Genel

Ayasofya’daki 1. Mahmut Şadırvanı 8 ayda restore edilecek!

İstanbul İl Özel İdaresi tarafından yapılan ve yaklaşık 340 milyon liraya mal olması tahmin edilen restorasyonun 8 ayda bitmesi planlanıyor

Sanat tarihçisi Esengül Yıldız Altunbaş, "Kaside-i Bürde"si ve mimari özellikleriyle Osmanlı’dan bugüne ulaşan en önemli mimari eserlerden olan Ayasofya Külliyesi içinde bulunan I. Mahmut Şadırvanı’nın restorasyonunu üstlenmekten büyük mutluluk duyduklarını belirterek, "Temennimiz, gerekli ve yeterli müdahaleler yapıldıktan sonra I.  Mahmut Şadırvanı’nı günümüze ulaşan değerinden kaybetmeden gelecek kuşaklara aktarmak ve koruma anlayışıyla kültürümüze sahip çıkmaktır" dedi.

Ayasofya’da bulunan şadırvanın restorasyonu hakkında AA muhabirine bilgi veren Altunbaş, İstanbul İl Özel İdaresi tarafından yapılan ve yaklaşık 340 milyon liraya mal olması planlanan restorasyonun 8 ayda tamamlanacağını söyledi.

Altunbaş, Osmanlı cami mimarisinde oymacılık, hat, mermer işçiliği gibi sanatları bir arada görmenin mümkün olduğunu, cami ve külliyelerin hayatın geçtiği, insanların sosyalleştiği merkezler olarak öne çıktığını kaydetti.

Suyun Osmanlı ve Türk kültürünün önemli bir parçası olduğunu, bu nedenle suyun kullanımı için çeşmeler, sebiller, su kemerleri, sarnıçlar, su terazileri ve şadırvanların sıkça yapıldığını vurgulayarak, "Şadırvanların Osmanlı’da ayrı bir önemi vardı. Şadırvan, ’Şad’ ve ’revan’ kelimelerinden oluşur ve Farsça kökenlidir. ’Çok ve akar’ anlamına gelmektedir. Genellikle her caminin iç avlusunda abdest almak için yapılan üstü kapalı ya da açık, muslukları olan su haznesidir" diye konuştu.

Osmanlı padişahlarının, Ayasofya çevresine kütüphane, imarethane, hünkar kasrı, sübyan mektebi, şadırvan gibi bir takım ekler yaptırdığını bu nedenle Ayasofya’nın büyük bir külliyeye dönüştüğünü anlatan Altunbaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
 

"Ayasofya’nın avlusunda bulunan ve restorasyonunu üstlendiğimiz şadırvan, I. Mahmut’un saltanatı zamanında 1740’ta yaptırılmıştır. Mimarı bilinmiyor. Ancak dönemin hassa mimarlarından Kayserili Hacı Mehmed Ağa’nın yapının mimarı olduğu düşünülüyor. Ayasofya’nın güneybatısında bulunan, Osmanlı zamanında ana girişi olarak kullanılan yan kapısı önüne yapılan şadırvanın, İstanbul’daki şadırvanlar arasında gerek süslemeleri, gerekse mimarisiyle çok önemli bir yeri vardı. Yapı özgünlüğünü kaybetmeden günümüze kadar ulaşmıştır.

Temennimiz, gerekli ve yeterli müdahaleler yapıldıktan sonra I. Mahmut Şadırvanı’nı günümüze ulaşan değerinden kaybetmeden gelecek kuşaklara aktarmak ve koruma anlayışıyla kültürümüze sahip çıkmaktır"

Yapının mimari özellikleri

Altunbaş, 18. Yüzyıl yapısı olan şadırvanın, klasik plan tipine uygun, süsleme anlayışı olarak barok üslupta yapıldığını ifade ederek, şunları kaydetti:

"Sekizgen plan şemasında olan şadırvanın döşemesi mermer kaplamadır. Şadırvanın ortasındaki su havuzunu, estetik bir kubbe örtüsü kaplar ve mermer sütunlarla çevrilidir. Sütunların alt ve üst bölümlerinde pirinç bilezikler vardır. Sekizgen yapıyı çevreleyen saçakların altında musluklar ve mermer oturaklar bulunmaktadır. Kemerlerdeki kilit taşı üzerinde altın kaplı gül rozetleri bulunmaktadır. Tavan kaplaması, ahşap çıtalar ve  kalem işleriyle süslenmiştir. Üzerinde bitki motifleri ve altın varak bulunmaktadır. Kubbe örtüsünün altında, mermer sütunların çevrelediği su havuzu, 16 dilimden oluşan eğrisel mermerin kenetlerle bir araya gelmesinden oluşmuştur. Dış yüzeyler de çiçek motif kabartmalarıyla süslenmiştir. Havuzun ortasında, şadırvan göbeği de dediğimiz bir su fıskiyesi vardır. Hem estetik, hem de fonksiyonel olan kafes sisteminde eğrisel formlar hakimdir ve altın kaplıdır. Sistemin her birleşim noktasında pirinç alemler vardır ve üzerlerinde ’Enbiya suresi’nden  ’Biz her şeyi sudan yarattık’ manasındaki bir ayet yer almaktadır."

