Eğitim

Büyük şehirler kentleri yeşil bir geleceğe yönlendiriyor!

Büyük şehirler hızlı kentleşme sürecini yeşil bir geleceğe yönlendirmek için yeni ve enerji etkini teknolojilere odaklanıyor

Bir sera şehrin hayalini kurmak zor olabilir. Burada insanların hepsi yakın çevresiyle mükemmel uyumlu olan devasa tek bir binanın içinde yaşayıp gider, inşaat malzemelerinin tümü yerel olarak üretilir ve biyolojik anlamda tamamen parçalanabilir özelliğe (biyodegrade) sahiptir. Dışarıdaki ısı farklılıkları uç noktalarda olsa bile kat boşluklarının, havalandırma bacalarının ve yalıtım katmanlarının titizlikle düzenlenmiş olması sayesinde içeride hoş bir iklim hüküm sürer. Üstelik bütün bunlar, tek bir kilovat saat enerji bile tüketilmeden yapılır.

Aslında bu bina öğle güneşini sadece dar cephesinin alabileceği ve bu sayede solar ısınma etkisini azaltacak şekilde konumlandırılmıştır. Binanın içinde bulunan ve şehrin tamamını doyuracak kadar gıda üretebilen devasa bahçelerde, şehir sakinleri gezintiler yapabilir. Burada insan eliyle atmosfere salınan sera gazları ise sadece onların sindirim süreçlerinden arta kalan gazlardan ibarettir.

Size bilim kurgu gibi mi geldi? Oysa termitler ve diğer böcekler açısından hayatın başladığı andan itibaren bu bir gerçekliktir. Bu marifetli yaratıklar aslında hakiki birer yeşil kentsel planlama uzmanıdır. Yedi metre uzunluğa kadar ulaşabilen yuvaları, sadece milyonlarca böceğe bir ev sunmakla kalmaz, aynı zamanda olağanüstü enerji etkinidir ve doğayla da mükemmel bir uyum içindedir. En azından bu açıdan termitler bizden çok ilerideler. ABD'li mimar şehir planlamacısı Daniel Libeskind, "Kapalı alanlardaki yaşam ile sürdürülebilirliğin birbiriyle çelişmediğini artık anlamalıyız. Bugün kentsel gelişimin önündeki en büyük sorun bu ikilinin uyuşturulmasıdır" diyor.

Gerçekten de günümüzdeki mega şehirlerden pek çoğu, çevreyi ve kaynakları insafsızca yiyip bitiren uçsuz bucaksız beton yığınları görünümünde. Bugün nüfusu 10 milyonun üzerinde olan 22 mega şehir var. Bu sayının 2015 itibarıyla 26'ya çıkması bekleniyor. Bunların büyük bir çoğunluğu da gelişmekte olan ve gelişen ülkelerde, yani bir başka ifadeyle sürdürülebilirliğin geçmişte hiç de öncelikli bir sorun olarak görülmediği yerlerde kurulacak. Buradaki en acil çevresel sorunlara karşı savaşmak için yetkililerin ellerinin altında çok da fazla silahları olmayacak. Bahsedilen sorunlarını arasında yerel kamu taşımacılığının iyileştirilmesi, binaların yenilenmesi ve enerji ile su altyapılarının modernizasyonu sayılabilir.

Nitekim iklim değişikliğini sınırlandırmak için verilen savaşta, en avantajlı olunabilecek cephe nüfusun yoğun olduğu bu merkezlerdir. Şehirler daha şimdiden dünya genelinde tüketilen enerjinin yüzde 75'inden ve sera gazı salınımlarının yüzde 80'inden sorumlu. Bugün Libeskind gibi mimarlar genel tutum ve davranışlarda kademeli bir değişiklik olduğunu gözlemliyor. "Yavaş yavaş bir yeniden düşünme süreci gelişiyor. Belediye yetkilileri artık hızlı kentleşmeyi şekillendirmekte, sürdürülebilir yöntemlere daha fazla ilgi gösterir hale geldi. Bu durum inovasyonlar için müthiş bir potansiyel yaratıyor" diyor. Londra merkezli HSBC Bank, dünya genelinde ekonomileri canlandırmak için alınan önlem paketlerinden yüzde 15 kadarlık bir tutarın enerji etkini bina sistemleri gibi yeşil altyapı projelerine gittiğini tahmin ediyor. Aynı zamanda iklim araştırmalarının son bulguları da şehirlerin sürdürülebilirlik sorununun farkına varmalarında fevkalade etkili oldu. Çünkü iklim değişikliğinden kaynaklanan seller, kuraklık ve yükselen deniz seviyesi gibi felaketler, en çok gelişen ve gelişmekte olan ülkeleri vuracak.

