Beykoz Kundura Fabrikası dizilere ev sahipliği yapıyor!
Beykoz Kundura Fabrikası bu sezon birçok diziye ev sahipliği yapıyor...
Kötü Yol’ solunuzda kalacak şekilde ‘Karadayı’yı geçince ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’ye varmadan sağa dönün. ‘Suskunlar’a giden yolda, ‘Şubat’ın biraz aşağısında kalıyor.” Alt tarafı bir yol tarifi soruyorum, karşımdaki kişi neredeyse bu sezon yayımlanmakta olan bütün dizileri sayarak cevaplıyor. O an kendimi kocaman bir televizyonun içindeymişim gibi hissetsem de aslında bulunduğum yer Beykoz Kundura Fabrikası. Burada her taşın altından bir film ya da dizi seti çıkıyor, elinizi sallasanız bir oyuncuya ya da set görevlisine çarpıyor.
Beykoz’da, Boğaz’ın kıyısında bulunan ve yaklaşık 180 dönümü kapsayan alanda 1800’lü yılların başında “Beykoz Debağat ve Kundura Fabrikaları” kuruluyor. Uzun süre ordunun ayakkabı ve deri ihtiyacını İstanbul’un en eski fabrikalarından biri olan bu tabakhane karşılıyor. Fabrika 1933’te Sümerbak’a devrediliyor, 1999’da da üretimi tamamen durduruluyor. 2004’ten bu yana Yıldırım Holding’e ait. Şirket yetkilileri bütün çabalarıma rağmen görüş bildirmek istemedikleri için burayı ne amaçla satın aldıklarını tam olarak bilemiyoruz. Semt sakinleri büyük bir otel projesinin hayata geçirilmek istendiğini söylüyorlar. Bir diğer yaygın yorum da projenin birtakım “kağıt meseleleri” yüzünden geciktiği... Şirket bu süreyi mekanı film şirketlerine kiralayarak değerlendiriyor.
“Kayda alınmamış tek metrekaresi bile yok”
İçinde atıl durumda birçok bina bulunan mekan şimdiye dek pek çok çekime ev sahipliği yapmış. Öyle ki “Fotoğrafı çekilmemiş ve kayda alınmamış bir metrekare alanı bile kalmadı” deniliyor Ekşisözlük’te burası için. Yıldırım Holding’in fabrika içinde bulunan ofislerinden birinin duvarında burada yapılan çekimlerin birer görseli bulunuyor. Buna göre Kenan Doğulu kliplerinden tutun da, “Hatırla Sevgili”ye, “Beyza’nın Kadınları”ndan tutun da “Av Mevsimi”ne, “Adanalı”dan tutun da “Ciran Ciran”a, “Keşanlı Ali Destanı”ndan tutun da “Ezel”e kadar buradan geçmemiş yapım yok. Özellikle de bu sezon, her kanaldan, her dönemden bir dizi bulmak mümkün. Bir tarafta “Kötü Yol”la 1960’ların Yeşilçam sokakları, bir tarafta Kenan İmirzalıoğlu’nun adımlayacağı 1970’lerin sokakları... Günümüzde geçen “Aşkın Halleri” de var, 1980’lerde geçen “Öyle Bir Geçer Zaman Ki” de... Bir yeraltı hikeyesinin anlatıldığı “Şubat”ın tünelleri de burada, “Suskunlar”ın hapishanesi de, “Umutsuz Ev Kadınları”nın evleri de...
Fabrikanın dört bir köşesinde bir yandan çekimler sürüyor, bir yandan inşaat... Kimi içinde hiçkimsenin yaşamayacağı bir evin duvarını boyuyor, kimi sadece yarısı olan bir dükkanın camını takıyor. Yanlarından akşam yorgun argın gittikleri evlerinde izleyecekleri dizinin başrol oyuncuları geçiyor.
Buraya gelen her yapım şirketi aslında iki hayat kuruyor. Biri ekranda izlediğimiz, senaristlerin yazdığı, yönetmenlerin çektiği, diğeri de set ekibinin yaşadığı... Prefabrik binalarda tuvaletler, kostüm ve makyaj odaları, yemekhaneler kuruluyor.
