Burhan Akçin: Kocaeli'ye devlet tiyatrosu şart!
Kocaeli Bölge Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni Burhan Akçin, “Sabancı Kültür Merkezi devlet tiyatrolarının kendisine ait bir salondur. Devlet tiyatrosu, Sabancı Kültür Merkezi’nde hemen şimdi göreve başlayabilir” dedi.
Kocaeli Bölge Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni Burhan Akçin, Kocaeli’ye bir devlet tiyatrosunun şart olduğunu ifade ederek, “Sabancı Kültür Merkezi devlet tiyatrolarının kendisine ait bir salondur. Devlet tiyatrosu, Sabancı Kültür Merkezi’nde hemen şimdi göreve başlayabilir” dedi
Türk tiyatrosunun gelmiş olduğu konum itibariyle içinde bulunduğu durumun pek iç açıcı olmadığını söyleyebiliriz. Kemal Sunal’dan Zeki Alaska’ya, Münir Özkul’dan Metin Akpınar’a, Haldun Taner’den Müjdat Gezen’e kadar pek çok önemli ismi sanat camiasına kazandırmış ve halk nezdinde bu önemli isimleri onurlandırmayı başarmış olan Türk Tiyatrosu, günümüze gelindiğinde, maalesef ki bazı sorunlarla karşı karşıya kalmıştır. Tiyatro ile birlikte birçok sanat dalının üzerindeki siyasi baskı, onun özgür düşünce ortamından ve sınır tanımaz yapısından mahrum kalmasına sebep olmuş, sahnelenecek olan oyunlar bazı denetimlere tabi tutulurken, bazı oyunların sahnelenmesi de yasaklanmıştır. Bu çerçevede mikro bir örnek olarak, Kocaeli tiyatrosunun içinde olduğu durumu irdelemek gerekliliğine inandık. Kocaeli’de henüz bir devlet tiyatrosu bulunmamakla birlikte, belediye denetimindeki şehir tiyatroları yer almaktadır. Birçok kültür merkezi olmasına rağmen bunların birçoğu istenilen düzeye gelememiştir. Gerek ekonomik, gerekse siyasi gerekçelerle sanat adına katkı vermesi güç hale gelmiştir. Tüm bu detay ve hadiseleri, tiyatroya büyük emeği geçen ve bu anlamda en önde gelen isimlerden bir tanesi olan Kocaeli Bölge Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni Burhan Akçin ile değerlendirdik.
Öncelikle Türk tiyatrosunun geçmişinden biraz bahsedelim isterseniz… Türk tiyatrosu dünden bugüne nasıl bir süreç geçirmiştir?
Cumhuriyet Dönemi Türk Tiyatrosu Ankara’da ilk konservatuarın kurulması ile başlıyor ve bugünlerine gelinceye dek çok sancılı süreçler geçiriyor. Yazarlarını, oyuncularını, eğitmenlerini ve sahnelerini yetiştirinceye kadar bir ateş çemberinden geçmiştir diyebilirim. Cumhuriyet’in “benim tiyatrom olacak!” dayatmasına karşın siyasi erklerin, yani iktidarların böyle bir gayreti olmadığını görüyoruz. Oyunların yasaklanması, tiyatroların lanetli olarak ilan edilmesi gibi faktörler bu yapılanmayı engellemiştir. Cumhuriyet Dönemi Türk Tiyatrosunda özel tiyatroların yerine baktığımızda, hiç yerinin olmadığını görüyoruz. Devlet Tiyatroları Yasasıyla ortaya çıkan bir durumdan söz ediyorum. Ama Cumhuriyet’in başka çaresi de yoktu, onu da söyleyeyim. Avrupa tiyatrosunun gelişmesi demokrasi kültürüyle de bağlantılı elbette ve oradaki demokrasi kültürü ile bizim demokrasi kültürümüz arasında nereden baksanız 400 yıllık bir fark var. Buraya dikkat çekmek istiyorum; eğer ekonomik süreçler tiyatroyu desteklerse devlet bu işe karışmaz ama bu başarılamazsa devlet cumhuriyeti ve demokrasiyi güçlendirebilmek için karışma gereği duyar. Bu yüzden Türk Tiyatrosu sanatını, artık doğal bir akış seyriyle sürdürmektedir.
Türkiye’de sanatın geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz? Özellikle tiyatro konusunda Türkiye’yi nasıl bir gelecek bekliyor sizce?
Türkiye, son 13 yıllık iktidar süresince sanatta birçok atılım yapmıştır fakat bu atılımlar zaman zaman kazaya uğramıştır. Örneğin çok ünlü bir piyanistin iktidarla ters düşmesi gibi, örneğin dönemin başbakanının bir heykeli kaldırtmak istemesi gibi… Her şeyden önce kültür merkezlerinin sayısının artırılması ve tiyatro salonlarının son teknolojilerden yararlanabilmesi adına önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Kültür Bakanlığı’nın restorasyon ve kazılara ayırmış olduğu payın kat ve kat fazlalaştırılması olumlu şeyler tabi. Özel tiyatrolara ayrılan ödeneklerin artırılması örneğin. Ama bu iktidar kaynaklı değil tamamen kaçınılmaz olduğu içindir. İşin aslı şudur ki; bu devletin o güne kadar yapmadıklarının bir iktidarca özür dileme şeklidir. Sanatın tepe noktası, ulaşılamayan estetik noktadır. Ve bir sanatçı bütün hayatı boyunca, ona ulaşabilmek için uğraşır. Kısacası iktidarların sanata karşı bakış açısı bundan sonra daima Avrupa düzeyinde olacaktır. Avrupa’ya yaklaştıkça sanata ve sanatçıya yapılan yatırımların artacağını söyleyebilirim.
