İmar

Antalya Boğaçayı Projesi imara açılmamalı!

Van depremiyle ilgili 8 yıl önceden yaptığı bilimsel öngörüleri halkı çıkan ünlü jeoloji uzmanı Prof. Dr. İlyas Yılmazer Antalya Boğaçayı Projesi konusunda çok önemli uyarılarda bulundu.

Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel'in 'çılgın proje' olarak tanıttığı Boğaçayı Projesi'ne ilişkin kapsamlı bir değerlendirme yapan Türkiye'nin önemli jeoloji uzmanlarından Prof. Dr. İlyas Yılmazer, depremin yalnızca ovada yıktığım dünyaya kabul ettiren bir ekibin başı olarak 6,5 büyüklüğündeki bir depremde binaların yıkılacağı görüşünü savunarak, "Canlarımızı katledecek olanların bu ovayı imara açanların olduğunu bugünden açıklayabiliriz. Yapılacak kanalın ömrü bir kaç yılı geçmeyecektir. Bu arada ova ve ova kenarındaki tatlı su yerini tuzlu suya bırakacaktır" uyarısında bulundu. 



2011 VAN DEPREMİNİN YIKIMINI 8 YIL ÖNCEDEN ÖNGÖRDÜ 


Ekim 2011 'de gerçekleşen ve büyük can ve mal kaybına yol açan Van depremiyle ilgili 2003 yılında hazırladığı bilimsel raporlarda, depremin hangi bölgeleri yıkacağını öngören ve bu konuda tüm yetkilileri uyaran Prof. Dr. İlyas Yılmazer, Antalya'da yeni imar ve rant alanları yaratmayı amaçladığı eleştirilerine neden olan Boğaçayı Projesiyle ilgili çok önemli uyarılarda bulundu. 



'ÜLKEMİZDE BİLİM YERİNİ DOGMALARA BIRAKTI' 


Türkiye'nin önemli jeoloji uzmanlarından biri olan ve deprem, enerji, ekonomi, eğitim ve ulaşım gibi konularda kapsamlı çalışmaları bulunan Prof. Dr. İlyas Yılmazer, geçtiğimiz günlerde Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel'in "Bir ilahi güç gelse dese ki, 'Ey Menderes Türel, biz bu projeyi Antalya'ya kazandıracağız, şu beyaz kâğıdın altını imzala' yeter ki bu proje gelsin gözüm kapalı o kâğıda imza atarım" şeklindeki ifadelerini eleştirerek, "Ülkemizde, hele de son 14 set nede, bilim yerini doğmalara bırakmıştır. Erdemlilik, bilgi ve deneyim susturulmuştur. Hırsızlık, erdemsizlik, yobazlık ve bilim dişilik pirim yapmayı arttırmıştır. Bu ortamda siyasilerin genelinden iyi bir şeyler beklemek düşten öteye gitmez" görüşünü savundu. 



'ÜLKEMİZ KİMLERİN ELİNDE' SORUSU AKILLARA GELİYOR 


ASAT'ta gerçekleşen Boğaçayı Projesi'nin tanıtım toplantısında bir sunum yapan Hidrojeoloji Mühendisi Özgüray Aydın'ın," 1 litresinde 40 gram tuz bulunan Akdeniz suyunun içeriye taşınması halinde kentin suyunu karşılayan Duraliler mevkiindeki kaynakları litrede 1 gram bile etkilemeyeceği" iddiasına atıfta bulunan Prof. Dr. Yılmazer, "Bütün bunları duyduktan sonra ülkemizin kimlerin elinde olduğu akıllara geliyor" diye konuştu. Boğaçayı Projesini anlamak için benzetme yapıldığından dolayı Kanal İstanbul, İstanbul 3. Havaalanı ve Kuzey Marmara Otoyolu gibi projelere bakmak gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. İlyas Yılmazer 'katliam projeleri' olarak nitelediği girişimlere bağlı olarak gerçekleştirilen çarpık kentleşmenin bilimdışı kafaların eserleri olarak tarihe geçmek üzere olduğunu savunarak, "Antalya yöresel olarak değerlendirilebilecekken İstanbul hemen herkesin bir yakınının yaşadığı dünya kentidir. İstanbul'daki katil projeleri anlamadan Boğaçayı projesini anlamak güçtür" dedi. 



