Mimarlık

Çevreci ofisler gün ışığından ve rüzgarlarından yararlanıyor!

Ofislerde yanlış ışık kullanımı ve kirli havanın sürekli sirküle olması yüzünden, bir süre sonra iş veriminin düşmesi kaçınılmaz olur. Ancak dünyada yeni yapılan ofis projeleri, bu sorunu oldukça yaratıcı şekillerde çözmüşler

Sadece şeffaf cephe kullanmakla yetinmeyen projelerde, direkt güneş ışığının engellenmesi için paneller ve akıllı cephe sistemleri kullanılıyor. Havanın kalitesinin artması için ise, rüzgardan yararlanılıyor.

Temiz hava doğal rüzgarla sağlanıyor
Paris merkezli Betillon / Dorval-Bory mimarlık ofisi, Kosta Rika'daki Puerto Viejo kasabasında bulunan Sarapiqui bölgesinde bir ofis projesi yapıyor. Projenin ismi "Anabatic Office", çünkü anabatik rüzgar denilen hava olayını kullanarak binanın soğutulması sağlanıyor.

Anabatik rüzgar, dağların yamaçlarının ve eteklerinin ısınması, ısınan havanın yükselmesi sonucunda ortaya çıkıyor. Isınan rüzgar yükselirken, yerine tekrar soğuk hava geçiyor. Böylece yamaçlardan yükseklere doğru bir rüzgar esiyor. Anabatic Office projesinde de bu etki yaratılmış. Geniş ve koyu renk otopark alanı, gün boyunca güneşin altında kalarak ısınıyor ve termal enerji açığa çıkıyor. Buradaki sıcak hava, büyük pervaneler yoluyla hızlı bir şekilde yükselmeye zorlanıyor. Sıcak hava yükselirken, yerine soğuk hava geliyor. Soğuk ve temiz havanın içeri girmesi, binanın alt kısmına yerleştirilen mazgal benzeri duvarlar sayesinde sağlanıyor.

Böylece hava hem binanın dışında, hem de içinde sirküle oluyor ve klima kullanımına olan ihtiyaç da azalmış oluyor.
Tropikal iklime sahip bir arazide inşa edilecek olan proje, aşın sıcak ve nemli havalara dayanıldı olacak şekilde yapılıyor. Yapılan araştırmalar ışığında insanların 21 derece ısıda ve yüzde 50 nem oranlı bir ortamda en iyi şekilde çalışabileceği bilinen bir gerçek. Mimarlık firması da hep bu sıcaklığı ve nem ortamını sağlamayı amaçlamış. Bu yüzden binanın şekli ve kullanılan materyaller, binanın içinde hava sirkülasyonu sağlamak, ideal sıcaklık ve nem oranını yakalamak üzere şekillendirilmiş.

Avustralya'nın en çevreci ofis binası
Avustralya'nın Melbourne şehrindeki Pixel isimli binanın en çok ve ilk göze çarpan özelliği, renkli dış görüntüsü. Dışındaki renkli panjurları Living Edge isimli Avustralyalı mobilya firması üretmiş. Bu paneller kafa karıştırıcı görünse de, binayı süslemek ve dışını renklendirmek dışında bir işlevleri daha var. Binanın gün ışığından maksimum yararlanması bu paneller sayesinde sağlanıyor. Binanın dışındaki şeffaf giydirmeyle maksimum aydınlatma sağlanıyor, ama bu panellerin yerleşimi sayesinde yazın güneşin camlar üzerinde parlaması ve içerinin direkt güneş ışığı yüzünden aşın ısınması engelleniyor.

Pixel, Avustralyalı Foster's bira markasının üreticisi CUB Brewery şirketinin eski yerinde inşa edilmiş. Studio 505 isimli mimarlık şirketinin tasarladığı ofis binası, Avustralya'nın ilk 0 karbon salimli ofis projesi olarak tanınıyor. Grocon inşaat şirketinin inşa ettiği bina, bütün enerjisini kendi üretiyor, suyunu da çevreden elde ediyor. LEED'de şu ana kadar verilen en yüksek puanı alan bina, 102 puana sahip. Aynı zamanda Avustralya'da verilen Greenstar sertifikasına da sahip olan binanın, İngiliz sertifika sistemi BREEAM'de de en yüksek puanı alması hedefleniyor.

Projede pek çok orijinal çevreci çözüm var. Bunlardan bir tanesi, mümkün olan en az miktarda suyu kullanan, bunun yerine vakumla çalışan tuvalet sistemi. Bir diğeri ise "Anaerobic" diye tabir edilen bir enerji sistemi. Binanın zemin katındaki bir tankta, bütün pis su ile tuvalet ve mutfak atıkları toplanıyor. Atıkların içindeki metan ayrıştırılıyor ve çatıda bulunan su ısıtıcısı için enerji sağlanmış oluyor. Binadaki duşlarda ve musluklarda kullanılan sıcak suyun, tuvalet atıklarının ayrıştırılması sayesinde elde edildiğini söylemek mümkün. Bunun ardından kalan atıklar sıvılaştırılıyor, metan seviyeleri azalıyor ve kanalizasyona akıtılıyor.

Bunların dışında binanın çatısında fotovoltaik paneller ve rüzgar türbinleri bulunuyor, tamamen yeşil ve 'canlı' olarak tasarlanan çatıda, yağmur sularını arıtan bir sistem de var. Binada kullanılan akıllı pencere sistemi sayesinde ise, serin gecelerde pencereler otomatik olarak açılıyor ve içerdeki havanın hep taze kalması sağlanıyor.

Aztek formundan esinlendi
Meksika'nın başkenti Meksiko'da, Richard Meier & Partners şirketinin yaptığı binanın adı Mitikah Office Tower (Mitikah Ofis Kulesi). Kulenin mimarları, tasarımda Aztek formlarından ilham aldıklarını söylüyor. Ofis kulesi, Amerikan firması Pelli Clarke Pelli Architects'in, aynı arazide tasarladığı daha geniş bir imar planının kapsamında inşa ediliyor.

Ofis kulesinin dış cephesi neredeyse tamamen saydam. Sadece güney ve doğu yüzlerinde, hareket ettirilebilen giydirme cephe bulunuyor. Bu cephe sayesinde içeriye doğal ışık girmesi sağlanırken, kapalı ortamların direkt günışığı yüzünden aşın ısınması da engellenmiş oluyor. Binanın altında 6 katlı kapalı otopark bulunuyor. Otopark hem ofisler tarafından, hem de projedeki diğer binalar tarafından kullanılabiliyor. Binanın inşası tamamlandığında LEED sertifikası alması planlanıyor.

2014'te inşası bitecek olan kule 34 kattan oluşuyor. Binanın 19. katında, tepesi kubbe şeklinde yapılmış bir konferans odası ve odanın çevresinde de bir kat bahçesi bulunuyor. Binanın en tepesinde ise restoran ve bardan oluşan bir sosyal alan var.
Eda Utku/Hürriyet