Sektörel

Çırağan Sarayı'nın tapusu Beylikdüzü Belediyesi'nde!

Beylikdüzü Belediye Meclisi'nin CHP'li Üyesi ve Meclis Başkanvekili Ömer Şatır ailesi ve kendisine dair bilinmeyenleri Gazetem İstanbul'a anlattı. Şatır, Çırağan Sarayı ile birlikte birçok önemli yerin tapusunun kendilerinde olduğunu söyledi.

Osmanlı padişahlarından 3. Ahmet’in Sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın 9. kuşaktan torunu olan Beylikdüzü Belediyesi Meclis Başkanvekili Ömer Şatır, devletin karşılıksız olarak kendilerine ait olan birçok yere el koyduğunu belirtti. Nevşehirli Damat İbrahim Paşa Vakfı’nın mirası için hukuki mücadele başlattıklarını belirten Şatır, Çırağan Sarayı ile birlikte birçok önemli yerin tapusunun kendilerinde olduğunu söyledi.


Beylikdüzü Belediye Meclisi'nin CHP'li Üyesi ve Meclis Başkanvekili Ömer Şatır ailesi ve kendisine dair bilinmeyenleri Gazetem İstanbul'a anlattı. Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın torunu olan Şatır, ilginç siyasi anekdotlar da paylaşarak Beylikdüzü için farklı bir tablo ortaya koydu.


Beylikdüzü'ne gelmeniz nasıl oldu?


Beylikdüzü'nde 1994 yılında Mega Kent denilen bölgeyi yaptık bitirdik. Çok şükür hiçbir sorun olmadan dairelerimizi teslim ettik. Bu vatandaşın memnuniyeti siyasetime de yansıdı. Rahmetli Ecevit'in 1995 yılında Kayseri milletvekili adayı oldum. Yine rahmetli İsmail Cem CHP'den istifa edip 20 milletvekiliyle DSP'ye geldi. Ecevit'in hanımı kulakları çınlasın Rahşan Hanım bana bizzat eşini al git Kayseri'ye 1. sıradan milletvekili adayısın dedi. Listeler verilmeden bir gün önce istifa eden Cem ve arkadaşlarını 1. ve 2. sıraya koydular. Tabi ben ne gücendim, ne kızdım. Gittim yine çalıştım. Allah rahmet eylesin İsmail Cem'den siyaseten çok şeyler öğrendim. Kendisi siyaset üstü bir ağabeyimizdi. Daha sonra Yeni Türkiye Partisi'ni kurdu. Ben de içindeydim, beraberdik. Hastalandı ve daha sonra Amerika'dan tele konferansla bir kongrede CHP ile birleştik. Bundan sonra da CHP'de siyasete devam ettim.


Beraber çalışma teklifinde bulundu


İlk meclis üyesi ne zaman oldunuz? 


2009 yılında burada Meclis Üyesi aday adayı daha sonra adayı oldum. Seçilen 15 meclis üyesinin içindeydim, 5 sene zamanın Belediye Başkanı Yusuf Uzun'la birlikte bizde CHP'li olarak  görev yaptım. Daha sonra Ekrem İmamoğlu ilçe başkanı oldu, kendisi daha sonra belediye başkan adayı oldu ve 2014 seçimlerinde de bana beraber çalışalım dedi. Ben de aday adayıydım o zamanlar. Eski meclisten ben ve Mülayim Demirtaş ile birlikte bizleri de yanına aldı, birlikte çalışıyoruz. 2 senemiz doldu, beraber devam ediyoruz. Göreve başladığım günden beri 1. Başkanvekiliyim. Kendisi olmadığı zaman Başkanvekilliğini bana bırakıyor. 2. dönemde de partimiz yine beni aday göserdi ve yine seçildim. Ekrem başkanımıza ve bütün meclis üyelerine teşekkür ediyorum.


Bu arada işlerinize devam ediyor musunuz?


Hayır, devam etmiyorum. Yaşım ilerlediği için bıraktım.


Çocuklarınızdan devam ettiren olmadı mı?


Olmadı. Herkes kendi işine bakıyor. Bir oğlum bir kızım var, bir de torunum.


Beylikdüzü'ne yerşleşme kararı almanızda burada yaptığınız inşaatlar mı etkili oldu?


