Sektörel

Ankara'nın mimarisi değişecek!

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Mehmet Özhaseki, Ankara için projelerini açıkladı. Özhaseki, mahalle konseptinde medeniyet yapıları inşa edeceğiz diye konuştu. 

Kayseri’de belediye başkanlığı yaptıktan sonra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı görevinde bulunan Mehmet Özhaseki, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı adayı oldu. Takvim Gazetesi'nden Ali Değermenci'nin röportajına göre Özhaseki, Ankara için yaşam kalitesini artırmak, medeniyete uygun mimari, bol yeşil alan, yabancı sermaye, istihdam ve kültür sanata önem veren projeler planlıyor.

Kayseri Belediye Başkanlığı'nı uzun süre yaptınız, sonra bakanlık yaptınız şimdi Ankara'ya aday olmak nasıl bir duygu?
Beş dönem belediye başkanlığı, genel başkan yardımcılığı ve bakanlık yaptım. Yeniden belediye başkanlığına dönmek, Anadolu şehirlerine dönmek insana aynı heyecanı vermeyebilir ama Ankara başkent, Gazi Mustafa Kemal'in kenti ve Türkiye'nin gururu bir kent… Ankara'da belediye başkanlığı yapmak insana heyecan verir. Türkiye'nin başkentinde belediye başkanlığı yapmak insanı heyecanlandırır. Ben de bu anlamda, başkente yakışır hizmetler yapabilmek için üç aydır çalışıyorum.

Kazanmanız durumunda ilk neşteri hangi proje ile atmayı düşünüyorsunuz?
Projeler hazırladım, bunları 11 ana başlıkta topladım. Koltuğa oturduğumuzda ilk yapacağımız iş önce içerinin bir röntgenini çekmek olmalı. Birden palas pandıras işe başlamak olmaz. İmkan ve kabiliyetlerinizi görmeniz lazım. Sonra da kendi projelerinizin bir öncelik sıralamasına göre yapabileceğiniz işleri bir dizi halinde arkadaşlarınızla görüşüp uygulama projelerini yapıp ihalelere geçmek lazım diye düşünüyorum.

MAHALLE KÜLTÜRÜ

Hızlı bir kentleşmeden dolayı ciddi yapılaşma, estetik ve mimari sorunu oluştu. Estetik sorunu için projeniz var mı?

Bundan bin yıl önce bu topraklara gelen ecdadımız Selçuklu medeniyetini kurmuş, inşa etmiş, bir taraftan Haçlılarla savaşmış bir taraftan yokluk içinde yaptığı şeylerde bir kimlik meydana getirmiş. Arkasından Osmanlı gelmiş, zenginlik var ama ortaya koyduğu medeniyetin izlerini bugün herkese övünerek gösteriyoruz. Peki, yüz yıldır Cumhuriyet var, paramız var, aklımız var, dünyayı tanıyoruz ama medeniyetimize uygun yapılaşamadık. Son yüzyıldır birçok kimliksiz ve sağlıksız şehirlerimiz oldu. Bu anlamda yavaş yavaş kendi medeniyet kodlarımıza dönecek ortamı sağlamak tabi ki belediye başkanlarının elinde. Bakanlık yaparken bunun tüm ipuçlarını ortaya koyarak kanunlar çıkartmaya çalıştım. Mahalle kültürüne dönüşü özendirmeye çalıştım. Toprağa yakın, daha çok komşuluk ilişkilerinin öne çıktığı, insanların birbirini tanıdığı, mutlu olduğu bir ortam sağlamaya çalıştım. Bir taraftan bunlar eskiye öykünme gibi görünür ama çevreci şehirler nasıl olur, akıllı şehir konsepti nasıl oluşur, yağan yağmurun tamamen bir yerde birikerek lavaboda kullanılabileceği, kendi enerjisini üretebileceği bir ortam, bunları yapabilmemiz mümkün. İşte bunları yapacağım, daha önce yaptım.

KİBRİT KUTUSU DEĞİL, MEDENİYETİMİZE UYGUN MİMARİ

Ankara'da kentsel dönüşüm devam ediyor. Bunu bir fırsat olarak değerlendirebilir misiniz?

