Kent Haberleri

Başbakan Erdoğan: Kanal İstanbul 42 kilometre olacak!

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Sinan Erdem Spor Salonu'nda düzenlenen İstanbul belediye başkan adayları tanıtım töreninde 'Kanal İstanbul 42 kilometre olacak' dedi...

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Sinan Erdem Spor Salonu'nda düzenlenen İstanbul belediye başkan adayları tanıtım töreninde kürsüye çıkarken, salonda "Türkiye seninle gurur duyuyor" şeklinde slogan atıldı. Erdoğan, bu slogana, "Biz sizlerle gurur duyuyoruz. Biz enerjimizi sizlerden alıyoruz, sizlerle yola çıktık, sizlerle yürüyoruz, sizlerle yürüyeceğiz" diyerek karşılık verdi. 


Bugün açıklayacakları ve kamuoyuna tanıtacakları ilçe belediye başkan adaylarının, İstanbul'a hayırlı olmasını dileyen Erdoğan, "Yeniden aday olan arkadaşlarımıza, ilk kez aday olan arkadaşlarımıza, seçim sürecinde ve vazifeyi devraldıktan sonraki 5 yıllık süreçte başarılar diliyorum" ifadelerini kullandı. 


İstanbul'un "çok farklı bir bahara" hazırlandığını kaydeden Erdoğan, "İstanbul, 30 Mart akşamı başlayacak ve 5 yıl boyunca inşallah hiç sona ermeyecek yeni bir baharın, yeni bir ilkbaharın coşkusunu yaşıyor. Salon buna şahit, Türkiye'nin en büyük salonu buna şahit. Büyükşehiriyle, ilçeleriyle, İstanbul, yeni ve yeniden bir fethi mübinin heyecanını yüreğinde taşıyor. Şunu unutmayın sevgili kardeşlerim: Bizim için her gün, yeni bir gündür. Bizim için her başlangıç, yeni bir başlangıçtır. Yunus Emre'nin söylediği gibi, 'Biz, her dem yeniden doğan gönül neferleri, gönül fatihleriyiz'. Biz, asırlardır devam eden bir yürüyüşün mirasını devraldık, inşallah, asırlarca devam edecek bir kutlu yürüyüşün sahipleri olarak, hiç bitmeyen, hiç tükenmeyen, asla ara vermeyen bir hizmet yarışında, son nefesimize kadar ülkemize, milletimize, şehirlerimize hizmet üreteceğiz. Biz bu millete, efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldik. Bu hizmetimize devam edeceğiz" diye konuştu. 


İstanbul'un sadece bir şehir olmadığını kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti:


"İstanbul sadece bir şehir değildir. İstanbul, hakikati olan bir şehirdir. İstanbul, felsefesi olan, tarzı olan, kimliği olan bir şehirdir. İstanbul, medeniyetler inşa edecek birikimi olan, hazineleri olan, insanlığa istikamet gösteren bir şehirdir. Hiç kuşkunuz olmasın, İstanbul, gönüllerin başkenti, dünyanın incisi, şehirlerin annesidir. İstanbul'a hizmet etmek için İstanbul'u anlamak gerekir. İstanbul'a hizmetkar olmak öyle büyük bir makamdır ki, bu yüce makama ulaşmak için İstanbul'un ruhunu, özünü, felsefesini teneffüs etmek gerekir. Fethi ve Fatih'i anlamayanlar İstanbul'a hizmet edemezler. Bir gönül yapmanın, bir gönüle girmenin, gönüller fatihi olmanın ne anlama geldiğini bilmeyenler İstanbul'a hizmetkar olamazlar. İstanbul'un minarelerini, o minarelerden okunan ezanları, İstanbul'un türbelerini, makamlarını, camilerini, İstanbul'un makberlerini bilmeyenler, İstanbul'un surlarının anlattığı asırlık öyküleri dinlemeyenler, İstanbul'un sokaklarının konuştuğu dili anlamayanlar, İstanbul'a hizmetkar olma şerefine nail olamazlar. Bu şehrin dünya bilimine, sanatına, siyasetine yaptığı katkıları göremeyenler, bu şehrin adının Mekke ile Medine ile Kudüs ile Şam ile aynı hizaya yazıldığını idrak edemeyenler bu şehre hizmet üretemezler. Kur'an-ı Mübin, Mekke'de nazil oldu, Kahire'de okundu ama İstanbul'da yazıldı. Bir Kur'an şehri olan İstanbul'un sayfalarını açıp okuyamayanlar, okumayanlar, İstanbul'un harfleriyle, İstanbul'un mürekkebiyle, İstanbul'un hatlarıyla gönül bağı kuramayanlar İstanbul için hizmetkar olma bahtiyarlığına erişemezler. İstanbul'dan sadece Batı'ya bakanlar yanılır; İstanbul'dan sadece Doğu'ya bakanlar yanılır; İstanbul'da tarih ile modern, dün ile yarın arasında tercih yapanlar; geçmiş ile geleceğin irtibat köprüsünü kuramayanlar, İstanbul'dan yalnızca bir kesime hitap edenler yalnız kalır. İstanbul, kucaklayan şehirdir, kuşatan şehirdir, İstanbul tüm sakinlerine eşit mesafede durabilen bir şehirdir. İşte onun için, hoşgörüsü, şefkati, nezaketi olmayanlar gönül bağı kuramazlar. İstanbul, buraya gelenlerin değiştirdiği değil, buraya gelenlerin değiştiği, İstanbullu olduğu, değiştiren ve dönüştüren bir şehirdir."


İstanbul'un "karma", "melez", "toplama", "yapay" bir şehir olmadığını vurgulayan Erdoğan, "İstanbul medeniyetlerin bir potada eridiği değil, medeniyetler inşa eden şehirdir. Yani İstanbul, omurgalıdır. İstanbul dik duran bir şehirdir. İstanbul etkilenen değil, etkileyen şehirdir. İstanbul, her rüzgar karşısında eğilen değil, rüzgarlara yön veren, gerektiğinde fırtınaları söndüren, gerektiğinde fırtınalar oluşturan şehirdir. İşte bu şehrin hizmetkarı, bu şehrin taşını toprağını olduğu kadar, havasını suyunu olduğu kadar, sokağını, ruhunu, özünü, anlamış, bunlara nüfuz etmiş, bunları içselleştirmiş olmak zorundadır" ifadelerini kullandı. 


 "Zaman zaman alelade hizmetkarlar da seçildi" 


İstanbul'a zaman zaman "alelade hizmetkarlar" da seçildiğini kaydeden Erdoğan, "İstanbul, zaman zaman, İstanbul'un ruhunu anlamayan, tanımayan başkanlara şahit oldu. İstanbul'un o dönemlerde nasıl eza ve cefa çektiğini, İstanbul'un o dönemlerde nasıl haksız muameleye, nasıl zulme uğradığını sizler de gördünüz, sizler de yaşadınız. Artık o dönemler geride kaldı. O dönemler, milletin derin hafızasında yer etti ama artık tarihte kaldı. İstanbul, AK Parti yönetiminde, şanına yaraşır, büyüklüğüne yaraşır, ihtişamına yaraşır şekilde hizmetle buluştu. Küçük ya da büyük, irili ufaklı nice projeyle, İstanbul'un çehresi değişti. Bizim idaremizde, İstanbul'un sadece çehresi değil, talihi değişti, mecrası değişti, geleceği, istikbali şekillendi" ifadelerini kullandı. 


