Arkeologlar yaz aylarında kazı programı yapıyor!
Kış aylarını akademik çalışmalarla geçiren arkeologlar, herkesin tatil yaptığı yaz aylarını ise güneşin altında, toz toprak içerisinde, yılan, akrep gibi zehirli hayvanların arasında kazı yaparak geçiriyor...
Kayseri-Sivas karayolunun 20. kilometresinde bulunan Kültepe Höyüğündeki kazı çalışmalarına katılan Adıyaman Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Sabahattin Ezer, AA muhabirine, arkeologların çalışma koşulları hakkında bilgiler verdi.
Ezer, arkeolog denilince akla güneşin altında, tozun toprağın içinde çalışan insanlar geldiğini söyledi.
Yorucu bir tempoda çok hassas bir iş yaptıklarını ifade eden Ezer, "Tatilimiz yok denecek kadar az. Bir günlük hafta tatilinde de ya kişisel ihtiyaçlarımızı gideriyoruz ya da resmi işlerimizi hallediyoruz" dedi.
Arkeologların arazi dışındaki çalışmalarının halk tarafından çok fazla bilinmediğine dikkati çeken Ezer, şöyle devam etti:
"En geç saat 07.00'de arazide kazma vurulmuş oluyor. İşçi arkadaşlar zaten öncesinde hazırlanmış oluyor. Biz de ekip olarak akşamdan planlamamızı yapıyor ve gerekli ekipmanları hazırlıyoruz. Arazide de normal mesai saatlerinde çalışıyoruz. Yorucu tabi. Güneşin altında uzun saatler çalışıyorsunuz. Arazi şartları değişebiliyor. Kayseri iklim açısından biraz daha avantajlı. Çok fazla sıcağı hissetmesek de bunaltıcı günlerimiz de oluyor. Onun dışında akşam iş dönüşü sizi kısıtlı zamanlarda birçok iş bekliyor. Yemekten sonra kısa süre dinlenebiliyorsunuz. Ardından da laboratuvarlarda, çalışma salonlarında günün değerlendirmesi yapılıyor. Elde edilen veriler dijital ortama aktarılıyor ya da arşiv formları düzenleniyor. Çalışma saatimizin bir sınırı yok. O günün işini bitirene kadar çalışıyoruz."
- "Taşın altından yılan da çıkabilir, akrep de..."
Ezer, yaklaşık 15 yıldır farklı bölgelerde, farklı arkeolojik kazılara katıldığını anlatarak, her coğrafyanın kendine özgü zorlukları olduğunu vurguladı.
Kazı sezonu öncesi arazide temizlik çalışması yapılması ve bölgenin ottan arındırılması gerektiğini belirten Ezer, şu ifadeleri kullandı:
"Yağış miktarına göre arazideki bitki örtüsü değişiyor. Dolayısıyla bitkilerle mücadele ederken, hayvanlarla da karşılaşma ihtimaliniz var. Bu nedenle çalışmalara başlamadan önce arkadaşlarımızı dikkatli olmaları için uyarıyoruz, gerekli tedbirleri almalarını sağlıyoruz. Çünkü kaldırdığımız bir taşın altından yılan da çıkabilir, akrep de... Nitekim bu yılın başında 2 bordür taşını kaldırdık, ilkinin altından fareler ikincisinin altından yılan çıktı. Siz zarar vermediğiniz sürece hayvanlar da size birşey yapmıyor. Biz de mümkün olduğunca hayvanlara dokunmuyoruz. Tabi akrep de çıktığı oluyor ama bu konuda deneyimimiz var, hangi taşın altından neyin çıkabileceğini tahmin edebiliyoruz. Şu ana kadar bir olumsuzluk yaşamadık ama sürprizlere açık bir mesleğimiz var."
- "Tatil planlarıyla kafamızı yormuyoruz"
Diğer meslek gruplarıyla karşılaştırıldığında arkeologların dezavantajlı görülebileceğini vurgulayan Ezer, şöyle konuştu:
"Sosyal aktivitelere ayıracağımız zamanımız çok kısıtlı. Bütün bir kış fakültede akademik yaşantınıza devam ediyorsunuz, dersler bittikten hemen sonra ise soluğu arazide alıyorsunuz. Çünkü süreyi çok verimli kullanmamız lazım. Biz buraya bilgi üretmeye geliyoruz. İnsanlar aylar öncesinden tatil planları yapıyorlar, otel rezervasyonları yapıyorlar, biz ise bunlarla uğraşmıyoruz. Bizim rezervasyonumuz zaten yapılmış oluyor. Mayıs ayından sonra 3 ay kazı yapacağız, onu biliyoruz. Onun için tatil planlarıyla kafamızı yormuyoruz."
Kamplarda, şehirdeki kargaşadan uzak pastoral bir hayat yaşadıklarını anlatan Ezer, "Bir anlamda kendinizi rehabilite de etmiş oluyorsunuz. O yüzden çok şikayetçi değiliz. Tatil yapmak pek aklımıza da gelmiyor" dedi.
- "Kapısı penceresi olmayan, damı yıkık evlerde kaldık"
Kamp koşullarının geçmişe oranla şimdi daha iyi olduğunu vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Sabahattin Ezer, evlerinden ilk kez uzaklaşan bazı öğrencilere arazi koşulları ile barınma, banyo ve yemek koşullarının ağır gelebildiğini kaydetti.
Ezer, bu durumdaki öğrencilere geçmişten örnekler anlattıklarını belirterek, "Bizler kapısı penceresi olmayan, damı yıkık evlerde kaldık. Duş alacağımız suları ısınması için sabah kova ile dışarı koyuyorduk. Bunu profesör de yaptı öğrenci de. Haşeratlarla içli dışlı olduk, Güney Doğu'da çok sıcak bölgelerde tarif edilemez koşullarda çalıştık ama hiç şikayet etmedik" diye konuştu.
Kültepe Kazı Başkanı ve Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu da arazide çalışmanın her zaman zor olduğunu vurguladı.
Yaptıkları işi sevdikleri için bu konuda bir sıkıntı çekmediklerini dile getiren Kulakoğlu, "Dışardan birisi için gün boyu güneş altında durmak tabi ki zordur. Keşke bizi sadece güneş yorsa... Bürokrasi bizi daha çok zorluyor. Yoksa arazide çalışmak çok zor değil" ifadelerini kullandı.
AA