Ahmet Ercan: İstanbul depremi 2065'te
Prof. Dr. Ahmet Ercan Türkiye'de diri fay hatlarında yapılaşmanın bir an önce durdurulması gerektiğini söyledi
Prof. Dr. Ahmet Ercan diri fay hatlarında yapılaşmanın bir an önce durdurulması gerektiğini söylüyor. İstanbul Florya'daki valilik konutunun bile fay hattında olduğunu belirten Ercan TOKİ'nin şehri büyüterek yanlış yaptığını iddia ediyor.
Geçen hafta hükümetin yeni bir çalışması gündeme geldi. Bu çalışma, hayata geçirilebilse on binlerce hayatı kurtarabilecek bir proje. Başbakanlık diri fay hattı bölgelerinde yapılaşmayı önleyecek, mevcut yapıların taşınmasını sağlayacak bir projeyi hayata geçirecek. Bu proje aynı zamanda ekonominin dinamikleri açısından da ayrıca önemli. Çürük binaların taşınması ile ekonomi ciddi bir ivme kazanabilir. Malum inşaat sektörü birçok sektör için lokomotif sayılıyor. Tabii öncelikle deprem açısından projeyi bir bilene sorduk. Sokakta yanından geçenler, adını hatırlamasa da ona 'depremci' diyor. 24 saatini depremle geçiren Prof. Dr. Ahmet Ercan'dan bahsediyoruz. İstanbul Teknik Üniversitesi'nden 2003 yılında emekli olan Ercan, depremle ilgili 7 kitap yazdı. Son kitabı AKUT Yayınları'ndan "Korkma" adıyla çıktı. Bol resimli az yazılı bu kitap, bir depremden korunma kılavuzu... Bu kitabın ardından depremle ilgili üç roman yazıyor Prof. Dr. Ahmet Ercan.İki romanını yayıncıya teslim etmek üzere... Son romanı 'Depremci' ise yazım aşamasında... Ercan, şimdilerde Büyükada'ya 'deprem kestirmesi' yapacak bir laboratuvar kurmaya hazırlanıyor. Ercan'la Başbakanlık'ın çalışmasını ve olası İstanbul depremini konuştuk.
Başbakanlık, diri fay hattı bölgelerinde yapılaşmayı önleyecek bir yönetmelik üzerinde çalışıyor. Bu çalışmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
"Diri kırıkların olduğu yerleri yapılaşmaya kapatalım" dediğiniz zaman neredeyse bütün Türkiye'yi bir kuşak içine almanız gerekir. Türkiye'de ana kırıkların olduğu bölgeleri sınırlandırırsak; Gölcük, Adapazarı, Düzce, Bolu, Yalova, Muş, Bingöl, Van, Hakkari, Siirt, Nevşehir, Aksaray, Kırşehir, Kırıkkale, Bursa, Eskişehir, Burdur, Isparta, Çorlu, Silivri, Babaeski, Edirne ve İstanbul'un Marmara kıyıları dahil birçok şehrin ortadan kalkması gerekir. Elbette diri kırıkların yerini bilmek önemlidir. "Kırığın üzerinde ev olmasın" diyorlar. Bu da yararlıdır. Ama burada bir bilgi eksikliği var. Kırık bir çizgiden ibaret değil. Kırık bir kuşaktır. Bu kuşağın genişliği kim yerde 100 metre olur, kimi yerde 10 kilometre. Onlar ana kırıkların geçtiği yerleri göz önüne alıyor, ikincil kırıkların olduğu yerleri göz önüne almıyorlar. Yapılan iş doğru ama yeterli değil.
Türkiye, deprem gerçeğinin farkına vardı mı?
17 Ağustos yani Gölcük Depremi Avcılar'da, Bağcılar'da yaklaşık 750 kişiyi öldürmeseydi, henüz Türkiye bir deprem ülkesi olmayacaktı. İstanbul sarsılmayınca Türkiye'de deprem olmuyor. Bir de Türkiye; ana kırıkların üzerinde yapılaşmıştır. Türkiye'yi oluşturan ovalar, kırıkların yarattığı ovalardır. Osmanlı döneminden sonra ovalar yapılaşmaya açıldı. Bu da deprem bölgelerinin yapılaşmaya açılması anlamına gelir.
Kırık kuşakları ne zaman imara açıldı?