Singapur, bağımsızlığını kazandığı 1965 yılından bu yana, sınırlı bir yüzölçümü içerisinde sürdürülebilir bir kentsel planlamanın nasıl yapılabileceğinin en mükemmel örneğini sunuyor. Almanya'nın Hamburg şehrinden bile daha küçük bir yüzölçümüne sahip bu şehir devleti, aslında 5 milyon kişiye ev sahipliği yapıyor. Buna rağmen veya belki de bu nedenle Asya'nın en yeşil kentlerinden biri. Singapur Kentsel Yeniden Geliştirme Bürosu'nda stratejik planlamadan sorumlu grup direktörü olan Richard Hoo, "Bizde de diğer şehirlerdeki gibi hızlı bir nüfus artışı yaşanıyor ancak hammaddeleri de üretecek alanlarla birlikte 710 kilometrekarelik bir yüzölçümüne sığmak zorundayız, işte zaten bu nedenle sürdürülebilir bir yoldan büyümek bizim için son derece önemli" diyor. Singapur'un nüfusu 1986 yılından bu yana yüzde ". oranında artmış durumda.

Hoo'nun verdiği bilgilere göre, aynı zaman zarfında yeşille kaplı alanlar a yüzde 50 artmış. Singapur, şehir sak doğal bir klima hizmetiyle birlikte satır kafa dinleme imkanı da sunan sayısız parklara sahip olmanın yanı sıra, ener etkini teknolojileri de hem desteklemekte hem bizzat kendisi geliştirmekte. Örneğin Siemens tarafından Singapur'da bir sürdürülebilir kentsel gelişime uyum merkezi çalıştırılıyor. Burada şu anda su ile atık suların çok daha yeni ve etkin arıtma metotları üzerinde çalışılmakta. Siemens burada 2010 Ekim'inde pilot bir tuzca arındırma tesisi açmayı planlıyor. Bı tasım denizsuyundaki tuz, konvansiyone yöntemlerle tüketilen enerjinin ya-azına gereksinim duyulacak bir süreçte elektrik alanları kullanılarak ayrıştırılacak.

Çin de hazırlanıyor. Singapur'un dev komşusu Çin de kentsel büyümeye cara yeşil bir görüntü katmanın yolların aramakla meşgul. Çünkü daha şimc zar şehirlerde yaşayan yarım milyardar -aza olan insan sayısının, 2030 yılına gelindiğinde ikiye katlanacağı tahmin ediliyor. Şu anda bu ülkenin enerji ihtiyaçlarını büyük bdm kömürle çalışan enerji tesisleri karşılıyor ve artan nüfusla birlikte onların da sa;artıyor. Duman ve atık su gibi çevresel Milik sorunlarının yanı sıra bu tesisler, C02 salınımlarının artmasına da neden oluyor. L jslararası Enerji Ajansı'na göre Çin daha şndiden dünyanın en büyük sera gazı salınımcıları sıralamasında ABD'yi sollamış durumda ve sadece 2007'de, atmosfere daldığı 6 milyar metrik tonluk C02 miktarı 2001'deki seviyesinin iki kat üzerine çıkmış bulunuyor. Çin, ekonomik tercümenin yan etkilerini azaltmak için 2020 yılına gelindiğinde tükettiği toplam enerji c-de yenilenebilir enerjinin payını yüzde ': e çıkartmaya karar vermiş. Bu sayede I "'in megaşehirleri, Siemens gibi "renkçilerden sağlayacakları enerji etkini *r çevre dostu teknolojiler sayesinde birer El Icado'ya (som altından yapılma hayali sairlere) dönüşebilecek. Örneğin Siemens, Şhanghay'ın bir semtini baştan aşağıya enerji "tasarruflu bina sistemleriyle donatmayı : anlıyor. Belediye yetkilileri bu sistemlerin ödeme taksitlerini ise enerji ra iyetlerinde sağladıkları tasarruflarla ödeyecek.