"CHP'nin çakılı çivisi yok"


Erdoğan, kendisinin İstanbul'u CHP yönetiminden devraldığını hatırlatarak, ana muhalefet partisine yüklendi. İstanbul'a dair yapılan yatırımlara ilişkin görüntülerin hemen hepsinin 1994 yılı sonrasında yapılan yatırımlar olduğunu ve CHP'nin çakılı çivisi olmadığını kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti:


"İşte bu kardeşiniz İstanbul'u Cumhuriyet Halk Partisi'nin o aciz, o zavallı gaflet dolu yerel yönetiminden devralmıştı. Hatırlayın o günleri... İstanbul, susuzdu. İstanbul, hava kirliliğinden geçilmiyordu. İstanbul, çöp dağlarıyla maalesef kirliydi ve aynı zamanda İSKİ yolsuzluklarıyla da CHP zihniyeti, yolsuzlukların, rüşvetin tescil edildiği bir CHP iktidarıyla baş başaydı. Kardeşlerim; biz geldik, İstanbul'a temizlik geldi. Biz geldik İstanbul hava kirliliğinden temizlendi. Biz geldik İstanbul yeşillendi. Biz geldik, çöp dağlarından, İstanbul'u tertemiz hale getirdik. Öyle ki, Habitat 2 toplantısında, dünyanın en temiz şehirlerinden bir tanesi olarak İstanbul ilan edildi. Buna ulaştık. Susuz İstanbul suya kavuştu ve üstelik bir taraftan denizin altından, bir taraftan 180 kilometreden, Istranca dağlarından, dağları delerek İstanbulumuz'a suyu getirdik. Birileri, bizden önce CHP'li yerel yönetici, güya bulutlara yağmur bulutları atarak su getirecekti, gelmedi. Yalova'dan tankerlerle su taşıyacaklardı, olmadı. Çünkü CHP zihniyetinin olduğu yer kuraktır. O zihniyetin olduğu yer kirlidir. O zihniyetin olduğu yerde bereket yoktur, bunu böyle biliniz."


"İstanbul'un, 80 vilayetin ona baktığı, ona yöneldiği bir şehir" olduğunu kaydeden Erdoğan, "Hamd olsun, Rabbime hamd olsun, İstanbul'a bu şekilde hizmet etmeyi bize nasip etti. Biz CHP zihniyetinden devraldıktan sonra, İstanbul halkı, tüm İstanbullular, bir daha bizden başkasına İstanbul'u teslim etmedi. Çünkü onlara inanmıyordu, onlara güvenmiyordu. Biliyordu ki İstanbul ancak bu zihniyetle daha ileriye gider, daha modern bir şehir olur. Hele hele yerel yönetimle, merkezi yönetim bütünleştikten sonra, konuşmaya gerek yok. Eserleri gördünüz, eserleri yaşıyorsunuz. Toplu taşımda gördünüz, çevrecilikte yeşillendirmede gördünüz. Kardeşlerim 153 yıllık hatırayı, gerçekleştiren iktidarımızı gördünüz. Boğaz'ın 62 metre derinliğinden, Marmaray'ı geçiren, günde ortalama 150 bin kişinin taşındığı İstanbul'un Marmaray'ını gördünüz. Acaba bizden öncekiler bunu niye yapamadı? Ayaklarına pranga mı vurmuşlardı? Elleri kolları bağlı mıydı?" diye konuştu. , 


İstanbul'a yapılan raylı sistem yatırımlarını aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:


"İnşallah, 400 kilometrelik bir hafif metro ağıyla, raylı sistemlerle güçlenen bir İstanbul. İnşallah bu 720 kilometreye kadar uzanacak. Bu ağların yanı sıra metrobüslerle çok farklı bir İstanbul'u yaşıyoruz. Artık bu duraklarda, onbinlerce İstanbullu, hamd olsun, her geçen gün toplu taşımacılık kültürünü yaşamaya başladı. Bütün bunlar İstanbul ulaşımına rahat nefes aldırabilmek içindi. Fakat burada sıkıntılar yaşıyoruz, bunu inkar etmemiz mümkün değil. Bu biraz da lüksün artmasından kaynaklanıyor. Artık düşünün ki bir kapıcı, bir odacı, rahatlıkla otomobil alabilir duruma geldi. Bu da bir refah düzeyinin ifadesidir. Dün akşam bir misafirliğe gittim. Orada bana ev sahibi şunu söyledi: Yanımda çalışanlar, verdiğim ücret şu, ama buna rağmen otomobil alıyor. 'Oğlum daire alsana, niye otomobil alıyorsun?' dediğimde, 'Olur mu efendim, herkes arabaya binerken, benim de arabaya binmem lazım' diyor. Böyle bir yapı var. İnşallah bu güzelliklerle her geçen gün daha güzel olan bir İstanbul."


Ulaşım


Marmaray'ın güneyinde otomobillerin kullanacağı bir tüp geçit yaptıklarını, gelecek yıl bunun da açılışının yapılacağını, ayrıca Yavuz Sultan Selim Köprüsünün yapımına başlandığını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:


"Çoğu gitti azı kaldı, inşallah 2015'te Yavuz Sultan Selim Köprüsünü de açacağız. Böylece ağır vasıtalar şehir merkezine giremeyecek. Ağır vasıtalar oradan gidecekler. Otomobiller de oradan gidebilirler. Bir özeliği daha var 4 gidiş, 4 geliş. Ortasından, onun da bir raylı sistem geçiriyoruz. Orada da bir toplu taşıma olayını ayrıca yaşayacağız. Kardeşlerim, bütün bunları yaparken, burada bir kararlılık var. Nedir o? Bugüne kadar, memuruna işçisine, bizden önce maaşını veremeyen iktidarlar vardı. Biz şimdi bu yatırımları yapabiliyoruz. Bir sıkıntımız yok. Üçüncü köprüde, devletin kasasından, kesesinden para çıkmadan bunu yaptırıyoruz. Bedeli ne? 2.5 milyar dolar. Önümüzdeki yıl açıyoruz. Bitmedi, çok daha önemli bir şey var. Üçüncü havalimanını yapıyoruz. Çünkü, artık Sabiha Gökçen, Atatürk havalimanları yetmiyor. İhtiyacımızı karşılamıyor. Artık havada yarım saat, 45 dakika, uçaklar inemiyorlar. Dolayısıyla kalkışta, tehirler var. Sonunda dedik ki biz çok daha büyük bir havalimanını yapalım, dünyada ilklerin arasına girsin. 100 milyon yıl/yolcu kapasiteli bir havalimanı yapalım dedik. 100 milyonun üzerinde olacak. Maliyeti ne biliyor musunuz? 42 milyar dolar. Yine biz, cebimizden para vermiyoruz. Tamamıyla para, yüklenici firmalardan çıkıyor. Diyoruz ki al sana 20 yıl. 20 yıl burayı çalıştır, 20 yıl çalıştırdıktan sonra bu tesisler ne olacak? Ya tekrar devlete teslim veyahut da yeniden oturacağız, anlaşacağız ve bedelini alacağız ve yola devam edecekler. Kardeşlerim, bu anlayış, bunlarda olmadı. Neden? Çünkü bunların kafa yapısında ülkeye hizmet yok. İnsanına hizmet yok. Bunların derdi başka. Bunlar sadece çamur atarlar. Tutmasa da iz bıraksın diye. Eğer İstanbul'u bir dünya başkenti yapacaksan, bu eserlere ihtiyaç var. Bakın şimdi, önümüzde Kanal İstanbul var. Kanal İstanbul bunları rahatsız ediyor. Kanal İstanbul ile beraber 42 kilometre bir kanal açıyoruz, Karadeniz'i Marmara'ya bağlıyoruz."


