Genel

Contemporary Istanbul kavramsal tasarımı Tabanlıoğlu imzası taşıyacak!

Orta Doğu, Balkanlar, Kafkasya ve Doğu Akdeniz ülkelerinden Avrupa ve Amerika'ya kadar uzanarak tüm dünyaya hitap eden çağdaş sanat fuarı Contemporary Istanbul (CI) artık, Tabanlıoğlu Mimarlık’ın kavramsal tasarımlarıyla kapılarını aralayacak.

Kavramsal tasarımları ile fuarda; iç ve dış mekan tasarımını etkileyecek olan Tabanlıoğlu Mimarlık, ayrıca imza attığı VIP Lounge ile de sanatsever ve koleksiyonerleri ağırlayacak.

Bu yıl 14–17 Eylül tarihleri arasında İstanbul Kongre Merkezi ile Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda 12’nci kez düzenlenecek Contemporary Istanbul’un Tabanlıoğlu Mimarlık imzasını taşıyan ilk kavramsal tasarımı “Parkta Sanat” konseptini taşıyor.


Contemporary Istanbul’un 12’nci Edisyonu itibari ile gerçekleştirdikleri işbirliğine değinen Murat Tabanlıoğlu, “uluslararası sanatçıları ve eserlerini ağırlayacak bu mekana, serginin gerçekleşeceği “yer”e dair, İstanbul’a dair bir his kazandırmak istedik” açıklamasında bulundu.

Tabanlıoğlu Mimarlık ve Contemporary Istanbul arasındaki bu önemli işbirliği ile sanat fuarının mimarlık adına da güçlü bir mesaj taşıyacağına dikkat çeken Melkan Gürsel ise “Mimar olarak sanatla buluşmaya açık olmanın ötesinde projelerimizde sanatçılarla işbirliğini çok önemsiyoruz. Contemporary Istanbul için tasarlanan yerleşim planıyla sanat eserlerinin en uygun koşullarda sergilenmesi ve izlenmesi birincil hedefti” şeklinde konuştu.


Contemporary Istanbul 2017 – “Parkta Sanat”

Bölge galerilerinin yanı sıra Avrupa, Amerika ve Asya’nın en önemli galerilerini, sanatçılarını ve koleksiyonerlerini de bir araya getirerek İstanbul’u, geniş bir sanat izleyici kitlesinin odak noktası yapacak CI 2017'nin iç mekan tasarımı; – özellikle açık havada yer alan – kamusal alanlara vurgu ile bir kent parkı çeşitlemesi olarak, ancak kesinlikle bir park temsili ya da taklidi olmadan, özgün bir anlayışla hayata geçirildi. Galerilerin yer aldığı sergi mekanının “tasarı bir topoğrafya”ya dönüştürülmesi, aynı zamanda yerel kaynakları ve ihtiyaçları vurgulamayı da amaçlıyor.


Ortak kullanılan yeşil alanlar; – ne kadar fazla insana açılırsa o kadar çok – yaşayanlarda huzur üretecek, farklılıklar arasındaki etkileşimi daha sağlıklı hale getirecek ve sanatın özgürleştirici potansiyelini teşvik ederek, yaratıcı üretim kanalları oluşturacak.

Yapay olarak düzenlenmiş bu iç mekan, aynı zamanda, etkinlik sırasında açık havada heykellerin sergileneceği sergi merkezine bitişik Park'ın bir uzantısı olarak ele alınıyor. Bu mütevazı park, halihazırda İstanbul'un nadide ve değerli yeşil mekanlarından biri olan, Maçka Parkı'na bağlanıyor.


İç mekan ile dış alan arasındaki ahenk, galeriler arasında kalan boş alanları ve sergi ünitelerini birbirine bağlayan yollarda fizikselleşerek ifade ediliyor. Tüm alanı kaplayan yeşil zeminin kesintisiz bir uzantısı olarak, farklılaşan boyut ve yüksekliklerde üretilen geometrik formlar, özellikle oturma ve dinlenme amacına hizmet edecek şekilde, çok amaçlı kullanılmak üzere tasarlanıyor. Bu alanda, doğada olduğu gibi bir süreklilik sağlanıyor. Ancak tasarım, insan yapımı steril bir ortam kurulduğu ifadesini özellikle taşıyor.


Gerçek, yaşayan bir parkın temsili olmaktan uzak dursa da, malzeme kullanımı tercihi, çevre dostu bir yaklaşımla, mümkün olan en yüksek geri dönüştürülebilirlik kriterinde yapılıyor. Yine bu niyetle, etkinliğin sona ermesini takiben, kullanılan suni çim/ yeşillik gibi malzemenin, spor ve eğlence amaçlı kullanılmak üzere yakındaki okullara bağışlanmak suretiyle, yeniden ve uzun ömürlü değerlendirilmesi hedefleniyor.