Kent Haberleri

Artvin Cerattepe bilirkişi raporu Bakırköy'de protesto edildi!

Artvin Sivil Toplum Kuruluşları, Bakırköy Özgürlük Meydanı'nda toplanarak Cerettepe'de yapılması planlanan madencilik faaliyetlerine ilişkin verilen olumlu bilirkişi raporunu protesto etti.

Bakırköy Özgürlük Meydanı'nda toplanan Artvin Sivil Toplum Kuruluşları'ndan oluşan bir grup, Cerettepe'de yapılması planlanan madencilik faaliyetlerini protesto etti. Horon tepen grup üyeleri sık sık 'Cerettepe geçilmez. Artvin halkı yenilmez", “Altınsız olur. Artvin'siz olmaz", “Ölüler altın takmaz", şeklinde slogan attı.


Grup üyelerinin “Artvin'i terk etmeyeceğiz", “Bilirkişi Artvin halkıdır" şeklinde pankartlar dikkatleri çekti. Grup adına basın açıklamasını Avukat Halis Yıldırım okudu. Yıldırım, “Yaşadığımız dünya ve ülkemizde tüm canlı yaşamın yükseleceği olmazsa olmaz değerler, vahşi kapitalizm tarafından rantta dönüştürülüp yağmalanıyor. Enerji gereksimini adı altında madenler, dereler sermaye şirketlerine peşkeş çekeliyor. Tüm doğal kaynaklar orman, dağlar, dereler, rüzgar ve güneş tüm bu doğal kaynaklar yağmalanıyor. Artvin halkı insanları, hayvanları ve bitkileri ve onların yaşam haklarını sürdürmek için mücadele ediyor. Artvin halkı ve tüm canlıların yaşam hakkı üzerine son söz Artvin halkınındır" şekline konuştu. Grup üyeleri eylemin ardından sessiz bir şekilde dağıldı.


Sözcü



Haber BirGün Gazetesi'nde şu şekilde yer aldı;


İstanbul'da yaşayan Artvinliler, Cengiz İnşaat'ın maden çalışmasıyla yok olma tehlikesi altında kalan Cerattepe için Bakırköy'de basın açıklaması düzenledi.


Artvin'in sivil toplum kuruluşları, çevre platformları, federasyon ve derneklerinin çağrısıyla yapılan eylemde yurttaşlar "Artvin için, Cerattepe’de yaşanmakta olan kıyıma dur demek adına, Cerattepe’den yükselen sese, ses vermek için geldik" dediler.


Artvinlilerin açıklamasında "Değerli dostlar, yaşadığımız Dünya ve Ülkemizde, tüm canlı yaşamın üzerinde yükselebileceği olmazsa olmaz değerler vahşi kapitalizm tarafından ranta dönüştürülüp yağmalanıyor. ‘Enerji gereksinimi’ adı altında, madenler, dereler, ormanlar, dağlar, meralar, rüzgar, güneş vb. tüm doğal kaynaklar fütursuzca sermaye şirketlerine peşkeş çekiliyor. 4,5 Milyar yaşında olduğu bilenen dünyamızın bunca sürede oluşmuş dengelerini son 300 yılda sanayi devrimi sonrası gelişmelerle bozmayı başaran insanlık, aynı yolda hızla ve şuursuzca kendi sonuna doğru hızla ilerliyor" ifadelerine yer verildi.

 

"Su kullanım anlaşmalarıyla 49 yıllığına dereler satılıyor. Derelere can suyu adı altında bırakılan sular canlı yaşamın sürdürülebilirliğini sağlayamadığı gibi bir süre sonra tamamen kuruyunca dereler ölüm yataklarına dönüşüyor! Siyanürle altın arama sonucu bölgedeki yeraltı sularına karışan zehir tüm suları zehirliyor ve giderek bütün canlı yaşamı olumsuz etkiliyor" diyen Artvinliler açıklamalarını şöyle sürdürdü:


"Uluslararası sözleşmelerle korunan bitkiler, hayvanlar, böcekler doğa üzerinde yapılan ve Türkiye örneğinde sıkça gördüğümüz Hukuk dışı uygulamalarla yok ediliyor. T.C. Anayasasının 56. maddesinde ‘Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir, çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir.’ demektedir. Aynı devletin bazı Hükümet yetkilileri veya Bürokratları ise Doğa-Çevre mücadelesi sürdüren insanları hain ilan edebiliyor.


Tarih, Kültür ve Tabiat varlıklarını korumak Anayasa’nın 63. maddesinde, Doğal zenginliklerin ve kaynakların korunması Anayasa‘nın 168. maddesinde ormanların korunması ve geliştirilmesi Anayasa‘nın 169. maddesinde hüküm altına alınmış, ve yine Anayasa‘nın 36. maddesinde hak arama özgürlüğünün, meşru araçla, toplu olarak ve meşru amaç için kullanımı yer almıştır.


Artvin halkı da insanları, hayvanları, bitkileri ve onların yaşam haklarını sürdürmek için mücadele ediyor.


Prof. Dr. İbrahim Kabaoğlu; ‘Uluslararası hukuk kuralı haline gelen ve Türkiye’nin iç hukukuna dahil olan insan hakları evrensel bildirisinde direnme hakkını tanımakta: insanın zorbalık ve baskıya karşı son çare olarak başkaldırmak zorunda kalmaması için İnsan Haklarının hukukun egemenliğiyle korunması esastır.’ demektedir.


18 kez değiştirilen ÇED yönetmeliğindeki ve hukuka aykırılıkların Danıştay başvurularında defalarca bazı maddelerinin değiştirilmesi, yürütmesinin durdurulması, türlü torba yasa maddeleriyle Doğa ve Çevre mücadelesinin yargıya başvuru yollarının kısıtlanması, engellenmesi, zora sokulması, Mahkeme kararlarına rağmen yeniden bir takım evrensel hukuka aykırı genelgelerle ‘Hukuk ihdas edilerek’ yeni ÇED raporlarıyla maden çıkarmaya çalışılması, sırf hedeflerine ulaşmak için kullandıkları araca dönüştürülen hukuk ve böylece yargı sürecine müdahale edildiği belli olan yeni bilirkişi raporunun tutarsızlığı apaçık ortadayken genelde Türkiye özelde Artvin halkının ne tür bir sorunla (belayla) karşı karşıya olduğunun da göstergesidir.


Artvin halkının ve tüm canlıların yaşam hakkı üzerine son söz Artvin halkınındır. Bizlerde duraksamadan ve kararlılıkla her zaman halkımızın yanında olacağız. "


BirGün