Kent Haberleri

Antalya Kadın Müzesi hizmete girdi!

Antalya Tanıtım Vakfı (ATAV) Başkanı Nizamettin Şen, Akdeniz Üniversitesi Müzecilik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nevzat Çevik, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel’in eşi Ebru Türel ve çok sayıda davetli katıldı.

Tanıtım programında konuşan Akdeniz Üniversitesi Müzecilik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nevzat Çevik, Antalya Kadın Müzesi’nin bir sosyal sorumluluk projesi olduğunu, Türkiye ve Antalya’da yaşayan kadınlara katkı vermek, toplumda hak ettikleri yere getirmek ve onların zekalarından yararlanmak gerektiğini söyledi.

Bir toplumun yükselmesinde kadınların önemli bir yere sahip olduğunu anlatan Çevik, o nedenle kadınların eğitim, hak ve özgürlüklerinin desteklendiği sürece toplumun ilerleyeceğini, desteklenmediği takdirde ise bir toplumun geri kalmaya mahkum olduğunu savundu.

Kadın müzesinin bilinen müzelerden biraz farklı olduğunu söyleyen Çevik, şöyle konuştu:

“Bu bir sosyal platform, herkesin gelip paydaş olabileceği, herkesin birbirine etki edebileceği, güç katabileceği ve gücü kullanıp ilerleyebileceği bir sanal platformdur. Kadın Müzesi aslında sanal bir müze ve bu, dünyada da bir trenddir. Bu müzeyi, Japonya’dan, Amerika’dan, yani dünyanın neresinden olursa olsun herkes oturduğu yerden ziyaret edebilir. Biz böylelikle dünyaya çok hızlı bir şekilde yayılabiliriz. Müzede, yerel kıyafet örnekleri, yemekler, el sanatları ve daha birçok özellik var. Özellikle de toplumda önemli yere sahip olan günümüz kadınlarıyla yapılmış röportajlar yer alıyor.”

ATAV Başkanı Nizamettin Şen de Antalya’nın deniz, kum ve güneşten ibaret olmadığını, Antalya insanının ve özellikle kadınının da önemli bir değer olduğunu kaydetti. Şen, “Onun için Antalya’nın bir kadın müzesine ihtiyacı olduğunu düşündük. Bu bilinçle beraber bir kadın hareketinin devamı olarak sanal ortamda böyle bir yapı ortaya koyduk” diye konuştu.

“www.antalyakadinmuzesi.org” adresinden ulaşılan müzede, Antalya’da çeşitli alanlarda adını duyurmuş kadınlarla söyleşi, kadın sergileri, sanal mağaza ve kütüphane bulunuyor.


AA


Bu haber Sabah Gazetesi'nde şöyle yer aldı:


Antalya bir müzeye daha kavuştu. Eğitsel, sanatsal ve sosyo-kültürel alanlarda dinamik bir aktivite merkezi olacak Kadın Müzesi başlangıç olarak sanal ortamda oluşturuldu

Antalya bir müzeye daha kavuştu. Sanal ortamda oluşturulan Antalya Kadın Müzesi'nin açılışı, 23 Kasım günü yapıldı. Açılışta küratörlüğünü Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevzat Çevik'in yaptığı sanal müzede, Antalya'nın kentsel bilincinin gelişiminde çeşitli ve birbirinden bağımsız kulvarlarda katkı vermiş olan kadınları, onların başarı hikâyelerini derleyerek Antalya tarihini, kentin kendi içinden yetiştirdiği veya bu kente âşık kadınların gözünden Antalya'yı yorumladıkları duyuruldu.


ALKIŞLANACAK BİR GİRİŞİM 

Hakikaten alkışlanacak bir girişim. Keşke açılışını 5 Aralık gününe denk getirseydik. Çünkü 5 Aralık 1934 günü kadınlarımız seçme ve seçilme hakkına sahip oldular; o gün varlıkları kabul edildi. Tabii Türk kadını bu günlere kolay kolay ulaşmadı. Cumhuriyet yıllarına kadar yapılan nüfus sayımlarında sayılmadılar bile. Osmanlı'da yapılan nüfus sayım listeleri incelediğinde, yalnız erkeklerin sayılarının olduğu görülür. Türk kadınları seçme seçilme haklarını, birçok Avrupa ülkesinden önce de olsa, uzun ve tartışmalı bir süreç içinde elde etmişlerdir. Hatta kadınlarımızın bu haklarını bugün dahi doğru kullanıp kullanmadıkları tartışılır. Eğitimden sosyal haklara kadar her alanda yüzyıllar boyu ezilen onlar olmuştur. Kadınlarımız Cumhuriyet'in kurulması ile başlattıkları savaşı, bugün dahi tam olarak kazanmış sayılmazlar. 1923 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 17. oturumunda seçim kanunu görüşmeleri sırasında tartışmalar çok elektrikli geçiyordu. Meclis'te bu tartışmalar sürerken, Süreyya Hulusi Hanım, 1926'da Trabzon Türk Ocağı'nda şöyle demişti: "Türk kadını tarihte siyasi rol oynamıştır. Kadın benliğini idrak eder, iktisadi sahada etki sahibi olursa, neden memleket işlerinde geri kalsın? Herkes ondan vatan dersi alır da niçin o vatan idaresi ve mukadderatı (kaderi) söz konusu olduğu zaman ihmal edilmiş bir durumda bırakılır?" 