"Biz, bunların akıllarının almadığı şeyleri gerçekleştiriyoruz"


Erdoğan, konuşmasında, İstanbul-Ankara arasına yüksek hızlı treni yaptıklarını, Eskişehir-Ankara arasında hızlı trenin çalıştığını, 1-2 ay içerisinde İstanbul-Ankara arasında da yüksek hızlı trenin çalışır hale geleceğini, test sürüşlerinin bitmek üzere olduğunu, Ankara-Konya, Konya-Eskişehir arasındaki trenin çalıştığını ve diğer illerle bağlantıların devam ettiğini de anlattı.


İstanbul-İzmir Otoyolu'nun yapıldığını, İzmit geçişinde "muhteşem" bir asma köprü yapıldığını, dünyadaki ilkler arasında yer aldığını, 15 Mart gibi açılmasını umut ettiklerini dile getiren Erdoğan, çalışmaların bitmek üzere olduğunu, çok kısa bir zamanda betonların suyun üstüne çıktığının görüleceğini ifade etti.


Erdoğan, "Biz, bunların akıllarının almadığı şeyleri gerçekleştiriyoruz, çünkü dertliyiz. Çünkü biz bu millete sevdalıyız, bu ülkeye sevdalıyız. Evelallah dünyada ne yapılıyorsa onun daha ileri olanını yapmanın gayreti içerisindeyiz" dedi.


"Kampanyamız için elimizdeki tüm imkanları sonuna kadar kullanacağız"


İstanbul'un, dünya şehirlerinin, dünya başkentlerinin timsali bir şehir olduğunu belirten Erdoğan, şöyle konuştu:


"80 vilayetin İstanbul'a bakıp, İstanbul'u örnek aldığını unutmayacağız. Dünya şehirlerinin, dünya başkentlerinin İstanbul'dan ilham aldıklarını unutmayacağız. İstanbullu olmak, İstanbul'da yaşamak elbette bir insan için büyük bahtiyarlıktır, büyük talihtir. Fakat İstanbullular, 80 vilayete karşı, dünya başkentlerine karşı omuzlarında sorumluluk taşırlar. İşte bu sorumluluğu hiç bir zaman unutmayacağız. 30 Mart, bu sorumluluğun tecelli edeceği tarihtir. 30 Mart, İstanbul'un dünyaya bir kez daha demokrasiyi, barışı, kardeşliği, dayanışmayı haykıracağı bir tarihtir. 30 Mart, İstanbul'un tüm dünyaya Türkiye'nin etkisini, Türkiye'nin gücünü, Türkiye'nin tarihiyle, ecdadıyla, medeniyet tasavvuruyla büyüklüğünü göstereceği tarihtir.


11 yılın en önemli seçimine giriyoruz. Sadece İstanbul için değil, Türkiye için, hatta tüm dünya mazlumları için son derece önemli bir seçime giriyoruz. Bir anlık ihmale bile tahammülümüz yok. Bir anlık rehavete dahi fırsatımız olamaz. 2 ay boyunca, bütün İstanbul'u kapı kapı dolaşmaya hazır mıyız? Bütün İstanbul'la yüz yüze, göz göze, rube ru görüşmek zorundayız. Buna hazır mıyız? Bizim seçim stratejimiz, her zaman, her seçimde, gönülden gönüle irtibat kurma üzerine inşa edilmiştir. Kampanyamız için elimizdeki tüm imkanları sonuna kadar kullanacağız ama hepsinden daha çok gönlümüzü, kalbimizi ortaya koyacağız. Samimiyet, kararlılık, cesaret bu seçimde de şiarımız olacak."


Başbakan Erdoğan, yaptıklarının bu seçimde kendilerini anlatan eserleri olacağına işaret ederek, şunları söyledi:


"İstanbul'dan tüm Türkiye'ye sesleniyorum: Bizde proje var. Bizim eserlerimiz var. Muhalefetin anlatacak hiç bir eseri yok, hiç bir eseri yok. Projelerimiz, bu seçimde de bizim avantajımız, bizim alameti farikamız olacak. Eğitimde, sağlıkta, adalette, emniyette, ulaşımda, tüm altyapı üstyapıda, enerjide, gıdada, tarımda, sosyal yardımda anlatacaklarımız var. Bütün bunların yanında, düşmüşün yanında oluşumuz, yoksullukla, yasaklarla, yolsuzlukla mücadelede anlatacaklarımız var. 


Biz popülizmle işi idare edenlerden olmadık, olmayacağız. Biz, Kaf Dağı'nın ardındakileri vaad edenlerden olmayacağız. Biz, ilkesiz, ufuksuz, plan ve projesiz, yerel ve küresel ölçekte vizyonsuz söyleme, üsluba başvuranlardan olmayacağız. Bizi, eserlerimiz anlatıyor ve anlatacak ama yetinmeyeceğiz, yeni projelerle, yeni ufuklarla İstanbul'un ve İstanbullular'ın huzuruna çıkacağız."


İstanbul'u, İstanbul'un dostları kadar, İstanbul'un kardeşleri kadar, İstanbul'un hasımlarının da çok yakından izlediğini ifade eden Erdoğan, yurt dışına çıktığında bütün devlet, hükümet başkanlarının kendisine, "10 yıl önce İstanbul'a gelmiştim, bambaşkaydı. Fakat 2 yıl önce uluslararası bir toplantı için geldim, farklı bir İstanbul gördüm. Bu şehriniz gerçekten bizi büyülüyor. Şimdi eşime sözüm var, eşimle beraber İstanbul'a geleceğim" dediğini aktardı.


Erdoğan, "İşte İstanbul böyle bir şehir. İstanbul ve Türkiye'nin değiştiğini görenler, bunu durdurmak, bunu engellemek, önünü kesmek için gayret gösteriyorlar" dedi. 


"Rapor CHP'nin"


Erdoğan, şu anda "malum örgütün" ve onun yol arkadaşlarının, yolsuzluk iddiaları üzerinden kendilerine saldırdıklarını belirterek, şunları kaydetti:


"Şimdi ben, önceki gün, Ankara'da ilçe adaylarımızı açıklarken CHP'nin Genel Müdürü'ne bir çağrıda bulundum; 'İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkan adayınızın dosyasını açıklayın, yoksa ben açıklayacağım' dedim. 2 gündür hiç cevap yok... Bakın ben, CHP Genel Müdürü gibi, sahte belgelerle, kağıt parçalarıyla, sahte elektronik postalarla konuşmuyorum. Elimde, benim değil Cumhuriyet Halk Partisinin hazırlamış olduğu, 2004 yılı Kasım ayında yayınlanan, Şişli Belediyesi'ne ait Araştırma Komisyonu'nun raporu var. Bu Cumhuriyet Halk Partisinin kendi kurduğu araştırma komisyonu. Altında da yine kendi elemanlarının imzaları var. Mehmet Ali Özpolat MYK üyesi İstanbul Milletvekili, İsmet Atalay parti meclisi üyesi İstanbul Milletvekili, Sırrı Özbek İstanbul Milletvekili. Komisyonu bunlardan oluşturmuşlar ve çalışmayı da bunlar yapmış. Bu çalışma neticesinde 57 sayfalık raporda, şu anda CHP adayı olan kişiyle ilgili iddialar, tüm belgeleriyle ortaya konuyor. Şimdi birinciyi açıkladım. Bu komisyon raporunun kabı. İkincisi yapı ruhsatı üzerinde çok sayıda yolsuzluk ve çok sayıda usulsüz oynama yapılmış. Bu oynama nedeniyle yüzlerce milyon lira usulsüzlük yapılmış. Bu elektronik posta değil ha... Orijinal, orijinal. Ben belediyecilikten geliyorum, bunların hangi fırıldağı nasıl çevirdiğini çok iyi biliyorum. Güzel de bir oyun oynamışlar, aldıkları parayı da borç olarak aldığını söylüyorlar, dışarıdaki bir mühendislik bürosu üzerinden."


