Genel

Antalya Özel İdare İşhanı alanı şimdi ne olacak?

Geçen hafta Özel İdare İşhanı'nın inşaatına başlanmasından kolonlarında çökme olayına ve sonrasındaki yıkım tartışmaları hakkında yazdıklarım bugün artık Antalya tarihi için bir anılar dizisi oldu. Her şey geride kaldı

Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel göreve gelir gelmez, ayağının tozuyla Antalya'nın bu kanayan yarasına el attı. Yaptığı bilgilendirme toplantılarında yıkılan işhanı alanına neler yapılacağına ilişkin açıklamaları ve animasyon gösterisi bir Antalya sevdalısı olarak beni çok mutlu etti. Çünkü bu alanda ahşap köprüler ve gece aydınlatmaları ile Kadınyarı uçurumu da güzel bir görünüm kazanıyor. Özel İdare İşhanı alanı hakkında 21 Mayıs 2004, 19 Haziran 2010, 4 Aralık 2011 tarihlerinde yazdığım yazılardaki hayallerimin Başkan Menderes Türel'in hayalleri ile tıp tıpa örtüştüğünü sevinerek gördüm. Şimdi o yazılarımdan bir alıntı yaparak bu hayallerimin Türel'in hayalleri ile nasıl örtüştüğün sizlerle paylaşmak istiyorum. 

19 Haziran 2010 Tarihli yazımda: 


BÖLGEYLE İLGİLİ HAYALİM 


Önce şu görüşte birleşelim: İnşaat ruhsatı bile olmayan böyle bir bina güçlendirilse bile, kim burada oturmak ister? Bundan böyle bu binada çalışmak veya iş takibi için bile olsun gelmek yürek gerektirecek. Şimdiden söyleyeyim; o bende yok... Ya sizde? Bu gerçekten yola çıkılarak bu bina, daha fazla beklemeden muhakkak yıkılmalıdır. Hayalime gelince: Özel İdare İşhanı'nın yıkılması ile boşalacak alanda inşa edilecek iki katı geçmeyecek bina kompleksinde; bir Antalya Devlet Tiyatrosu, bir Devlet Opera ve Balesi, Antalya'ya yakışır bir Devlet Güzel Sanatlar Galerisi neden olmasın? 

Hiç düşündünüz mü? Antik devirde 72 tiyatroya sahip olan ilimizde bugün kaç tiyatromuz var? Bugünkü Antalya'da tiyatrolar, Devlet Opera ve Balesi, Devlet Tiyatrosu hangi gecekondu tipi binalarda temsillerini sergiliyorlar, hiç aklınıza geldi mi? Kentimizde onca sanatçımıza karşı, Antalya'da doğru dürüst bir sanat galerisi var mı? 'Turizm Kenti' diyoruz. 'Sanat Kenti' diyoruz. 'Dünya Kenti' diyoruz. Antalya'dan söz ederken, daha neler neler diyoruz. Fakat, karar verirken, kime nasıl rant sağlarız diye düşünüyor; ona göre kararlar alıyoruz. Siz benim gibi hayal edin biraz: Arabaları ile tiyatroya, opera, bale, resim galerisine gelmek isteyen insanlar, hemen bu alan yanında yer alan Büyükşehir Katlı Otopark'a arabalarını park ettikten sonra, çocukları ile Yavuz Özcan Parkı'nda tiyatro saatine kadar neden vakit geçirmesinler? Etkinliğe biraz önce mi geldiler? O zaman uygun bir proje ile düzenlenip ışıklandırılacak ve ahşap köprülerle doğa harikası Kadınyarı Uçurumu Köprüsünün altından geçerek, Yavuz Özcan Parkı'nı, Karikatür Sokağını, Yat Limanı'nı gezebilirler. Arabası olmayanlar da önümüzdeki yıllarda, birbirine bağlanacak tramvay hatları ile buraya kolayca ulaşacağından, bu alanın sanatsal etkinlikler için bir merkez oluşturacağını bugünden görür gibi oluyorum. Gelin Kadınyarı ve çevresini kaderine terk etmeyelim. Orada bir çekim merkezi yaratalım. Sevdiğiniz Antalya'nın bilin ki buna çok ihtiyacı var. Bu yazımı okuduktan sonra; lütfen Kadınyarı Köprüsü'nün demir parmaklıklarına dayanarak masmavi Akdeniz'e, engin ufka, şöyle çevrenize bir bakın. Bana hak vereceksiniz." diye yazmıştım. Projede, yukarıdaki hayalimde şekillendirdiğim küçük bir tiyatro salonu ve resim galerisi eksik olsa da bu alanda yapılacaklar Antalya için büyük bir değer taşımaktadır. 


