Genel

Bolu'nun Göynük ilçesi yatırım bekliyor!

Osmanlı sarayının mutfak ihtiyacını karşıladığı için "Sarayın arka bahçesi" olarak nitelendirilen Bolunun Göynük ilçesi, otantik Osmanlı mimarisine sahip evleri ve doğa harikası gölleriyle keşfedilmeyi bekliyor

Ormanların arasından geçip tepeden baktığınızda Göynüke yeşille beyazın hakim olduğu tabloyla karşı karşıya olduğunuzu hissediyorsunuz ilk başta. Tarihi evlerin dibinden kıvrılan yoldan ilçeye indiğinizde ise adeta zamanın durduğunu fark ediyorsunuz.

Arnavut kaldırımlı yollarında şaşkınlık içinde etrafınıza bakarken, meydandaki birkaç asırlık çınar sizi dibinde yorgunluk çayı içmeye davet ediyor usulca. Tarihi belediye binasını geçip de çınarın gölgesine geldiğinizde ise çay içip sohbet eden ihtiyarlar tebessümle karşılıyor sizi. İncebelli bardakta gelen demli çaydan içtiğiniz her yudumda, şehrin kalabalığından ve gürültüsünden biraz daha uzaklaşırken, Göynüke biraz daha ait hissediyorsunuz kendinizi.

ZAFER KULESİ GELENLERİ SELAMLIYOR

İlk olarak İskitlerin yerleştiği Göynük, daha sonraları sırasıyla Anadoluya hakim onlan her uygarlığa ev sahipliği yapmış. Osmanlının temellerinin atıldığı havzada bulunan ilçede, doğal güzelliklerle tarih adeta bir bütünleşmiş. 1335 yılında Orhan Gazinin oğlu Gazi Süleyman Paşa tarafından tek şerefeli ve minareli inşa edilen "Gazi Süleyman Paşa Cami ve Hamamı" işte bu tarihi yapılardan biri. Yeşillikler içerinde kaybolan cami, bahçesinde Fatih Sultan Mehmetin hocası Akşemseddinin türbesine de ev sahipliği yapıyor.

İki vadi ve beş tepe üzerine kurulan Göynükte en dikkat çekici yapı ise Sakarya Muharebesinin kazanılmasının ardından inşa edilen Zafer Kulesi. İlçeye en hakim tepede bulunan kule, heybetli duruşuyla yorulmaksızın Göynüke gelenleri selamlıyor.

KARNINIZ DA GÖZÜNÜZ DE DOYUYOR

Otantikliğini korutarak Tarihi Kentler Birliğine üye olan ve "sakin şehir" unvanı için de girişimlere başlayan Göynük, zengin kültürünün yanında mutfağıyla da fark yaratıyor. Ziyaretçilerinin hem karnını hem de gözünü doyuran Göynük mutfağının namı yüzyıllar ötesine dayanıyor. Tavuk başta olmak üzere sarayın sebze ihtiyacının karşılandığı ilçe, saraya çok sayıda aşçı ve hizmetli de yetiştirmiş. Bu özelliklerinden ötürü "sarayın arka bahçesi" olarak nitelendirilen Göynük, konak ve ahşap cumbalı evlerine sahip çıkarak Osmanlı kenti özelliğini günümüze kadar taşımış. 1987de Kentsel SİT alanı olarak kabul edilen ilçe, aralarında cami, türbe ve konağın da olduğu 127 tescili yapıyla tarihin izlerini taşıyor.

GÖLLER MASAL DİYARINI ANDIRIYOR

Tarihi dokusu ve zengin kültürü kadar doğal güzellikleriyle de keşfedilmeyi bekleyen Göynük, yanı başındaki Çubuk ve Sünnet gölleriyle misafirlerine eşsiz güzellikler sunuyor. Çubuk Gölü, bir Tv dizisinin çekimleri için kıyısına yapılan yel değirmenleriyle, Sünnet Gölü ise yeşilin her tonuyla misafirlerini bekliyor. Bir masal diyarını andıran bu iki göl, Abant ve Yedigöllere nispet yaparcasına fotoğraflarını çekmeye çağırıyor sizi.

Nasıl gidilir: Ankaraya 220, İstanbula 230 kilometre olan Göynüke, Ankaradan yola çıkanlar Beypazarı-Nallıhan istikametinden, İstanbuldan gidenler ise Adapazarından Geyve yönüne dönere ulaşabilirler. Nerede kalınır: Otantik bir ortamda kalmak isteyenler için Akşemsettinoğlu, Caferler, Türksoylar, Gürcüler ve Hacı Ali Paşa konakları hizmet verirken, Doğa Otel bir şehir oteli konforuna sahip.

Ne yenir: Okla tatlısı, küllü çörek, kabaklı gözleme farkı tatlar sunarken, sakız bakla çorbası, kaşık sapı, palize, paşa pilavı ve kedi batmaz ilçeye özgü diğer yemekler.

AA