DAHA ÇOK SEVERİZ 

Bolu Milletvekili Tunalı Hilmi Bey, "Seçmek ve seçilmek hakkını vermiyorsunuz. Demek ki kadınları saymıyorsunuz da..." deyince mecliste erkekler arasında büyük bir gürültü koptu. Kürsüye gelen Erzurum Milletvekili Hüseyin Avni Bey, bu sözlere "Efendiler, kadınları saymamak annesine hürmetsizlik etmek demektir. Haşa, biz annemizi babamızdan daha çok severiz" demek zorunda kalmıştı.. Bir yıl sonra 1924 Anayasası, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde görüşülürken, "30 yaşını bitiren her Türk'ün milletvekili seçilme hakkına sahip olduğu" TC Anayasası maddeleri arasında yer almasına rağmen 'Türk' kelimesi kadınları kapsamıyordu. Kütahya Milletvekili Recep Bey, dayanamayıp şu soruyu yöneltti: "Kadınlar Türk değil mi beyefendiler?" Meclis'te 'Türk'tür' sesleri yükselmesi üzerine Recep Bey, "Mademki Türk dediniz, maddenin şümulü (kapsama alanı) içinde Türk kadını da vardır" diyerek önemli bir noktaya da dikkat çekiyordu. Ancak, erkekler böyle konuşsalar da hak vermeye gelince, yan çiziyorlardı. Bunun üzerine 1927 yılında Türk Kadınlar Birliği, dernek tüzüğünün amaçları arasına 'Seçme ve Seçilme Hakkı'nı ekleyince, yeni bir süreç başlatılmış oldu. Çünkü Türk Kadınlar Birliği Başkanı Nezihe Muhittin verdiği beyanatta, "Her seçimde taleplerimizi öne sürmeye devam edeceğiz. Sonunda vatandaş olmanın gereği olarak oy verme hakkını muhakkak kazanacağız" diyordu. 


İLK SİYASAL HAK 

Aradan üç yıl geçti. Kadınların verdiği mücadele nihayet 20 Mart 1930 tarihinde Büyük Millet Meclisi'nde yeni Belediye Kanunu Tasarısı görüşülürken meyvesini verdi. Türk kadınına ilk siyasal hakları tanıyan bu kanun, kadın hakları bakımından büyük bir adımdı. Bu kanunun kabul edilmesinde İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'nın şu konuşması Meclis üzerinde büyük bir etki yarattı: "Muhterem efendiler, bu tasarının açık niteliklerinden ve inkılapçı hükümlerinden biri de Türk kadınının Türk erkeği ile zaten eşit olan şerefli hakkını belediye işlerinde de tamamı ile tayin etmesidir. Türk tarihinin her safhasında ve her alanında erkeği ile yan yana, her fedakârlığı yapan, millet ve vatan işlerinde büyük feragat ile her mahrumiyete (yokluğa), her cefaya ve her acıya katlanan milletin, vatanın felaket ve saadetlerine aynı duyguyla katılan Türk kadını, müşterek eseri olan bu Cumhuriyet'e elbette ve elbette evinin işlerinde olduğu gibi belediye işlerinde de temiz ve ciddi mevkiini alacaktır." Böylece kadınlarımız o yıl belediye seçimlerine katılma hakkını elde etti. Ve 5 Aralık 1934 tarihinde Anayasa'da bir değişiklik yapıldı ve "22 yaşını bitiren her Türk milletvekili seçme, 30 yaşını bitiren kadın, erkek her Türk, milletvekili seçilebilme hakkına sahiptir" maddesi Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na eklendi. Türk Kadını'nın bence kutlaması ve unutmaması gereken en büyük günü, erkekle eşit olarak oy sandığına gittiği ve seçilme hakkını da aldığı 5 Aralık 1934'tür. 


ANTALYALI KADINLAR

Antalyalı kadınlara gelince; onlar milli mücadele yıllarında Batı Cephesi'ndeki askerlerimize gece gündüz elbiseler diktiler, yün çorap ördüler. Kurdukları Antalya Kadınlar Müdafaai Hukuk Cemiyeti aracılığı ile para ve giyim eşyası toplayarak savaştaki askerlerimizi sıcak tuttular. Batı Cephesi'ndeki askerimizin başarısında Antalyalı kadınlarımızın gösterdiği ana şefkatinin büyük bir payı vardır. Antalya halkı adına 16 Mayıs 1919 günü ilk telgrafı gönderen de Antalyalı kadınlar olmuştur. Telgraf metni şöyle: "Tarihi bir Türk yurdu olan 'sevgili İzmirimizin bugün Yunanlar tarafından işgali haberi kalpleri aşk ile coşan Antalya halkının kalbini kan ağlattı. Memleketin yüksek haklarını bozan ve Türk milletine büyük bir hakaret demek olan bu hareketin dünya düzenliğini yeniden bozmak istidadını alan bu türlü olaylara karşı boynu bükük vaziyette seyirci kalmaktan ise herhalde şerefle ölmeyi tercih ederiz. Hakkını Genel Barış Konferansı'nın adaletinden bekleyerek savunamayan bir milletin en son bir ümit ışığı karşısında özellikle, sabır ve sükûn ile uymasına imkân kalmamıştır. Haklarımızı çiğneyenlere karşı hükümetin görüşünü sabırsızlıkla bekliyoruz, Yeis ve ümitsizliğin doğuracağı vahim akıbetlerin düşünülmesi hükümetimizi daha acele ve kat'î siyasî teşebbüslere başlamasına sebep olmalıdır. Vatanın korunması için fiili gösterilere ve fedakâr hareketlere hazırız. Pek açık haklarımıza tecavüz etmek suretiyle ihlâl edilen milletin namusu ya varlığını silerek tarih sayfalarına geçmek isteyenlere, yaşamak hakkını haiz bulunduğunu ispat etmek ister. Bu fedakâr Antalyalı kadınlarımızı, bir başka yazıda konu etmek gerekir. Çünkü anlatılacak o kadar çok duygulu ve Antalya kadını için onur verici yaşanmışlıklar var ki." 


Sabah Akdeniz