Elbette, kentsel dönüşüm ile ilgili Şehircilik Şurası'nı toplayarak bu işin Türkiye'de düşünen, yazan, yapan kim varsa, üniversiteler, akademisyenler dahil birçok alanda bu işi uygulayanları bir araya getirerek bir yıla yakın tartıştık. Bunun neticesinde temel kararlar alındı. Bu kararları da ilan ettik. Bu anlamda önümüzde bir fırsat var. Türkiye, deprem ülkesi. Bir taraftan da birçok eski evin yenilenmesi ve onarılması gerekiyor. Bu fırsata dönebilir. Yenilerken, mantığınız önemli. Ya kibrit kutusu gibi binaları diker devam ederiz ya da mahalle konsepti içinde kendi medeniyet yapılarını inşa edeceğimiz mükemmel bir ortam çıkarabiliriz.

Enerjide dışa bağımlı ülkeyiz. Burada yeni kurulacak modellerde güneş, rüzgar gibi enerji kaynaklarını düşünüyor musunuz?
Elbette. Bunu zaten ülke politikası olarak ele almak lazım. Hükümetler bu konuda ciddi kararlar alıyor. 2000'li yılların başında Türkiye'nin kurulu gücü 30 bin mega bit, şimdi 90 binlere geldi. Yani, 3 misline çıktı. Burada hükümetler yenilebilir enerjiler konusunda teşvikler verdi. Eğer biri güneş enerjisinden istifade etmek istiyorsa bunu kimseye sormadan yapabilir. Her elektrik abonesi, enerji santrali kurabilir. Binlerce insan bozkırlar üzerinde güneşten istifade edebileceği şekilde güneş enerjileri kurgular. Şehirlerde bunları depo üzerinde, çatılarda, hangar üzerlerinde, açık alanlarda çok rahat kurabilirsiniz. Kendi enerjisini üretip bedava haline getirebilir. Devlet, bunu üretip kendisine vermek isteyenlere iki buçuk kat fazla paraya alıyor. Bu bir teşviktir.

Yerel yönetimler, artık belediyecilikten ziyade istihdam konusu gündeme gelmeye başladı. İstihdam konusunda ne gibi projeleriniz var?

Popülist davranıp belediye personelini artırmamak gerekir. Ama belediyeler istihdama katkıda bulunabilirler. Organize sanayilerle bir araya gelerek ara eleman yetiştirme noktasında çalışma yapabilirler. Organize sanayilerde ara eleman o kadar aranıyor ki. Kaynakçı, kunduracı, mobilyacı vs. o kadar çok aranıyor ki. Bunu iki üç aylık kurslarla öğretip buralarda iş bulunmasını sağlayabilir. Meslek edindirme kursları vasıtasıyla, bir taraftan hobi sahibi olmak isteyenler için yapabilirler ama ev hanımları için de bunu yapabilirler.

Kadınların istihdama katılması için neler düşünüyorsunuz?
Daha önce de kadınlara yönelik projeler yapmış ve uygulamış birisiyim. Birçok insan evine bu projeler vesilesiyle ekmek götürebilir hale getirebilir. Yaptığınız işlerde kadınlara öncelik vermek lazım. Trenler geldi belediye başkanlığım dönemimde. Dedim ki kadın kotası koyalım. Banliyö trenlerini kızlarımız sürsünler çünkü emin olun bir treni kullanmak dikkat istiyor. Onlarca kızımız geldiler şimdi bizim trenleri sürüyorlar. İnsanlara güven veriyor. Gece 12'de tren kullanan bir hanımefendi, ne kadar güzel. Ev hanımlarının envaiçeşit yemekler yapabilecekleri kursları belediyeler düzenleyebilir ve o yemekler satılabilir. Resim, elişi, evde kullanılacak eşyalar üretmek gibi hanımların bir becerisi var, yaradılıştan. Onlar örgütlenebilir, belediyeye ait dükkanlarda bunların satışı yapılabilir.

