Kent Haberleri

Beyoğlu’nda son 13 yılda bina stoklarına yatırım yapıldı!

Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, bölgedeki yatırımları ve projeleri anlattı. Demircan, “Bir şehri ayağa kaldıran ticareti, alışverişi ve tercih edilmesidir. Hareketin olmadığı yerde bereketin de olması mümkün değildir” şeklinde konuştu.

Beyoğlu limanıyla, rıhtımıyla, Haliç’iyle ticaret merkezi olarak dünyaya açılan bir pencere. Birçok konuda ilklerin şehri de diyebiliriz. 20 Nisan 1924’te kurulan semtte ilk kez Cadde-i Kebir’de (İstiklal Caddesi) sokakların gazyağıyla çalışan fenerlerle aydınlatılması, başlatıldı. Tarihe, turistlere, filmlere, aşıklara, eylemlere ev sahipliği yapan Beyoğlu’nu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan ile konuştuk. Demircan, ortadan kalktığı düşünülen tramvaydan, Beyoğlu Sineması ve Gezi Parkı’na kadar birçok soruyu yanıtladı.


İstanbul’un incisi Beyoğlu en yoğun projelerin ilerlediği belediyelerden biri. Çalışmalar ne aşamada?


2004 yılında Beyoğlu’nda 4500 esnafımız vardı. Bugün 19 bin 500, 2004’te 6 bin otel yatağımız varken, bugün sayı 45 bin. Bu iki parametre de çok önemli. Çünkü bir şehri ayağa kaldıran ticareti, alışverişi ve tercih edilmesidir. Ticareti gelişirse binalar yenilenecek, insanlar iş bulacak, çevre güzelleşecek, alt yapı gelecek demek. Hareketin olmadığı yerde bereketin de olması mümkün değil. Beyoğlu’nda son 13 yılda bina stoklarına yatırım yapıldığını ve yenilendiğini söyleyebilirim. Önümüzde Galata Port, Haliç Port, Okmeydanı dönüşümü, Tarlabaşı ve Örnektepe gibi projelerimiz var. Demek ki Beyoğlu, son 13 yılda hem yatırım aldı hem de 110 bin istihdam oluşturdu. Gelecek için istikameti iyi bir portre çiziyor. 


Galata ve Haliç Port’taki çalışmalar nasıl gidiyor?


Karaköy ve Tophane sahillerinde insanlar denize açılamıyordu. Eski binalardan denizi görmüyordunuz. O eski binalar yenilenmiş yüzleriyle liman hizmeti verecek, İstanbulluya açık hale gelerek muhiti temizleyecek. Hem ticari kapasiteleri büyütecek hem de Fındıklı-Karaköy-Tophane hattından Beyoğlu’na doğru yapı stoğu yenilenmesine yol açacak. Haliç Port da aynı projenin Kasımpaşa versiyonu. Haliç’ten başlayarak, Kasımpaşa ve Okmeydanı’nda çekim oluşturacak. 100 bin nüfuslu Okmeydanı’ndaki halkın yaşam standartlarını iyileştireceğimiz süreçteyiz. Tapuları verdik, kentsel dönüşüm olarak uzlaşmaya çalışıyoruz. Tarlabaşı’ndaki 278 binanın restorasyonu, yer altı otoparkları inci tanesi gibi ortaya çıkacak. 


Taksim Meydanı’nın betonlaşması yönündeki eleştirilere ne diyeceksiniz?      


Bence orada biraz haksızlık ediyorlar. Eski fotoğraflarla yeniyi mukayese etmeyi unutuyorlar. Beyoğlu tarihi binaları ve eski alt yapısıyla bugüne kadar gelmiş bir semt. Oysa insanlar alışveriş merkezi içindeki konforu artık her caddede, her sokakta bekliyor. Alt yapıya uyumlu tarihe saygılı yapılar görmek istiyorlar. 


Emek Sinaması’nda da mı aynı yaklaşım oldu? 


Gönlü orası kalsın istiyor ama konfor alışkanlıklarından vazgeçmiyor. O halde bize düşen bu eski mekanları yeni konfor alışkanlıklarına uygun hale getirmek oluyor. Buna da altyapı diyoruz. Altyapıyı düzeltirken, tarihi mekanları bugünün ihtiyaçlarına uygun olarak restore edersek, Beyoğlu kültürü ve tarihi ile ortaya çıkar. Ama bunları dikkate almazsak onu tarihe gömmüş oluruz. Son 13 yılda asla buna müsaade etmedim. Bir yandan geliştirip, bir yandan çalışmalara devam ediyoruz. Fakat bu senenin sonunda Taksim Meydanı ve çevresi içinde çok iyi bir noktaya gelecek. 2019’da yeni projelerin bittiği, yeni hamlenin kendini hissettiği, yarına araya çok daha mesafenin atıldığı, parmak ısırtacak bir yeni döneme hazırlanıyoruz. 


Tramvayın durumu nedir?  


Tramvay orada olmaya devam edecek. Altyapısı çok eski olduğu için tramvay her geçtiğinde zemini sallıyordu ve oradaki döşemeyi un ufak ediyordu. Onun için tramvayın altına yarım metre yüksekliğinde özel bir yol yapıldı. Biz yola baktığımızda hemzemin gibi görmüş olacağız ama aslında altında özel yol olacak. Yürüyen açısından sarsıntıyı engelleyecek.


Sosyal medyada Beyoğlu ile ilgili birçok eleştiri var. Arap turistlerin çok geldiği, sürekli bir işyerinin kapandığı, tinercilerin çok olması gibi… Bu duruma bir cevap vermek ister misiniz?


