Sektörel

AVM tasarımlarında en önemli unsur, değişimi öngörebilmek!

Mimar Görkem Volkan, yeni nesil AVM’lerde değişen alışkanlık ve ihtiyaçlara kolayca uyum sağlayabilen, doğaya ve doğallığa öncelik veren, kullanıcılarına sokak dokusu ve deneyimleri yaşatan, dış/iç ayrımını aşarak akışkan hacimler sunan iç mekanlar tasarlıyor.

AVM tasarımlarında en önemli unsur, değişimi öngörebilmek!

New York, Lübnan, Katar ve Dubai’de sürdürdüğü mesleki deneyimi sonrası İstanbul’da kendi ofisini kuran ve 2006 yılından bu yana çalışmalarını MDArch Mimarlık çatısı altında yürüten ve alışveriş merkezleri başta olmak üzere, otel, konut, ofis ve ticari mekanlar gibi birçok farklı alanda mimari ve iç mimari tasarım ve uygulama hizmeti veren Mimar Görkem Volkan, AVM’lerin günümüzde alışveriş ihtiyacını karşılamaktan ziyade, yaşama dair pek çok aktivitenin karşılık bulacağı ve yenilerinin talep edileceği farklı işletmeler bütünü olarak biçimlenmesi gerektiğini savunuyor. İnsanoğlunun en önemli gereksiniminin doğa ve doğallık olduğunu dile getiren, yapılaşma çoğaldıkça yeşil ihtiyacının da arttığını ifade eden Görkem Volkan, MDArch Mimarlık olarak yalnız AVM tasarımlarında değil, tüm projelerinde daha fazla açık alana sahip, doğal yeşil alanların korunduğu ve arttırıldığı, ortak kullanım alanlarının çeşitlendirildiği, enerji sarfiyatının yapısal özelliklerle gözetildiği, doğayı sadece koruyan değil, geliştiren mekanlar tasarlamanın asıl öncelikleri olduğunu vurguluyor.


AVM tasarımlarındaki en önemli unsurun değişimi öngörebilmek olduğunu ifade eden Görkem Volkan, günümüzde salt alışveriş aktivitesinden öte, sosyal karşılaşma/toplanma alanları olarak kent yaşamının içinde yer alan alışveriş merkezlerinin çoğunluğunun özel iştirak olsa da, büyük ölçüde kamusal alan trafiğine sahiplik ettiğini belirtiyor. Kişilerin alışveriş ve sosyal yaşam aktivitelerindeki tercihlerinin AVM iç mekan projelerinde en önemli tasarım unsuru olduğunu dile getiren Mimar Görkem Volkan, “Özellikle genç nüfusun popülasyondaki yüzdesinin ağırlıklı olduğu ülkelerde teknolojinin de yardımı ile sosyal ihtiyaçlar sürekli olarak değişiyor. Bu değişime o projenin yapıldığı yılda açık olmanız gerektiği gibi, gelecek yıllarda da farklı değişimlere karşı yapıyı ve işletmeyi hazırlamalısınız” diyor.


AVM İç Mekan Tasarımlarında Deneyimi ve Hızıyla Fark Yaratıyor...

MDArch Mimarlık olarak, tasarladıkları AVM projelerinin farklı aktivite alanlarını kapsayan geniş ölçekli mekanlar bütününde, bu alanların doğru fiziksel ve altyapısal koordinasyonunun sağlanmasını, konsept bütünlüğünün/tutarlılığın korunmasını ve uzun vadeli işletme gereksinimlerinin gözetilmesini önemsediklerini belirten Mimar Görkem Volkan, AVM projelerindeki deneyimlerini hıza ve avantaja dönüştürdüklerini dile getiriyor: “Önceliğimiz, sürekli daha yeniliğe açık daha teknolojik avantajları içinde barındıran daha fazla içinde olmaktan mutluluk duyacağımız mekanlar tasarlamak; bu saydığım etmenler bizim için en büyük motivasyon kaynağını oluşturuyor. Yine aynı şekilde üretilebilir proje çizmek ve bu projeyi tüm üretim eşikleri için en anlaşılabilir dilde bir uygulama projesi haline dönüştürmek bizim için oldukça önemli bir unsur.”


