Ali Ağaoğlu: Uludağ'ın Davos'tan farkı yok!
Geçen yıl uçak kiralayıp İsviçre'deki kayak merkezlerini gezen Ali Ağaoğlu, "Uludağ'ın Davos'tan eksiği yok" dedi
Ali Ağaoğlu, Bursa Uludağ'da 1998'den beri hizmet veren beş yıldızlı oteli Ağaoğlu My Resort'u, yedi ay önce kapatmıştı. Bölge İdare Mahkemesi'nin yürütmeyi durdurma kararı vermesi ve yeni bir imar planı çalışmasının başlatılması üzerine, otel geçen hafta apar topar yeniden açıldı. Mevcut yetki karmaşasının sona ermesiyle rahatlayan Ali Ağaoğlu ile birlikte Uludağ'daydık. Ağaoğlu'nun keyfi yerinde, gözü yine yüksekteydi. Uludağ'a uluslararası bir kimlik kazandırmaya kararlı: "Helikopter tuttum, Davos'u gezdim, gördüm. Uludağ'ın oradan bir eksiği yok."
Ağaoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu'yla hem Uludağ'ı hem İstanbul'u hem de krizden korunmanın yollarını konuştuk.
Otelle ilgili sorunlardan bahsederken, şövalye olduğunuzu söylediniz. Böyle miydiniz hep?
Hayatım boyunca böyleydim. Hiç `keşke' demedim, hep ileriye baktım.
Hiç pişman olmadınız mı?
Ben varlıklı bir ailenin çocuğuydum. Babam İstanbul'un en iyi inşaatçılarından biriydi. Aniden hastalandı ve beni lisedeyken okuldan aldı, işin başına geçirdi, henüz çocuktum. İki yıl işleri idare ettim sonra babam iyileşti ve işlere müdahale etmeye başladı.
Baba-oğul çatışması mı yaşadınız?
Ben bir işe kalkışacağım mesela, şunu yapma bunu yapma demeye başladı. 1977 yılbaşıydı, babama bütün hesapların dökümünü yaptım, şirketi nereden aldım nereye getirdim, anlattım; hatta cebimdeki parayı, 25 kuruşu da bıraktım. Kendi işlerimi yapmak üzere ayrıldım.
Küçük şövalye kendini belli etmeye başlamış! Kaç yaşındaydınız o zaman?
(Gülüyor) Doğru, 21 yaşındaydım.
Neden babalar ve oğullar aynı işi yapınca çatışırlar, sizin nedeniniz neydi?
Kuşak çatışması yaşadık, onlar risk almayı sevmeyen insanlardı. Muhafazakardı, ben daha atak davranırdım. Babam 46'da İstanbul'a gelip, çok çalışarak bir yerlere gelmiş ve işlerini riske atmak istemiyordu. Ben yeni ve başka işlerin peşindeydim.
Babanıza benzer yönleriniz var mı? Ondan ne öğrendiniz?
Babam çok başarılı ve iyi bir tüccardı. Beni çok küçük yaşlardan itibaren yetiştirdi ve iş hayatına hazırladı. Daha ilkokuldayken işlerin başında durmayı öğrenmiştim.
Burayı hayal ettiniz mi o yıllarda, Ali Ağaoğlu olacağınızı?
Her zaman mücadeleyi ve başarmayı severim. Ben ortaokuldaydım ve iyi bir okulda okuyordum. Bir ihale yapılmıştı tenis kortları yapılacaktı. İhaleyi ben almıştım ve yanımda mühendislerim çalışıyordu. Tenefüse çıkıp ne yaptıklarına bakardım. Karadenizli olmanın verdiği bir şey olsa gerek, çalışmayı da kazanmayı da seviyorum.
Peki hiç delicesine bir işe atıldığınız oldu mu, büyük riskler alarak?
Hırslıyım ama hırsım hiçbir zaman aklımın önüne geçmez. Hesaplanabilir riskler alırım her zaman.
Rakiplerinizi kıskanır mısınız?
Kesinlikle hayır. Yapı olarak zaten çok pozitifimdir, herkesin başarılı olmasını isterim. Herkesin işi iyi olsun ki, bizim de işimiz iyi olsun. Kendimize bir hedef koyarız, hedefi olmayan insan boş çuvaldır. Boş çuval ayakta durmaz. Hedeflere ulaşmak için çalışırım. Prensibim bellidir, on tane yarım bir bütün etmez. Bir işi tam ve eksiksiz yapacaksın. Yaptığın iş tam olursa para arkasından gelir. Amaç başarmak olacak, amaç para kazanmak olursa insan yanlış yapabilir. Şu anda da yaptığım budur, her işi adam gibi yapayım diye çabalarım.
İşle ilgili sezgileriniz güçlü müdür?
Çok güçlüdür. Sebep-sonuç ilişkisini çok iyi kurarım.
İstanbul'u yeniden inşaa etmeliyiz
Sürekli takım ruhu diyorsunuz, gerçekten çalışma arkadaşlarınız çok mu önemli?
Ben klasik patron değilim. 10 binin üzerinde çalışan vardır şirkette, taşeronlarla beraber. Şirketin başarısında herkesin payı vardır, çalışma arkadaşlarım "Biz" diye bahseder işimizden. Toplantılar, herkesin katılımıyla yapılır. Herkesin söz hakkı vardır. Kendi işi gibi benimserse çalışanlar, zaten başarılı olunur.