Erdoğan, raporda isim verildiğini ve borç olarak 300 bin dolarak nakden aldığının belirtildiğini ifade ederek, borç para alanın da raporda isminin olduğunu ve bu kişinin (Sarıgül'ün) "beyefendi"nin yanındaki çalışan elemanlardan biri olduğunu söyledi.


Raporun finalinde de "Şişli Belediyesinde belediye başkanı olmak üzere şu anda ismi açıklanan kişi kaçak inşaat yapımına sürekli göz yummuş, hatta yardımcı olmuş, gerekli kolaylıkları sağlamış" denildiğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:


"Bunların hepsi bu 57 sayfalık dosyanın içinde var. 'İnşaat mafyasıyla işbirliği yapmışlar. Rüşvet karşılığında inşat sahiplerine olağanüstü rant temin etmişler. Belediye başkanı baş sorumludur'. Bunu komisyon diyor, ben demiyorum. 'Yıllar önce İstanbul Belediyesi İSKİ Genel Müdürlüğü'nde yapılan yolsuzluk, yıllardır partimize yönelik eleştiri olmuştur'. Ben demiyorum, bu üç kişi diyor. 'Genel Başkanımız SHP, CHP birleşmesinden sonra genel başkan olunca ilk demeçlerinden biri de İSKİ'deki yolsuzluktan dolayı Türk halkından özür dilemek olmuştur'. Ben demiyorum komisyon üyeleri diyor. 'Kaldı ki, İSKİ Genel Müdürü sonuçta siyasi kimliği olmayan bir bürokrattı. Bu olayların, yani Şişli Belediyesi'ndeki yolsuzluk olaylarının siyasi sonuçlarının faturası ağır olacaktır' diyor bu üç kişi. Bu nedenle, Cumhuriyet halk Partisi üyesi olan Şişli Belediye Başkanı' ismini anmayacağım tanıyorsunuz zaten' ve belediye meclis üyesi B.Ö'nün Cumhuriyet Halk Partisi ile ilişkilerinin kesilmesi komisyonumuzca uygun görülmüştür ve raporumuz ekleriyle birlikte Merkez Yönetim Kurulumuza arz edilmiştir' diyor. İşte bu Araştırma Komisyonu Raporu'nun ardından da Şişli Belediye Başkanı CHP'den ihraç ediliyor. Biliyorsunuz, CHP Genel Müdürü de Şişli Belediye Başkanı'nın yolsuzluk dosyası önünde objektiflere poz veriyordu. O pozu görenleriniz oldu mu? Belki görmeyenler olabilir. Ben o pozu bir daha göstereyim. Bakın burada 'Mustafa Sarıgül Yolsuzluk Dosyası' diyor. Ben demiyorum Kılıçdaroğlu'nun kendisi diyor. O gün yolsuzluk yapan bu kişiyi şimdi ne oldu da temize çıkarıyorsun ? Ne oldu da adayın yapıyorsun ? Hani sen temizdin. Öyleyse neden ihraç ettiniz ? İhraç ettiğiniz bu kişiyi neden şimdi aday gösteriyorsun ?"


"Ben bile eşimin bu kadar zengin olduğunu bilmiyordum"


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TMSF'nin, bir kredi borcundan dolayı, geçen hafta Şişli Belediye Başkanı ve CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adıyı Sarıgül'ün mal varlığına el koyduğunu hatırlatarak, "Çıkmış diyor ki, 'Seçimler yaklaşıyor diye bana bunu yapıyorlar' diyor. Ya geç o işleri. TMSF'ye yeni bir belge ibraz edildiği için TMSF böyle bir adım atmıştır. Bunu hemen bir komplo, hemen bir mağduriyet vesilesi olarak kullanmaya kalkıştılar. Yine genel başkanı konuşamıyor ha... Birileri vasıtasıyla bir şeyler demeye çalışıyorlar. Çünkü savunulacak hiç bir yanı yok" dedi. 


Şişli Belediye Başkanı Sarıgül ve arkadaşlarının 1998'de Bank Ekspres'ten 4 milyon dolar kredi aldığını ve krediyle ilgili usulsüzlüğün diz boyu olduğunu ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:


"Sonradan banka zaten TMSF'ye geçiyor. TMSF'ye, şu geçtiğimiz yani 2013 Kasım ayında, bankanın eski sahibi bir belge ulaştırıyor. Olay daha yeni. İki aylık bir olay. Gelen bu yeni belgeyle birlikte, TMSF de Şişli belediye başkanının mal varlığına el koyuyor. TMSF'ye bu yeni belgeyi veren biz değiliz. Bankanın sahibi. TMSF kendi kendisine de hareket etmiyor. Oraya bir yeni belge veriliyor ve el koyma o yeni belgeden sonra gerçekleşiyor. O belgenin neden şimdi geldiğini de taraflar çıksınlar, açıklasınlar. Bizimle alakası olan bir şey değil. Seçime 3,5 ay kala, biz, birileri gibi şantaj yapmayız. Şu anda iki ay kaldı. Rakibimizle, illegal yollardan değil, siyaset yoluyla, hukuk yoluyla mücadelemizi yaparız. Bize yolsuzluk iftirası atanlar, eğer hırsız görmek, hırsız hamisi görmek istiyorlarsa, aynaya baksınlar aynaya."


Başbakan Erdoğan, yapılan yatırımların görüldüğünü belirterek, "Bakıyoruz zaman zaman bunların pravdaları, bunların yandaş medyaları, eşimi bayağı zenginleştirmişler. Ben bile eşimin bu kadar zengin olduğunu bilmiyordum. Bayağı hastane sahibi olmuş benim eşim. Hastaneler onun, marka pastaneler onun. Yani nerede bir açılışa katılmışsak orası muhakkak bizim ya da oranın ortağıyız. Elinize, dilinize dursun ya. Yani bir başbakan olarak, başbakan eşi olarak bu tür sosyal aktiviteler içerisinde yer almayı, oranın sahibi yapmak kadar komik bir şey olabilir mi? Maalesef işte bunların kurnazlığı sadece buraya yetiyor. Ya varsa elinizde bir belge, ciddi bu noktada delil, çıkın bunu açıklayın. Bu tür iftira at tutmazsa iz bırakır mantığıyla yaklaşmayın. Artık bunları kimse yutmuyor. Bu millet hele hiç yutmuyor. Çünkü yalancının mumu yatsıya kadar yanar" şeklinde konuştu. 