Shakespeare’in Macbeth’i devlet tiyatrolarımızda yasaklandı biliyorsunuz? Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Shakespeare’in Macbeth’i yasaklanamaz. Ben onu şu şekilde yansıtacağım diyen, ona yeniden biçim veren olursa bu yasaklanabilir. Bence bu tarz anonim nitelikteki eserlerin, aslına uygun olarak sahnelenmesi gerekir. Macbeth, bulunduğu şekliyle değil değiştirilerek sahneye konmuştur. Ancak yine de yapılmaması gerekirdi, bu ortaçağda bile yapılmayan bir şeydir.
Kocaeli’de bir devlet tiyatrosu yok! Bu konuda ne gibi çalışmalar yapılabilir? Sizin de bu konuda birçok gayretinizin olduğunu biliyoruz.
Teşekkür ederim. Yaklaşık 15 senedir bunun için çabalıyorum. Belediye Şehir Tiyatrosunun kurucusuyum Sefa Bey’le birlikte… Erişilebilir, nitelikli sanat eserleri üretmek istiyoruz. Ancak Belediye Şehir Tiyatromuz çok kötü yönetiliyor. Hepsi arkadaşlarım ama insanların özgür alanları yok. Şehir Tiyatromuzun sürdürülebilir sanat dalları budanmıştır ve bu şekilde sürdürülemez. O zaman ne geliyor ortaya? Korku geliyor; kaybedeceğiz korkusu… Neyi kaybediyorsunuz? Bir kültür merkezini kaybediyorsunuz. O zaman da diyorsunuz ki; bir devlet tiyatrosu olmalı. Sivas gibi, Erzurum gibi, Trabzon gibi, Antalya gibi, Van gibi… Ben, tiyatro kapıları asla kapatılamayacak bir şehirde yaşıyorum ve bu isteğim lüks değil. Bir tiyatro fabrikasının içinde yaşıyorum; Eskişehir gibi örneğin… Çok mu bir şey istiyoruz? O halde iki şey çıkıyor ortaya: Birincisi, bir tiyatro sanatçısı olarak beni korkutan şeylerden uzaklaşacaksın. Oyunlara karışılması, bütçenin azalması, kadro seçiminin engellenmesi ve bunun gibi şeylerden… Gelişmiş ülkelerin Türkiye’yi kıskandığı tek şey vardır biliyor musunuz? Devlet Tiyatroları! Nasıl olurda bu kadar yoksul ve bu kadar problemli bir ülkede devlet tiyatroları imparatorluğu olabilir? Türkiye Cumhuriyet’i nasıl olur da bir sanat endüstrisi kurabilir? Bu endüstriyi ancak transfer edebilirsiniz ve işte size liberal Türkiye’nin acımasız sanat kıyımı! Geldiğimiz yer Sabancı Kültür Merkezi’dir. Sabancı Kültür Merkezi devlet tiyatrolarının kendisine ait bir salondur. Devlet tiyatrosu, Sabancı Kültür Merkezi’nde hemen şimdi göreve başlayabilir. Siyasi arenada bir tane cümle bile bulamıyorsunuz bununla ilgili. Devlet tiyatrosu açılırsa, şehir tiyatrosu özgürleşir. Ey Kocaeli Şehir Tiyatrosu! Eğer devlet tiyatrosu açılırsa sizin bir kardeşiniz olacak, şu anda verdiğiniz spekülatif seyirci sayısı on katına çıkacaktır. Sormak istiyorum; devlet tiyatrosunun açılmasının kime ne zararı olabilir?
Son olarak, Kocaeli’deki sanatsal aktivitelere baktığımızda, Kocaeli’deki sanatsal yapıyı nasıl buluyorsunuz? Yeterli görüyor musunuz?
Çok faydalı ve olumlu buluyorum. Anarşist yapıma rağmen Kocaeli’deki sanatsal hareketleri çok olumlu görüyorum. Özellikle Güzel Sanatlar Fakültemizin tiyatro salonunda, belki de Türkiye’nin en güzel oyunları oynanıyor. Üstelik ücretsiz. Keşke çocuklarımızın biraz daha güvencesi; bir yönetici olsa... Resim galerileri, müzik gruplarıyla, tüm zorluklara rağmen İzmit’i gayet iyi görüyorum. Kapısı henüz açılmayan çok güzel salonlar mevcut. Ama bütün bunlar için derleyip toparlayıcı bir güç olmalı. Şu an görünen güç, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Kültür Daire başkanıdır. Sadece KOMEK ile Kocaeli’nin kültür işlerini yerine getiremezsiniz. Kültür merkezleri yaptık diyorsunuz ama onlar kültür merkezi falan değil; onlar düğün salonu. Bütün bunlara baktığımız zaman Kocaeli için her şeyin mükemmel ama bu mükemmelliğin sahibi olmadığını söyleyebiliriz.
Kocaeli Manşet