Kent Haberleri

Apartmandan çıkan, doğaya koştu!

Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüsün etkisiyle doğaya ilgi daha da arttı. Birçok kişi apartman dairelerinden çıkıp doğaya akın ettiler...

Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs pandemisinin ardından emekli olmayan birçok kişi emeklilik planlarını gerçekleştirdi. Hürriyet'te yer alan habere göre; dört teker üzerinde, hem şehre hem de doğaya yakın bir hayatta yaşanabiliyor. 

Sınıf öğretmeni Şule Eda Öztürk, karavanın önüne bir masa atarak çimlere basıp ders anlatıyor, öğrencilerinin “Orası karavan mı? Doğanın içinde yaşamak nasıl oluyor” gibi tatlı sorularına yanıt veriyor...

‘AÇIK HAVADA ZAMAN GEÇİRMEK DAHA İYİ OLDU’

Maltepe’deki Karavan Parkı’nın ‘sakinleri’nin yanındayım... 17 günlük tam kapanma döneminin içinde herkes evlerine kapanmışken onlar yeşilin içinde, karavanlarının önüne attıkları masalarda kahvaltılarını ediyor... Aralarında TIR şoförlüğünden emekli olup karavana yerleşen de var, evini kapatıp çevrimiçi derslerini karavandan veren öğretmen de...

İlk önce spor eğitmeni Serkan Eyisüzer’le konuşuyorum. “Biz zaten yazları burada geçiriyorduk. Ama özellikle pandemi döneminde burayı tercih ettik. Açık havada, doğada zaman geçirmek daha iyi oldu. Bu bizim için mecburiyet değil; keyifli ve eğlenceli zaman geçirmek” diyor.

Sınıf öğretmeni Şule Eda Öztürk’se kirada yaşarken dokuz ay önce evini kapatıp tam zamanlı karavan hayatına geçmiş: “Koronavirüs pandemisinin denk gelmesiyle doğru bir karar aldığımızı düşünüyoruz. Öğrencilerime dersleri, karavanın önüne bir masa atıp çimlere basarak anlatmak aşırı keyifli geliyor. Bazı öğrencilerim karavanda olduğumu anlıyor, ‘Doğanın içinde yaşamak nasıl? Mutfak var mı’ gibi tatlı sorular soruyorlar. Onları da minik doğacı olarak yetiştirmeye çalışıyorum.”

‘Neşeli, eğlenceli...’

Aydınlatma sektöründe çalışan Esra Menderes de, hayatını “İnsanlar dört duvar arasında sıkıntıdan patlarken biz çok güzel bir ortamdayız” diye özetliyor. Karavan parkında burada bir aile ortamı olduğunu da söyleyip “Deniz kenarına gidemiyoruz belki ama en azından çimlere basıyoruz, açık havadayız” diye ekliyor. Emekli uzun yol TIR şoförü Hikmet Altun da burada yaşamaktan memnun. Günlerini sohbet ederek, neşeli ve eğlenceli bir şekilde geçirdiklerini anlatıyor, “Karavancılık çok güzel bir olay. Kendimizi mutlu hissediyoruz. Allah herkese böyle bir yaşam nasip etsin. Bunu yaşamadan kimse tahmin edemez” diyor.

Hikmet Altun (üstte): “Karavancılık çok güzel. Yaşamayan nasıl bir şey olduğunu tahmin edemez.”
“Apartman hayatından daha güzel, herkes ‘Çok iyi yapmışsınız, hayatı yaşıyorsunuz’ diyor”
Öğretmen Şule Eda Öztürk (üstte, sağda) dokuz ay önce evini kapatıp tam zamanlı karavan hayatına geçmiş.

‘ÇOCUKLAR HER GİTTİĞİMİZ YERDE YENİ ARKADAŞLAR EDİNİYOR’

Faik ve Meryem Sultan Çelik çifti 11 yıldır evli, uzun yıllar havayollarında, kabin ekibinde görev yapmışlar. Artık kabin görevlilerinin uçuş planlamasını yapıyor ve ‘yerde’ çalışıyorlar. Pandemi başlayınca evden çalışmaya geçen Çelik çiftinin karavan maceraları, aslında koronavirüs öncesine dayanıyor... Ama pandemi başlayınca ‘tam zamanlı karavan hayatı’na geçme kararı almışlar. Kızları İpek (9) ve Çiçek’le (4) canları nereye isterse oraya gidiyorlar... Bir gün Ege sahilinde bir plajda, bir gün Konya’da bir tarlada uyanıyorlar.

Faik Çelik bu kararı nasıl aldıklarını ve yeni hayatlarının nasıl olduğunu şöyle anlatıyor: “Çiftlik evi, bağ evi ya da bir karavan hepimizin aklındadır. Ama hep ‘Emekli olunca yaparım’ diye düşünülür. Biz ‘Üç günlük dünya. Yarına çıkacağımızın garantisi yok. Emekliliği beklemeyelim. Ufak bir şeyle başlayalım, büyütürüz’ dedik, iki sene önce bu işe giriştik. Korona çıktıktan sonra da bu durum bizim için büyük bir avantaj oldu. Evimiz karavanımız oldu. İstediğimiz yerde kimseyle temasımız olmadan kaldık.

