Cumhuriyet'in en cesur kararı kentsel dönüşüm!
Yüksek Mimar Kâmil Uğurlu, kentsel dönüşüm ile ilgili olarak, "Kentsel dönüşüm, mevcut bir yıkıntı alanını, bir çöküntü bölgesini tamamen kürüyüp, orada yeni bir yapılar grubu oluşturmak olarak algılanırsa, işte bu yanlıştır." dedi...
Yüksek Mimar Kâmil Uğurlu, Karamandan .com’daki köşe yazısında, kentsel dönüşüm ile ilgili, "Cumhuriyet'in En Cesur Kararı Kentsel Dönüşüm" başlıklı yazıyı kaleme aldı.
Siyasi kuruluşların tuttukları işte, uygulamaya koydukları programlarda samimiyet mertebesini tespit etmek, konuyu bilenler için zor değildir. Söz konusu işin sonuç itibariyle taşıdığı risk ve bunun yükleniliş biçimi her şeyi ele verir. Adına kentsel dönüşüm denilen ve gerçekten Cumhuriyet tarihinin en büyük ıslahatı sayılabilecek bir programı için harekete geç emri verilmiş ve kazma vurulmuştur. Tam bir ihtilâldir. Sonuçları itibariyle de bir ihtilâldir. Başarılı olunursa tarihin en büyük devrimi geçekleştirilmiş olacaktır. Ama, Allah göstermesin, başarısız olursa, sonuçlarını düşünmek bile hüzün vericidir.
Tarih, düşünülebilen her şeyin fizik olarak başarılabileceğini teyit eder. Değil mi ki düşünebiliyorsun, öyleyse bu iş başarılabilir. Kentsel dönüşüm, gidişatından şikâyetçi olduğumuz ve gerçekten son dönemlerde tehlikeli bir boyuta ulaşan yanlış şehirleşme - yapılaşma ve çarpık arazi yönetimlerinin, normal bir çizgiye çekilebilmesi için sunulan ilâhi bir fırsattır. Bu değerlendirme abartılı değildir. Konuyu bilenler ve meselenin içinde olanlar bu tehlikeli gidişatın sonunu tahminde zorlanmıyorlar.
Kentsel dönüşüm, yeniden kendine çeki-düzen verme konusunda garda bekleyen trendir. Yanlış yönlendirildiği veya dikkat edilmediği takdirde eski güzergâhında, eski istasyonlara uğrayarak, eski yanlışlara değerek, durarak, yolcu alıp - yolcu vererek devam edecektir. Sokaktaki adam yine söylenecek, şikâyetçi olacaktır. Fakat bu treni kaçıran ve işin uzmanı sandalyesinde oturanların artık şikâyetlere, dertlenmelere ve mazeret üretmelere hakkı olmayacaktır ve tarihi bir vebali yüklenmek durumunda kalacaklardır.
Bu tren batı için ta 18. Asırlarda harekete geçmiştir. Bir çözüm olarak toplumların hayatında yer alan Kentsel Dönüşüm meselesi Fransa’dan, İtalya’dan itibaren yola çıkmıştır. Zaman zaman yanlış istasyonlara uğramasına rağmen meselenin farkına varılmış ve makas değiştirilmiştir.
17. ve 18. asırlarda Fransa tarihinin önemli bir bölümünün cereyan ettiği ve o dönemin izlerini taşıyan bir dokuya sahip iken, Saint Nehri’nin sağ yakasındaki Mareis bölgesini yıkarak Kentsel Dönüşüme girişen Fransa’yı bütün Avrupa harekete geçerek durdurmuştur. Kentsel Dönüşümü, ne olursa olsun, eskiyi inkâr edip, yıkıp-yok edip yerine, eskiyle ilgisi olmayan nevzuhur bir takım binalar, meydanlar, köprüler yapmak olarak algılayan anlayışı Fransızlar kendileri önleyemeyince Avrupa’yı harekete geçirmişler, tarihi Bastil’e bitişik Vosques Meydanı’nı yıkılmaktan kurtarmışlardır. Sadece Fransa’nın değil, Paris, Arvupa’nın kalbidir diyen büyük protesto gösterileriyle Kentsel Dönüşüm yanlış yoldan normal mecraya çekilmiştir. Bizim üzerinde durmak istediğimiz ve kaygılandığımız durum budur. Şu anda bu projeyi kurgulayan ve uygulamaya koyan ekip tecrübeli ve ehil bir ekiptir. Daha önceki icraatlarıyla bunu göstermişlerdir. Temenni edilir ki, tavizsiz, etkisiz, kendi doğrulan doğrultusunda hareket edilir ve bu gerçekten tarihi ve ilâhi fırsat hebâ edilmemiş olur.