1994 yılında geldiğim Beylikdüzü'nde kaldım. İş beni nereye götürürse oraya gittim. Kurtköy'den inşaat yapmak üzere Beylikdüzü'ne geldim ve Mega Kent Kooperatifler Üst Birliği vardı. Bu birlikte başkanlık ve yönetim görevlerim oldu. Mega Kent'de biz iktidar olmadan önce 700-800  konut tapusunu alamamıştı. Orada yaşananları çok iyi bildiğim ve sayın Ekrem İmamoğlu'na iyi anlattığımı için mağdur ailelerin sorunu büyük ölçüde çözüldü.


Şu an ne aşamada?


Şu anda 2 blok harici hepsi verildi, 2 bloğunda mahkemelik sorunları var, onlar da çözüldüğü zaman hepsi verilmiş olacak. Hiçbir sorunumuz yok.


Biz aile olarak 210 kişiyiz


Şimdi biraz da Osmanlı torunu olmanızdan söz edelim mi?


Osmanlı tarihinde 3. Ahmet devrinin Sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın 9. kuşak resmi torunuyum. Devlette kayıtlı, vakıflarda kayıtlı. Biz 210 kişiyiz aile olarak Türkiye'de. Bunların hepsi mahkeme kararıyla, secerede kendisini mahkemede veraset şekliyle kabul ettirebilecek kişiler.


Ben çocukken tarih okuduğum zaman Osmanlı devrinin sanki yeme içme dönemi, Osmanlı'nın sonu gibi düşünülen bir tarih okudum. Ama daha sonra bilinçli bir şekilde baktığım zaman ve Damat İbrahim Paşa'nın da dedemiz olduğunu anladıktan sonra bakıp incelediğim zaman sadrazamın o devir için çok güzel şeyler yaptığını gördüm.


Damat İbrahim Paşa nasıl birisiydi?


1800'lü yıllarda matbaa icat olduktan sonra Osmanlı matbaayı kabul etmemiş. O zamanın hattatları hep elle yazıyormuş. Ama Nevşehirli Damat İbrahim Paşa matbaayı 200 sene sonra buraya getirmiş. Onun dışında çini fabrikalarını kurmuş, İzmit'te kağıt fabrikasını kurmuş. Bunların tamamı tarihte kayıtlı. Sanayide büyük adımlar atmış. Aynı zamanda devletler arası ilk yerleşik sefaretleri kurmuş daha hiç yokken. Şu anın dışişlerini o zamandan başlatmış. Bir önemli konu da Osmanlı'da üç tane sadrazam devşirme değil, bunlardan biri de Damat İbrahim Paşa. Nevşehir'den çıkmış gelmiş önce helvacıbaşı olmuş sarayda, daha sonra aşama aşama sadrazamlığa gelmiş. Padişah da dedemizi kızı ile evlendirmiş.


210 kişi Damat İbrahim Paşa'nın torunları dediniz. İçerisinde kimler var tanıdık, siyasetçi veya işadamı var mı?


Siyasetle uğraşan fazla kimse yok. Zannediyorum içlerinde sadece ben varım siyasetle ilgilenen.


Biraraya geliyor musunuz?


Geliyoruz, ara ara toplanıyoruz. Miras işleri ile ilgili Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün bana göre eksikliklerinden dolayı bizler vakıfları ve devleti mahkemeye verdik. Devlette böyle bir vakfın mütevelliye verilmesi gerekiyor.


Devlet mallarımıza el koymuş


Hangi vakıf?


Nevşehirli Damat İbrahim Paşa Vakfı. Aynı zamanda Fatma Sultan Vakfı var. Fatma Sultan da 3. Ahmet'in kızı. Yani ailemize 3. Ahmet'ten bile kalan miraslar var. O zaman devlette tapu işi olmadığı için hep vakıf kuruyorlarmış. Bu vakıflar kurulmuş, devretmiş gelmiş bugüne kadar. Çok yerlerde olan malımız ki (kira getiren mallarımız var) camiler, çeşmeler var. Bir kısım yerlerimize de tapuda bizim olmasına rağmen devlet tarafından el konulmuş. Örneğin Cağaloğlu'nda bulunan Defterdarlığın arsası resmen bizim. Devlet oraya Defterdarlık binasını yapmış. Defterdarlığın hemen karşısından aşağı Sirkeci'ye kadar inen eski matbaacıların olduğu yerlerin arsası bizim. Bunların hepsine devlet tarafından el konulmuş. Ama devlet el de koysa, bunun o günkü metrekaresini bugünkü fiyatından vakfa ödemesi gerekiyor. Bu ödemeler yapılmamış. Zamanında da yapılmamış. Hiç para pul ödemeden almışlar.


