Beyazıt Yangın Kulesi 2013 yılında turizme açılacak!
İstanbul ve İstanbul Üniversitesi’nin en önemli simgelerinden Beyazıt Yangın Kulesi’nin 2013 yılında turizme açılması planlanıyor
Geçmişte yangın ve hava durumu gözlemleri yapmak için kullanılan kuleden, İstanbul’un tarihi semtleri, 360 derecelik manzarayla görülüyor
Beyazıt Yangın Kulesi, İstanbul’daki yangınların nerede olduğunu tespit etmek ve müdahalede bulunmak için Sultan II. Mahmut’un emriyle, Serasker Birinci Hüseyin Paşa tarafından, Mimar Senekerim Balyan’a yaptırılmış. 1828’de ilk açıldığında yüksekliği 85 metre olan kule, kârgir ve geniş saçaklı ahşap bir külahla örtülüymüş. 1849 yılında kule bugünkü biçimine kavuşmuş.
Eklemeler yapıldı
Kuleye, sekizgen planlı yuvarlak pencereli üç kat daha eklenmiştir. Böylece kule yukarıdan aşağıya doğru sancak katı, sepet katı, işaret katı ve nöbet katı olmak üzere toplam dört kata ulaşmıştır.
Ahşap merpenlerle çıkılıyor
Sonradan yapılan ilavelerle kulenin yüksekliği 118 metreye ulaşmış. 1889’da kulenin üzerine demirden gönder çekilmiş. Girişten nöbet katına giden, toplam 180 basamaktan oluşan ahşap merpen bulunur. Diğer üç kata da, toplam 69 basamaktan oluşan ahşap merpenle çıkılır.
İlk iki kule yanmıştı
1828 yılında yapılan şu anki yangın kulesinin yerinde, 1749 yılında ahşaptan ilk kule yapılmış. 1774 yılındaki Cibali Yangını’nda kule ortadan kalkmış. 1826 yılında Sultan II. Mahmut tarafından yeniden ahşap olarak yaptırılan kule, Yeniçeri Ocağı’nın buna bağlı olarak Tulumbacı Ocağı’nın dağıtılmasıyla ihtiyaç kalmadığı gerekçesiyle yıktırılmış.
Manzarası nefes kesici
Kule turizme açıldığında, ziyaretçiler nöbet katına kadar çıkabilecek. İçeriye, kulenin küçük pencerelerinden ışık giriyor, nöbet katı 12 pencereyle dışa açılıyor. İstanbul’un manzarası, bu pencerelerden 360 derecelik bakış açısıyla görülebilir.
Süslemeleriyle de dikkat çekici
Kulenin içi ahşap merpenlerden oluşuyor, nöbet katı ya da bu dönemde seyir katı denilen bölümün üzeri tonozlarla örtülü. Bu tonozlarda manzara resimleri yer alıyor. Pencere üstleri ve pencere aralarına yapılan bitki süslemeleriyle bu katta görsel bir kompozisyon hâkim.
Hayali tablolar
Tabloların ilk bakışta İstanbul’un semtlerini gösterdiği düşünülse de, bu süslemelerin, İstanbul manzarası değil, hayali peyzajlar olduğu anlaşılıyor. Süsleme renkleri gri, çok az pembe ve maviden oluşuyor. Renklerin az ve sade biçimde olması ve yangın için düşünülen bir kulede böylesine süsleme yapılması ilgi çekici. Süslemelerdeki resim biçimi ve bitkisel kompozisyonlar, kuleyi döneminin dikkat çekici örneklerinden biri haline getirmiş.
Gelecek yıl açılıyor
İstanbul silüetinin en önemli öğelerinden Beyazıt Yangın Kulesi, şehrin birçok yerinden görülebiliyor. Kule, İstanbul Üniversitesi’nin en önemli simgelerinden biri. ‘Üniversiteyi Halka Açma’ projesi kapsamında kuleyi bu yıl İstanbullularla buluşturmayı planlayan İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet, İl Özel İdaresi ve Anıtlar Kururu kararları ve ödenek beklendiği için 2013 yılında kapıları açmayı hedefliyor.
Hava durumu habercisi
Yangın Kulesi, aynı zamanda hava durumunun da habercisiydi. Uzun süre geceleri farklı renklerde aydınlatılarak İstanbullulara ertesi günün hava tahminin duyurulması için kullanıldı. Kulenin mavi renkte aydınlatılması, ertesi gün havanın açık olacağını, yeşil, yağmuru, sarı, sisi ve kırmızı, karı haber verirdi. Bu uygulamaya 1995’de son verildi. Kullanılamayacak durumda olan kulenin 1997 yılında başlanan restorasyon çalışmalarının ardından uygulama, 2010’da tekrar başladı. Artık eskiden olduğu gibi yangın gözetleme, meteoroloji ve yol durumunu bildirmek amacıyla kullanılıyor.
Ne anlatıyor?
Sarı ışık: Sis
Kırmızı ışık: Kar
Yeşil ışık: Yağmur
Mavi ışık: Açık hava
Yangın var!
‘Köşklü’ adı verilen itfaiye erleri iriyarı, güçlü kuvvetli ve çok koşabilen kişilerden seçilirdi. Yangın Kulesi’nde 20 köşkçü ve bir ağa bulunurdu. Yangın çıktığında köşklüler “Yangın vaaar!” diye seslenerek koşar ve halkı haberdar ederdi. Köşklüler, İstanbul’un semtlerini kız ve oğlan olarak sembolleştirdikleri için yangının nerede olduğunu öğrenmek isteyen halk onlara “Kız mı, oğlan mı?” diye sorardı.
Suriçi erkek
Köşklülerin, başlarındaki ‘ağa’ya yani itfaiye şefine “Bir çocuğun oldu” demesi, o dönemde, İstanbul’da bir yangın çıktığı anlamına geliyor. Ağanın “Kız mı, oğlan mı?” sorusuna verilen cevapsa, yangının İstanbul’un neresinde çıktığını bildiriyor. ‘Kız çocuğu’ İstanbul’un Anadolu Yakası, Beyoğlu ve Boğaz’ın Rumeli Yakası’nda, ‘oğlan çocuğu’ysa İstanbul Suriçi’nde yangın çıktığı anlamına geliyor.
Milliyet