Çanakkale Konyak Fabrikası’nın yerine ya AVM ya rezidans!
Milliyet Gazete Yazarı Güngör Uras, Kanyak fabrikası arazi hakkında düşüncelerini yazdı. İşte o yazı!
Gazeteci Kerem Çalışkan, “Hocam, kıyı köşe bakkallarda yassı şişe Tekel Kanyağı bulursan al, sakla. Hatıra olur…” deyinceye kadar kanyak üretiminin sona erdiğinin farkında değildim.
Yıllar önce Mecidiyeköy’deki fabrikada likör ile birlikte üretimine başlanan kanyak için daha sonra Çanakkale’de fabrika yapılmıştı.
Biraz geç öğrendim. Ama öğrendim ki, Mecidiyeköy Likör Fabrikası nasıl yıkıldı ise Çanakkale Kanyak Fabrikası da yıkılmış.
Tekel’in özelleştirmesinde alkollü içkiler fabrikalarını satın alan sermaye grubundaki yetkililere sordum. “Likör ve kanyak üretimi ekonomik olmadığı için, üretimine son verdik” dediler.
Yerlisi olsun, yabancısı olsun hiçbir sermaye grubu zarar eden üretimi “vatan için, millet için” sürdürmez. Bu doğru da… Gene de insanın içi sızlıyor.
Tekel’in (1) meyve likörleri (2) kanyağı (3) Ankara Viskisi, tarım ürünlerine dayalı olarak geliştirdiği “farklı” ürünlerdi. Tekel şemsiyesi altında, kâr eden işlerden, yeni projelerin desteklenmesi ile Türkiye’ye özgü ve farklı alkollü içeceklerin üretimi sürdürülebiliyordu.
Konyak, genç şarabın en az iki defa damıtılmasıyla elde edilen bir içkidir. Adını Fransa’nın Cognac adlı kasabasından alır. Bu bölgede yetişen üzümlerden yapılır.
Bazı aileler bayramda ikram eder
Konyak ve likör, Osmanlı döneminden beri Türk halkının sevdiği iki içki türüdür. Çok evde bayramlarda misafire bayram şekeri ile meyve likörü ikram edilir. Çok evde soğuk algınlığında çocuklara ve yaşlılara içirilen sıcak çaya konyak katılır.
(Bu nedenle 1940’lara kadar konyak-kanyak eczanelerde satılırmış. Bazı aileler vişne, kayısı, şeftali likörlerini evlerde hazırlarlardı.)
Tekel konyak üretimine 1930 yılında başladı. Fransızlar, “Konyak, Cognac kasabamıza ait tescilli bir içkidir” diye uyarıda bulununca (rivayete göre) Atatürk, “Madem insanın içini ısıtıyor, kanı yakıyor, adı Kanyak olsun” demiş.
Kanyak üretimi Mecidiyeköy Likör Fabrikası’ndan 1962 yılında Çanakkale’ye taşındı. Devlet Baba, Bozcaada ve Çanakkale yöresindeki üzüm üreticilerinin ürünlerini değerlendirmek için, Bozcaada’da bir sıkım fabrikası yaptırdı. Fransız uzmanlar ise Çanakkale Konyak fabrikasını kurdu.
Bozcaada’da yetişen üzümlerin suyu adadaki tesiste sıkılıyor, belli işlemlerden sonra, Çanakkale Konyak Fabrikası’na gönderiliyordu. Bozcaada’daki tesisi özelleştirmede satın alan Corvus şaraplarının üreticisi Reşit Soley bana, eski tesisin beton sarnıçlarını gösterdi. İşlemden geçen üzüm suları bu beton sarnıçlarda saklanırmış. Bozcaada’daki tesiste şarap veya konyak üretilmezmiş.
Bize fabrika değil AVM lazım
Özelleştirmeden az süre önce Çanakkale Konyak Fabrikası’nın 10 distilasyon kulesi yenilenmiş. Fabrikada üretime son verilince bu kulelere Almanlar talip olmuşlar. Almanya’ya taşımışlar. Fabrika binası satılmış. Satın alanlar binayı yıkmış.
Konyak fabrikası üretimi durdurunca, bu fabrika için üzüm üreten, üzümcülüğe soyunan Bozcaada ve Çanakkale halkı büyük sarsıntı geçirmiş. Fabrikanın yeri ise Çanakkale Belediyesi’nin başına dert olmuş. Sadece Konyak Fabrikası’nın yeri değil, özelleştirme furyasında kapanan Sümerbank ve Petkim fabrikalarının yerleri de...
Satın alanlar fabrikaların içindeki makineleri satıp, binaları yıkıp, arsasına alışveriş merkezi veya rezidans dikmek için belediyenin kapısında sıraya girmişler. Ne yaparsınız? Devir üretme devri değil, rant devri.
(Üniversitelerimizde araştırma konusu arayanlara bir önerim var: Araştırınız bakalım özelleştirme sonucu Sümerbank, Tekel, EBK gibi kaç kamu kuruluşunda üretim durdu. Makineleri satıldı. Binaları yıkıldı... Da... Yerlerine neler yapıldı?)
Güngör Uras/Milliyet