Sürecin başında belirlenen konsept projenin, üretim sürecinin son aşamasına kadar geçen sürede fiziki ve bütçesel değişim ihtimaline karşı, doğru malzeme ve detay araştırması yaparak doğru zamanda insiyatif alarak koruyan MDArch Mimarlık ekibi, bu nedenle tasarladığı her projede uygulama projesine de aynı oranda önem veriyor.


Sosyal hayatı içinde barındıran, dış mekanın olabildiğince içe yansıtıldığı AVM’ler tasarlayarak, MDArch Mimarlık’ın ilk AVM projesi olan Palladium Antakya’yı “dışarısı ve içerisi ayrımını aşan; akışkan” ifadeleriyle anlatan Mimar Görkem Volkan, binayı bir kabuk olmanın ötesinde iç ve dış verilerin birlikte kullanıldığı, uzlaştırıcı bir filtre haline getirdiklerini söylüyor.


AVM’lerde Sokak Ölçeğinde Yaşanmışlık ve Deneyim Tasarımı...

AVM gibi kamusal alanlarda bir iç kabuk tasarlamaktan çok bir aktiviteler bütününü tasarlayan, dış mekansal kriter ve fiziki kondisyonları olabildiğince iç mekana yansıtarak iç ve dış kurguya bütünsel bir yaklaşım getirmeyi başaran Görkem Volkan, MDArch Mimarlık olarak iç mekanını tasarladıkları ilk AVM projesi olan Palladium Antakya’da da ‘dışarısı/içerisi’ ayrımını aşan, akışkan bir ilişkiyi tariflemeye çalıştıklarını belirtiyor. Böylece binayı bir eşik/kabuk olmaktan kurtarıp, iç ve dış verilerle, bu içe bakış arasında ‘uzlaştırıcı’ bir filtre haline getirdiklerini vurgulayan Volkan, AVM projelerinde her zaman bir sokak algısı yaratmaya çalıştıklarını ve sokak ölçeğindeki yaşanmışlık ve deneyim çeşitliliğini tasarladıklarını ifade ediyor.


MDArch ekibi, Watergarden İstanbul projesinde ise yaşam merkezinin birbirine ya da sadece kendine dair alternatif bir konsept tarifi oluşturduğu bir tasarım yapmış. “Nostalji Sokağı”, “Organik Pazar” gibi spesifik konsept alanların yanı sıra, foodcourt, bistro katı gibi çeşitli ve sadece yeme-içmeye ait mekanlar ile sinema ve tiyatro gibi eğlence alanları tarafından sarmalanan bir show havuzu ve doğal bir botanik bahçenin yer aldığı Watergarden İstanbul projesi, çeşitli segmentlerin bir araya getirildiği, farklı bir alışveriş merkezi olarak biçimlenmiş.


Mimar Görkem Volkan yaygınlaşan online alışveriş alışkanlıklarıyla alışveriş merkezlerinin yeni kurgusunun da şekil değiştirdiğini aktarıyor: “Teknolojinin gelişimi ile birlikte, online alışveriş perakende sektörünün kaderini değiştirdi. Alışveriş merkezlerinin kurgusu da bu yeni etmene bağlı olarak yeni şeklini alıyor. Yeme-içme ve oyun alanları, anne-çocuğa yönelik ya da diğer tüm sektörlere ait mekanlar, genç jenerasyonun da talebiyle daha interaktif, daha teknolojik daha “post edilebilir deneyimler bütünü” olarak tariflenmeye başlandı. Aslında buradaki sihirli sözcük belki de “post edilen görsel kadraj” olmalı; çünkü kişiler bu görsel iletilerle interaktif olarak bir deneyime eşlik ediyorlar ve bir anlamda yeni yüzyılın tanıklık ve tanımlarını oluşturuyorlar.