar, dayanıklılığı ve pürüzsüz görünümü nedeniyle çağdaş mimarlık çevrelerinde rağbet gören, etilen tetrafloroetilen adlı çok güçlü yarı saydam plastikten yapılmış, yastığa benzer panellerle kaplı. İçerideki büyük döşeme levhaları, azami esneklik sağlayacak şekilde tasarlanmış. şu anda çoğunlukla öğretim üyeleri, öğrenciler ve onların ailelerinin kalacağı konutlarda ise daha geleneksel mimari öğeler kullanılıyor. Beton kafesle kaplı dalgalı ön cephe, bölgede yaygın olan 'müşrefiye' adlı kafeslerden esinlenmiş. Güneş ışığının doğrudan gelmesini engelleyen kafes, iç mekanı gözlerden saklıyor. Öte yandan, dışarıyı belli açılardan görmeyi sağlayan kıvrımlar, apartman sakinlerinin karşıdaki binaların pencerelerini doğrudan görmelerine asla izin vermiyor. Ortadoğu'daki çoğu üniversitenin kampüsü gibi burası da cinsiyete göre bölünmüş. Kadınlar ve aileler bir uçta, bekar erkekler diğer uçta oturuyor. Her iki tarafta da, sosyal hayatın kalbinin attığı halka açık küçük bir çarşı var. Foster'ın en önemli hamlesi, geçtiğimiz yüzyılın şehir tasarımındaki en can sıkıcı sorularından birisini ele alış şekli: Arabaları ne yapmalı şehri içten yanmalı motora sahip araçlara tamamen kapatan Foster, onların yerini alan araçları da -elektrikli araba filosuşehrin altına sakladı. Normal arabalar şehrin sınırında durduruluyor. İnsan yine de, yerel kurallara gösterilen duyarlılığa ve teknik görkemine rağmen Masdar'ın hakiki bir şehrin canlılığına ve havasına nasıl kavuşacağını düşünmekten kendini alamıyor. şehir sonunda hafif raylı sistemle Abu Dabi'ye bağlanıp gündüz nüfusu planlandığı gibi 90 bine ulaşınca, sokaklar şüphesiz daha canlı olacak. şehirde işçilerden öğrencilere kadar toplumun her kesiminden insan olmasının amaçlandığını söyleyen Foster, 'Sosyal dışlama söz konusu değil' diyor. Oysa Masdar, dışlama fikrini hayata geçirmiş görünüyor. Akıllı planlamayla insan hayatının iyileştirilebileceği fikrinin 1970'lerin bir döneminde unutulmasından beri, hem aşırı zenginler hem de orta sınıflar, çeşitli mini ütopyalara yerleşip kendilerini daha mutlu ve güvenli hissetiler. Sadece banliyölerdeki duvarlı yerleşim yerlerinin çoğalması değil, Paris ve New York gibi yerlerde şehir merkezlerinin turistlerin ve zenginlerin oyun alanına dönüşmesi de bu sürece dahildi. Masdar bu sürecin doruk noktası: Yüksek bir kaideye yerleştirilen, dünyadaki çoğu insanın erişemeyeceği, kendine yeten bir toplum.
Sabah