Her şey güzel de bu kentsel dönüşüm tabiri acaba bu uygulamaya uygun bir isim midir? Kent kelimesi ile şehir kelimesi arasındaki nüansı artık sokaktaki sâde vatandaş da biliyor. Kent denilince akla, şu anda memleketin büyük merkezlerinde, ağırlıkla İstanbul’da, Ankara veya İzmir’de, Adana’da, Bursa’da, Gaziantep’te uygulanan çok katlı, çok yoğun, gerek şehircilik plânlamaları gerekse mimari kompozisyonları bizimle, bizim insanımızla uyuşmayan, fakat dayatılan programlar geliyor. Maraş’ta oturan ve o bölgenin harikulade kültürü içinde yaşayan ve mutlu olan Mehmet Bilâl’e dayatılan plân organizasyonu ile İzmir Karşıyaka’daki Celâl’in alıştığı ve rahat ettiği şartları eşitlemek kimsenin hakkı olmamalıdır. Şehir, farkı gözeten ve dikkat eden bir kavramdır. Çünkü şehir yaşayan bir organizmadır.
İstanbul’da son zamanlarda bütün şehri saran, zevkimizi, yaşayış şeklimizi, mevcut altyapıyı altüst eden, bu aziz şehri eski İstanbul olmaktan çıkarıp, âdeta yeni mimari denemelerin uygulandığı üslupsuz, kimliksiz ve ruhsuz insan depolarıyla dolduran bir anlayış, önüne zor geçilebilecek bir cereyan olarak, alıp-başını gitmektedir. Bu kentsel döşünüm meselesi bu bakımdan ayrıca bir önem, bir sorumluluk taşımaktadır. Baştan beri söylemek istediğimiz budur. Hakikaten başıboş yürüyen bir mecrayı kontrol altında almak, alabilmek gibi bir fırsat zuhur etmiştir. Mutlaka düzgün kullanmak gerekir.
Kentsel dönüşüm, mevcut bir yıkıntı alanını, bir çöküntü bölgesini tamamen kürüyüp, orada yeni bir yapılar grubu oluşturmak olarak algılanırsa, işte bu yanlıştır. Şehircilik ve Çevre Bakanlığı bu yanlışlığa düşmeyeceğinin
işaretini vermiştir. Başbakanın ortaya koyduğu prensip elbette doğrudur. Bölgenin kültürünü yansıtan, yaşama ve konfor alışkanlıklarını göz ardı etmeyen, kişilikli cephelere sahip komşuluk üniteleri doğru bir tespittir. Bundan taviz verilmemelidir. Şu anda, adını kentsel dönüşüm koymadan dönüşüm yapan belediyeler vardır ve bizim korktuğumuz yanlış uygulamaların içindedir. Bir alanın eskiden arındırılıp yerine herhangi yapıların oturtulması kentsel dönüşüm değildir, hatta yenileme değildir. Eski teşekkülât zaman içinde oluşmuştur ve bazı kurumlarını artık tespit etmiştir. Bunların ve çağın getirdiği yenilerin kompozisyonu ciddi uğraş ve uzmanlık isteyen bir konudur, ihmali, zor sonuçlara kapı açar.
Özet olarak şunları söyleyelim: Kentsel dönüşüm, esas olarak bozulmuş, tıkanmış, çözülmüş, çökmüş veya bu şekilde olabilecek, olması muhtemel şehir parçalarının ekonomik, sosyal ve fiziki şartlarının birbiriyle bağlantılı
olarak ve kapsamlı bir şekilde iyileştirilmesi, düzeltilmesi için uygulanacak bir strateji, bir eylem olarak tarif edilebilir. Nitekim bizde böyle tarif ediliyor ve doğrudur. Sadece bununla kalmaz, muhtemel problemleri ve riskleri de hesaba koyarak, geçmişten geleceğe bir perspektif ortaya koyar. Şehir büyürken bu büyümenin kontrol altında tutulması, hayat kalitesinin devamlı gözetilmesi ve devamlı güncellenmesi ve aynı zamanda ekonomiyi de ihmal etmemesi ondan beklenen sonuçlardır. İşte bütün bu pozitif noktalar sağlanırken eşyanın üçüncü boyutu ihmal edilirse programın iki boyutlu, sadece şekil olarak kalması tehlikesi de daima mevcuttur. İktidar büyük bir siyasi risk alarak bu konuyu devreye sokmuştur. Gerçekten alkışlanacak bir konudur ve ancak Allah rızasına talep koyarak böyle bir risk yüklenilebilinir. Kolay değildir. Karar vermek kolay değildir. Ayrıca uygulamalar sırasında meydana gelecek homurdanmalara, dalgalanmalara, karşı koymalara göğüs gerecek olanlar eğer bir siyasi kurum iseler bunu göze alırken büyük bir riski de göze almışlardır. Fakat seçimi kaybetmek pahasına da olsa biz bu projeyi gerçekleştireceğiz diyen kararlı ve inanmış bir irade, ancak böyle bir irade bu konuyu çözebilir. Samimiyetle inanıyoruz ki bu müthiş bir devrimdir ve bu devrimi ancak bu kararlılıkta olan bir irade gerçekleştirebilir. Tarihi bir sürece tanık oluyoruz. Lütfen kaydedin.
Kentsel dönüşümde başarının anahtarı nedir?