Rakip inşaatları gezer misiniz?
Hem burada, hem de yurt dışında neler oluyor takip ediyoruz. Rekabet, kalite getirir. Olup bitene bakıp `Biz nasıl daha iyisini yaparız?' diye düşünürüz.
"İstanbul güzel şehirdir" der misiniz?
Diyemem. Bana göre İstanbul'un yüzde yetmişi henüz arsa. Çocukluğumdan beri bu işin içindeyim, konut sektörünü benim kadar iyi bilen az insan vardır; kesinlikle beğenmiyorum. Çarpık yapılanma ve aşırı göçlerle bu hale geldi. İstanbul'u dünya başkenti değil gecekondu başkenti yapmışız. Yüzde 70'ini yıkıp yeniden yapmalıyız.
Bu bir ütopya değil mi?
Kentsel dönüşüm projelerine hemen başlamak lazım. Plansızlık çok kötü, binalarımızın çoğu hem deprem yönünden güvenli değil hem de çirkin. Büyük deprem olursa eğer olacakları düşünmek dahi istemiyorum. Bu konuda bilgi birikimi de, müteşebbisler de var. Sektörümüz dünyada söz sahibi. Yeter ki, önümüz açılsın.
Krizin en yoğun döneminde büyük bir satış yaptınız, nasıl karar verildi?
Türk ekonomisini ve insanımızın yapısını iyi biliyorum. Gücünün farkında olmayan ender ülkelerden biriyiz. `Kriz var' diye ağlamak sadece krizi büyütür. Bizim `hadi gidin' deme lüksümüz yok çalışanlarımıza. Çarkı çevirmek zorundayız. Krizin daha ağır olduğu dönemde 2001'de beş projeye birden başladım. Ben sattım, kazandım. Benden alan kazandı, benimle çalışan kazandı, devlet kazandı. İş adamları istihdama katkıda bulunmalı. Herkes dururken projelere başladım. Üç milyar dolarlık işe başladık ve sattık. Doğru fiyat ve ödeme koşulları koyacaksın. Dört-beş doğruyu bir araya getirirsen başarılı olursun.
ULUDAĞ,NEDEN DAVOS OLMASIN?
Ali Ağaoğlu'na `Uludağ' denildiğinde ilk sözü "Cin şişeden çıktı" oluyor. Uludağ'da geri dönülmez bir yola girildiğini belirten Ağaoğlu, şöyle devam ediyor: "Artık dönüş yok. Bu süreç durmayacak, yasal statüye kavuşacak. Uludağ'ın, Avrupa çapında rekabet edebilir bir kayak merkezine dönüşmesine yönelik hukuki mücadelemiz devam edecek. Bu Ağaoğlu'nun değil, Uludağ'ın sorunu. Uludağ, Ankara'dan değil, Bursa'dan yönetilmeli. Plan yetkisi Bursa'da olmalı. Türk turizmi, bugün önemli bir noktada ama Uludağ nerelerde kaldı? Herkesin bunu görmesi lazım."
"Kamu binalarını yıkmak gerek"
Çevre ve Orman Bakanlığı'nın `Dönüşüm Planı'nı eleştiren Ağaoğlu, "Bu plan, Uludağ'a çözüm değil, çözümsüzlük getirdi. Büyükşehir Belediyesi Başkanı Recep Altepe ve Bursa Valisi Şahabettin Harput çok kararlı. Onların, kayak camiasının, Bursa esnafının çabası ve desteği dönüş kararımızda etkili oldu" diyor.
Ağaoğlu, geçen yıl İsviçre'deki kayak merkezlerine yaptığı ziyareti şöyle anlatıyor: "Aslında Davos dedikleri küçük bir köy. Fakat etkin bir pazarlama ve tanıtımla bu noktaya gelmiş. Uludağ, oralardan çok geri değil. Buradaki kamu binalarının yıkılması, oteller bölgesinin araç trafiğine kapatılması ve Uludağ'ın girişine kapalı bir otoparkın yapılması sorunu önemli ölçüde çözecektir."
Kalite?
İşe sahip çıkmak, layıkıyla yapmak, devamını getirmektir. Kalite, en pahalı olan değildir. Kalitesiz ve pahalı olan şeyler de var. Kalite verdiğiniz paraya değer olandır ve asla değerinden kaybetmeyendir.
Saat, kıyafet?
Ben her şeyin iyisini severim, hızlı ve iyi araba kullanırım. Bu konuda kimseyle yarışmam söz konusu olamaz.
Araba?
Şoför arkada oturur, ben severim direksiyon başına geçmeyi.
Uçak?
İstemem, zaten her yere helikopterle giderim. Zaman kaybına çok üzülürüm.
Motosiklet?
Gençken kullanmıştım.
Boş zaman?
O ne?
Tatil?
Ben tatile çıkmam. İşimi o kadar seviyorum ki tatile ihtiyaç duymam, iş yaparken dinlenirim.
Vitamin?
Hiç ilaç kullanmam, benim yapım bu. Karadenizliler böyledir, danslarımıza baksanıza.
Milliyet Cadde Elif Aktuğ