Sektörel

Deprem güvenliği için yapı zemin uyumu büyük önem taşıyor!

Türkiye'nin fay hattı üzerinde bulunması ve son dönemlerde peş peşe yaşanan depremler yapı zemin uyumunu yeniden gündeme getirdi. Prof. Dr. Sami Arsoy, "Deprem güvenliği açısından zemine uygun bir şekilde yapılaşmaya gidilmesi çok daha önemli." dedi...

Kocaeli Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Geoteknik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sami Arsoy, ülkemizde yaşanan depremler ve yıkılan binalar hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Anadolu Ajansı'nda yer alan habere göre; Prof. Dr. Sami Arsoy,  yaptığı açıklamada, geoteknik deprem mühendisliğinin zeminle yapı ilişkisinin ayrıntılı incelendiği bir dal olduğunu ifade etti.

Ülkemizde yaşanan depremler sonrası ortaya çıkan ve zemin boyunca ilerleyen enerji dalgalarının binalara olan etkisinin geoteknik alanında uzmanlaşmış inşaat mühendisleri tarafından çalışıldığını belirten Arsoy, mühendislerin, deprem enerjisinin yapıya nasıl etki ettiği, bununla ilgili parametreleri derlediği ve projeye esas bilgileri hazırladığını aktardı.

Arsoy, söz konusu inşaat olduğunda insanların aklına ilk olarak apartmanların geldiğini ama köprüler, barajlar, yollar gibi başka yapılar da bulunduğunun altını çizerek, "Ne yaparsak yapalım bunların yükü en sonunda zemine aktarılıyor. Yani üstyapı istediği kadar yüksek mühendislik hizmeti görsün bu gerilmeler zemine aktarılıyor. Dolayısıyla zeminin bu gerilmeleri tolere edebilmesi lazım." dedi.

Zemin bir malzeme olarak değerlendirildiği gibi inşa edilen yapının da değerlendirildiğini dile getiren Arsoy, açıklamalarına şöyle devam etti:

"Deprem dalgası her depremde farklı bir karakteristik üretiyor. Her noktada da zemin özellikleri farklıdır. Her bina özelinde zemin özelliklerine özgü dinamik karakteristiklerinin ortaya çıkması gerekiyor. Yapılacak yapının tipi, kat sayısı ve başka birçok parametreye göre de özellikleri var. Genellikle bunlarla ilgili bizim mevzuatımız yeterlidir. Mevzuata uyulduğu takdirde bir sorun yaşanmaz. Burada genel sorunlar mühendislik hizmetini yeterli düzeyde almamış veya hiç almamış yapılardan kaynaklanıyor."

"Zemine uygun bir şekilde yapılaşmaya gidilmesi çok daha önemli"

Zeminin gaz, katı ve sıvı halde olmak üzere üç farklı madde olarak bulunan zeminin, dünyada son derece karmaşık bir şekilde yer aldığını ifade etti.

Arsoy, geoteknik alanının uzmanları olarak zemine özelliklerine uygun bir şekilde yapılaşmayı esas aldıklarına değinerek, "Genelde yer bilimleri hocalarımızın zeminle ilgili tavsiyeleri oluyor. Mukavemeti yüksek olan zeminler vardır ama yapılaşma için bu mutlak bir tercih nedeni olmamalıdır. Yani deprem güvenliği açısından zemine uygun bir şekilde yapılaşmaya gidilmesi çok daha önemli." diye konuştu.

Deprem riskinin yüksek olduğu İstanbul ile ilgili değerlendirmede bulunan Arsoy, şunları dile getirdi:

"Ortalama bir sokağa girdiğiniz zaman İstanbul'da gördüğünüz manzara binaların az hizmet görmüş, bazıları görmemiş bile, yeni deprem yönetmeliği kriterlerini de karşılamıyor. Bırakın depremi statik koşullarda bile bazı binalar yıkılabiliyor. Örneğin birkaç ay önce Beyoğlu'nda bir bina kendiliğinden çökmüştü. Bu tür sorunlu veya sorun potansiyeli olan binaları kastediyorum. İstanbul çok büyük bir şehir, sorunlu veya incelendiğinde yenilenmesinde fayda görülecek bina yüzdesinin çok yüksek olacağı kanaatindeyim. İyi yapılmış binalar da var."

Prof. Dr. Sami Arsoy, yaşanılan depremlerde hiç hasar görmemiş bir binanın benzer bir depreme tekrar dayanabileceğini fakat hasar görmüş bir binanın benzer bir darbeyi tekrar kaldıracağını söylemenin zor olduğunu dile getirerek doğru mühendislik hizmeti alan bir binada depremin kendisinden korkmaya gerek olmadığını, ev içerisindeki tedbirlerin alınması gerektiğini söyledi.

Zemin-yapı sektöründe riskler ve fırsatlar!