Bursa’da 1970 ile 2005 yılları arasında yapılan binalar risk taşıyor!
Kızılay Bursa Şubesi Başkanı Davut Gürkan’ın düzenlediği toplantıda Bursa Teknik Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Beyhan Bayhan “deprem olma ihtimali ile Bursa’nın depreme karşı hazırlıklı olup olmadığı konusunda neler biliyoruz?” sorusunu cevapladı.
Bursa Haber Gazetesi köşe yazarlarından Muharrem Karabulut, bugünkü köşesinde "Bursa’da deprem" başlıklı yazısına yer verdi. İşte yazının detayları…
Dünyanın en büyük sıkıntılarının başında depremler geliyor. İnsanları bulundukları binaların ve işyerlerinin içinde yakalayıp, enkaz altında ölmelerine, sakat kalmalarına ve yaralanmalarına yol açabiliyor.
Bu doğal afet dediğimiz, aslında, insanların kendi elleriyle yaptıkları binaların altında kalması, enkazlarda ezilerek can vermesi gibi olayların yaşanmasına bizler ne olursa olsun kader diyemiyoruz. Çünkü, artık teknoloji çok değişti ve gelişti. İnsanların, bilimsel araştırmalarda elde ettikleri verilere göre, yerin yedi kat altı diyebileceğimiz bölgelerle ilgili bilgi sahibi oluyoruz. Hangi fay hattının hangi yoldan geçtiğini, nereleri ve nasıl etkileyeceğini, hatta bu fay hattı üzerinde ne kadar şiddetli deprem olma ihtimalinin bulunduğunu artık biliyoruz.
Bütün bunlara rağmen, özellikle inşaat sektöründeki rant ve ranta yönelik yatırımlar, bölgesel planlamalar, kişiye özel planlamalar ve imar hakları gibi düzenlemelerle insanlar depremi unutup, ceplerine daha fazla para girebilmesi için yapmadık iş bırakmıyorlar.
Sonrasında, deprem oluyor. Binalar göçüyor, yıkılıyor. İnsanlarımız enkaz altında kalıyor. Ülkemiz, acı içinde kıvranıyor. Vicdanlarımız sızlarken, rant peşinde koşanların belki de kılı bile kıpırdamıyor.
Ülkemizdeki ve dünyadaki deprem gerçeği ile depreme karşı önlem alınmasına yönelik yapılan işler ve rant cephesinin elde ettiği kazanımlar böyle sıralanıyor. Kısaca, deprem değil, insan eliyle yapılan binalar insanları öldürüyor. Acı veriyor. İçimizi karartıyor.
Bu durum, sadece bizim ülkemizde değil, dünyanın pek çok ülkesinde böyle göze çarpıyor. Rant sektörü, alıp başını gitmiş.
Peki, deprem olma ihtimali ile Bursa’nın depreme karşı hazırlıklı olup olmadığı konusunda neler biliyoruz? Geçtiğimiz hafta Kızılay Bursa Şubesi Başkanı Davut Gürkan, ilgili kurum ve kuruluş temsilcilerini toplayıp, bir araya getirdi ve depremle ilgili olarak Bursa adına nelerin yapıldığını, nelerin yapılması gerektiğine dair bilgileri masaya yatırılmasını sağladı.
Bursa adına, depremle ilgili bilinen, bilinmeyen, bilinmesinde fayda gözüken ve hatırlatılmasında yarar olan pek çok konuda yeniden bilgi sahibi olduk bu toplantı sayesinde.
Önce uzmanların sesine kulak verelim.
Kızılay Bursa Şubesi Başkanı Davut Gürkan ve Bursa İl AFAD Müdürü Yalçın Mumcu'nun katıldığı programda Bursa Teknik Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Beyhan Bayhan, deprem ile ilgili sunum yaptı.