KİŞİ BAŞI YEŞİL ALANI 19 METREDEN 27 METREYE ÇIKARACAĞIZ

Yeşil alan ve Millet Bahçeleri çok popüler hale geldi. Ankara için neler var?
Tabii şehirlerimiz son kırk elli yıl içinde çok göç alınca bir anda insanların gecekondu yapma isteği ile karşı karşıya kalındı. 15–20 katlı evler yapılınca aralarındaki parklarda gözükmüyor. Ağaçlar da gözükmüyor. Ağaç 10 metre evler 80 metre. Yukarıdan bakınca gri çatı silsilesi ile karşılaşıyorsunuz. Planda yeşil alanları istimlak ederek, temizleyerek, var olan yerlerde yeşil alan yapımına geçmek gerekiyor. Ankara'da yeşil alan miktarı 19 metrekare civarı, kişi başına düşen miktar. Ortaya koyduğumuz projelerde 13 tane millet bahçesi var, 12 milyon 950 bin metre kare yeşillik. Kişi başına düşen yeşil alan miktarı 27 metrekareye çıkıyor. Bu müthiş bir şey... Yemyeşil alanlarda, yeşilliği bozmadan, betonlaşmaya bozmadan da bir takım sosyal tesisler. Yeme içme yerleri, spor alanları, yürüyüş, bisiklet yolları ve içinde millet kıraathaneleri. Bunların yapılması lazım…

ÇOCUK KÖYLERİ

Metropollerde yaşamak, çocukların ayaklarının topraktan kesilmesine neden oluyor. Çocuklar için neler planladınız?
Modern çağın getirdiği hastalıklardan biri, çocukların sokağa çıkıp oynayamaması. Bir araya gelip mahalle parkında buluşamamasıdır. Çok katlı yerlerde asansörlerde selam vermekten imtina edinir hale geldi insanlar. Yapmamız gereken, çocukların doğal ortamına kavuşabilecekleri mekanlar hazırlamak. Dünyada örnekleri var, Kanada'da gördük ve biz de planladık. Adı Çocuk Köyü Projesi… İçinde yüze yakın etkinlik alanı ve imkanı olacak. Çocuk orada koşacak, oynayacak, arkadaş edinecek, ter atacak, keyiflenecek. Bir taraftan da hayata hazırlanacak. 4 tekerlekli araçlarda trafik ışıklarında durmayı, yeşil ışıkta geçmeyi öğrenecek. Farklı mesleklerin orada icra edildiğini, marangozları ve itfaiyecileri görecek. Ayrıca orada bilim merkezinin olduğu yerde çocuklarımızın deney yapabileceği bir mekan oluşturulacak. Yüze yakın etkinlik çocuğu hayata hazırlama bölümü olan bir Çocuk Köyü Projesi.

KÜLTÜR YOLU PROJESİ

Büyük kentlerde en büyük ihtiyaç kültür-sanat. Bu konuda neler yapacaksınız?

Kentin kültürünü, sanatını, sporunu önceleyemez ve o konuda adımlar atamazsanız çağın çok gerisinde bir belediyesiniz demektir. Ankara için özellikle hazırladığım en önemli projelerin başında kültür sanat projesi var. Kültür Yolu Projesi bunun birinci ayağı.

Ankara'da 5 bin yıllık bir tarihten bahsediyoruz, birçok medeniyete ev sahipliği yapmış bir şehirden bahsediyoruz. O şehirde o tarihten eserler var. Ankara Kalesi'nden başlayarak Hacı Bayram, Roma Hamamı, Ulus Kızılay ve Saraçoğlu'na gelen hatta 411 tane tescilli eser var. 70'ten fazla müze var. Ankaralı hemşerilerimiz 70'ten fazla müze olduğunu bilmiyor.

Cumhuriyetin ilk yıllarında en güzel kamu binaları Ankara'da yapılmış fakat insanlar bu binaların değerini bilmiyorlar. Bir kısmı eskimiş, kullanılmıyor. Biraz daha dursa harabe haline gelecek. Onların onarılıp içine fonksiyon yüklenip açığa çıkarılması lazım. Bu kültür yolu üzerinde özel bir yürüyüş yolu, herkese broşürlerle bilgilendirerek her bina üzerinde enforme edilen, bilgi verilen bir alan, bakı teraslarının olduğu yerler, dinlenebilecekleri mekanlar. Böyle bir kültür yolu projesi bile insanın iki üç gününü doldurabilecek.