O durumu anlamak çok zor. Biz Beyoğlu’na turist çekmeye çalışıyoruz. O şikayetin çıkmasının sebebi şu: Bir dönem Avrupalı geliyordu. Avrupalı turistin damak tadına ve beğenisine uygun dükkânlar açılıyordu. O dükkânların sahipleri kendisini Avrupalıya kodluyor ve müşterisini oradan bekliyor. Sonra bir iklim değişiyor Arap geliyor. Avrupalıya hitap eden esnaf, sızlanmaya başlıyor. Bu sızlanma yanlış anlaşılıyor çünkü o kendi sızlanmasını anlatıyor. İstiyor ki benim hedef kitlemdeki müşteri buraya gelsin ama Türkiye, öyle bir teröre ve darbe girişimine maruz kaldı ki... Avrupalı turist de gelmeye korkar oldu. Bu sefer onun yerine Arap geldi. Biz de arzu ederiz tabii ki herkes gelsin. Ama hayatın dinamitleri bazen bizi aşan neticeler de doğurabiliyor.


KÜLTÜR -SANAT KİŞİNİN KENDİNİ KEŞFİ İÇİN ÖNEMLİ 


Beyoğlu Belediyesi sanat anlamında da hem gençlere hem çocuklara birçok etkinlik, kurs ve geziler düzenliyor…


Biz iki hususta sanat yolunda ilerliyoruz. Birincisi sanat insanları için ikincisi de gençleri ve çocukları sanata alıştırmak için. Ben sporu da böyle algılıyorum. Sportif bir müsamereyi izlemek bir spor eğlencesidir ama spor yapmak değildir. Kültür hayatı da böyle. Bir bu hayatın eğlencesine katılıp dinlemek var, bir de işin içerisinde olup, çocuklara enstrüman çalmayı, resim yapmayı, tiyatro oynamayı öğretmek var. Semt Konaklarında, Kefken Kampı’nda ve Turabi Baba Kütüphanesi’ndeki etkinliklerde 10 binlerce çocuğa sanatın farklı disiplinlerinde dersler veriyoruz. Onlar kültür insanı, sanatçı olsun diye değil, hayatın içerisine katılsın. Yarın öbür gün nitelikli dinleyiciler olsunlar diye yapıyoruz. Sanatçılarımıza, tiyatrocularımıza, ressamlarımıza da yaptığımız festivallerle, sergilerimizle, ödül törenlerimizle katkı sağlamaya çalışıyoruz. En önemlisini de Taksim Meydanı’nda yapıyoruz. Beyoğlu, sanat ve sanatçı anlamında, alt katta kalıp, bodruma inenleri ön planda tutabilmek adında yaz aylarında altı ay boyunca etkinlikler düzenliyor, özellikle çocuklara eğitim anlamında destekler veriyor. Çünkü kültür ve sanat kişinin kendini keşfi için en önemli alan. Kreatif düşünceyi ortaya çıkarmak için oradan hayata tutunmak lazım. Kendini fark etmiş bir kişinin yapacağı yemek de, garsonluk da sıvacılık da iyi olur. 


ŞEHRİN ORTASINDA İNSANA HİTAP ETMEYEN BİR DOKU 


Gezi Parkı ile ilgili bir gelişme var mı?


Taksim Meydanı, 100 bin metrekarelik büyük bir alan. Vatandaş, bu meydanın fazlaca beton olduğu ile ilgili eleştiriler yapıyor. The Marmara’nın önündeki alandan Taksim Meydanı’na kadar olan alan zaten sert zemin olmak zorunda. Ama Gezi Parkı’na doğru devam ettiğinizde sürekli bir beton kitle görüyorsunuz. Aslında parkın birinci basamağından itibaren hemzemin bir parka açılabilmiş olsaydık, bu durum bizi tatmin ederdi. Gezi Parkı dediğimiz alan geçmişte miting alanı olarak düzenlendiği için aslında şehrin ortasında insana hitap etmeyen bir doku olarak duruyor. Ya orası dümdüz bir yeşillik olabilmeliydi ya da o eski tarihi mekanı koymalıydık. Bu tarihi yapının içi zaten yeşil alan, dış çeperine de kafeleri dizebilseydik, o zaman Taksim Meydanı’nda daha turistik ve keyifli bir görüntü ortaya çıkacaktı. O projenin hakkıyla anlaşılamadığını düşünüyorum. ‘Beyoğlu açısından bir kayıptır’ diyorum. Umut ediyorum o güzelliği bir gün görürüz. 


BU İŞ SADECE ŞAİRLERE, ŞARKICILARA, SİYASETÇİLERE KALMASIN 


Geçtiğimiz günlerde hain darbe saldırısının yıl dönümü idi. Siz 15 Temmuz’da neler yaptınız?


Biz dedik ki; Demokrasi destanını yazanlar var, yaşatmak bize ait. Yaşatırken 7’den 70’e herkes kendine iyi hissettirsin. Bu iş sadece şairlere, şarkıcılara, siyasetçilere kalmasın. Kimi resim yaparak, kimi fotoğraf çekerek, kimi elinde zanaatına işlesin. İşte bu yüzden Beyoğlu’ndaki etkinlik alanımızda bir hafta boyunca sanatçılarla birlikte olduk. Kişiliğimize yapılmış bir saldırıya göstermiş olduğumuz refleksti bu. Dondurmayı bile kırmızı-beyaz yaptılar. Çünkü öyle hissettiler. Bir de kitap yayınladık. İliklerimize kadar yaşatacak mecralar açmalıyız ki, 15 Temmuz, Fransız İhtilal’i gibi Türkiye’de Demokrasi şehri olarak algılansın.



Gizem TÜMBAY KOÇAK/Star