Genel

Afet riski kanun tasarısı mülkiyet hakkına tehdit tartışması başlattı!

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Kanun Tasarısı Anayasa aykırılık ve mülkiyet hakkına tehdit tartışmaları başlattı

Hükümetin Van depreminin ardından gündeme getirdiği ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Kanun Tasarısı Meclis’e sunuldu. Ancak aynı anda tasarıyla ilgili ‘Anayasa aykırılık’ ve ‘mülkiyet hakkına tehdit’ tartışmaları başladı.

Tasarıda ’gönüllülük’ esasının temel olduğu vurgulanmasına rağmen, binaların yıktırılmasına ilişkin hükümde, “... verilen süre içinde yıktırılmayan yapılar, idari makamlarca yıktırılır” ifadesinin yer alması, kritik tartışmalardan birine zemin hazırlıyor.

Acele kamulaştırma

Vatandaşlarla anlaşmazlık halinde, “Bakanlık, TOKİ veya İdare tarafından acele kamulaştırma yoluna da gidilebilir” hükmü ise mülkiyet hakkına bir tehdit olarak eleştirildi. Tasarının Meclis görüşmelerinde de gündeme gelmesi beklenen, tasarıyla ilgili tartışma yaratan düzenlemeler şöyle:

Tasarının 5. Maddesinin 1. Fıkrasında, tahliye ve yıktırma işlemlerine ilişkin olarak, “Riskli yapıların yıktırılmasında ve bunların bulunduğu alanlar ile rezerv yapı alanlarındaki uygulamalarda, öncelikli olarak malikler ile anlaşma yoluna gidilmesi esastır” hükmü dikkat çekiyor.

Ancak aynı maddenin 3. fıkrasında, “...verilen süre içerisinde yıktırılmayan yapılar idari makamlarca yıktırılır...” hükmü yer alıyor.

Tartışmalı maddeler

Öte yandan tasarının 6. maddesinin 1. Fıkrasında, “Yeniden bina yaptırılmasına, payların satışına, kat karşılığı veya hasılat paylaşımı ve diğer usuller ile yeniden değerlendirilmesine paydaşların en az üçte iki çoğunluğu ile karar verilir” deniliyor.

Aynı maddenin 2. fıkrasında, “Üzerindeki bina yıkılmış olan arsanın maliklerine yapılan tebligatı takip eden 30 gün içinde en az 2/3 çoğunluk ile anlaşma sağlanamaması halinde, gerçek kişilerin veya özel hukuk tüzel kişilerinin mülkiyetindeki taşınmazlar için Bakanlık, TOKİ veya İdare tarafından acele kamulaştırma yoluna da gidilebilir” hükmü bulunuyor.

Tasarının, başka kanunlarda yer alan engelleyici hükümleri by pas etmesi de eklendiğinde, vatandaşın temel hak ve hürriyetlerinden biri olan ‘mülkiyet hakkının risk altında olacağı’ değerlendirmeleri yapılıyor.

Belirsizlikler var

Yasa tasarısında yıkılacak olan ‘riskli yapıların’ kim tarafından ve nasıl belirleneceğine ilişkin hükümler de bir başka eleştiri konusu. Tasarı, riskli alanların büyükşehirlerde, büyükşehir belediyesince bizzat veya ilçe belediyeleri aracılığıyla yapılmasını veya yaptırılmasını öngörüyor.

Ancak bununla birlikte riskli yapıların TOKİ ve idare tarafından tespit edilmesinin istenebileceğini de düzenliyor. Bu hükümde, büyükşehir belediyelerinin riskli yapıları belirleme konusunda taşeron kullanabilecek olması, ancak buna ilişkin kıstasların belirlenmemiş olması dikkat çekiyor.

Buna göre bu işle ilgili taşeronun nasıl seçileceği ve riskli alanların hangi bilimsel kriterlerle belirleneceği konusundaki belirsizliğin altı çiziliyor. Bu hüküm, rant elde edilebilecek alanlarda keyfi uygulamalar yapılabilmesinin önünü açabileceği endişeleriyle eleştiriliyor.

‘Kentlerin rant alanına dönüşmesinden endişeliyiz’

YASA tasarısıyla ilgili değerlendirme yapan İnşaat Mühendisleri Odası (İMO), tasarıyı hazırlayan bakanlığın kendileri de dahil tüm ülkenin imar ve yapılaşma faaliyetlerini baştan aşağı değiştirecek böyle bir yasa hazırlığında konunun birinci dereceden muhatabı olan yerel yönetimlerden, meslek odalarından ve üniversitelerden görüş almamasını eleştirdi.

Riskli alan belirlenmesinde öne çıkan unsurun ‘zemin yapısı değil, üzerindeki yapılaşma’ olması gerektiği vurgulanırken, riskli yapıların tespiti, TOKİ’nin yasa tasarısındaki yeri, tasarının diğer tüm yasalardaki aykırı hükümleri by pas eden kapsamı konularında da İMO tasarıyı eleştirdi. İMO yetkilileri, “Yürürlükteki tüm yasal mevzuatı devre dışı bırakacak şekilde hazırlanan tasarı ile kentsel dönüşüm uygulamaları, sağlıklı bir kentsel yenilenmeyi sağlayamayacak, başta metropoller olmak üzere, tüm ülkemizi bir rant alanı haline dönüştürecek. Kentsel dönüşüm yapılırken, afet riskinin yanı sıra bölge halkının ve kamu yararının korunması gerekmekte iken tasarıda bu durum göz ardı edilmiştir” dediler.

Gülümhan GÜLTEN / VATAN