Azimut Grup şubeleşiyor!
Üç şirketin birleşmesini tamamlayan Azimut Portföy bir ilki gerçekleştirerek hem Türkiye genelinde hem de yurtdışında şubeleşmeye başladı.
Üç şirketin birleşmesini tamamlayan Azimut Portföy bir ilki gerçekleştirerek hem Türkiye genelinde hem de yurtdışında şubeleşmeye başladı. 170 milyon dolar büyüklüğünde ve Türklerin yönetimindeki ‘sukuk’ fonu ise Asya’da satışa çıkıyor.
Giorgio Medda ve Murat Salar iyi bir taktisyen ve icracı olduklarını son bir yıl içinde Azimut Portföy’ü getirdikleri noktayla ispat etmiş durumda: 21 yatırım fonu ve 2 milyar 851 milyon liralık yönetilen portföy büyüklüğü ile Azimut şu anda bağımsız portföy yönetim şirketleri arasında bir numarada yer alıyor. Portföy büyüklüğünde, emeklilik fonları dışarda bırakıldığında zira Azimut emeklilik fonu yönetmiyor banka iştirakleri dahil altıncı büyük portföy yönetim şirketi olarak bütün piyasanın dikkatini üzerine topluyor.
Azimut Group 1989’da İtalya’da kurulan bir şirket Felsefesi ‘banka, sigorta şirketi ve endüstriyel gruplardan bağımsız’ olmak üzerine yapılandırılmış. Azimut Portföy Yönetim Kurulu Üyesi ve İcra Kurulu Başkanı Giorgio Medda “Yatırım kararları en iyi ve doğru bir biçimde ‘bağımsız’ olanlar, tek işi bu olanlar tarafından verilmeli” diyor. 2004’te İtalyan borsasma kote olan şirketin çoğunluk hissesi halka açık, azınlık hisseleri ise çalışanlarına ait. Toplamda 40 milyar dolarlık varlığı yöneten grup 15 ülkede faaliyet gösteriyor ve bin 600’ün üzerinde çalışanı bulunuyor.
Azimut’un Türkiye’ye ilgisinin sebebi, pazarın 90’lı yılların başında İtalya’dakiyle aynı koşullara sahip olması. Şirket İtalya’da başardıkları büyüme hamlesini Türkiye’de de gerçekleştirmeyi planlıyor. Ayrıca Medda “Şu anda dünyanın başka bölgelerinde buradaki pazar fırsatı bulunmuyor. Bu yüzden buradayız” diyor. Bu amaçla yola çıkan Azimut Group 2012’de Global Portföy ile (yüzde 60’ım satın alarak) ortaklık kurarak Türkiye pazarına adım attı. Ancak bu ortaklık istenilen veri¬mi sağlamadı ve Azimut, Global Portföy’ün yüzde 100’ünü satın alarak ortaklığı bitirdi. 2014’e gelindiğinde ikinci inorganik büyüme hamlesi geldi ve Azimut 250 milyon liralık büyüklüğe ulaşmış Notus Portföy’ü satın aldı. Notus’un yapılanması daha çok özel bankacılık hizmetlerine yakındı. Böylece Notus’taki ortakların bankacılık geçmişinden yararlanmayı planlıyordu.
Üçüncü hamle Bosphorus Capital’in satın alınması oldu. İnorganik büyümede klasik hamle sektörün en büyük oyuncusu ya da İkincisini satın almakla gerçekleşir. Notus daha çok pazarlama stratejisi için atılan bir adımken Azimut pazara hakim olmak için bağımsız portföy yönetim şirketleri arasındaki en büyük oyuncuya gözünü dikmişti. Üç yıl içinde 1 milyar liralık büyüklüğe ulaşan Bosphorus herkesin dikkatini çekiyordu. Bosphorus Capital’e ortak olma süreci çok kısa sürdü. İtalyanların hedefi pazarı olabildiğince çabuk domine etmekti. Ve asıl önemli nokta, uzun vadeli stratejilerinde Türkiye’nin çok önemli bir yere sahip olmasıydı. Bu nedenle kesenin ağzı sıkı tutulmuyor, yatırımdan kaçınılmıyordu. Ortaklık görüşmeleri çok kısa sürdü ve aralarındaki en büyük tartışmalar işin daha da nasıl büyütüleceğine yönelik planlar üzerinde gerçekleşti. Medda, “Aynı işi yapıyoruz. DNA’mız tuttu, gerisi teferruat olarak kaldı” diyor. İşlem tamamlandığında Azimut Group Türkiye ekipleri şu şekilde sıralanıyordu: Azimut Global Portföy, Azimut Bosphorus Capital ve AZ Notus. 2015’in son ayları ve 2016’nm başlangı-cında Azimut Group bütün şirketlerdeki ortaklıklarını ‘sahipliğe’ çevirdi, yani kalan bütün hisseleri topladı. Ve parçalı yapıya son vererek tüm şirketleri tek bir çatı altında bir-leştirdi: Azimut Portföy. Bosphorus Capital’in ortaklarından olan Murat Salar şirketin Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürlük koltuğuna oturarak Giorgio Medda ile birlikte ‘daha hızlı büyüyebilmek’ için çalıştı.