Şu anda vakıf faal mi?


Evet faal.


Mahkemeler ne durumda? 


Şu anda bilir kişide. Mahkemenin birisi kazanılmış durumda. Bu mütevellilik mahkemesi. Yani evlatların yönetimine verilmesi mahkemesi kazanılmış durumda. Diğer mahkememiz Yargıtay'da şu an 6. senemiz bekliyoruz, imzalamıyorlar.


Vakıf yerleriyle alakalı geçmişte bu bölgede de çok tartışma yaşandı. Vakıf yerleri toplatıldı. Maalesef orada bir boşluk var, hakkını arayan sahip olabiliyor, aramayan olamıyor değl mi?


Devlet azınlık vakıflara bütün mallarını verdi. Bizimkileri vermiyor. Tabi bunun sonucuna mahkeme karar verecek ama kazandığımız davada onaylanmıyor işin kötüsü.


Siz anne tarafından mı torunsunuz baba tarafından mı?


Her iki taraftanda. Ben hem dedem hem babaannem tarafından akrabayım.


Sizde Damat İbrahim Paşa'nın fotoğrafı var mı?


Var, hatta evime de büyütüp astım.


Mezarı nerede?


İBB binasının olduğu Saraçhane'nin karşısında bir cami var. Hemen onun köşesinde bir cami daha var. O cami Damat İbrahim Paşa adına yapılmış, bahçesinde de mezarı yer alıyor. O cami de 7 senedir tadilatta. Tarihi eserleri çalınmış durumda. Yine Nevşehir'de bulunan büyük caminin yanında dedemiz İbrahim Paşa'nın heykeli var. Kayseri'de çok büyük bir han var. Orası mezbelelik haline geldi. Vakıflar bakmıyor, böyle bir tarihi yerin bu hale gelmesi çok üzücü bir durum. Bu vakfın bizlere devredilmesi lazım. Türkiye'de Osmanlı'dan kalan 2 tane önemli vakıftan bir tanesi bu vakıf.


Ya verin ya da yok deyin!


Bu anlamda siyasi destek almalısınız...


Ben bazı görüşmeler yaptım. Birileri destek vermek istiyor, birileri bu mal varlığı çok büyük devletin buna gücü yetmez diyor. Şöyle söyleyeyim size Çırağan Sarayı bile bizde. Abartı olmasın diye söylemek istemiyorum ama Çırağan Sarayı'nın bile temeli bizde, vakfın mallarının içinde. Diyorlarki bu kadar malı devlet öderse batar, hepsini size geri veremez. Cağaloğlu gibi bir yerde Defterdarlığı arsası bugün ne kadar eder? Onun gibi çok yer var. Kayseri'de, İzmir'de, Nevşehir'de var. Bizlere söylenen devlet bir gün sizleri çağırır uzlaşma yapar şeklinde. Bir yol bulur başka türlü olmaz bu diyorlar. Biz de diyoruzki ya verin ya yok deyin.


Sizin Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın torunu olduğunuzu birlikte  siyaset yaptığınız arkadaşlarınız biliyor mu?


Biliyorlar. Ama ben çok büyük reklam yapmayı seven biri değilim.


Biz haberini yapıyoruz artık herkes duyacak


Duyulsun. Bunda bir sakınca yok. Ben bunları kullanarak bir takım şeyler yapacak birisi değilim. Paylaşmadığım konulardan biri de şudur, onuda söyleyeyim; 7- 8 senedir inancım gereği hacca yazıldım çıkmadı, geçen sene çıktı. Geçen sene eşimle beraber hacca gittik geldik. Ama ben bunu ne sosyal paylaşım sitelerinde paylaştım ne duyurdum, çoğu insan bilmez. Bu sene Ocak ayında Ekrem Başkan'ın sayesinde 10 kişiyi (müftüde dahil) umreye götürdük, ben de başlarındaydım. Bunu da reklam olsun diye söylemiyorum ama o işleride yapan ve bunun bilincinde olan bir insanım.


