DASKa ödenen primlerin toplumsal amaçları var!
Geçen yazımda, Van depremi sonrası en çok konuşulan konulardan biri olan ve eleştirilerin de odağı haline gelen Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) ile zorunlu deprem sigortasına değinmiştim...
DASK'ın ödediği ile bırak evi, kümes bile alınmaz' diyenler nerede yanılıyor
Geçen yazımda, Van depremi sonrası en çok konuşulan konulardan biri olan ve eleştirilerin de odağı haline gelen Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) ile zorunlu deprem sigortasına değinmiştim. "DASK'ı bir de benden dinleyin" baskılı yazımda, devletin kendi başlattığı uygulamanın arkasında durmadığını, bundan dolayı sigortanın tüm konutları kapsayacak hale gelemediğini belirterek; deprem sigortasının yaptırıp, yıllarca prim ödeyenlerin kendilerini enayi gibi hissetmemeleri gerektiğine dikkat çekmiştim.
Yazım üzerine okuyuculardan bir hayli e-posta aldım. Gelen yorum ve eleştirilerden anladığım kadarıyla ortak sorun; DASK'ın, konutların piyasa değerinin çok altında teminat vermesi. Mesela bir okuyucum, konutunun piyasa değerinin 300 bin TL'ye yakın olduğunu ancak DASK'ın 115 bin TL sigorta teminatı verdiğinden yakınıyor. Birçok okuyucum da bundan dolayı DASK'ı yetersiz görüp, sigorta yaptırmadığını söylüyor. Görünen o ki, kamuoyunda bu konu ile ilgili yanlış anlaşılma ya da bilgi eksikliği var.
O nedenle de bu yazımda konuya açıklık getireyim istedim. Getireyim ki, sen bu uygulamayı savunuyorsun ama depremde DASK'ın verdiği hasarla bırak evi, kümes bile alınmaz diyenler de öğrensin.
Doğrudur... DASK, konutlara piyasa değerine göre sigorta teminatı vermiyor. Bu yüzden de zorunlu deprem sigortası yaptırıldığında en fazla alınabilecek teminat tutarı, 150 bin TL'yi geçmiyor. Neden mi böyle Anlatayım. Bunun iki nedeni var.
Sadece sigorta değil toplumsal bir konu
Bir... Her ne kadar işin içinde sigorta olsa da DASK, toplumsal bir konu. Amaç, Türkiye'deki tüm konutların, dolayısıyla da konut sahiplerinin bu sigortayı yaptırması. Bunun için de sigorta primleri, herkesin ödeyebileceği, makul seviyelerde tutuldu. Yani, İstanbul'daki konut sahibi de bu sigortayı yaptırabilsin; Kars'taki, Van'daki, Edirne'deki de...
Ondan değil mi, İstanbul'da, deprem açısından en riskli bölgede, 100 metrekare konut için ödenecek deprem sigortası primi, yıllık 140 lirayı geçmiyor. Ondan değil mi, 1999'dan önce yapılan tüm konutlarda sigorta için inşaat ruhsatı bile aranmıyor.
Tabi, pirimler bu kadar makul seviyelerde tutulunca, verilen sigorta teminatı da o ölçüde oluyor. Dediğim gibi... DASK'a biraz da toplumsal konu olarak bakmak gerekiyor.
Birileri diyebilir ki, "Bana ne kardeşim benim param var. Primi vüksek ödeyeyim ama bana da konutumun değeri kadar sigorta teminatı versinler". Engel yok... Konutun değerinin, DASK'ın verdiği teminattan fazla olduğuna inanıyorsan, aşan kısmı için sigorta şirketlerinden ek deprem teminatı alabilirsin. Ama zorunlu deprem sigortası herkes yaptırsın diye çıkarıldığından DASK'ın vereceği teminat bu kadar.
DASK neyi sigortalıyor, ne ödüyor
Gelelim, ikinci nedene... Daha doğrusu sigorta yaptıranın da yaptırmayanın da göz ardı ettiği, belki de birçok kişinin bilmediği konuya.
Kritik soru şu: DASK neyi sigortalıyor, neyi karşılıyor DASK, sadece konutu sigortalıyor ve olası bir depremde de konutun yeniden inşa bedelini ödüyor. Yani, arsa sigortaya konu değil.
Daha açık şöyle anlatayım. İstanbul'un güzide semtlerinden birinde, deniz manzaralı bir evde oturuyorsunuz. İster müstakil, ister apartman dairesi. Değeri de yüz binlerce dolar. Bunun tek nedeni, konutunuzun bulunduğu semtteki arsa değerinin yüksek olması. Altını bir kere daha çizeyim. Değerli olan konut değil, konutun bulunduğu arsa.
İşte bu durum DASK'ı hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Depremde konutunuz yıkılırsa. Apartman dairesi ise, arsada hisseniz var. Müstakilse de, arsa zaten size ait. Anlayacağınız, depremde arsaya bir şey olmuyor.
DASK da, konutunuzu yeniden inşa edecek miktarı ödüyor. Artık, arsada hissesi olanlar birleşip, o arsaya yeniden apartman mı diker. Yoksa arsasını mı satar, o tarafı DASK'ı bağlamaz. Yani konuya, zorunlu deprem sigortasından alınan tazminat, artı arsa değeri olarak bakıp; ondan sonra DASK'ın yeterli olup, olmadığına karar vermek gerekiyor. Maalesef konunun bu boyutu hep göz ardı ediliyor ya da bilinmiyor.
Noyan Doğan/Hürriyet