Teknik Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Beyhan Bayhan, "Ülkemizin doğusundaki Elazığ ile Ege bölgesindeki Manisa’ da meydana gelen depremler bize bir gerçeği yeniden hatırlattı. Marmara Bölgesi'ndeki iller de deprem riski altındadır. 1855 yılında Bursa 2 büyük deprem atlattı. Tarihi verilere göre 35 bin nüfuslu Bursa'da yüzde 4 can kaybı olmuştur ve şehir viraneye dönmüştür. Bursa’nın doğusundaki Kestel’ den başlayarak 90 kilometrede çok büyük hasar oluşmuştur. Ulucami'nin minareleri de yıkılmıştır. Bu tarihten bu yana deprem olmaması riski arttırmaktadır. Okullarımızın yeniden yapılacak olması olumlu gelişme. Şehir Hastaneleri inşaat teknik olarak yapılmış en iyi binalar. En son inşaat teknikleri kullanıldı" diye konuştu.
Kentsel dönüşümün çok önemli olduğunu vurgulayan Beyhan, "bizim yapı stokumuzun çoğu kaçak ve mühendislik görmemiş binalar. Bu binaların en yakın zamanda elden geçmesi lazım. Kentsel dönüşüm binaların yenilenmesi açısından önemli bir başlık. Vatandaşlarımızın binalarını test etmesi gerekiyor. Şuanda Marmara Bölgesi olarak depreme hazır olduğumuzu söyleyemeyiz. Marmara deniz havzasında 1766'dan beri aktif olmayan fayın kırılması sonucu 7 ve ya üzerinde meydana gelebilecek depremde binalarımızın güvenli olduğunu söyleyemeyiz. Binalarımızın testlerinin yapmamız ve devlet desteğiyle kentsel dönüşümün hızlanması gerekiyor. 1970 ve 2005 yılları arasında yapılan binalarımızın dayanıklı olduğunu söylemek zor. Daha önceki araştırmalarda bu binalar incelendi ve bu bağlamda kentsel dönüşüme hız verilmesi gerekiyor" açıklamasını yaptı.
1855 yılındaki Bursa depreminde 35 bin nüfusun yüzde 4'ünün hayatını kaybettiğini anlatan Beyhan, "Şu anda böyle depremde 3 milyonu geçen Bursa nüfusunun yüzde 4'ünü düşünürseniz çok fazla can kaybı yaşanabilir. Biz Bursa'da depremin 7 büyüklüğünün üzerinde olmayacağını düşünüyoruz. 6 ve 7 arası bir depremde çok hasar ve can kaybı meydana gelebilir. Bu bilimsel ve olasılıksal çalışmalarla gösterilmiş durumdadır. Marmara deniz havzasının ortasından geçen fay ise Marmara Denizi ve Körfeze kıyısı olan her kesimi etkiliyor. Bu bilinen bir gerçek. Bilimsel araştırmalara göre 7'nin üzerinde bir deprem bekleniyor. Zemin etkisi dediğimiz bir olay var" şeklinde konuştu.
Evet, bu toplantıdan Bursa adına neler öğrendik? Sorusuna cevap aradığımız zaman iki önemli faktör karşımıza çıkıyor.
Birinci faktör, Bursa’daki 1970 ile 2005 yılları arasında yapılan binalar risk taşıyor. Kentsel dönüşüm için gerekli imkanlar oluşturulmalı ve zaman geçirilmeden uygulanmaya konulmalı. Ama, benim şahsi görüşüme göre, kentsel dönüşüm, rantsal dönüşüm projelerine dönüşmemeli.
İkinci önemli bilgi ise Bursa deprem kuşağında ve çok kısa zamanda 7 şiddetli ve üzerinde bir deprem bekleniyor. 1855 depremini yaşayan Bursa’da o tarihlerde yaşamış olan insanlarımız belki bugün hayatta değiller ama, o depremin izlerinin takip edilmesi, bizlere yeni ip uçları verdiği gibi önlem almamız gerektiğini, hem de zaman geçirmeden önlem almamız gerektiğini hatırlatıyor.