PARKLAR HALKA AÇIK OLMALI


Başkan Bekir Kumbul'un döneminde Karalioğlu Parkı için de aynı şey olmuştu. Projesini yapan mimar Antalyalılardan, daha doğrusu bir bilenden görüş almadığı içindir ki onca harcamaya karşın Karaalioğlu Parkı birkaç yıl içinde harabeye döndü adeta. Parktaki çocukların oyun bahçesi bile üç-beş yıl geçmeden kullanılamaz halde gelmişti. Öncesinde küflü zincirli salıncaklar zamanında bile orası, aileler ve çocukları ile cıvıl cıvıldı. Antalya'da hangi parka gitseniz, baksanız içinde birçok cafe, çay bahçesi vs. var. Hepsi de aşırı pahalı. Çocuğunuzu sevindireceğiniz paketlenmiş tertemiz bir kare çikolata iki lira, küçük bir bardak çay da iki lira. Antalya Karalioğlu Parkı'nda, Atatürk Parkı'nda, Atatürk Kültür Parkı'nda diğer birçok parkta oturacak bank sayısı yok denecek kadar az. Çoğunda da kiraya verilen işletmeciler tarafından banklar sökülmüş durumda. Her gün Üçkapılar mini parkının önünden geçiyorum. Antalya'da bankların en çok olduğu tek yer burası. Günün her saatinde tıklım tıklım dolu Neden mi? Çünkü orada iki liraya çay içme zorunluluğu yok. Çünkü kafeterya yok. Seyyar çaycı bir bayan elinde çay askısı ile yakın bir yerden çay taşıyıp duruyor. Sanırım ucuz ki herkes içmeye cesaret edebiliyor. Antalya'da Antalyalı için oturulabilecek tek park burası. Bir de Başkan Menderes Türel'in geçen döneminde meydana getirdiği Cumhuriyet Caddesi gezi alanını buna ilave etmek istiyorum. Orası da günün her saatinde kalabalık ve oturma bankları günün her saatinde dolu. Dileğim bu gibi halkın da ilgi gösterdiği alanların çoğaltılmasıdır. Parklar; halkın rahat ve ucuz vaktini geçirebileceği yerler olmalı. 


BU ALANDA KAFETERYA OLMASIN


Antalya parklarında gözlemlediğim diğer bir konu, herhangi bir parkta bir işletmeciye bir yer kiraya verildiğinde, dar gelirli insanların oturup dinleneceği banklar, ya bu gibi insanlar kafelerde oturmaya mecbur kalsınlar diye olmayacak yerlere konuyor, ya da daha sonraki bir zamanda bu banklar işletmeciler tarafından sökülerek, yerlerine masa sandalye konuluyor. Böylece manzara seyretmek isteyen dar gelirli kentlilerimiz burada oturup bir şeyler yiyip içmeye zorlanıyor. Bu sakıncasından ötürü bu gibi yerlerin işletmeye kiralanmasını bu yüzden uygun görmüyorum. Bugün Antalya parklarını dolaştığınızda, halkın hiçbir yeme içme olmadan, oturup dinleneceği banklar ya yoktur, ya da pek azdır. Ayrıca bu gibi işletmelerin, ihtiyaç dışı malzemelerini işletmelerin dışına yığarak getirdikleri görsel kirlilik de tartışılacak ayrı bir konudur.


Sabah