"İstanbullu kardeşlerimin böyle bir kişiyle yola yürümek gibi bir derdinin olmadığını biliyorum"


CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun, hakkında çok ciddi yolsuzluk iddiaları bulunan, yolsuzluk nedeniyle CHP'den atılan birini neden İstanbul'a aday yaptığını derhal açıklaması gerektiğini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:


"Açıklayamıyor. Bir kaset operasyonuyla iş başına gelen CHP Genel Başkanına, eğer bir yerlerden baskı varsa, emir, talimat varsa, şantaj varsa, bunu bilmek ve üzerine gitmek isteriz. Zira yolsuzluktan atılan birini aday yapmak, aklı selimin yapacağı iş değildir. Zaten ben İstanbullu kardeşlerimin de böyle bir kişiyle yola yürümek gibi bir derdinin olmadığını biliyorum. Ben yine biliyorum ki, inşallah bu yolculuk tüm ilçelerimizde, Kadir Topbaş kardeşimin belediye başkanlığında, 30 Mart'ta gümbür gümbür sandıklarda AK Parti'nin ampulüyle aydınlanarak, bu yollarda yürüyeceğiz. CHP gibi bir partinin, yıllarca kıyasıya eleştirdiği 'paralel ananasçı' örgütle ittifakı da tabii değildir, aklı selimin neticesi değildir. Eğer bir tehdit varsa bunu bilelim. Bir şantaj varsa bunu bilelim. Eğer tehditle, şantajla değil, kendi kendilerine bu ittifakları yapıyorlarsa, CHP seçmenine çok yazık ediyorlar."


"Bunlar hiçbir zaman Fatih'i ve ordusunu benimseyemediler"


Erdoğan, Gezi olayları sırasında, Kadıköy'de eylem yapanlar, polisle çatışanların, duvara "Zulüm, 1453'te başladı" şeklinde bir slogan yazdığını dile getirerek, şöyle devam etti:


"CHP zihniyeti budur. Konstantiniye'yi İstanbul yapan ecdadını, 'zulmeden' olarak görenlerin bu şehre verebileceği hiçbir şey yoktur. Evet, İstanbul'un, Kadıköy'ün duvarına bunu yazdılar. Çünkü bunların zihniyetine bu yakışır. Bunlar hiçbir zaman Fatih'i ve onun ordusunu benimseyemediler, hep kahrettiler, yakıştıramadılar çünkü bir karanlık çağın kapanmasını hazmedemediler. Çünkü bunlar, karanlık odakların takımıdır. Bunlar, aydınlığa yabancıdır. Aydınlatan biziz, aydınlığı egemen kılacak olan biziz. Ben bu haince sloganın üzerinde durmayacağım. Bunu, üzerinde duracak değerde bile görmüyorum. Fakat şunu bilin ki, Gezi olaylarında da 17 Aralık Operasyonunda da bir şeyin hesapları görülmek istendi. Siz, o bir şeylerin ne olduğunu çok ama çok iyi anladınız bu dönemde. Benim ülkemin masum vatandaşları, masum gençleri, hatta emniyetin, yargının içindeki benim ülkemin memurlarını kullanmak istediler ama çok kirli, çok çirkin, hem de çok kadim bir hesap için kullanıldı. 


Gezi olaylarıyla, 17 Aralık operasyonu arasında temel bir benzerlik var. Gezi olaylarında, Taksim Platformu, 3'üncü havalimanına, 3'üncü köprüye, enerji santrallerine ve Kanal İstanbul'a karşı çıkmıştı. Başbakan Yardımcıma geldikleri zaman bunları önüne koydular. Yazıklar olsun size. Çünkü bu ülkede, bunlar birinci köprüye de ikinci köprüye de karşı çıktılar ama ondan sonra da utanmadan sıkılmadan bu köprülerin üzerinden seyrüsefer ettiler. 17 Aralık'ta, işte bu büyük projelerin, bu küresel projelerin yüklenici firmaları hedef alındı. Gezi'de başaramadıklarını, 17 Aralık'ta başarmak istediler. Aktörler farklı olabilir, maşalar farklı olabilir. Bu işin bilerek ya da bilmeyerek taşeronluğunu üstlenenler farklı olabilir. Patronlar aynı, bunları yönlendiren, bunlara emir ve talimat veren, bunlara istikamet gösteren aynı. İşte kadim bir zihniyet, tarihi bir hesabı görmek için, maalesef Türkiye içindeki saf, masum insanları kullanarak ya da hainleri kullanarak, Türkiye'nin kutlu yürüyüşünü durdurmaya çalışıyor."


"Bu işin arkasında başka hesaplar, uluslararası bazı odaklar var" dediklerinde, birilerinin buna inanmak istemediğini, buna istihza ile yaklaştığını dile getiren Erdoğan, "Peki ben onlara buradan soruyorum: Gezi olaylarında, ardından 17 Aralık darbe girişiminde, neden milli çıkarlarımız hedef alındı? Neden milli kurumlarımız hedef alındı? Neden küresel projelerimiz hedef alındı? 17 Aralık darbe girişiminin hedef aldığı tüm kurumlar, kişiler, projeler, politikalar, Türkiye'nin milli kurum, kişi, proje ve politikalarıdır. Milli İstihbarat Teşkilatımız, milli bankamız Halkbank, artık kendi ayakları üzerinde durabilen, dünyada takdirle izlenen ekonomi, milli dış politikamız, enerji politikamız, hükümetimiz ve elbette milli irade. Bu kadar milli değere bir anda saldıranlar, kusura bakmayın, asla ve asla milli değildir" diye konuştu.


AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, göreve geldiklerinde, 2003'ün başında Halkbank'ın ederi 500 milyon dolar iken, Mayıs 2013'te 25 milyar lira olduğunu, aradaki farka bakıldığında neredeyse 1'e 25 artış söz konusu olduğunu kaydederek, 17 Aralık sonrası değerin bir anda düşüşle 16 milyar liraya gerilediğini belirtti.


Erdoğan şunları söyledi:


"Bunun sorumlusu kim? İşte bu kampanyayı başlatanlar. Çünkü onlar, milli bankamızın güçlenmesinden rahatsızdılar. Dünyanın her yerine bunu lanse ettiler, rahat durmadılar. Toparlayacak, Halkbank yine eski gücüne ulaşacak. Bundan hiç endişem yok. Ziraat Bankası daha önce görev zararı yazıyordu ama şimdi böyle bir şey yok. Artık kar hanesine yazıyor. Vakıfbank aynı şekilde. Bütün bunlara karşı bu adımlar manidardır."


"MİT, Başbakanlık olarak biz bu genel müdürle ilgili tüm yasal yolları harekete geçireceğiz"


Bir ülkenin en önemli kuruluşunun istihbarat örgütü olduğunu belirten Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:


"İstihbarat örgütü olmayan bir devlet düşünülemez. O devlet, devlet olmaktan çıkar adeta bir muhtarlık olur. Bizim Milli İstihbarat Teşkilatımızı tehdit eden zihniyet hangi zihniyet? Anamuhalefet partisi CHP. Bakıyorsunuz, paralel devlet, yargısıyla, bir kısım yargı ve bunun yanında güvenlik gücünün bir kısmıyla bağlantı kurmaya çalışıyor. Bu bağlantı neticesinde Milli İstihbarat Teşkilatı'nın araçlarına el koymak istediler. Reyhanlı'daki operasyonda güvenlik güçlerimiz bu tavra karşı tavır koydu. Çünkü bir savcının benim iznim olmadan bu tür bir müdahale yetkisi yoktur. Milli İstihbarat Teşkilatı Yasası'nın 26. maddesi çok açık, net ortadadır. Benden izin alması lazım. Bunu almadan böyle bir operasyona girince, güvenlik güçlerimiz 'Hayır. Biz size bunu baktırmayız' dediler. Baktırmadılar ve geçtiler görevlerini ifa ettiler, yerine getirdiler.