Yabancı turistlerin çekilmesi de imkan dahilinde olacak mı?
Şehirlerin yarıştığı bir ortamda Ankara turizm gelirleri açısından başkentler açısından en geride kalan şehirlerden bir tanesi. Hâlbuki bu faaliyetler için elverişli bir şehrimiz. Kültür yolu Ankara'yı öne çıkarır. Ankara'da inanç turizmi, termal turizmi, sağlık turizmi öne çıkartmak mümkün. İnşallah insanlar bizim tarafımızdan yapıldığında görecekler.

ANKARA'YA YATIRIM YAPTIRDIM

Ülkelerin yabancı yatırımcı çekme derdi var. Dünyada para azaldı. Belediyelere böyle bir yükümlülük olabilir mi?

O kadar çok alanda belediyeler çalışabilir ki. Ankara aynı zamanda bir sanayi kenti. 8 tane sanayi bölgesi var. Savunma ve bilişimde Ankara çok önde, kent mobilyaları, iş makinaları konusunda Ankara önde. 25 ilçe belediyesinin imkanlarını, kabiliyetlerini, alım güçlerini tamamen Ankara'ya hazletmeleri lazım ki o sanayi canlansın.

Bundan 10 yıl kadar önceydi, raylı sistem için Almanya'da tren vagonu üreten Murat Bozankay isimli işadamı ile tanıştık. Siemens'e 300'den fazla araç yapmış. Gerekli incelemeleri yaptıktan sonra Türkiye'de üretme şartını koyduk. Kayseri Belediye Başkanı iken Ankara'da 80 dönüm arazide fabrikayı kurmasını şarta bağladım. 1200 kişi çalıştırıyor. En güzel elektrikli araçları bu arkadaş üretiyor dünyada. Bu arkadaş bizim kullandığımız raylı sistem vagonları üretiyor. Tayvan'daki metro ihalesini aldı ve dünyanın dört bir tarafına açıldı, şimdi yeni yerlere gidip, yeni vagonlar üretiyor. Bir yerel yönetim tercihi ile olan şeyler bunlar. Bunu hep birlikte çok daha farklı projeler ile yapacağız.

Ciddi bir konut üretimi var öte yandan şehirlerin kapasitesi… Bir sınır olmalı mı?
Kesinlikle olmalı. Çok yanlış bir politika. Popülist bir politikadan kaynaklanan sonuçlara gidiyoruz. Ankara'da planlanmış alanlarda ne kadar insan yaşayabilir diye bakıldığında 19- 20 milyon çıkıyor. Bir yerlerde plan yapıyoruz, insanlar evlerini yapıyor altyapı olmadan, yaptıktan sonra daha pahalı şekilde altyapı gidiyor. Büyük bir gayretle nüfus artışı ile övünen insanlar oluyor. Anadolu'da birçok vilayet nüfus tutmak için, üretim, istihdam için gayret etsin. İstanbul, Ankara gibi metropoller büyümekten ziyade, sorunlarını çözüp insanların mutlu olacağı projeler geliştirmeli. İkisi birbirinden farklıdır. Benim projelerim insanlarımızın ihtiyaçlarına dayalı, insana dayalı; sosyal, çevreci, akıllı şehir konseptine uygun, engellilerin, zayıfların istifade edebileceği projelere dayanıyor.

Engellilerin büyük kentlerde yaşaması zor. Buna yönelik projeler var mı?
Şehirlerde planlar yapılırken engelliler mutlaka gözetilerek yapılmalı. Bisiklet yolları da baştan planlanmalı. Bizim, tüm Türkiye'deki belediyelerin yaptığı gibi ilave, yapıştırma ile zorlama ile yapılan işler ne yazık ki tam verimli olmuyor. Siz bisiklet yolunu daha önce planlamadığınız için kaldırımın bir bölümünü bisiklet yoluna ayırınca kaldırım daralıyor. Bisiklet kazalara yol açabiliyor. Engelliler için de kanun çıktı, tercihli yollar gibi. Yürüyüş bantları gibi. Şu an yeni kanaatimde yeni şehir planlamasında baştan sona her şeyin hesap edildiği bir dönem başlıyor.

