24 / 12 / 2024

Binalarımızı sudan korumalıyız!

Binalarımızı sudan korumalıyız!

Türkiye topraklarının yüzde 92’si ve nüfus yoğunluğunun yüzde 95’i deprem kuşağında yer alıyor. Bu yüksek riskli kuşakta can ve mal güvenliğini sağlayabilmek için alınması gereken en temel önlemlerin başında, binaların su yalıtımı ile korunması geliyor.



Yalıtım konusunda kamuoyunu ve sektörü bilinçlendirmeyi amaç edinen İZODER (Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği), 1-7 Mart Deprem Haftası kapsamında yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye’nin depreme hala hazır olmadığını açıkladı. Son dönemde Çanakkale ve Adıyaman’da meydana gelen depremlerin, riskli bir coğrafyada bulunduğumuz gerçeğini topluma bir kez daha hatırlattığını vurgulayan İZODER Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ertuğrul Şen, “Ülke olarak depremle yaşamayı öğrenmeli, güvenli ve kaliteli yapılaşma bilinciyle hareket etmeliyiz. Toplumda çok bilinmese de depremlerin yol açtığı büyük yıkımların en önemli nedenlerinden biri korozyondur. Herhangi bir yoldan binaya sızan su, oksijen ve beton içerisinde farklı kimyasal içeriğe sahip maddeler ile kimyasal tepkimeye girerek paslanmaya, yani korozyona neden oluyor. Korozyon sonucunda binanın taşıyıcı sistemi öyle zayıflıyor ki, su yalıtımına sahip olmayan bir bina, yapımından sonraki 10 yıl içinde taşıma kapasitesinin yarısından fazlasını kaybediyor. Binanın taşıyıcı sistemini zayıflatan korozyonu engellemenin tek yolu ise su yalıtımıdır” diye konuştu. 


Doğru denetim için kapsamlı bir mevzuat çıkarılmalı

Deprem konusunda toplumun her kesimine büyük sorumluluklar düştüğünü vurgulayan Ertuğrul Şen, kapsamlı bir su yalıtımı yönetmeliği çıkarılamadığı için binalarda su yalıtımı ile ilgili doğru projelendirme, malzeme seçimi ve doğru uygulamanın yapılıp yapılmadığının denetlenemediğini belirtti. Şen ‘’İZODER tarafından hazırlanan Su Yalıtımı Yönetmeliği taslağı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na sunuldu. Bakanlığın inceleme çalışmalarından sonra hızla yönetmeliğe son şeklini vererek ülkemizin Su Yalıtımı Yönetmeliği’ne en kısa sürede kavuşmasını bekliyoruz. Su yalıtım proje ve uygulamalarının denetlenmesini sağlayacak bu mevzuatla birlikte, ülkemizde önemli bir eksiklik giderilmiş olacak” diye konuştu. Ülkemizde yoğun bir şekilde süren kentsel dönüşüm faaliyetlerinin güvenli yapılara sahip olmak için çok önemli bir fırsat olduğunu belirten Ertuğrul Şen, çıkarılacak olan Su Yalıtım Yönetmeliği’nin kentsel dönüşüm faaliyetlerinin ayrılmaz bir parçası olması gerektiğini, doğru yapılmış su yalıtımı uygulamaları olmadan kentsel dönüşüm hamlesinin eksik kalacağına dikkat çekti. 


Su yalıtımının maliyeti sanıldığı gibi yüksek değil

Su yalıtımının maliyetinin sanıldığı kadar yüksek olmadığını belirten Ertuğrul Şen, şöyle konuştu: “Bugün yeni inşa edilen bir binada su yalıtımı uygulamalarının maliyeti toplam bina maliyetini %3 ila %4 üne tekabül eder. Mevcut binalarda elbette bu maliyet biraz daha artıyor. Arazi yapısı, binanın zemini gibi başka faktörler de devreye giriyor. Ancak yine de inşaatın geneline göre yüksek maliyetler söz konusu değil. Su yalıtımı yapılmamış, dolayısıyla korozyona uğramış binaların depremden olumsuz etkilenmesi sonucu ortaya çıkan sonuçlar ise ne yazık ki hem can güvenliği hem de mal güvenliği açısından çok ciddi sonuçlar ortaya koymaktadır.”


Avrupa’da su yalıtımlı bina oranı daha yüksek

Ertuğrul Şen, “Deprem tehlikesi altında olmayan Avrupa’da bile su yalıtımına yönelik yaptırımlar var ve tüm yalıtım uygulamaları, denetim ve sigorta şirketleri tarafından çok ciddi bir şekilde denetleniyor. Çünkü korozyon nedeniyle binaların depreme karşı dayanıksız hale geldiğinin bilincindeler. Biz herkesin bu bilince sahip olması gerektiğine inanan bir sivil toplum örgütü olarak, yapıyı oluşturan ana elemanları (demir ve beton), binayı ömrü boyunca koruyacak olan su yalıtımının hayati önemini, her kesime anlatmaya devam edeceğiz” diye konuştu.


Geri Dön