İkincide baktı ki polisle bunu yapamıyor, hemen jandarmadaki ayaklarıyla bu işi yürütmeye kalktılar. Bununla böyle bir adım attılar. Çok enteresandır Milli İstihbarat Teşkilatı'nın bu araçlarına yaklaşık 200-250 kişiyle gittiler. Tabii orada Milli İstihbarat Teşkilatı'nın 10 kadar elemanı var; bunları yere yatırdılar, ellerini kelepçelediler. Bunların içinde asker de var, üsteğmen var, yanılmıyorsam yüzbaşı da var. Dediler ki 'Biz MİT elemanıyız aynı zamanda da askeriz'. Buna rağmen direnmeye kalktılar. Bütün hazırlıklarıyla geldiler, ellerinde kompresörleriyle, her şeyiyle geldiler. Çünkü o sandıklarda ne var ne yok bunu göreceklerdi. Ne oldu? CHP'nin genel müdürü çıktı 'Milli İstihbarat Teşkilatı silah kaçakçılığı yapıyor' dedi. Şu anda Milli İstihbarat Teşkilatımız, Başbakanlık olarak biz bu genel müdürle ilgili olarak tüm yasal yolları harekete geçireceğiz. O ayrı mesele. Gereği neyse bunu yapacağız. Bu millete ve bu vatana asla ihanetten başka şekilde izah edilemez. Çünkü bu ülkenin Milli İstihbarat Teşkilatını böyle bir durumda takdim etmek, silah kaçakçısı olarak takdim etmek senin haddine mi ya? Sen önce siyaseti öğren. Sen hala SGK'daki yaptığın yolsuzluklarla yola devam ediyorsun. 'Rahşan affı'yla kurtuldun, kasetle geldin genel başkan oldun. Seni bu millet çok iyi tanıyor."


"Bu oyunu 30 Mart'ta ben inanıyorum ki o samimi kardeşlerim bozacaklar"


Milletin bu oyunu, bu tuzağı, bu saldırının asıl niyetini gördüğünü söyleyen Erdoğan, salondakilere şöyle seslendi:


"Millet, bu saldırının rüşvet ve yolsuzluk operasyonu değil, Türkiye'ye yönelik bir saldırı olduğunu hissetmiş, hükümetine sahip çıkmıştır. 17 Aralık'tan bugüne kadar, malum örgüt ve onunla ittifak yapanlar, sürekli yolsuzluk iftiralarını dile getiriyor, sürekli bizim yargı ve emniyetteki operasyonlarımızı eleştiriyorlar. Medya kuruluşları bunu yapıyor. Başta TÜSİAD olmak üzere bazı iş çevreleri bunu yapıyor. Uluslararası bazı medya kuruluşları, bazı odaklar bunu yapıyor. Bazı siyasi partiler de bunu yapıyor. Fakat dikkat edin, bütün bu çevrelerin, yargı içinde, emniyet içinde, diğer devlet kurumları içinde, artık tehlike arz eden paralel yapıdan bahsettiklerini, onu eleştirdiklerini göremezsiniz. Yolsuzluk diyerek, paralel yapının üzerini örtmeye çalışıyorlar. Bu arada ananası da görmüyorlar. Gazetelerinde benim eşime ananas ikram ettiğimi görüntülüyorlar. Ben, öyle bir görüntü eğer vermişsem, benim verdiğim görüntü, doğal ananastır. Fakat sizin ananasınız, ihaledir, ihale. Aradaki fark bu. Rafineri paslaşmasıdır bunlar. Devletin kurumları içinde yapılmış usulsüzlüklerdir bunlar. Sabah akşam yolsuzluk ve rüşvet diyerek, Türkiye'ye, milli iradeye, milli kurum ve değerlere yapılan saldırıyı örtmeye çalıştınız. Tüm milleti dinlediniz, görüntülediniz, ondan sonra utanmadan sıkılmadan şantajlarla tehdit ettiniz. Hala şantajlarla tehdit ediyorsunuz. Elinizde ne varsa açıklayın. Açıklamıyorsanız namertsiniz. Eğer Tayyip Erdoğan'la ilgili bir şey varsa onu da açıklayın. Abdestimden şüphem yok, namazımdan da şüphem yok. Açıklayın.


Bu örgüte gönül vermiş kardeşlerime sesleniyorum, tabanda tertemiz, pırıl pırıl olan kardeşlerime sesleniyorum: Artık bu oyunu görmeniz lazım. Devlet dairelerinde olanların kaynağında himmet adı altında paralarını almak suretiyle onları yanlış yere saptıranlara karşı artık tavır zamanı gelmiştir. Tüm kardeşlerime sesleniyorum. Diyorum ki, kula kulluk yok, sadece Allah'a kulluk var. Böyle uydurma, safsata, ne yanılgılar... Biz de yanılmışız. Sevgililer sevgilisi peygamberimizi olimpiyatlarda, Halkalı'daki Atatürk Stadyumu'nda gösterecek kadar anlatımda bulunanları izledik, dinledik, bunları yaşadık. Sürekli orayla irtibat halinde olanları görüyoruz. Bu oyunu 30 Mart'ta ben inanıyorum ki o samimi kardeşlerim bozacaklar. İnanıyorum ben buna. Bu oyunu, bu samimi kardeşlerim bozacaklar. Fakat anlatın, siz de anlatın. Çünkü biz ubudiyet anlayışımızda kula kul olmayız, sadece Allah'a kul oluruz. Biz, asla bugüne kadar bu yolda kula kul olmadık, bundan sonra olmayacağız. Bir genel başkan olarak arkadaşlarımla hep bunu istişare ederek, müzakere ederek, hep bunun adımlarını attık. Biz de kendimize asla böyle bir beklenti içerisine girmedik varsa bunların hepsi iftiradır. Hepsi karşı olduğumuz anlayışlardır."


"En büyük hırsızlık, en büyük yolsuzluk, milli irade hırsızlığı, milli irade yolsuzluğudur"


Recep Tayyip Erdoğan meydanlarda her zaman, "Yarın öleceğiz; 2,5 metreküplük bir çukura bizi koyacaklar" dediğini aktararak, "Cumhurbaşkanı olsan ne yazar, seni de oraya koyacaklar. Başbakan olsan ne yazar, seni de oraya koyacaklar. Milletvekili, belediye başkanı olsan ne yazar, seni de oraya koyacaklar. Trilyarder olsan ne yazar, seni de oraya koyacaklar. Hoca efendi oraya geldiği zaman 'cumhurbaşkanı niyetine' demiyor, 'başbakan niyetine' demiyor, 'filanca zengin niyetine' demiyor, 'er kişi niyetine', 'hatun kişi niyetine' diyor. Gömüyorlar ve gidiyorlar. Sizinle gelen bir şey var mı? Var var. Eğer bu dünyada yaptığınız hayırlar varsa, işte onlar sizinle gelecek. Onun için Baki'nin ifade ettiği gibi 'Baki kalan bu kubbede hoş bir seda imiş meğer' diyeceğiz ve yola devam edeceğiz" diye konuştu.