Şehir içinde hem şehre yakın hem şehre uzak yaşıyoruz... Çocuklarımız da mutlu, burada arkadaşları var. Apartman hayatından daha güzel. Toprağımız var, istediğimiz gibi ekip biçebiliyoruz, marul, maydanoz ektik. Herkes ‘Çok iyi yapmışsınız, hayatı yaşıyorsunuz’ diyor. İnsanlar ev konforundan çıkmaktan korkuyor. Eve hapsoldular, 500 bin liraya araba alıyor, karavana bütçe ayıramıyorlar. Herkesin çocukluk hayali ama cesaret edemiyorlar.”

Eşi Meryem Sultan Çelik, İstanbul’un keşmekeşinden çok sıkıldıklarını, istedikleri an, otel rezervasyonuyla uğraşmadan şehirden kaçabilecekleri, özgür olabilecekleri ve istedikleri yerde konaklayabilecekleri bir yer ihtiyacı duyduklarını söylüyor. Dediğine göre de bunu en iyi karavan sağlıyor: “Karavan bizim için özgürlük. Ben anne olarak kendimi çok iyi hissediyorum, çocuklar da özgür. İstedikleri gibi dışarı çıkabiliyorlar, kapıdan bir adım attıktan sonra doğaya karışıyorlar. Her gittiğimiz yerde sosyalleşiyorlar, yeni arkadaşlar ediniyorlar. Gelişimleri için apartman hayatından çok daha iyi olduğunu düşünüyorum.”

‘KAPIMIZ HER SABAH AKDENİZ’İN MAVİLİĞİNE AÇILIYOR’

Grafiker Bilge Soysal, 44 yaşında. Koronavirüsten uzak, izole bir tatil istediği için ailesiyle birlikte karavanda yaşamaya, işlerini de buradan yönetmeye başlamış. Karavan konusunda deneyimli biri aslında... Zira 39 yıldır her yaz karavanda tatil yapıyorlarmış. Salgınla birlikte her günü karavanda geçirmeye başladılarını, artık karavanda yaşayacaklarını söylüyor.

Fiyatları 80-300 bin lira arasında değişen karavanlar Antalya’da yoğun talep görüyor. Karavan parklarda önceki yıllara göre dikkat çekici bir yoğunluk var. Karavanda yaşayanların büyük kısmı işlerini uzaktan devam ettirebilenler ya da emekliler...

Soysal ailesi, Antalya’nın Lara bölgesindeki bir karavan parkta, iç tasarımını kendileri çizdikleri karavanda yaşıyor. Bilge Soysal’ın öğretmen emeklisi olan annesi Neşe Soysal, zamanını örgü örüp kitap okuyarak geçiriyor, Bilge Hanım’sa işlerini karavanın yanına açtığı ve üzerini çiçeklerle süslediği masadaki tabletinden yürütüyor. 350 bin liraya aldıkları karavanı Bilge Hanım sürüyormuş: “Canımız nereye isterse oraya gidiyoruz. Bir sabah uyandığımızda farklı bir yerde gözümüzü açabiliyoruz. Karavanın bana göre zor bir yanı yok. Her anı çok keyifli. Koronavirüs nedeniyle annem ve babamın temiz havaya ihtiyaç duymaları ve izole olmaları için karavanda yaşamaya karar verdik. Şurada bir - iki adım atmak bile bize iyi geliyor. Haftanın farklı günlerinde kentin farklı noktalarına gidiyoruz ama kapımız her sabah Akdeniz’in maviliğine açılıyor.”

‘ELİMİZ AYAĞIMIZ TUTTUĞU SÜRECE EVE GİRMEYİZ’

Adrasan, karavan yaşamını sevenlerin favori adreslerinden... Didem (51) - Ahmet (57) Şenol çifti de onlardan biri... Asker emeklisi Ahmet Şenol, 2014’te eşinden kendisine böbrek nakledildiğini ve daha sonra kendilerini doğaya attıklarını söylüyor. Sağlıklı bir hayat için şehir hayatından uzak bir yerde yaşamayı planlayan çift, bu işe bir çadırla başlamış. Ahmet Şenol anlatıyor: “Değişik kamp alanlarında çadır hayatını denedik. Baktık, çok iyi gidiyor. Doktorumuz da bize ‘Kendinize çok iyi bakmışsınız. Ne yapıyorsanız, aynı işleme devam edin. Geldiğiniz yere gidin’ diye öğüt verdi. Çadır hayatında ormanla, doğayla iç içe yaşıyorduk. Karavan almaya karar verdik. İki bisikletimiz var. Her sabah sahilde bisiklet kullanıyoruz. Kanomuz var, denize açılıyoruz. Adrasan’da çok güzel koylar var. Kışın bile yüzüyoruz. Likya Yolu’nda yürüyüşler yapıyoruz. Kız Kalesi’ne çıktık. Bende kemik erimesi vardı. Doktorumuz bana ‘Spor yap’ dedi. Burada yaptığımız sporlardan sonra kontrole gittik. Kemik erimemin sıfıra yaklaştığını gördük.”