Siemens bu aralar Tongji Üniversitesi'nin kentsel Planlama Okulu ile birlikte eko şehir modelleri geliştirmekle de meşgul. Bu "odeller, megaşehirlerin daha ilk fikir samasındayken bile mümkün olduğunca sürdürülebilir kılınması için tasarlanıyor. Şhanghay'ın bu yılki Expo'su, "Daha iyi Şehir lana iyi Yaşam" sloganıyla, muhtemelen Çin'in sürdürülebilirlik anlayışının artık «ağıttan bir kaplan olmadığını gözler önüne getirecek. Dünyanın her yerinden gelen yaklaşık 70 milyon Expo ziyaretçisi, burada her geçen gün büyüyen hızlı kentleşme acununa ne türden yeşil çözümler irerildiğini yakından izleme fırsatı bulacak. Çin'in megaşehirleri enerji etkini ve iklim dostu teknolojiler için birer deneme merkezi haline geliyor.
 
Fotosentetik dış cepheler.
Dünyanın öteki tarafında, Avrupa ülkeleri de kentsel planlamanın çok daha iklim dostu yapılabilmesi için ciddi çabalar harcıyor. Çin'deki yüzde 43'lük orana karşılık nüfusun yüzde 72'sinin daha şimdiden şehirlerde yaşadığı Avrupa'da, bu nedenle en büyük meydan okuma mevcut altyapıları çok daha enerji etkini ve çevre dostu haline getirebilmek.

Siemens ile araştırma ve danışmanlık firması Ekonomist istihbarat Birimi'nin hazırladığı "Avrupa Yeşil Şehirler Endeksi" başlıklı raporda birinci sıradaki Kopenhag'ın ardından sırasıyla Stockholm, Oslo ve Viyana geliyor. Danimarka'nın başkenti bu unvanını içlerinde ultra etkin bölgesel ısıtma sistemi, giderek artan rüzgar enerjisi kullanımı ve yerel kamu taşımacılığında kullanılan elektrikli otobüsler gibi bir dizi enerji tasarrufu sağlayan iklim koruyucu faktörün bulunduğu önlemlere borçlu.

Aslında ortalık, yeşil şehir vizyonunun nasıl hayata geçirilebileceği hakkında yaratıcı fikir kaynıyor. Örneğin Siemens araştırmacılarından Osman Ahmed ile Maximilian Fleischer'in fotosentez prensibinden faydalanan özel bir dış cephe kaplama planı var. Binalar bu sayede tıpkı fabrikalar gibi havadaki karbondiyoksiti yakıt olarak kullanılabilecek metanol gibi bileşenlere dönüştürebilecekler.
 
Bu arada başka geniş vizyonlu teknolojiler de hayata geçirilmiş durumda. Örneğin UNESCO'nun Dünya Mirası Kentler olarak tanımladığı şehirlerden biri olan Almanya'nın Regensburg kentinde bütün sokaklar ve caddeler, 2009 sonundan itibaren Siemens'in Osram isimli yan kuruluşunun sunduğu ve konvansiyonel sokak lambalarının yarısı kadar enerji tüketen olağanüstü verimli LED'lerle aydınlatılıyor.

Osram araştırmacıları ayrıca organik ışık yayan diyotlar (OLED'ler) üzerinde de çalışıyor. Gelecekte bu saydam ışık kaynaklan, gündüzleri güneş ışığının içeri girmesine izin veren ama akşamları dışarıya ışık yayan özellikleriyle pencerelerde kullanılabilecek. Columbia Üniversitesi Emeritus Profesörü Dickson Despommier gibi bilim adamlarına göre, artık şehir planlamacılarının sürdürülebilir kentsel gelişimi sağlayabilmek için termitler örneğinden dersler çıkarmalarının vakti geldi. Geleceğin megaşehirlerinde doğayla uyum içinde bir arada varolan gökdelenler, işte o zaman tıpkı böceklerin milyonlarca yıldır kendi "bahçelerini" kendi evlerinde ekip biçmeleri gibi, sebzelerin, meyvaların, tahılların ve kümes hayvanlarının yerel tüketim amacıyla yetiştirildikleri devasa seralar gibi hizmet verebilecekler.
Capital