Yola çıkarken, "yolsuzlukla, yasaklarla, yoksullukla mücadele" dediklerini hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:


"En büyük hırsızlık, en büyük yolsuzluk, milli irade hırsızlığı, milli irade yolsuzluğudur. Milli iradeyi çalan, milli iradeyi çalmaya kasteden, asıl hırsızdır, asıl yolsuzdur. Gidin darbe dönemlerine bakın. 27 Mayıs'a, 12 Mart'a, 12 Eylül'e, 28 Şubat'a bakın. Türkiye tarihinin en büyük yolsuzlukları bu dönemlerde yapılmış, demokrasi  ve hukuk rafa kaldırıldığı için de bunların hesabı sorulmamıştır. Başta CHP olmak üzere, darbe destekçisi parti ve kadrolar, hem darbe dönemlerinde, hem sonrasında çalmayı adeta alışkanlık, adeta politika haline getirmiştir. Şunu da herkes bilsin, biz, 11 yıl boyunca milli iradenin çalınmasına izin vermedik, bundan sonra da milli iradeye uzanan karşısında bizi bulacaktır. Bunu böyle biliniz. Çünkü milli iradeyi çalan, her şeyi çalar, milli iradeyi gasp eden, her şeyi gasp eder. Milli iradeyi de çalamayacaklar, milletin hazinesine de el uzatamayacaklar. AK Parti, milli iradeye sahip çıktığı için hırsızlıkların, yolsuzlukların önüne geçmiştir. AK Parti, milli iradeyi cesaretle koruduğu için  ülkenin soyulmasını engellemiştir. Söylüyorum ama bundan da bazı medya grupları rahatsız oluyor. Diyorum ki eğer yolsuzlukların iktidarı olsaydı, bu iktidar 230 milyar dolardan milli gelir olarak devraldığımız Türkiye, 800 milyar doların üzerine çıktı milli gelirde."


Başbakan Erdoğan, hükümetleri dönemde ekonomideki gelişmeye ilişkin bilgi verirken, "Geçenlerde bir ihale yapıldı. Ekonmik kriz var ama buna rağmen Zeytinburnu'nda yapılan ihalede Emlak GYO şirketimiz, herkesin 'Kimse buna gelmez' dediği bir dönemde 5 kadar konsorsiyum katıldı ve 1,5 katrilyona orası alım buldu ve satıldı. Herkes, piyasalar şaşırdı. Türkiye'de şu anda hamdolsun gayet iyi bir noktadayız çünkü bu iktidara güven var" dedi.


"Oğlum Bilal'e, damadıma yakıştırılmak istenen yafta, iftiradır"


Erdoğan, partisinin Sinan Erdem Spor Salonu'nda düzenlenen İstanbul belediye başkan adayları tanıtım töreninde yaptığı konuşmada, "Oğlum Bilal'e, damadıma yakıştırılmak istenen yafta, bunların hepsi birer iftiradır. Ne damadım, ne evladım, asla ne rüşvete ne de yolsuzluğa bugüne kadar bulaşmamışlar ve asla da haramda elleri, gözleri yoktur. Benim evladım ve evlatlarım hepsi, vakıf noktasında hizmetleri vardır ve bu noktada verdikleri hizmetlerle de kendileri, gençliğin hizmetindedirler, gençliğin hizmetkarıdırlar. Yaptıkları iş budur. Eğer bundan rahatsız olan varsa, kendilerine o zaman çok farklı bir şekilde yasaları önlerine koyarız" ifadelerini kullandı. 


Bugüne kadar ülkede bu noktada faaliyet gösteren birçok vakfa verilmiş olan yardımların nereye konulacağını soran Başbakan Erdoğan, "O vakıfların yönetimlerini nereye koyacaksınız? Türk Eğitim Vakfını, İstek Vakfını, Çağdaş Yaşamı, Başkent Üniversitesini nereye koyacaksınız? Bütün bunların aldığı arazilerin, devletin tahsisi değil mi? Bunları nereye koyacaksınız? Bunlar meşru oluyor da bu noktada milli, muhafazakar değerlere sahip olanların attığı adımlar, onların tesis ettiği vakıflar gayrimeşru mu oluyor?" diye konuştu. 


Erdoğan, herşeyin yasalar ve kurallar içerisinde ve hayırseverlerin sahip çıkmasıyla yürüyen bir yolculuk olduğunu anlatarak, şunları kaydetti: 


"CHP seçmeni, inanıyorum ki bu genel müdürü hak etmiyor. Bu tür isimleri de hak etmiyor. Günlerdir siyasetin yargıya müdahale ettiğini iddia ediyorlar. Ya Allah aşkına soruyorum; böyle bir yargı tarafsız olabilir mi? Bağımsız, bağımsız, bağımsız diyorlar. Bağımsız yargı diyorsunuz da tarafsız yargı neden demiyorsunuz? Ama ben diyorum ki; hem bağımsız olacak, hem tarafsız olacak. Yargının içinde bir örgüt kuruluyor, bu örgütün mensupları, millet adına değil, örgüt adına, örgütün çıkarları adına kararlar veriyor, hükümler veriyor. Başsavcı 'Sen burada yanlış yapıyorsun' diyor, elinden dosyaları alıyor bir başkasına verecek, çıkıyor beyefendi dışarıda, bakıyorsunuz bizim o üniversite yıllarımızdaki gibi, o gençler bildiri dağıtırlardı ya okulun önünde, bu da çıkıyor adalet sarayının önünde basın mensuplarına bildiri dağıtıyor. Ya dünyanın neresinde böyle bir yargı mensubu var? Böyle bir şey olabilir mi? Ondan sonra kendileri Avrupa'dan, şuradan, buradan kendilerine destek arıyorlar. Kim ne derse desin, biz bir yerden emir alarak değil, biz halkımızdan aldığımız emirle hareket ederiz. Bize lobiler emir veremez, bize emri sadece halkımız verir ve biz halkımızın karşısına yerel yönetimlerde 5 yılda bir, genel seçimlerde de 4 yılda bir çıkarız, verilen karara da 'baş göz üzerine' der, boyun eğeriz. Biz bunları dile getirince, bunlarla mücadeleye başlayınca, 'hükümet yargıya müdahale ediyor'... Ve bunu da bakıyorsunuz dillerine pelesenk ediyorlar."


"Bu yürüyüş, bir milletin uzun ve kararlı yürüyüşüdür"


Başbakan Erdoğan, iş adamlarına, medyaya, siyasi partilere seslendiğini, bugün kendilerine yapılanların yarın onlara yapılacağını ve bunun unutulmaması gerektiğini belirterek, nitekim yapıldığını da kasetlerle partilerin dizayn edildiğini, gazeteciler hakkında keyfi hükümler verildiğini söyledi. 


"Eğer gazetelerdeki haberlerle hareket edecek olursanız, tabii ki biz de gazetelerdeki haberlerle hareket ederiz" diyen Erdoğan, iş dünyasının tehdit ve şantajla baskı altına alındığını, bu tehditlerin, şantajların, baskıların da ayrıntılarının, devlet içine sızmaya çalışan örgütün Türkiye'de nasıl tehlikeli işlere giriştiğinin ortaya çıkacağını bildirdi.


Kendilerinin bu örgütle mücadele edeceklerini ve kimsenin endişesinin olmaması gerektiğini kaydeden Erdoğan, sadece bu örgütle değil, bu örgütü maşa gibi kullananlarla da mücadele edeceklerini dile getirdi. 