CHP ile yarış içinde olacaksınız. Siz vatandaşlara CHP'nin belediye başkan adayı değil de kendinizi seçmelerinin en önemli nedenleri nelerdir?
Birincisi, 21 yıl belediye başkanlığı yaptım. İki yıldan fazla bakanlık yaptım ve AK Parti'de Genel Başkan Yardımcılığı görevimde yerel yönetimlerden sorumluydum. Bu işi biliyorum, ana kuralları biliyorum. Şehirciliği biliyorum, yaptığım uygulamayla da ne kadar doğru işler yaptığımı ispatlamışımdır. Sol tandanslı arkadaşlarda ideolojik takıntılı bir belediyecilik anlayışı var. Bunu yıllarca Türkiye'de yaptılar. Susuzluğun olduğu dönemler, çöp dağlarının patladığı dönemler. Sonra kendi ideolojilerine hizmet etmeye yönelik zihniyet her zaman karşımıza çıktı. Bilgimle, birikimimle aday olduğumu söylüyorum. Ankara'yı nereye taşımak istediğimi biliyorum. Belki küçük bir yerde belediye başkanlığı yapan biri orada aday olabilir, orada vakit geçirebilir ama Ankara gibi bir yerde belediye başkanlığı yapacak birinin bir bilgi birikiminden mahrum olması bana göre felakettir. İnşallah vatandaşın tercihi de buna göre olur. Biz de bu kutsal görevi alıp sonuna kadar yerine getirmeye çalışırız.

KEŞKE BELEDİYECİLİĞİN DE OKULU OLSA

Şehirciliğin temel kuralları var. Belediye başkanı arkadaşların buna dikkat etmesi lazım. Aslında şehirciliğin de bir okulu olsa, keşke belediye başkanları da bu eğitimden geçseler; şehir nedir, nasıl inşa edilir, nasıl bir medeniyet tasavvurumuz var, şehrin öncelikleri nedir, hedefleri nedir, oraya nasıl gidilir, bunları biraz bilebilseler. Valiler gelirken siyaset ya da kamu yönetimi bitirir, uzunca bir memuriyet ve devlet deneyimi ile gelirler. Şehrin ikinci protokolü askerlerdir. O da askeri okullardan başlayarak belirli bir disiplinden gelirler ama belediye başkanlığı ne yazık ki böyle değil. Kocaman bütçeleri teslim ettiğimiz insanların popülist söylemle gelip kasaba politikasıyla koca koca şehirlere talip olmaları beni üzüyor. Geldikten sonra da "Şuraya iki alt geçit mi yapsam? Şuraya da bir şey mi yapsam" demeleri beni mahvediyor. Bunun için de belediye başkanları mutlaka bir eğitimden geçirilmeli.

Batıda eğitim konusu belediyenin işi. Bütün belediyeler okullara, eğitim sistemine girebilir mi?
Yerel yönetim ile merkezi idare arasında yetki çelişmesi ve çekişmesi yıllara dayalı bir sistem tartışmasını beraberinde getiriyor. Avrupa'da yerel yönetimlere ağırlık verilmiş ancak içinde yaşadığımız Türkiye'nin özel şartlarından dolayı bunu bir anda evet doğrudur deyip geçecek durumda değiliz, 1398 belediye var. Birçok arkadaşımız iyi niyetli ve gayretli, devletine ihanet içinde değil ancak biliyoruz ki azınlık içinde de olsa kafası başka türlü çalışan, gözü hizmette olmayan vatandaşa değil yalnızca kendi ideolojisine hizmet eden, gözü bölücülükte olan tipler de var. Bunlara aynı yetkiyi verdiğinizde karşınıza çıkacak manzarayı bir düşünsenize. Eğitimin hiç değilse şimdilik tek elden yürütülmesinde bana göre fayda var.