Deprem bölgelerindeki bütün şehirlerin planları; Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Afet İşleri Genel Müdürlüğü ve İller Bankası tarafından yapılmıştır. Özal'dan sonra da planlama yetkisi; yerel belediyelere verildi. Yerel belediyelere verildiği zaman daha da kötü oldu. Kırık kuşakları, yer kayma alanları imara açıldı. İstanbul için örneklerini verebilirim. Florya'da valinin evinden başlayın; Menekşe Mahallesi, Küçükçekmece Kanarya Mahallesi, Nakkaşdere'nin sırtları, Esenyurt, Firuzköy, Avcılar, Ambarlı, Haramidere, Gürpınar, Kavaklı, Büyükçekmece'nin sırtları, Devebağırtan heyelan alanları; bunların hepsi hiçbir sorun yokmuş gibi imara açıldı. Bilimsel çalışmaları kimse dinlemedi.
Sizce İstanbul'da depreme hazırlık açısından yeterli çalışmalar yapıldı mı?
Ben 2002 yılında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a bir rapor sundum. Dolmabahçe'deki ofisinde buluştuk. Başbakanımız benim verdiğim raporu uyguluyor. Tabii bunun uygulanmasını TOKİ'ye ve belediyelere verdi. Ancak İstanbul'da bana göre yapılan bir yanlış var. Mahallelerin kaldırılıp, topluca yeni bir yere taşındığını görmedik. Zeytinburnu'nda örnek çalışmalar yapıldı ama bu çalışmalar yıllar aldı. Ayrıca, kat mülkiyeti yasası da çıkmadı, gecikti. Bunun çıkmaması nedeniyle, apartmandan bir kişi bile "Ben buradan çıkmıyorum" dese bile orayı yıkamıyorsun. Önemli olan depremde yıkılacak evlerin önceden yıkılması ve oradaki insanların başka yerlere taşınması... İstanbul'un daha fazla yayılmaması, büzülüp yükselmesi gerekiyor. TOKİ yeni konut alanlarını üreterek İstanbul'u daha çok genişletti. Oysa büzülmesi gerekiyordu.
Beklenen Marmara depremi son günlerde yeniden gündemde...
Marmara'da iki deprem olacak. Biri; 7 kilometre derinde, İstanbul'un kıyılarından yaklaşık 10 kilometre ileride gerçekleşecek ve büyüklüğü 6.3 ile 6.7 arasında olacak. En çok da Zeytinburnu, Bakırköy, Küçükçekmece ve Fatih'i etkileyecek. İkinci bir depremse; Marmara Ereğlisi'nin önünde, 7-7.2 büyüklüğünde olacak. Her iki deprem içinde de 2-3 deprem daha olabilir. Bunlar bilinen gerçekler... Hangi mahalleler göçecek, bunlar biliniyor.
Depremin zamanı konusunda ne düşünüyorsunuz?
Marmara yorgundur. İkinci bir depremi hemen yapamaz. Yakında iki yeni kitap çıkaracağım. Birinin adı; Bir Yaşama İki Deprem Sığmaz, diğeriyse Ben Depremi Görmem. Ben 62 yaşındayım. Yeni bir Marmara depremini görmeyeceğim.
Yaptığınız çalışmalara göre bize depremin tarihini söyler misiniz?
Sadece şunu söyleyebilirim ki; İstanbul, 2065 yılma kadar bile depremi görmeyebilir. O yıllarda büyük depremler gelebilir.
Büyükada'ya deprem labarotuvarı
Prof. Dr. Ahmet Ercan 2003 yılında emekli olsa da bilimsel çalışmalarını sürdürüyor. Bugünlerde Büyükada'ya bir laboratuvar kurmaya hazırlanan Ercan; bu konuyla ilgili şu bilgileri veriyor: "Şu anda Avrupa Birliği'ne bir proje önerdim. Büyükada'ya bir deprem laboratuvarı kurmayı düşünüyorum. Şu anda geçici bir laboratuvar kurdum. Cebimden 50 bin dolar harcadım. Bu laboratuvarda deprem kestirme çalışmaları yapacağız. Yani depremleri önceden bilmeye çalışacağız. Yerin davranışlarını günü gününe ölçeceğiz. TÜBİTAK'ın yapmadığı bazı ölçümleri yapacağız. Burayı işletmek için en az beş eleman gerekli. İlla Avrupa Birliği'nden destek almamız gerekmez. Türkiye'den desteklemek isteyen kuruluş olursa bundan da memnuniyet duyarız."
Rahime Baş Uçar/Para