Bir takım altyapı sorunlarına rağmen burası İstanbul’da çekim yapmak için en çok tercih edilen mekan. Yapım şirketleri gerçek mekanlarda çekim yapmanın zorluklarından usanıp buraya geliyorlar artık. Fabrikayı ziyaretim sırasında görüştüğüm kişilerden edindiğim izlenime göre dizi sektörü bu hızla büyümeye devam ederse Beykoz Kundura Fabrikası gibi yerlere olan ihtiyaç da artacak. Akıllı yatırımcılar mesajı almıştır sanıyorum...
“KARADAYI”
Manolya Şen (İdari yapımcı): “Bu fabrikanın eşi yok”
* “Karadayı” 1970’li yılları anlatan bir proje olduğu için burada dönemin İstanbul’unu yaratmaya çalıştık çünkü bugün özgün dokusunu koruyamamış bir İstanbul ile karşı karşıyayız.
* Burası lojistik olarak çok doğru bir mekan. Şehrin içinde değilmişiz duygusuyla rahatlıkla çalışabiliyoruz. Bir tarafınız deniz, bir tarafınız orman. Ve bunların ortasında muadili olmayan, birbirinden bağımsız, taş yapılar var. Beykoz Kundura Fabrikası’nın bu anlamda bir eşi yok.
“KÖTÜ YOL”
Volkan Tektaş (Yapım sorumlusu): “Burayı çekim yapmak için kimin keşfettiği tam olarak bilinmiyor”
* Artık İstanbulluların bize tahammülleri yok. Bu sektörde olmama rağmen, beni bile bir yerden geçerken durdurduklarında sabırsızlanıyorum. Bir de burada Kundura’ya ödediğimizin dışında bir masrafımız olmuyor. Ama sokakta birine arabasını çektirmek
bile masraf...
* İnandırıcılık sanat ekibinin kalitesiyle ilgili. Reel bir mekanda da kötü bir çekim yapılırsa orayı iyi yansıtamayabilirsiniz ama reel olmayan bir mekanda iyi bir teknik ekibiniz varsa güzel
resim çıkar.
* Burası biraz daha düzenli olursa Hollywood stüdyoları gibi olacak. Tem stüdyolarında her şeyin yeri bellidir, saç, makyaj, kostüm, yemekhane... Ama orası o amaçla yapılmış bir yer.
* Herkes bir “Burayı ben keşfettim” der. Bu konuda çeşitli rivayetler var. Önceden daha sakindi. “Kurtlar Vadisi” at koşturuyordu. Hareketlenmesi “Öyle Bir Geçer Zaman Ki”nin gelişiyle oldu. Sokak dekoru kurmak fikir olarak hep düşünülürdü, ilk onlar uyguladılar, çok da güzel oldu.
“AŞKIN HALLERİ”
Şebnem Ören (Yapımcı): “Oyuncular sıkılınca çıkıp bir nefes alıyorlar”
* İkitelli’de, Küçükçekmece ve Kağıthane taraflarında da stüdyolar var ama onlar uzak. Burası trafiğin ters aktığı noktada. Özellikle oyuncular çok seviyorlar burayı. Yeşillik olması en büyük avantaj. Sıkıldıklarında dışarı çıkıp bir nefes alabiliyorlar.
“Kötü Yol”
Ali Erkazan (Oyuncu): “Güzel ama çok eksiği var”
* Burası düşünce olarak güzel ama birçok eksiği var. Doğru dürüst bir dinlenme yeri, yemekhanesi, tuvaleti yok. Her şey eski ve bakımsız. Gidilmek istenen nokta Hollywood ama daha çok yol var. Post-production merkezi gibi bir yer de olması lazım burada. Oraya montajını, dublajını da kuracaksın. Misafirhanesi, duşları, yemekhanesi olacak. O zaman sabah 5’te “Paydos” desen bile “Yarın 10’da set var” diyebilirsin. Öbür türlü hepimizin gözaltları şiş çıkıyor.
Makyajlarla onu kapatıyorsun ama enerjin ne olacak?
