Çarpık kentleşmenin nedenleri: Ek inşaat, yeniden dönüşüm, kat atma!
Önce şehirler yapılır sonra yerleşilir. Türkiye'de ise önce göç edildi daha sonra ihtiyaca göre şehirler yapıldı. Eklemeyle, ek inşaatla, yeniden dönüşümle, kat atmayla da ortaya çarpık kentleşme çıktı...
Önce şehirler yapılır sonra yerleşilir. Türkiye'de ise önce göç edildi daha sonra ihtiyaca göre şehirler yapıldı. Eklemeyle, ek inşaatla, yeniden dönüşümle, kat atmayla da ortaya çarpık kentleşme çıktı. Yeni Şafak Gazetesi köşe yazarı Ahmet Ulusoy, bugünkü köşesinde çarpık şehirleşmenin yarattığı sorunları kaleme aldı.
İşte Ahmet Ulusoy'un 'Çarpık şehirleşme ve otopark sorunu' başlıklı yazısı...
Arabanızla her şehir merkezine girişte aklınıza ilk düşen soru arabamı nereye park edebilirim oluyor. İstisnasız büyük şehirlerde yaşanılan sorunların başında otopark sorunu geliyor.
Hatta otomobil sahipliğinin düşük olduğu şehirlerde bile ulaşım ağının yetersizliği, iş ve ticaret merkezlerinin dar alanda yoğunlaşması gibi nedenlerle de park sorunu yaşanıyor.
Şehirlerde sürekli altyapı, üstyapı, sanat yapılarına dair çalışmalar devam eder. Aynı zamanda otopark ve trafik sıkışıklığı sorunu da.
Doğrusu yıllardır devam eden, her geçen gün yeni bir volüm kazanan otopark ve trafik sıkışıklığı sorunu şehri yönetenlerin başarısızlığının yansımasıdır.
Şehrin merkezinde devasa konutlara, sitelere, iş merkezlerine izin (yapı ruhsatı) veriliyor. Büyük bir nüfusu bölgeye yerleştiriyorsunuz, haliyle araç trafiği artıyor ama bunu karşılayacak yol yok, park yok, nefes alma alanı yok.
Geçmişte büyüklerimizin dediği gibi “bize plan değil pilav lazım” aforizmasıyla bakıp şehirleri plansızlığın karanlık dehlizlerine mahkûm ediyoruz.
**
Şehirleri insanların yaşam alanlarını genişletecek, daha hijyen, daha keyifli zaman harcadıkları, daha mutlu ve sağlıklı, trafiğin asgariye indirildiği bir forma sokamadık.
Doğrusu şehirleri yönetenlerin böyle bir dertleri olduğundan da şüpheliyim.
İrili ufaklı şehirlere, hatta ilçelere bakın.
Binaların, sokakların, yaşam alanların bir aklı, insanlara-çocuklara hitap eder bir yanı var mı?
Adeta pusulasız, meçhule yelken açan bir gemi misali, rasgele-belirsiz bir seyir izliyor anlı-şanlı geçmişi olan şehirler.
Yaptığımız tek şey şehirlerdeki tarihi izleri kamufle eden yapılara imza atmak.
Neden şehirler kısa sürede kentsel dönüşüme tabi tutuluyor?
Acaba Roma, Viyana, Londra ya da diğer şehirler kentsel dönüşüme tabi oluyor mu?
Örneğin Roma’yı adım adım gezdiğinizde tarihin derinliklerine yolculuk yaptığınızı hissediyorsunuz. Yeni binalar şehrin dışında ve yine bir ölçü-intizam içinde yapılıyor.
Viyana milyonluk şehir ve trafiği hissetmezsiniz bile. Her yeni gelen belediye yönetimi imar planlarında revizyon yapamaz çünkü.
Devlette devamlılık esastır ilkesini, belediye yönetimlerinde şehir yapılanmasıyla (imarla) ilgili konularda istisna tuttuk.
Halen uzun vadeli mastır planları değiştirmekle meşgulüz.
**
Önce şehirler yapılır sonra yerleşilir.
Biz önce yerleştik (göç ettik) sonra ihtiyacımıza göre şehirler yapmaya çalışıyoruz.
Eklemeyle, ek inşaatla, yeniden dönüşümle, kat atmayla ortaya çıkan kentsel çirkinlikler ortada.
Taşrada orta büyüklükte bir ilçede geziyorsunuz (büyük şehirleri biliyoruz zaten). Eski binalar 5 kat, hatta aralarda müstakil 2 katlı bahçeli evler bölgesi var. Ama yan tarafa yeni yeni 10-15 kat binalar çıkılıyor.
Yeni yapılarla müstakil ev sahiplerinin, 5 katlı binada duran önceki yerleşiklerin görüş mesafesini, hayat hakkını, nefes alma koridorlarını tıkadınız demektir.
İşin açıkçası, Cumhurbaşkanı'nın ısrarla üzerinde durduğu yatay mimariye sahip şehirler argümanı anlaşılamamış, belediye yönetimlerince içselleştirilememiştir.
Belediyenin gelire ihtiyacı var (iyi niyetli bakış), imar planı değiştirilmiş, yüksek kat vererek ek gelir sağlanmış.
Sonuçta mahkemeler devrede, durdurulan yapılar ve bir şekilde alınan izinler.
Yüksekliği, sokağı, şekli, görüntüsü iç karartan ucube şehir yapıları.
Kaynak kaybı, zaman kaybı, çarpık şehirler, çevre ve görüntü kirliliği, kızgın ve mutsuz insan toplulukları.
**
Çarpık yapıların otopark sorunu olması da kaçınılmaz.
Şehir içinde ruhsat verilen yapıların çoğunda yasal otopark gereksinimi atlanmış.
Belediyelerin varoluş nedenlerini iyi anlamak gerekir.
Belediyeler bir ticari (gelir-kâr hedefli) müessese değildir.
Belediyeler “yerel halkın ortak nitelikteki ihtiyaçlarının karşılanması” temel amacıyla kurulmuş.
Park sorunu şehir yerleşiklerinin büyük bir kesimini ilgilendirmektedir.
Sorunun çözümü için yeni park alanları yapmak (yerin altında ya da üstünde), inşaat izinlerini yapıların yol açacağı nüfus-araç projeksiyonlarına göre vermek gerekir.
**
Kısaca özetlersek; irili-ufaklı iyi yönetilememiş şehirlerimizde çarpık yapı, trafik ve otopark sorunu çözüm üretilmeden ağırlaşarak devam etmektedir.
Şehirlerimizi yaşamak istediğimiz yerlere dönüştürecek politikalara, yeni bir kentsel tasarıma, kaynaklara ve bunu becerecek yöneticilere ihtiyaç var.
Sayın belediye başkanlarımız şehrinizin otopark sorununu (yılların birikimi de olsa) ajandanızın ön sayfalarına not ediniz, lütfen…
Birinci büyük problemimiz terörse ikincisi de çarpık kentleşme!