Ceren Kumbasar: ‘Çılgın’ olan projeler değil!
Kanal İstanbul’la başlayan “çılgın” proje tanımlaması şimdi de Yenişehir projesiyle hayatımızda. İki gün önce Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan Yeni Şehir projesi master planlarında son aşamaya gelindiği açıklandı...
Kanal İstanbul’la başlayan “çılgın” proje tanımlaması şimdi de Yenişehir projesiyle hayatımızda. İki gün önce Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan Yeni Şehir projesi master planlarında son aşamaya gelindiği açıklandı. Proje, yakın bir zamanda bizzat Başbakan Erdoğan tarafından kamuoyuyla paylaşılacak. Yenişehir, İstanbul’da havaalanı aksındaki sekiz belediyeyi kapsıyor. 800 bin konutun inşa edileceği, 2 milyon 400 bin kişinin yaşaması muhtemel bir büyük şehir kuruluyor. 5 bin hektar yeşil alanın, 4 bin 800 hektar da sosyal tesis alanlarının olacağı proje, sadece bu iki veriyle bile çok çarpıcı.
Doğal ve kültürel yapı
Projenin en büyük özelliğinin ise İstanbul’un doğal, tarihi ve kültürel özelliklerinin öne çıkarması olacağı söyleniyor. Umarım öyle olur. Gerçi hangi doğal, tarihi, kültürel özellik onu da merak etmiyor değilim. İstanbul’da doğal ve kültürel bir özellik kalmamış olması projeye yansıtılacaksa, o projeden satış beklememek lazım, onu belirtmek isterim.
Zira biz bize miras kalan doğal alanlarımızı, parklarımızı, tarihi binalarımızı koruyamadık! Eski binaları yıktık, tarihi eser kaydı yoktur dedik, sözüm ona modern binalar yaptık. Tarihi çeşmelerin şans eseri yıkılmamış olanları harabe gibi. Park kültürünün nihayet hissedildiği İstanbul’da şimdi de yürüyecek, yılbaşı kutlaması yapacak park kalmadı. Tabii, bir yaşında bile olmayan bodur ağaçların dikildiği, çimenlerin üzerinde “çimenlere basmayınız” uyarısının olduğu, büyük ihaleleri hatırlatan rengarenk çiçeklerin doğalarına aykırı biçimde dikildiği yapay parkları parktan saymıyorum. Şehircilikten, peyzajdan anlayan hiç kimsenin de saymayacağını biliyorum.
Çılgın Türkler
Çılgın proje denilince akla daha önce hiç yapılmamış, (yapılması gerekip de yapılmayan değil) düşünülmemiş, zamanına ve kimliğine aykırı duran, hayal etmesi zor işler geliyor. Aya gitmek çılgınlık mesela. Mars’ta 2023’te yaşamaya başlama cesareti çılgınlık. Kanal İstanbul, Osmanlı zamanındaki teknoloji ve vizyonla çılgınlık. Ama 30 yıl önce uçacağımızı zannettiğimiz yıllara geldik, takvim 2014’ü gösteriyor. İstanbul’un sözüm ona doğasına, kültürel mirasına sahip çıkan büyük çaplı bir proje artık çılgınlık değil.
Bu devirde çılgınlık, böylesi iddialarla açıklanacak bir projede emeğiyle para kazanan öğretmenlerin, işçinin, memurun ev sahibi olabileceği bedellere bu projeyi satmaktır. Çılgınlık, yeni zenginlere yatırım imkanı sağlamak değil, hak edenlere yaşam kalitelerini yükseltmelerine yardımcı olacak kolaylıkları ve imkanları sunmaktır. Sakın bu ‘Çılgın Türkler’ yanlış anlaşılmış olmasın!
Ceren Kumbasar/ Vatan Gazetesi