Azimut’un yaptığı alımlar ve büyüme hamlelerini doğru analiz edebilmek için uzun vadeli stratejilerini iyice açıklığa kavuşturmak gerekiyor. Bağımsız portföy yönetim şirketleri arasında daha önce yaşanılmış deneyimler mevcut. Mesela finansal girişimci olan Onur Takmak Rhea Portföy ile sektöre hızlı bir giriş yapmış, istihdam sağlamış, yatırım yapmıştı, şirket satın alarak (Arma Portföy) inorganik büyümeyle pazarda etkinliğini artırmaya çalışmıştı. Ancak işler Takmak’ın istediği gibi gitmedi ve portföy büyüklüğü çok kısa bir süre 500 milyon liranın üzerinde kalabildi. Bir süre sonra işler iyice bozuldu ve Takmak başka projelere yöneldi. Libera Portföy gibi daha küçük giri¬şimlerse ‘finansal yetersizlikten’ büyüyemedi zira şirketin ayakta kalabilmesi için belirli bir süre maliyetlere katlanmak gerekiyordu. Ülkedeki fon pazarının geldiği nokta nedeniyle ne kadar iyi fon yönetseniz de satış başarısı sağlayamadığınız zaman şirket kapanmaya mahkum kalıyor. Birçok şirket bu zorluklarla boğuştu. Azimut’ta piyasaya rüzgarlar estirerek girdi, şirketler satın aldı, heyecan yarattı. Ancak Azimut diğer örneklerdeki gibi hiçbir zaman soluksuz kalmadı. Evet İtalya’da yaşanılan bir tecrübe var ve evet finansal güç de var ancak bunlar yeterli değil. Ashmore Portföy örneği önümüzde. Senelerce Türkiye’de bulunan Ashmore bir türlü büyümeyi başmadırmasıyla geçerken mayıs ayında gerçekleşen hükümet değişikliği piyasalardaki ‘belirsizlik algısı’m artırdı. Haziran ayında bütün küresel oyuncuların merakla beklediği ve korktuğu Brexit oylaması gerçekleşti. Temmuzda ise, malum, darbe girişimi yaşandı. Ve ağustos ayında ‘Fırat Kalkanı’ operasyonu başladı. Eylül ayma geldiğimizde de hafta içinde ‘Türkiye başarısız darbe girişiminin ekonomik etkileri atlattı’ diyen Moody’s’in hafta sonunda ülkenin kredi notunu düşürmesi tatsız bir gelişme oldu. Bütün bu geçen zaman içinde elbette iyi gelişmeler de yaşandı. Rusya ile ilişkilerin yeniden normale dönmesi piyasa¬lara moral verirken Fed’in faiz artırımı yapa¬maması gelişen ülkelere olan ilgiyi yeniden canlandırdı. Ancak küresel sermayenin ürkek tutumu Türkiye’nin içinde bulunduğu coğraf¬yadaki karışıklıklar nedeniyle hak ettiği ilgiyi görmesine engel oldu.
İşte bütün bu dönem içinde Azimut Portföy dalgalanmaları satış ekipleriyle yönetti. Aynes Gıda’nın tahvil kupon faizlerini ödememesiyle başlayan süreç sektöre büyük zarar verdi ve fonlardan çıkışlar yaşandı. Azimut’un elinde bu tahvillerden 7-8 milyon liralık bir dilim bulunuyordu. Yatırımcılar sert tepki gösterdi ve -diğer bütün şirketlerde de gerçekleşen bir küçülme yaşandı. Yatırımcılar Hazine faizinden fazla faiz veren özel sektör tahvillerinin riskini birinci elden yaşadı. Azimut bu dönemde kendi satış ekiplerince gelen yatırımcıları kaybetmedi sadece başka banka ve dağıtım kanalları tarafından satılan fon paylarından çıkışlar yaşandı. Murat Salar bu olayın yatırımcı ile direkt temas kurmanın ne kadar önemli olduğunu bir kere daha gösterdiğine vurgu yapıyor ve “Birinci elden görüştüğümüz yatırımcılar fonlardan çıkmadı. Nitekim birkaç ay içinde zararı kara çevirebildik” diyor.
