Beyoğlu'nda ilk kentsel dönüşümü Fransızlar yaptı!
Cezayir’in İstanbul Başkonsolos’u sayın Rachid Meddah tarafından, Cezayir’in Milli Bayramı nedeniyle 05 Kasım 2012 tarihinde İstanbul Swissotel’de verilen resepsiyona davetliydim
Cezayir’in İstanbul Başkonsolos’u sayın Rachid Meddah tarafından, Cezayir’in Milli Bayramı nedeniyle 05 Kasım 2012 tarihinde İstanbul Swissotel’de verilen resepsiyona davetliydim. 2005 yılından beri Arap ülkelerinin bağımsızlık günü nedeniyle verdikleri resepsiyonlara genelde davet edilirim ve fırsat buldukça da katılırım.
Resepsiyonda birçok Arap ülkesinin konsolosluğunda görevli diplomatlarla, Arapların Türkiye’den konut edinmesi üzerine sohbet etme fırsatı buldum. Bu izlenimlerimi başka bir yazı konusunda ele alacağım. Bugünkü değerlendirmem Cezayir Türkiye ilişkileri ve bir kentsel dönüşüm “hikayesi” üzerinedir.
Cezayirliler, Türkiye’nin dostudur. Her fırsatta bunu dile getirirler. Cezayir’de Türk olmak soyluluk göstergesidir diyebilirim. Bunun nedeni ise Cezayir’in 1514’ten 1830 yılına kadar Osmanlı idaresinde kalmasıdır. Mezarı Beşiktaş’ta bulunan Osmanlının meşhur Kaptan’ı Deryası Barbaros Hayrettin Paşa da Cezayirli idi.
Cezayir, Osmanlı idaresinde iken, Fransızların işgaline uğruyor ve işgale karşı Cezayir’in bağımsızlık mücadelesi sırasında 9 milyon olan Cezayir nüfusunun %15’i Fransızlar tarafından katlediliyor. Bu katliamla ilgili Fransız yönetmen Bernard Tavernier, çektiği "La Guerre sans Nom"(İsimsiz Savaş) filminde emekli askerlerin , Cezayirlileri öldürmenin vicdan azabıyla gözyaşlarına boğulduğu görülüyordu.” diyor.
1920 yılında Fransızların, İstanbul’u işgali sırasında, sabah ezanı okunurken İstanbul’a giren Fransız gemisinde bulunan Cezayirli askerler, “Burası bizim başkent” diyerek firar ediyor. Kurtuluş Savaşına katılan bu askerlere Birinci Meclis’te madalya ve toprak verilip Türk vatandaşlığına kabul ediliyor. Cezayir’in eski Başkonsolosu, Cezayir kökenli bu Türk vatandaşlarını nasıl bulacağını sormuştu.
Cezayir’in bağımsızlığını kazandığı 05 Temmuz 1962 yılından 1985 yılına kadar Türkiye ile ilişkileri biraz soğuktu. Nedeni ise Cezayir’in 1958 yılının Aralık ayında BM'deki Asya-Afrika ülkeleri grubunun “Cezayir'in bağımsızlığının hemen tanınması” yönündeki önergesine, Türkiye’nin çekimser oy vermesiydi. Türkiye, İslam ülkeleri arasında Cezayir’i tanıyan son ülkedir. 1985 yılında dönemin başbakanı rahmetli Turgut Özal, Cezayir’e giderek “yanlış yaptık” dedi ve özür diledi. Bu tarihten sonra ise Cezayir ile Türkiye arasına yeniden beyaz bir sayfa açıldı.
Cezayir’in bağımsızlık savaşında Fransızlara ilk bayrağı açan Emir Abdulkadir, bir süre Bursa’da sürgünde yaşamış ve Bursa Belediyesi, Emir Abdulkadir’in yaşadığı sokağın ismini “Emir Abdulkadir Sokağı” olarak değiştirmiştir. Sokağın başındaki tabelanın resmini çekip, 2005 yılında Cezayir Konsolosuna hediye ettiğimde çok duygulanmıştı.
