Eğitim

Büyükada'daki yetimhane çevre enstitüsü olabilir

Büyükada'daki yetimhanenin, Uluslararası Çevre Enstitüsü yapılması yönünde görüşmeler devam ediyor

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Fener Rum Patrikhanesi'ne iadesine karar verdiği Büyükada'daki yetimhanenin, Uluslararası Çevre Enstitüsü yapılması yönünde görüşmelerin devam ettiğini söyledi. 

İktisadi Kalkınma Vakfı'nın Yeditepe Üniversitesi'nde düzenlediği programa katılan Egemen Bağış, AİHM'nin kararının sürpriz olmadığını, beklenen bir gelişme olduğunu söyledi. Mahkemenin Türkiye'yi 6 bin Euro manevi tazminat cezasına çarptırmasıyla ilgili soruları cevaplayan Bağış, "Patrikhane'ye ait olduğu söylenen binaya Başbakan ve Başbakan Yardımcımızla gittik ve beraber gezdik. Böyle bir karar bekleniyordu. Bu binanın uluslararası bir çevre enstitüsü olarak yeniden ele alınması konusunda görüşmeler devam ediyor. Bu zaten üzerinde çalışılmış bir konu." dedi. Tazminatın hatırlatılması üzerine Bağış, "Karar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararıdır. 6 bin Euro çok önemli bir rakam değil." ifadesini kullandı. Binanın Uluslararası Çevre Enstitüsü yapılması yönünde Patrikhane'nin de bir projesi olduğunu aktaran Bağış, "Bizim de sıcak baktığımız öyle bir projeleri var. Çevre konusunu inceleyen bütün akademisyenlerin Türkiye'de çalışabileceği bir mekan düşünceleri var. Bence Türkiye'nin çevre konusunda öne çıkması için de önemli bir fikir." dedi.

HATEMİ: ULUSALCI ZİHNİYETİN SONUCU

AİHM'nin, yetimhanenin 3 ay içinde Patrikhane'ye iade edilmesi kararını değerlendiren Fener-Rum Patrikhanesi'nin avukatı Kezban Hatemi, "Zaten yetimhanenin 'malik' hanesinde Patrikhane yazılıydı. Tüzel kişilikle oynamanın bir anlamı yok. Türkiye Cumhuriyeti'ne çok büyük bir zarar verdi bu zihniyet. Hâlâ da değiştiremiyorsunuz. Bu karar, 1920'lerde kalan, ulusalcı ve derin devlet zihniyetinin sonucudur." dedi.

Anayasa Mahkemesi'nde son zamanlarda görülen zihniyetin de aynı olduğunu savunan Hatemi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, "Mahkeme kararını beklemeden yetimhaneyi Patrikhane'ye verin. Burası cemaate ait bir yer." dediğini hatırlattı. Buna rağmen, derin devlet zihniyetinin engellemelere devam ettiğini söyleyen Hatemi, Türkiye Cumhuriyeti'ni mahkûm ettiren kararın arkasında da bu zihniyetin bürokratik engellemelerinin olduğunu savundu. Ulusalcı zihniyetin 'ekümeniklik' kavramını da bir propaganda aracı olarak kullandığını belirten Kezban Hatemi, Başbakan Erdoğan'ın Atina'da söylediği, "Ekümeniklik kavramı beni rahatsız etmez. Ecdadımı rahatsız etmediğine göre beni de rahatsız etmez. Ama benim ülkemde bazılarını rahatsız edebilir." şeklindeki sözlerine de vurgu yaptı.

AİHM'nin bu kararırının Heybeliada Ruhban Okulu'yla bir ilişkisi olmadığının altını çizen Kezban Hatemi, "Heybeliada Ruhban Okulu, apayrı bir sorun. 38 yıldır, Anayasa'ya aykırı biçimde okulun faaliyetleri durdurulmuş durumda. Bu, din ve vicdan özgürlüğünün engellenmesidir. Yetimhane ise mülkiyet ihlaliydi." dedi.

Avrupa'nın en büyük ahşap binasının 'hukuksuzluk' öyküsü

Büyükada yetimhanesinin arsası, 1902 yılında Fener-Rum Patrikhanesi tarafından satın alındı. Hristos Tepesi'ne 23 bin 255 metrekarelik alana beş katlı olarak inşa edilen yapı, bir yıl sonra Büyükada Rum Erkek Yetimhanesi Vakfı'na devredildi. 1935 tarihli Vakıflar Kanunu ile yetimhanenin tüzel kişiliği resmen tanındı. Vakıf, 1936 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne (VGM) bu taşınmazı beyan etti. Yetimhane, 1964'teki Kıbrıs krizinde 'güvenlik' nedeniyle boşaltıldı. İşte bu andan itibaren Avrupa'nın en büyük, dünyanın ikinci büyük ahşap binası çürümeye terk edildi. VGM, 1995 yılında vakıf yönetimini görevden alarak mallarına el koydu. O tarihten sonra da yetimhane bir daha kullanılmadı. Uzun hukuki mücadelenin ardından 45 yıl sonra AİHM, Türkiye'nin Patrikhane'nin mülkiyet hakkını ihlal ettiğine hükmetti. Gerekçeli kararda, Patrikhane'nin taşınmazı bir cemaate tahsis etmiş olsa bile taşınmazın yasal sahibi olarak görüldüğü ifade edildi.
Zaman/Gürkan Tuzlu- Fatih Vural