Azimut’un ikinci hamlesi küresel stratejisiyle ilgili. Şu anda Dubai otoritelerinden ofis açmak için izin alınmış durumda. SPK’ya gerekli başvurular yapılmış ve iznin çıkması bekleniyor. Dubai ofisi Türkiye’ye bağlı olacak ve bölgeye yayılmada önemli bir mihenk taşı görevi görecek. Ürdün’den Cezayir’e, Umman’dan Libya’ya kadar bütün merkezlerde ofis açılması planlanıyor. Bu ofisler de Azimut Portföy’e bağlı olarak faaliyet gösterecek. Küresel hamleler bu kadarla sınırlı değil. Azimut Portföy şu anda dünyanın en büyük sukuk yatırım fonunu yönetiyor. Türklerin yönettiği 170 milyon dolar büyüklüğe sahip bu fon Asya pazarına açılıyor. İlk anlaşma Malezya’nın en büyük bankası olan Maybank ile yapılmak üzere banka dağıtıcı olacak ve Malezya pazarına girişi sağlayacak. Bunun yanında Tayvan pazarına da göz dikilmiş. Salar “Tayvan daha sofistike ürünlerin tercih edildiği ilginç bir pazar” diyor. Burada bir grup banka ve aracı kurumla anlaşma sağlanmış. Hem Tayvan pazarı hem de Güneydoğu Asya bölgesi hedefleniyor. Böylece Azimut Portföy Türk varlıklarını Ortadoğu ve Asya pazarına açıyor.
Giorgio Medda şimdiden 2020 hedefini rahatlıkla dile getiriyor “İlk 5 portföy yönetim şirketi içinde olacağız.” Murat Salar ise “Öz- sermaye olarak sektörde üçüncü kurumuz. İtalya’nın buraya ayırdığı kaynak hem şirketin hem de Türkiye’nin büyümesine inandığının en somut göstergesi. Iş planlarımız net ve hızlı büyümeye devam etmek istiyoruz” diyor.
Kuşkusuz İtalyanların ‘bağımsızlar’ pazarındaki liderliği önemli. Yapılan hamlelerle birlikte şirketin Türkiye’yi tam bir hub olarak kullanacağı da ortada. Son derece dalgalı geçen bir dönemde şirketin varlık kaybetmemesi de işlerin oturduğunu gösteriyor. Daha önceki örneklerde olduğu gibi çözülme yaşamayan şirket aksine zorlu dönemleri güçlenerek atlatmayı da başardı. Görünen o ki Azimut Portföy önümüzdeki dönemde sadece Türkiye’de değil bölgede de büyük bir oyuncu olarak adından sıkça söz ettirecek. Azimut son beş ayda yönetimindeki portföy büyüklüğünü yüzde 20 artırmayı başardı.
Özel Dedektif Önlemi
Aynes Gıda’nın iflas erteleme mahkemesine başvurarak tahvillerin kupon ödemesi yapmaması, özel sektör tahvilleri pazarına bir ilki yaşattı. Olay şu anda mahkemede ve süreçler işliyor. Şirket KAP'a yaptığı son açıklamada 5 Eylül’de tahvil yatırımcılarıyla görüşmelere başladığını duyurdu. Açıklamaya göre görüşmelerde öncelik küçük yatırımcılara verilmiş. 113 bireysel yatırımcı ile yapılacak görüşmelerin ekim sayının üçüncü haftasına kadar tamamlanıp sonrasında ise kurumsal yatırımcılarla görüşmelerin başlatılması planlandığı açıklanıyor. Gelen bu son açıklama tahvile yatırım yapan kurumsal yatırımcıları biraz rahatlatıyor zira Murat Salar şirket sahiplerini görüşmek için şahsen aradığını ancak telefonlarına bile çıkmadıklarını söylüyordu. Ünlü Portföy Genel Müdürü Murat Gülkan da şirkete ulaşmaya çalıştıklarını ancak kimseyle konuşamadıklarını belirtiyordu. Süreç tamamlanana kadar bütün portföy yönetim şirketleri diken üzerinde durmaya devam edecek çünkü süreç piyasa emsal teşkil ediyor. Sektörde deneyimli bir isim bazı portföy yönetim şirketlerinin hem yeni arzlar hem de portföylerinde bulunan şirketler için özel dedektifler ile araştırma yaptırdıklarını anlatıyor. Bu durum sermaye piyasalarının belkemiği olacak potansiyele sahip tahviller için tüm sektörün daha sıkı çalışması gerektiğini ortaya koyuyor.
Forbes