Kent Haberleri

Coşkun Erüz: Cennet yaylalarımız beton yığınlarına dönüşmesin!

YAYLALARIMIZDA 90'lı yıllardan itibaren hızlı bir şekilde artan kaçak beton binalar, yaylalarımızın doğallığını bozarak, yaylaları yayla olmaktan çıkarıyor. TEMA Vakfı Trabzon Temsilcisi ve KTÜ öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Coşkun Erüz konuyu değerlendirdi

Yaylalarımız yazlık meskenler olarak kullanılan kaçak beton binaların istilasına uğramış durumda. Yöre mimarisinin değerlerini yansıtmayan bu beton binalar adeta yaylarımızı yayla-kent konumuna getirmiş durumda. Halbuki mera kanuna aykırı bir şekilde yapılan bu binaların yıkılmasının önünde hiçbir yasal engel bulunmuyor. Yaylalardaki betonlaşma tehlikesini çevre ve kültür değerleri alanında pek çok başarılı projeye imza atan TEMA Vakfı Trabzon Temsilcisi ve KTÜ öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Coşkun Erüz'le konuştuk. 

günebakış: Yaylalarımızı doğal güzelliğini bozmadan gelecek nesillere nasıl aktarabiliriz? 

Erüz:. Yaylalar bir kere doğal bir ekosistem, kendine has bir sistemdir. Zor iklim şartlarına adapte olmuş bir ekosistem. 

Hayvancılık için yaylalarımızın yüzyıllardır kullanılan bir geleneksel yapısı var. 

Dünyanın her yerinde yaylalarm kullanım maksadı hayvancılıktır. İkincil bir amaç için insanların yazın o bölgeye gidip rahat etmek isteyebilir ama hiçbir zaman yaylalar kentleşme ve gelişi güzel planlama yapılacak yerler değildir. Şu anda bu yaylacılık kültürü ve gelenekleri yok olmak üzere. Bu yıl bile tahmin ediyorum ki Trabzon yaylalarında birkaç bin kaçak yapı yapıldı. 

Geçen hafta Maçka'nın bir yaylasına gittik. 

Daha yeni on beş tane yapılmış ev gördüm. 

Büyükşehir sistemi oturana kadar insanların bir kısmı kaçak yapı yaptı, diğer kısmı da daha sonra yapı yapmak üzere tel örgülerle alan çevirdi. Yani inanılmaz bir şekilde denetimsiz, kontrolsüz bir yapılaşma var. 

KAÇAK YAPILAR YIKILMALI günebakış: Şehir merkezindeki kaçak yapılar yıkılamazken yaylarımızdaki bu kaçak yapılar ne olacak, bunlar yıkılmalı mı? 

Erüz: önce bu binaların orda ne işi var diye sormak lazım. Normalde 5304 sayılı mera yasasına göre meralar tamamen hayvancılığa açık olan sahalardır. Yapılaşmaya tamamen kapalı sahalardır. Buralarda temelli yüksek yapıların yapılması yasaktır.Kişisel olarak yaylalarda bir yere el atmak, sahiplenmek mevzu bahis olmaz. 

Yaylalarda sadece hayvanlarını otlatmak ve barındırmak için geçici temelsiz yapılar yapma hakkı vardır. O da tahsise dayanır. 

Tarım İl Müdürlüğü'nden ve mera komisyonundan tahsis almak koşuluyla bunlar yapılabilir. Bu geçmişte de böyleydi, bu günde aynı kanun geçerli. Ama maalesef bizim bölgemizde ve Türkiye'nin birçok yerinde bu iş keyfiyete döküldü. Muhtarlardan ya da o yaylalardakilerden izin alıp isteyen istediği yere bina yapmaya başladı. Bunların hiçbirisinin de yaylacılıkla alakası yok. Tamamen yazlık mesken amacıyla yapılan binalar. Yaylalardaki her eve yapılan yollar buraları köstebek yuvasına döndürdü. Her noktaya yol açma anlayışı çok yanlıştır. Yamaçlara açılan bu yollar suyu toplayarak küçük derelerin oluşmasına neden olmakta ve erozyonu artırmaktadır. 

Böylece yaylann yamaçlarında derin yarıklar, çatlaklar açılmakta. Yaylalarımıza giderseniz inanılmaz derecede erozyonun ve toprak kaybının olduğunu görürsünüz. 

YEŞİL YOL PROJESİ İYİ ETÜT EDİLMEDİ günebakış: O zaman Samsun'dan Sarp Sınır Kapısı'na kadar Doğu Karadeniz yaylalarını birbirine bağlamayı amaçlayan Yeşil Yol Projesi'nin ne gibi sonuçları olur? 