Erdoğan, tüm hak sahibi olanlara seslendiğini ifade ederek, şöyle devam etti:


"Durmayın siz de dava açın. Siz de bu mahfillere dava açın. Onlar da ne olduklarını anlasınlar. Bütün bunların foyaları ortaya çıksın. Çünkü bunlar Türkiye'nin büyümesini, gelişmesini, 2023 hedeflerine ulaşmasını istemiyorlar. Ama bunu kimse engelleyemeyecek. Bizim büyük projelerimizi, kimse hiç kimse yavaşlatamayacak. Bu yürüyüş, büyük Türkiye'nin yürüyüşüdür. Bu yürüyüş, bir milletin uzun ve kararlı yürüyüşüdür. Bu yürüyüş, kutlu bir yürüyüştür. Hiç kimse bu milletin, bu ülkenin kutlu yürüyüşünü durduramayacak. İstanbul, bu yürüyüşte kutup yıldızı olmaya devam edecek. İstanbul, hem Türkiye'nin hem de dost, kardeş şehirlerin rehberi olmaya devam edecek." 


Haliç Metro Geçiş Köprüsü


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, konuşması sırasında, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'a, Haliç Metro Geçiş Köprüsü'nün ne zaman hizmete açılacağını sordu.


Topbaş'ın verdiği cevap üzerine konuşmasını sürdüren Erdoğan, "Kardeşlerim; inşallah, Taksim-Yenikapı, hatta 4. Levent-Ayazağa, Haliç Geçişi inşallah 15 Şubat'ta açılışını gerçekleştireceğiz, hayırlısıyla. Hey gidi CHP... Sizin hayalinizde var mı bunlar? Bunlar hep bize nasip oldu, Allah'a hamdolsun. İnşallah 30 Mart seçimlerine giderken, İstanbullu bunları da görecek. İnşallah Eskişehir-İstanbul arasındaki hızlı treni de seçime kadar yetiştirme gayretindeyiz. İstanbul'un 30 Mart'ta vereceği karar, inanın sadece diğer 80 vilayette değil, tüm dünyada yankılanacak. Büyük İstanbul'un bir kez daha büyük karar vereceğine inanıyorum" diye konuştu.


"Belirlenmiş adaylar üzerinde ittifak edeceğiz"


Erdoğan, il teşkilatları ve genel merkezin 30 Mart yerel seçimleri öncesinde adayları belirlemek için, gece, gündüz demeden çalışmalar yaptığını, temayül yoklamaları gerçekleştirdiklerini, kanaat önderleriyle görüştüklerini ve tüm bunların sonucunda adayları tespit ettiklerini ifade etti.


Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: 


"Bu adaylarımız içinde bazı arkadaşlarımızın gönlüne, kafasına uygun olmayan adaylar olabilir. Çünkü herkesin, bu isimleri paylaşıyor olması mümkün değil ama takdir edersiniz ki sonunda bütün aday adaylarının içinden bir tane seçilecek. İşte Türkiye genelinde 6 bin 145 aday adayından, bin 300 küsur aday seçtik. Şimdi burada da İstanbulumuzda 39 ilçe adayını, yüzlerce adayın içinden seçtik. Burada artık bütün takdirler, bütün beklentiler hepsi bir kenara. Şimdi belirlenmiş adaylar üzerinde hep birlikte ittifak edeceğiz. Bir olacağız, beraber olacağız, iri olacağız, diri olacağız ve 30 Mart'ta hep birlikte İstanbul olacağız." 


Erdoğan, konuşmasının sonunda, salonda bulunanların ayağa kalkmalarını istedi. 


"Rahmetiyle de tecelli etsin. Gümbür gümbür yağmurları da bekliyoruz artık. İnşallah bunları da görelim" diye dua da eden Erdoğan, diğer mitinglerinde de olduğu gibi katılımcılarla "Beraber yürüdük biz bu yollarda" isimli şarkının sözlerini okuyarak, konuşmasını tamamladı.  


"Halkın başlattığı yürüyüşe onlardan başka kimse engel olamaz"


Başbakan Erdoğan'ın ardından kürsüye çıkan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş da millete odaklı siyaseti benimsediklerini, İstanbul'u dünya şehirleri arasında yıldız yaptıklarını, dünyanın yeni odak şehri olarak konumlandırdıklarını belirterek, İstanbul'un dünyanın kalbinin attığı şehirlerin arasında olma yarışından kopmayacağını söyledi. 


İstanbul'un kendileri için sade bir şehir olmadığını, "sevda, inanç, müjde ve emanet" olduğunu dile getiren Topbaş, İstanbul'un maceralara sürüklenemeyeceğini, burası için "ne olursa olsun" denilemeyeceğini, şehrin tesadüflere bırakılamayacağını vurguladı. 


Topbaş, kendilerinin İstanbul'u, İstanbul'un da onları bildiğini kaydederek, şehre yapılan Marmaray, raylı sistemler, 3. köprü gibi yatırımları anlattı. 


Başkan Topbaş, "Bu yürüyüşü halk başlattı, onlar 'dur' demedikçe bu yürüyüşe engel olmaya kimsenin gücü yetmeyecek. Bu topraklarda tarih milletle birlikte yazılır, sorunlar milletle çözülür. Hizmet, bizim en büyük gururumuzdur" şeklinde konuştu. 


Toplantıdan notlar


Sinan Erdem Spor Salonu'na, vatandaşlar arama noktalarından teker teker alınırken, salon tamamen doldu. 


Salonda, "Ömrümüzün yarısı senin olsun Başbakanım", "İradem Başbakan, Başbakan Erdoğan", "Evlad-ı Fatihan, Recep Tayyip Erdoğan", "Sen bu milletin dualarının kabulüsün", "Sevgimizin kaynağı tabii ki Recep Tayyip Erdoğan", "Eğilme Sultanbeyli seninle", "Erdoğan'ı yedirmeyiz", "Fatih'in İstanbul'u fethettiği aşktayız", "Hepimiz birer Bilal'iz" yazılı pankartlar açıldı. 


Spor salonunun dışına ve içine belediye başkan adaylarının fotoğraflarının bulunduğu afişler asıldı. Başbakan Erdoğan, salona alkışlar eşliğinde saat 15.00'te girdi. Erdoğan, eşi Emine Erdoğan ile katılımcıları selamladı ve onlara karanfil attı. 


Konuşmalardan önce, İstanbul'un tarihi, turistik ve önemli yerleri ile şehre yapılan hizmetlerin video gösterimi yapıldı.


"Yeni Türkiye'nin istiklal mücadelesinin lideri geliyor. İşte İstanbul, işte milletin adamı Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan" sözleriyle kürsüye gelen Erdoğan'ın konuşması yaklaşık 1,5 saat sürdü. Başbakan Erdoğan'ın, konuşması sık sık alkışlarla ve tezahüratlarla kesildi. 


Erdoğan, salona gelmeden önce ve program sırasında, katılımcılar, "Türkiye seninle gurur duyuyor", "Mücahit Erdoğan", "Dik dur eğilme, İstanbul seninle" tezahüratları yaptı. 


Toplantıya, Başbakan Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, AK Parti Genel Başkan Yardımcıları Ekrem Erdem ve Mustafa Şentop, AK Parti İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşcu, partinin İstanbul milletvekilleri ve ilçe belediye başkan adayları da katıldı. 


AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan'ın konuşmasının ardından adaylar, ilçelerin isimlerinin alfabetik sırasına göre tanıtıldı. İsmi açıklanan adaylar ve değişimin yaşandığı ilçelerin belediye başkanları da kürsüye davet edildi. 


Tanıtımdan sonra, Başbakan Erdoğan, Babuşcu, Topbaş ve ilçe belediye başkan adayları toplu fotoğraf çektirdi. 


AA