Kaside-i Bürde

Sanat tarihçisi Esengül Yıldız Altunbaş, şadırvanın kemerlerin üst kısmında bütün sekizgen yüzeyi dönen, dış yüzde, Baltacızade Mustafa Paşa’nın "celi sülüs" hattıyla kabartma olarak yazılmış, altın varaklı bir kuşak yazısı bulunduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu kuşakta, sekizgenin her köşesine 2 beyit gelecek şekilde ’Kaside-i Bürde’nin 16 beyiti yazılmıştır. Şair Muhammed Busiri’nin kaleme aldığı Kaside-i Bürde, Hazreti Muhammed’i öven, güzel sözler içeren bir kasidedir. İlginç bir de hikayesi olan kaside rivayete göre şöyle doğmuş; şair, hayatının sonlarına doğru felç hastalığına yakalandığı bir sırada rüyasında Hazreti Muhammed’i görür.

Peygamber Efendimiz Busiri’den kendisi için yazdığı kasideyi okumasını ister. O da ’Ya Resulallah! Ben sizin için çok kasideler yazdım, hangisini emredersiniz’ deyince, Hazreti Peygamber kasidenin matla beytini okuyarak bu kasideyi işaret eder. Busiri kasidesini okurken Hazreti Peygamber iki yana doğru sallanarak zevkle dinler. Yine rivayete göre, Busiri’yi ödüllendirmek üzere hırkasını çıkarıp yatmakta olan hasta şairin üzerine örter. Bir diğer rivayette ise vücudunun felçli kısmını eliyle sıvazlar. Şair heyecanla uykudan uyanır, gördüğü rüyanın zevkiyle toparlanmaya çalışırken felçten bir eser kalmadığını fark ederek, sevincinden ne yapacağını şaşırır. Bu sırada şafak söküp sabah namazı vakti yaklaşmaktadır. Busiri, abdest alıp mescide giderken bir dervişle karşılaşır. Derviş ondan bu gece Hazreti Peygamberin huzurunda okuduğu kasideyi kendisine vermesini ister. İşte bu olay duyulduktan sonra kaside büyük bir üne kavuşur ve zaman aşımıyla ilgili şairin verdiği isimle değil, rüyada Hazreti Peygamber tarafından üzerine örtülen hırka sebebiyle ’Kasidetü’l- Bürde’ diye anılmaya başlar."

Restorasyonun içeriği

Mimar İlkay Kolbay da, 1994-2009 yıllarında, yapıya bazı müdahalelerde bulunulduğunu, bakım ve onarımı yapıldığını belirterek, şöyle konuştu:

"Bu bakımdan yapıya ait pirinç elemanlarda ve mermer havuz duvarlarında bazı müdahaleler söz konusudur. Yapının değeri, ilk yapıldığı tarihten bu yana günümüze büyük ölçüde özgünlüğünü kaybetmeden ulaşmış olmasındandır. Bu yüzden onarım sonrasında, şadırvanın yeniden yapılmış görünümünden ziyade değerini vurgulayan özgünlüğünün yansıması amaçlanmaktadır. Bu amaç doğrultusunda yapıya müdahale etmeden önce, yapı elemanları üzerinde hasar tespit ve analiz çalışmaları yapılacaktır. Yapılan analizler sonucu, uygun yöntem ve özgün malzemeyle detayına uygun olarak gerekli müdahaleler belirlenecektir. Bu amaçla yapılan önceki müdahaleler incelendiğinde su haznesinin dış yüzeyinde imitasyon harçla yapılan dolgular temizlenecek, mermer tozuyla uygulama yapılacaktır. Pirinç elemanlarda tespit edilen oksitlenmeyle ilgili analiz sonuçları beklenmektedir. Belirlenecek yöntemle temizlendikten sonra koruyucu sürülecektir. Su havuzunda, mermer duvarların iç yüzü ve zemini özgününde olmayan şap ile sıvanmıştır. Bu tabaka sökülüp uzaklaştırılacak, mermer ve demir kenetlerin bakımı yapılacaktır."

Kolbay, yapının taşıyıcı sisteminde bir sorun görülmediğini, ancak kubbe ve saçaklar gibi dışarıdan görülemeyen kısımlarda inceleme ve tespitler yapılacağını vurgulayarak, "Ahşap kaplı saçak ve kubbede; çıtalar ve kaplamalarda oluşan malzeme kayıpları ile bezemelerdeki eksiklikler, ahşap ve boyalarda yapılacak malzeme analizleri sonucu yapılacak tespitlerle tamamlanacak, sağlamlaştırılacaktır. Yüzeydeki kirlenme, ahşaba ve bezemelere zarar vermeden uzaklaştırılacaktır. Mermer yüzeylerde kirlenme ve malzeme kayıpları vardır. Yüzeye zarar vermeyen yöntemlerle temizleme yapılacak, doğru malzeme ile eksik kısımlar tamamlanacaktır. Demir gergilerdeki paslanma temizlenecek, koruyucu boya sürülecektir" diye konuştu.

AA