'KANALA İNMEK İÇİN ASANSÖRE GEREK OLACAK' 


"Belediye Başkanı, 40 km uzunluğunda ve çevresinde plajları olan kanal yapacağız diyor. Ağzı olan konuşuyor. 40 km ilerilerseniz şekilden de göreceğiniz gibi kanala inebilmek için 30 - 1500 m derinliğinde asansörlere gerek olacaktır" diyen Yılmazer, Boğaçayı deltasının 1980'li yılların başında adeta bir cennet olduğunu ancak bugün yapılaşmayla cehenneme çevrildiğini vurguladığı değerlendirmesinde, şunları dile getirdi: "Depremin sadece ovada yıktığını dünyaya kabul ettiren ekibin başı olarak 6,5 büyüklüğünde depremde bu binalar yıkılacağından canlarımızı katledecek olanların bu ovayı imara açanların olduğunu bugünden açıklayabiliriz. Yal(ı)ova'yı Van-Erciş'in suluovayı imara açanlar için de depremden yıllar önce açıklayan ekibin başı olmak acımızı daha da arttırmaktadır. Bu yetmemiş gibi katrilyon dolarlara yapılamayacak bir projeyle Boğaçayını besleyen kaynaklar ve Boğaçayından beslenen tatlı su içeren yeraltısuyu kaynakları katledilmek istenmektedir. Tam bir katliamdır. Hem de A'dan Z'ye bunlara yakışan bir katliam projesidir. Başka ne beklenebilirdi ki." 



'BURADA PLAJ HAYAL EDENLER AVUCUNU YALAR' 


'Katil proje' olarak tanımladığı Boğaçayı Projesi'nin yüzlerce katliam özelliğinden yalnızca matematik, fizik, kimya, jeoloji ve biyoloji gibi temel bilimlere aykırılığına değindiğinin altını çizen Yılmazer, şu bilgileri verdi: "Dere tabanı boyunca kanal açılacağı için boykesit de akarkotları birleştiren doğru boyunca alınmıştır. Ovanın ortasında kazı derinliği 100 metreyi aşmaktadır. Ovayı çıkarken 160 m'ye ulaşmaktadır. Proje sonuna doğru kazı yamaç derinliği 1500 metreyi aşmaktadır. Ovadaki kazının yüzde 90'ı gevşek akarsu çökeli içerisinde açılacağından kazı yamaç eğimi 1 düşey; 5 yatay olup ovayı sağdan sola ve aşağıdan yukarı kazıp çırılçıplak bırakmak zorundalar. Kesişen kazıklı yamaç oluşturulacaksa da plaj hayal edenler avucunu yalar deniz suyuna dürbünle bakar.


 
'KANALIN ÖMRÜ BİR KAÇ YILI GEÇMEZ' 


Kanalı oluşturarak yamaçların derinliği 1500 m'yi geçecektir. Dolayısıyla bu yapay kanyonda deniz suyuna 1500 m yüksekten dürbün ile bakılabilecektir. Kanyon tabanı boyunca her 200 metrede bir Taş düşebilir ayı da çıkabilir' levhaları konmak zorundadır. Amerika'nın bütçesi harcanarak yapılacak kanalın ömrü birkaç yılı geçmeyecektir. Boğaçayının yanı sıra yüzlerce metre yüksekten düşecek yan çayların getirdiği toıtul gereç birkaç yılda kanalı deniz seviyesine kadar dolduracaktır. Dolayısıyla deniz kıyısı 40 km içeriden tekrar bugünkü kıyısına dönecektir. 



BOĞAÇAYI'NIN TATLISUYU 2 MİLYON NÜFUSA YETER 


Bu arada ova ve ova kenarındaki tatlı su yerini tuzlu suya bırakacak, açıldığı ilk gün tüm sistem Hızlanacaktır. Boğaçayının bugünkü tatlısu gizil gücü 2 milyon nüfusun gereksinimini karşılayacak durumdadır. 'Durali kuyuları 1 gram bile tuzlanmaz' diyen tutsak beyinlilere yanıt 1888 yılında verilmiştir (Gyben, 1888-89). Kıyı su veren jeolojik birimlerinde tuzlu su - tatlısu girişimini modellemiştir." 



Ayşen Ovalı BİNBİR/Antalya Gazetesi