Ahşap sistem ve deprem
Gelişmiş ülkelerde tercih edilen ahşap taşıyıcı sistemlerle inşa edilen evler ve projeler bulundukları ülkelerin inşaat ve denetleme kurum ve kuruluşları tarafından belirlenen normlar, standartlar ve kurallar çerçevesinde inşa edilmek zorundadır.
Çünkü yasal bir zorunluluk vardır.
Bu ülkelerde standart evler ahşap taşıyıcı sistemlerle inşa edildiği için yapısal tarz bellidir ve ayrıca bir kontrole tabi bile tutulmaz.
Çünkü ahşap sistemle inşa edilen evlere kamuoyunda ve toplumda çok ciddi olarak bir güven vardır ve İlgili firmaya sipariş vererek evleri kendiniz bile inşa edebilirsiniz.
Sistemin bu kadar güven verebilmesinin en büyük nedeni o ülkelerde geçmişte yaşanan badireler ve depremlerdir.
Bu süreçte ahşap taşıyıcı sistemle inşa edilen evlerin bilimsel olarak insan sağlığı ve güvenliği açısından ispatlanmış olması, hatta sistemin deneme yanılma yoluyla depremlerde ki hasarlarına göre test edilerek tedbir alınması ve teknoloji ile doğru orantılı olarak günümüze kadar gelebilmiş olması önemlidir.
Çünkü bu durum toplumda sisteme olan bu güveni her geçen zaman tazelemiştir.
Bu ülkelerde yaşanan depremlerde insan ölümlerinden daha çok binalarda çatlaklar olduğu görülmüş, kütlesel ağırlıkları hafif olduğundan can kaybı yaşanmamıştır.
Peki aynı durumda bizde neden binalar yıkılıyor ve binlerce insanımızı kaybediyoruz da bu durumu sorgulamak aklımıza bile gelmiyor? Neden acaba?
Lafa geldiği zaman çok konuşan allameler ve akademisyenler dut yemiş bülbüle dönüyor.
Bu tamamen bilgisi olanın fikri olur prensibine bağlı!
Yani bilgide yok, fikirde.
Bu konuda Dünya da son 100 yılda meydana gelen depremleri incelediğimiz zaman insan kaybı olarak ülkemiz maalesef ilk sıralarda karşımıza çıkıyor.
Lütfen düşünelim bu işin çaresi ve reçetesi varmı diye?
Evet bunun çaresi de var, reçetesi de belli aslında.
Tabi anlamak, öğrenmek ve bilmek isteyene.
17.Ağustos.1999 depremi sonrasında ülkede ortaya çıkan tablonun garabet durumuna toplumun ve kamuoyunun hassasiyeti ve sivil toplum kuruluşlarının sistemi sorgulaması sonucunda denetleme firmaları ile ilgili kanun yürürlüğe sokularak bir nebze olsun yaraya merhem olması yoluna gidildi.
Halbuki başımıza bir felaket gelmeden sistemi ve zihniyeti değiştirerek işe başlasak, inşaat sektörüne belirli kurallar ve standartlar getirsek ve önümüzde ki kum saatini tersine çevirerek zamanı biz kazansak daha doğru bir iş yapılmış olmazmı?
Çünkü zaman akıp gidiyor ve bizler ülkenin bir felaket karşısında ne yapacağını kestiremiyoruz ama senaryoların bini bin para.
Zihniyet ve sistem değişmeden aynı noktada döner dururuz vesselam.
Bakın İstanbul da bazı bölgelerde ki yerel yönetimler bölgede ki imar planı neyse onu uyguluyor ve ne kadar doğru yaptıklarını ise hem bölgelerinin pirim yapmasından hem de işin doğru yapılmasından anlıyoruz.
Ancak bu durum birilerini rahatsız ediyor ve hedef tahtası olabiliyorlar.
Özellikle yerel yönetimlerin ahşap taşıyıcı sistem hakkında yeterli bilgiye sahip olmaması, daha fazla gelir elde etmek için imarı zorlamaları ve yüksek kata müsaade etmeleri durumun vahametini de gözler önüne seriyor.
Aslında bu işin çaresi belirli bölgelerin zeminleri sağlam olduğu için yüksek kata verilen izinler hariç şehri tamamen düşük katlı imara mahkum ederek süreç içerisinde işin çaresi olan ahşap sistemi doğru uygulamaktan geçiyor.
Ahşap yapı sistemi; deprem kuşağında yer alan ülkeler için hiç bir riski olmayan, ideal ve çağdaş yapı tarzlarıdır.
Çağdaş ülkelerde 1.öncelik toplum ve insan sağlığı olduğu için bu sistemin uygulanması kanunen bir zorunluluktur.
Hiç kimse, kurum ve kuruluş bilimsel olarak ispatlanmış bir gerçeğin karşısında akıldanelik yapamaz.
Bu durumda Dünyanın en ileri ülkelerinde uygulanan bu gerçek karşımızda dururken hala betonarme sistemde ısrar etmenin mantığı nedir Allah aşkına?
Geçen hafta basında `'İstanbul u bekleyen olası depremden sonra kurulacak yeni İstanbul'' dan bahsediliyordu.
Şimdi sormak lazım `'yeni istanbul'u kurmak için acaba ve illa bir felaket mi olması gerekiyor'' diye?
Kuracağın Yeni İstanbul'u da gene betonarme sistemler üzerine kuracaksan nerede kaldı bunun yeniliği?
Hani eskilerin misalidir; benim oğlum bina okur, döner gelir gene okur!
Gelecek nesilleri kurtarmak için ülkemizin ahşap sistemleri öğrenip uygulamaktan başka çaresinin olmadığını bilim adamları söylüyor.
Umarım dinleyen birileri vardır.
İyi haftalar..