Didem Şenol’sa “Karavanımızda banyomuz, mutfağımız, tuvaletimiz, sobamız var. Evde yapılacak tüm yemekleri burada yapabiliyoruz” diye başlıyor anlatmaya. Dışarıda yemek yapmanın bile çok zevkli olduğunu söylüyor, “Elimiz ayağımız tuttuğu sürece biz eve girmeyiz, karavanda devam ederiz. Bu hayatı seviyoruz” diyor. Belki daha fazla gezebilmek adına motokaravan alabileceklerini söyleyip “Çekme karavanı şimdi yapabiliyoruz ama yaşlanınca yapamayabiliriz. Kışın hiç eve girmeyeceğiz gibi görünüyor” diye de ekliyor.

“Apartman hayatından daha güzel, herkes ‘Çok iyi yapmışsınız, hayatı yaşıyorsunuz’ diyor”
Didem - Ahmet Şenol (üstte) 2014’ten beri doğayla iç içe yaşıyor. Didem Şenol “Bu hayatı seviyoruz. Daha fazla gezmek için belki motokaravan alırız” diyor.

‘Merak edenler oluyor’

Emekli hemşire Yıldız Can 55 yaşında... Daha önce arkadaşıyla birlikte bir karavana atlayıp bütün Türkiye’yi gezmişler. Ama iki senedir kendi karavanıyla geziyor, günlük yürüyüşler ve çevre tanıma gezileri de yapıyor: “Çevre insanını tanıma imkânım oluyor. O bölgenin pazarı varsa muhakkak o pazara gidiyorum. Genelde çevrede karavancı dostlar oluyor. Çadırcılar ya da günlük ziyaretçiler oluyor. Merak edenler oluyor. Diğer karavancı dostlarla sohbetlerimiz oluyor.”

Karavanda yalnız konaklamayı sevdiğini anlatan Can, “Bir şeyler yazıyorum. Bir şeyler okuyorum. Fotoğraf çekiyorum. Karavan insana hem çok yalnız olma imkânı veriyor hem de toplumun içinde istediğiniz şekilde var olma...” diyor. Kendisine sık sık “Yalnız ve güvenli nasıl seyahat edebilirim”, “Türkiye’de bir kadın yalnız seyahat edebilir mi”, “Bir kadın karavan kullanabilir mi” sorularının sorulduğunu da anlatıyor.

Yıldız Can (üstte, en solda) iki senedir kendi karavanıyla geziyor. Ona sıklıkla “Türkiye’de bir kadın yalnız seyahat edebilir mi” diye soruluyormuş.

‘BUGÜN BURADASIN, AKŞAM BAŞKA BİR YERDE...’

Elif Fener (Grafiker): Karavan hayatıyla yaklaşık bir yıl önce tanışmış, “Göçebelik gibi bir şey ama güzel... İstediğin her yerde olabiliyorsun. Bugün buradasın, akşam başka bir yere, yarın bambaşka bir yere gidebiliyorsun, seçeneğin çok fazla. Karavanda yaşamanın tek zorluğu, rahata ve genişliğe çok alışkın olduğumuzdan üç- dört metrelik bir şeyin içine sıkışıyor olmak... Ama kendi konforunu yarattığında istediğin her şeyi yapabiliyor ve hayatını burada sürdürebiliyorsun” diyor. 

‘Evinizi satıp karavan alın’ 

Hakan Berkan (Emekli): Üç yıldır karavanda yaşıyor: “Karavanda her şey kişiye özel. İçini yaptırdım, bir evde olması gereken ne varsa hepsi burada da var. Evet, belki bu şekilde biraz maliyetli oluyor ama bir kere yaptırıyor ve sonra rahat ediyorsunuz. Doğayla barışık yaşıyorsanız mükemmel bir seçenek, evinizi satıp karavan almanızı tavsiye ederim.” 

‘Bir gelen bir daha geliyor’

Nagihan Başaran (Emekli): Kamp hayatına 99 depreminden sonra başlamış, “Kamp, karavan benim için özgürlük demek. Genellikle bir gelen bir daha tekrar geliyor, gelmezlik yapamıyor. Günlerim harika geçiyor. Kitap okuyorum, oyun oynuyorum, komşuluk yapıyoruz, yemeğimizi yapıyoruz, birlikte yiyor, içiyoruz. Banyo, tuvalet her şey var. Sadece çamaşır hususunda biraz zorlanıyoruz. Onu da giysilerimizi dışarıda çamaşır yıkayan yerlere götürerek çözüyoruz” diyor.

Karavan turizmi pandemide patladı!