Ailenizde daha önce bu vakıf malları için uğraşan olmuş muydu?


Rahmetli babamın o zamanlar biz teyyare pulu derdik, çok dilekçesi vardı. Babam işçiydi. Kayseri'den İstanbul'a, Ankara'ya bu vakıflara gidip gelmek gibi şeyleri fazla bilen kişiler değilllerdi. Devlet Demir Yolları'nda çalışan, ailesini geçindiren bizleri okutmaya çalışan bir işçiydi. Bunlarla uğraşamamışlar sadece yazışmalarla bir sürü oyalamalar olmuş. Üniversite için İstanbul'a geldiğim zamana kadar hayatım hep çalışmakla geçmişti. Hem çalıştım hem okudum. Sonrasında çocuklarım oldu onların meşgalesi, hayat meşgalesi. Zamanla rahatlayınca böyle bir şey vardı ne oldu diye düşündüm. Bizim seceremiz evimin vitrininde dururdu. Biz buna neden bakmıyoruz diye düşündüm ve diğer torunlarla telefonlaşarak birçoğunu İstanbul'da topladım. Bu toplantıları Ankara ve Kayseri'de de yaptık. Bu konuya el atma kararı aldık. Fakat bu tür işlerde masraf da oluyor, maddi gücünüzde sınırlı olunca biraz yavaş gidiyor.


Vatandaşa parti adı hiç sormadım


Çocukluğunuzdan itibaren Sadrazam torunu olduğunuzu bilmenin, bunun bilinciyle büyümenin size, karekterinize nasıl bir etkisi oldu? 


Etkisini tabi ben bilemem, karşıdaki insanlar daha iyi bilir. Ama şunu söyleyebilirim; Yüzlerce insandan duydum, buraya gelen insanlardan da duydum, benim bir mizacım var. Ben bundan önceki 5 yıllık meclis üyeliğim dönemimde de, şu andaki başkanvekilliğinde de gelen vatandaşlarımıza kapım her zaman açık oldu. Vatandaşa parti adı hiç sormadım. Ben partinizdenin, üyenizim diyenlere buna gerek yok dedim. Parti ile ilgili bir şeyse ilçe başkanlığına git, belediye ile ilgili bir konuysa hiç sormadan kim olursa olsun yapmaya çalışırım, yapamayacağım bir işse bir üst başkanıma aktarırım, gene olmuyorsa derim ki kardeşim bu işin olmuyor. Yani bizim yapabileceğimiz iş değilse, muhatap kaymakamlıksa kaymakamlığa yönlendiririm, yapabildiğimi yapar yapamadığımı yapamıyorum derim. Onun için bu kadar senedir gelip gidenlerden sürekli "Ya sende bir asalaet var"sözünü işitirim. Tabiki bu olayı bilmeden bunu hep söylerler.


İnşaat işine atıldım


Yıllardır Beylikdüzülüler'in tanıdığı Ömer Şatır'ı daha yakından tanımak istiyoruz. Öncelikle siyasi yaşantınız nasıl başladı öğrenebilir miyim?


Ben 1948 doğumluyum. Kayseriliyim. Derler ki "Kayseri'de ticaretle uğraştırırlar çocuklarını ticarette başarılı olamayanları okuturlar" Sanırım ben onlardanım. Rahmetli babam bizi okutmuş. 1968'de Kayseri Lisesi'ni bitirince İstanbul'a geldik. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nden 1973 yılında mezun oldum. Lise çağından beri de muhasebeciliğim vardı. Yani çekirdekten yetme muhasebeci denen şekilde üniversitede de okurken de firmaların muhasebelerini tutuyordum. Daha sonra iş hayatına atıldım ve kendi işimi kurdum. Konfeksiyon, mobilya gibi işler yaptım sonrasında inşaata atıldım. Küçükçekmece'de 2 bina yaptım Tepeüstü'nde. Daha sonra Kurtköy'e geçtim Kurtköy'de 2-3 ortakla birlikte büyük site yaptık, 200 küsür dairelik. 



Gazetemistanbul