Cengiz Bektaş: Para için değil, iyi mimarlık için çalışsınlar!
Mimar Cengiz Bektaş, mimarlık hakkında önerilerde bulundu. Bektaş, “Önce ülkelerini tanımalarını öneririm. Bunu öğretimlerinden önce yapsalar daha iyi olur ama gecikmeden şimdi de yapabilirler" diyor...
Mimarlık ile ilgili tecrübelerini Milliyet’ten Meral Akçay ile paylaşan Mimar Cengiz Bektaş, “Bugüne dek tek ağaç kesmedim. Hem de bunu böyle bir anamal ortamında becerebildim. Mimarlıkla hiç yalan söylemedim” şeklinde konuştu.
1-Mimarlık kariyeriniz birçok projeye imza atmanızın yanında yüzlerce ödülle dolu. Türkiye'de mimarlık sektörü içerisinde çok özel ve kıymetli bir yerdesiniz. Mimarlığın ilk yılları ve bugün arasında bir değerlendirme yapacak olsanız ''Mimarlık nedir?'' sorusunun cevabı sizin için bir değişime uğradı mı? Sizce mimarlık nedir?
Mimarlığımın ilk yıllarıyla bu günü arasında bir değerlendirme yaptığımda, ana eksende bir değişmenin olmadığını söyleyebilirim. Yalnızca ana ilkelerde gittikçe olgunlaşma oldu.
Benim için mimarlık, insanın ölçülerine, tinsel yapısına, sosyal konumuna, kültürüne en uygun insancıl oylumlar yaratmak, bunları bir bütünün içinde birbiri içine akıtmaktır. Özetle mimarlık; oylumları insancıllaştırmaktır.
2-Siz, kültür ve mimarlık ilişkisinin özellikle altını çizen, Anadolu'yu çok önemseyen, yapılarda kişilik ve kimlik ölçeğine çok dikkat eden bir mimar olarak, günümüz mimarlığını ve mimarlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Benim için söylediklerinize sevinmem doğal…
Günümüz mimarlığını, içleriyle dışları birbirine uymayan, yalnızca bir tüketim “meta”ı olarak, dışıyla ivedi satılmağa göre şöyle ya da böyle biçim arayışı olarak görüyorum. Mimarların çoğu da anamalın isteklerine göre çalışıyorlar.
3- Mimarlıkta öykünme problemine nasıl bakıyorsunuz? Son yıllarda bu konuda mimari açıdan tartışılan birçok yapı örneği var. Siz bu sorunun kaynağını neye bağlıyorsunuz?
Herkes bir şeylere öykünerek başlar. Giderek kendi kişiliğini bulur. Öykünmenin kaynağı, doğruyu bulamamak durumda olmaktır, yine de öykünmek bile beceri, us ister.
4-Bir söyleşinizde ''Bir mimarlık öğrencisinin bütün sanat dallarının bulunduğu bir ortamda yetişmesi gerekiyor'' demiştiniz. Eğitim konusunda endişelerinizi ve imza yetkisinin dünyadaki örneklerinin altını çizmiştiniz. Mimarlık konusunda yeterlilik sadece eğitimle mi mümkündür? Ülkemizde mimarlık eğitiminde eksik bulduğunuz aynı zamanda da onayladığınız konular nelerdir?
Mimarlığı öğrenmek, yalnızca eğitimle kesinkes olanaksız.. Eğitim elbette önemli… Ama bunun genel kültür ortamında yapılması gerekiyor. Yalnızca bir görüşe bağlı öğretiler içinde yapılmaması gerekiyor. Hem bütün sanat kolları içinde hem de gerçek bir özgürlükle yapılmalı… Bizdeki gibi bir eğitimden geçmeden de mimar olunabildiğini de biliyoruz. Frank Lloyd Wright, Mies van der Rohe’nin kimi öğrencileri buna örnektir.
Devlet Güzel Sanatlar Akademisi ( bu günkü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) buna en yakın eğitimi veriyordu.
5- Siz 15 yaşında köşe yazısı yazmaya başladınız. Edebiyat ve şiirin hayatınızda önemli bir yeri var. Edebiyatla ilgilenirken mimar olmaya nasıl karar verdiniz?
Yazı yazmak bir tür öz eleştiridir. Bir tür öz denetimdir. Bütün bunlar mimarlığa yararlıdır. En azından bu yol benim için yararlı olmuştur. Yazı yazmaya ilkokuldan sonra başladım. İlk yazım da “Çocuk Haftası” dergisinde yayınlandı. Sonra da dediğiniz gibi Denizli’de bir güncede köşem oldu. Söyleyecek sözüm vardı. Ağabeylerimin adları da C ile başladığı için kimse benim yaşımı bilemedi.
6-Türkiye'de tartışılan bir konu olsa da mimarlık ve iç mimarlık bir arada yürümesi gereken iki disiplin. Siz son on yıla baktığınızda iç mimari tasarım örneklerini, tasarımcı ve iç mimarların vizyon gelişimini nasıl buluyorsunuz?
Açıkçası, benim için mimarlıkla içmimarlık bir bütünün parçaları… Bir takım içinde çalışmalılar… Var olan yapılarda iç mimarlık kötü mimarlığı düzeltmeğe yardımcı olabilir
Doğru mimarlık çözüme zaten içten başlar
7-Türkiye'de mimari büro kavramına, hem birlikte çalıştığınız mimarların söylemleri hem de çalışanlarınızla iletişim modeliniz doğrultusunda farklı bir boyut kazandıran bir isimsiniz. Nevzat Sayın sizinle olan ilişkisini ''Usta -Çırak'' olarak tanımlamıştı. Bugün büronuzda çalışan öğrenciler, mimarlar var. Dünden bugüne Bektaş Bürosu'nda yönetim anlayışında değişim oldu mu?
-Oldu ne yazık ki!
Altı yıl “Öz Yönetim İşliği” söylediklerine tam bir örnekti. Ne yazıkki bizdeki eğitim, öz yönetim üyesi olabilecek kişileri yetiştiremiyor. Öğrenciler takım çalışmasını bile beceremiyorlar. Nevzat Sayın’ın söylediği gibi usta-çırak ilişkisiyle yürüyor işler, hem de neolitikten beri.
8-Mimarlık kariyerinizde yapmak isteyip de yapamadığınız bir proje oldu mu?
Pek çok. Konuları mimar saptayamıyor elbette. Yalnızca istemediklerime “hayır” diyebildim. Kimi sürelerde yoksulluk yaşamında kalarak…
9- Sizin için başarının tanımı nedir?
Başarı, seçebildiğim konuda söylemek istediklerimi söyleyebilmektir.
Övündüklerim de, yapamayabildiklerim de oldu… Bugüne dek tek ağaç kesmedim. Hem de bunu böyle bir anamal ortamında becerebildim. Mimarlıkla hiç yalan söylemedim. Yurdumun parasal olanakları içinde çalıştım.
10-Mimarlık öğrencileri, genç mimarlar için tavsiyeleriniz, uyarılarınız nelerdir?
Önce ülkelerini tanımalarını öneririm. Bunu öğretimlerinden önce yapsalar daha iyi olur ama gecikmeden şimdi de yapabilirler.
Yeterince “staj” görmeden bir yapı tasarımının altına adlarını yazmasınlar.
Para için değil, iyi mimarlık için çalışsınlar.