Erüz: Yeşil Yol aslında anlatıldığına göre yapısal olarak eski yol sisteminin sahildeki yollarla birbirlerine bağlanarak yaylaları gezmek isteyenlerin buralara daha rahat ulaşmasına sağlayacak bir yol olarak planlanıyor. Ancak bir yol planlanıyorsa yolun amacı hizmettir. Hizmetin nereye, kaç kişiye, kaç haneye, hangi tesise götürüleceğinin ve hizmet edeceğinin planının da yapılması gerekir. Plansız bir yol ne kendisine ne de hizmet edeceği alana hizmet edemez. Şu anda bizim hangi yaylamızda neden yol ıslahı yapılıyor o belli değil. O yaylanın planı var mı, o yaylada turizm düşünülüyorsa nasıl turizm düşünüyor, belli değil. İnsanları Samsun'dan Sarp'a kadar götürebilirsiniz ama onlara doğru dürüst hizmet ve altyapıyı sunamazsınız turizm adına bu yeşil yol değil, siyah yol halinde Karadeniz'i karalayan bir projeye dönüşür. Eğer bu yol böyle devam ederse, şu anda kötü yapılaşma olan yaylalarımıza daha çok insan giderse, kötü bir turizm, yanlış bir planlama ve geleceği karalanmış bir turizme neden olacak. önce neyin, nerede olacağına karar verip sonra bu yapılmalı. Her yaylaya böyle ulaşım sağlarsanız, sadece daha çok gecekondulaşma, daha çok doğa tahribatı ve geri dönülemez bir bozulmaya neden olunur. 

günebakış: Yaylalarımızı korumak ve yayla sakinlerini kaçak yapılaşma konusunda bilinçlendirmek için neler yapılmalı? 

Erüz: Yaylarımızı korumak için kanunu uygulamak yeterli. Gecekondu kanunumuz, imar, toprak, dere kanunumuz var ama uygulanmıyor. Bunları uygulaması gerekenler bunu yapmıyorlarsa yasal olarak suç işliyorlar. Bu ihbarı alıp değerlendirmeyen mahkeme, tarım il müdürlüğü, valilik, imar komisyonu ve Jandarma da suç işliyordur. Yaylaların tamamı kamu malıdır. Kamu malına da el atmanın cezası çok ağırdır. Bu kamu malını gaspa müdahale etmeyen kamu görevlisi de suçludur. 


Bu kurumlar hakkıyla görevlerini yerine getirse hiçbir yaylamızda kaçak betonlaşma söz konusu bile olamaz. Kanunlarımız yapılan kaçağı yıkıp yıkma parasını da o kişiden alınmasını öngörmektedir. Halkı bilinçlendirmek için eğitmek gerekiyor. Bu yapılaşmanın yanlış olduğunu, bu kaçak yapılaşmanın ilerde neye zarar vereceğini anlatmak gerekiyor. 

günebakış: Yayla turizmi faaliyetleri doğal dokuya zarar vermeden nasıl yürütülmeli? 

Erüz: Yayla turizminde zaten doğal dokuya zarar veriyorsanız yayla turizmi olmaz. Doğal kalmış yaylada yayla turizmi yapılır. Yani turizm denilen sektör tüketen bir sektördür ama her zaman doğallığı, orijinaliteyi arar. Sıradan olanı aramaz. 


Dolayısıyla yayla turizmi denilen şey doğa turizminin başta gelen öğesidir. Bunun da anlamı şudur yayla ve doğa turizmi yapılacak yerin kesinlikle kaçak yapılaşma, betonlaşmayla bozulmamış olması gerekir. 


Buraların kendine has bir mimarisi, doğallığı, güzelliği olması gerekir. Bu nedenle Karadeniz'de yayla turizminin yapılacağı yerin kendine has geleneksel mimarinin ve güzelliğin olduğu yerler olmalıdır. Yapılaşmanın olmadığı kendine has doğallığı olan yerlerde turizm yapılmalıdır. Bu şekilde birkaç yerde turizm faaliyeti yapılsa bile uzun vadede bunun sürdürülmesi söz konusu değil. Hıdırnebi ve Kayabaşı örnekleri ortada. İnsanları belli bir alana tıkayarak doğa turizmi yapamazsınız. Bir defa gelir, ikinciye gelmez. Turizm tek defa olan bir iş değildir, sürekliliği gerektiğinde ilgi çekip devamlılığı olan bir sektördür. Trabzon'daki yayla kentlerin handikabını diğer yaylalarımıza yaymaya çalışıyorlar. Plansız, uzun vadeli, stratejik plan ortaya konmadan yapılan hiçbir projeler sürdürülebilir olmayacaktır. Şu anda yaylarımız kevgire çevrilmiş, darmadağın edilmiş, her tarafı yollarla tahrip edilmiş gecekondu merkezleri ha üne getirilmiştir. 

Hıdırnebi, en yeşil, en güzel yaylalardan biri, peki neden insanlar iki günden fazla kalmıyor? 

günebakış: Son olarak konu ilgili neler söylemek istersiniz? 

Erüz: Doğu Karadeniz doğal yapısı, kültürü, geçmişiyle gerçekten bir hazine. 


Keşfedilmiş ama doğru değerlendirilmemiş bir hazine. Bölgemizde değerlendirilerek eko-turizme kazandırılacak alan çok fazla. 


Bu alanları doğru değerlendirmek için öncelikle Doğu Karadeniz'de yayla turizmi mastır planı dahilinde planlar yapılmalı. 


Hazırlanan planlar daha çok olması gereken şeylerin formüle edildiği planlar halinde. Hangi ilde, hangi yayla ne şekilde doğa turizmine ya da bu kapsama giren diğer alt başlıklarda turizme kazandırılacak bu ortaya konmalı. Çünkü her yörede her şeyi yapamazsınız. Doğa turizmini altında macera, kuş gözlemi, bitki gözlemi, yerel kültür turizmi var. Bunların nerelerde olabileceği belirlenip ortaya konmalı. Her ilde belli yaylaların turizm merkezi olarak planlanması gerekiyor. 


Karadeniz'den Güne Bakış