İstanbul Belediyesi de Cezayir’e dostluk gösterisi için Beyoğlu’nda bir sokağa “Cezayir Sokağı” ismini veriyor. Ancak 2004 yılında resmen olmasa da Fransızların bir “operasyonu” ile, Cezayir sokağının ismi fiilen “Fransız Sokağı” olarak algılanması sağlanıyor. Cezayir Sokağının Fransızlar adına Kentsel dönüşüm operasyonunu, Eski Refah Partisi Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtüna’nın bir dönem basın danışmanlığını da üstlenen Mehmet Taşdiken yapıyor ve Taşdiken, o günkü gazetelere “böyle politik bir tepki geleceğini düşünmemiştim” diyor!..
Bu kentsel dönüşüm operasyonu, Zaman Gazetesinin, 01 Temmuz 2004 tarihli haberinde şöyle duyuruluyor ”Afitaş Yapım Şirketi ile Kültür Üniversitesi'nin ortaklaşa geliştirdiği ‘Fransız Sokağı' projesiyle sokağın kentsel dönüşümü sağlandı. Sokakta bulunan binalar restore edildi, sarı ve pembe renklere boyandı ve çiçeklerle süslendi. Yollar yeniden yapıldı, mimari doku yeniden dizayn edildi ve sokak küçük bir Paris sokağı görünümü kazandı. Fransız kültürünü yansıtmak için oluşturulan Fransız Sokağı'nın açılışı bugün yapılacak ve açılış törenleri 4 gün, 4 gece sürecek.”!...
Sabah Gazetesinden Emre Aköz ise bu kentsel dönüşümü 08 Mayıs 2004 tarihli köşe yazısında "Fransız Sokağı'nı bitmeden görün. (...) Buradaki evler Afitaş Yapım Şirketi'nin sahibi Mehmet Taşdiken'in girişimiyle elden geçiriliyor, temizleniyor, boyanıyor. Projeye Fransız şirketleri ve Paris Belediyesi de destek vermiş. Haziranın son haftası geldiğinde burada restoran, bistro, sinema, kafe, butik, şarküteri, caz kulübü, sergi ve müzayede salonu, resim atölyesi olacak. Siz cümbüşü asıl o zaman görün.”… diyerek ilan ediyor.
İstanbul valiliği’nin bugünkü web sitesinde ise “Beyoğlu'nda Galatasaray Lisesi'nin arka tarafında metruk halde bulunan sokaklardan birisiydi Cezayir Sokağı. Afitaş Yapım Şirketi ile Kültür Üniversitesinin ortaklaşa geliştirdiği "Fransız Sokağı" projesiyle kentsel dönüşümü sağlandı” diyor.
Yapılan bu kentsel dönüşüm hakkında Cezayir’in eski konsolosu, yüreği buruk ve üzgün bir şekilde bana “Bu yapılanı anlamakta zorlanıyorum…” demişti. Fransız Sokağı’na karşı değilim ama “Cezayir Sokağı içine Fransız Sokağı” açılmasına karşıyım… Akıl tutulması olarak görüyorum…
Bu şekilde başka ülkeler adına kentsel dönüşüm imkanı daima vardır. Örneğin siz gidip Fransızlara “Abi, biz K.Maraş’taki eskimiş Sütçü İmam heykelini yıkıp, yerine Fransız post modern heykeltıraşlarından birinin sanatsal heykelini dikeceğiz, halkın sanat gözünü açacağız vs.” derseniz, emin olun, Fransız şirketleri ve Paris Belediyesi size, “Fransız Sokağı Operasyonu”na ödediklerinden daha fazla parayı peşinen öderler…
Başbakan Tayyip Erdoğan, Arap ülkeleri ile milyar dolarların konuşulduğu ekonomik ilişkiler kurmak için çaba gösterirken, “uyanık” bir kentsel dönüşümcü/girişimci, bu çabaları birkaç milyon EURO için heba edebilir… Umarım bir daha, Beyoğlu belediyesinin gözünün içine bakarak yapılan böyle “kentsel dönüşüm operasyonlarına” da izin verilmez…
Cezayir ile Türkiye arasındaki ilişki parayla ölçülemeyecek kadar tarihi ve köklüdür. Dost ve kardeş ülke olan Cezayir’in bağımsızlık gününü candan kutluyorum…
Saygılarımla,
Abdullah Çiftçi