“FATİH”
Arzu Eğmir (Uygulayıcı yapımcı): “12 bin metrekarelik set kuruyoruz”
* Ekim sonu gibi çekimlerine başlamayı düşündüğümüz bu proje için çok büyük bir metrekareye ihtiyacım vardı. Burası İstanbul’da bulabileceğim en büyük plato. İşin yüzde 80’ini burada, 12 bin metrekare içinde bitireceğim. Bir sarayımız var, Edirne Sarayı. Bir bahçe yaptırıyoruz. Ağaçlandırılmasıyla, sulama sistemiyle gerçek bir saray bahçesi olacak. 28 metrelik bir gemimiz var. Altına bir otomatik bir hidrolik sistem kuruldu. Bizans meydanı var, İstanbul sokakları var, meyhanemiz var, limanımız var. Bütün bunlar için 70 kişilik bir ekip çalışıyor.
* Her şirket kendi yaşam alanını yaratıyor burada. Çamur olan yerlere beton döktürdük, çim ektik, ağaçlandırdık. Tuvaletler, dinlenme odaları ve yemekhane yaptırdık. Medyapım zaten kamera arkasına her zaman çok fazla özen gösterir. Şimdi de burada bulunan en konforlu yaşam alanlarını yarattığımızı düşünüyorum.
“Öyle Bir Geçer Zaman Ki”
Nevin Saydam (Uygulayıcı yapımcı): “Ali Kaptan’ın evi ve Cemile’nin atölyesi de bu eski fabrikada”
* İstanbul’da 60’ları yansıtabileceğimiz, bahçeli, ahşap, müstakil bir eve ihtiyacımız vardı. Bir ara Unkapanı’nda bir mahallede, cadde üzerine yerleştik. Ama yaşayan alanlarda sete hakimiyet kurmak çok zor. Bu yüzden birinci sezonun sonunda reel mekanın aslına yakın bir kopyasını buraya kurduk. O meşhur sokak, Ali Kaptan’ın evi, Cemile’nin atölyesi, Hakan’ın evi ve eski fabrika binalarının içerisine kurduğumuz ofis hep burada.
“Suskunlar”
İlkay Doğan (Genel koordinatör): “İstanbul sokaklarını kontrol edemediğimiz için platolardayız”
* Burada bir dönem hapishanesi ve emniyet kurduk, “Karargah” denilen bir mekanımız var. Senaryoya sonradan dahil olacak dört-beş mekanımız daha var.
* Bir gün cesur bir yatırımcı çıkacak ve Hollywood mantığıyla hazırlanmış, altyapısı olan, çekime elverişli bir plato kuracak. Başka yolu yok çünkü. Daha önce Kuzguncuk popülerdi, şimdi Balat... Ama gerçek mekanlarda çok büyük sıkıntılar çekiyoruz. Gürültü, insanların tepkileri... Bir de her gittiğimiz yerde para istiyorlar. Belediyeye ayrı ödüyoruz, esnafa ayrı ödüyoruz... Burada her şey çok daha kontrollü.
“ŞUBAT”
Özgür Soyyılmaz (Sanat yönetmeni): “Esas Hollywood olacak yer Antalya’da ama orası uzak geliyor”
* Burada ihtiyacımıza göre mekana şekil verebiliyoruz. Kamera koymak gerekirse bütün duvarı kesip atıyoruz mesela. Bunu gerçek mekanda yapmak mümkün değil.
* Eskiden böyle yerler imkansızdı. Şimdi çok rahat yapılabiliyor. Antalya’da da benzer bir yer var. Orası tam donanımlı bir plato. Antalya’nın ışığı da film için çok uygun. Esas Hollywood olacak yer orası belki ama oyunculara biraz uzak geliyor.
“Şubat”
Musa Uzunlar (Oyuncu): “Burası işleri hızlandırıyor”
* Sektörün bence daha donanımlı alanlara ihtiyacı var. Ama tabii buranın işleri hızlandıran bir yanı da yok değil. Örneğin, bir köy çekiminiz var. Gerçek bir köye gidip gelmek film için belki ama her hafta bir bölüm yetiştirmeye çalışılan diziler için bu çok zor.
Milliyet