Genel

Deprem iktidardaki isimlere sorumluluk yüklüyor!

Okan Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi ve Türkiye Patlayıcı Mühendisliği Derneği Başkanı Prof. Dr. Ali Kahriman, tüm riskli yapıların yapılacak deprem senaryolarında dikkate alınması gerektiğini kaydetti

Okan Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi ve Türkiye Patlayıcı Mühendisliği Derneği Başkanı Prof. Dr. Ali Kahriman, İstanbul başta olmak üzere, tüm riskli merkezlerdeki mevcut yapıların, oluşturulacak deprem senaryoları dikkate
 alınarak, deprem güvence düzeylerinin, kurumsal uzman kuruluşlarca belirlenmesi ve gerekli güçlendirme programlarının, finansman desteğiyle hızla uygulamaya konulması gerektiğini söyledi.

Kahriman, yaptığı açıklamada, sadece son yıllarda yaşanan deprem istatistiklerine ve ulusal kayıplara bakılarak, Türkiyede depremin kaçınılmaz olduğunun görüleceğini dile getirirken, "Mevcut teknolojiyle, önceden tahmininin de anlamlı sonuçlar yaratacak şekilde olanaklı olmadığı açıktır. Dolayısıyla kısa, orta ve uzun vadeli programlarla, olabilecek deprem hasar
 etkilerini en aza indirecek önlemlere konsantre olmak daha gerçekçi olacaktır" dedi.

Van depremi sonrası, İstanbul başta olmak üzere, tüm yurtta çeşitli yerleşim birimlerinin bazı kişilerce, ilçe ilçe hatta mahalle mahalle tariflenerek, depreme karşı dayanıklı veya zayıf zeminlere haiz olarak sınıflandırıldığını, bazı bölgelerin deprem açısından çok riskli, bazı bölgelerin ise güvenli ilan edildiğini kaydeden Kahriman, şu değerlendirmelerde bulundu: "Kötü zemin koşullarının, yapılara iletilecek sismik dalgaların, genlik ve ivmelerini artıracağı muhakkaktır. Ancak bu, tek başına hiçbir anlam taşımamaktadır. Çünkü yapıların depremden zarar görmesine neden olacak en önemli unsurlar, zemin taşıma gücü, zemin frekansı, yapının öz yapısal frekansı, yapının esnekliği, rijitlik ekseninin konumu ve deprem dalgasının yönü ile yapının bu dalgayı karşılama konumu gibi parametrelerdir. Örneğin, sağlam kaya üzerine kurulu bir binanın, yüksek frekanslı bir deprem dalgasından hasar görme riski, zayıf zemine kurulu bir binanın düşük frekanslı bir dalgadan etkilenme riski ile aynı düzeyde olacaktır. Keza, ister sağlam zemine, isterse zayıf zemine kurulu olsun, deprem dalgasının geliş yönüne, uzun ekseniyle paralel durumda konumlanmış bir yapı, kısa ekseniyle konumlanmış olana göre daha çok hasar görecektir.

Binanın imalatı sırasında kullanılan malzeme, bina yüksekliği, yapı tipi ve inşaat teknolojisi gibi unsurlara bağlı olarak kontrolü mümkün olan bina öz yapısal frekansı, zemin hakim frekansı ile uyumlu olduğunda, rezonans oluşacağından zeminin sağlamlığından bağımsız olarak çok daha fazla hasarlara yol açacaktır. Bu nedenle, yapıların, bu verileri dikkate alarak, statik ve dinamik yüklere dayanıklı olarak projelendirilmesi en önemli deprem güvencesi olacaktır. Olası depremlerin yönü ve ivme büyüklüklerinin ilgili uzmanlarca tahmin edilmesi ve şehir plancılarının bu verilere göre kentlerin hakim bina konumlarını
belirlemeleri, zorunluluk arz etmektedir. Özellikle, İstanbul başta olmak üzere tüm riskli merkezlerdeki mevcut yapıların, oluşturulacak deprem senaryoları dikkate alınarak, deprem güvence düzeyleri, kurumsal uzman kuruluşlarca belirlenmeli ve gerekli güçlendirme programları, finansman desteğiyle hızla uygulamaya konulmalıdır. Ülkeyi yönetenlerin ve yönetim alternatifi olmak isteyenlerin bir an önce tam ve kapsamlı bir model bazında projeler üretmeleri halkın katılımı ile uygulamalara geçmeleri gerekmektedir."

Halkın katılımını da özendiren, yaratılacak katma değerleri toplum yararına paylaştıran bir yaklaşımla arazi kullanımı ve yönetimi modeli oluşturulması ve mevcut uygulamalar da gözden geçirilerek, kentsel yenileme ya da kentsel dönüşüm politikaları geliştirilmesi gerektiğine işaret eden Kahriman, yapı tasarımlarının gerçekçi olarak yapılması için bir dizi jeoteknik test sonucu
 belirlenecek zemin emniyet gerilmesi ve zemin frekansı gibi parametrelerin, konusunda uzman jeoteknik mühendislerince gerçekleştirilmesi gerektiğini söyledi.

Kahriman, bu olanaklara sahip üniversitelerin hızlı bir organizasyonla, konuyla ilgili elemanlarını bir araya getirip, olabildiğince fazla sayıda ekipler oluşturarak, uygulama veya proje kontrol hizmetlerini arttırmaları gerektiğinin altını çizerken, "Meslek odaları, serbest meslek icra eden üyeleri arasında bu konuda yetkin ciddi uzman kadrosuna, laboratuvar olanaklarına haiz olanları
 saptayarak, sorumluluk almalıdır. Üniversitelerle iş birliği halinde meslek içi eğitim seminerleri düzenleyerek, yeni uzmanların devreye girmelerini sağlamalıdırlar" dedi.

Olası bir depremden korunma ihtiyacındaki halkın da belirtilen deneysel ekipmanlarla teçhiz edilmiş kurum ve kuruluşları tercih ederek, "yasak savma niteliğindeki" raporlar yerine, maliyeti fazla dahi olsa gerçekçi çözümler peşinde koşması gerektiğini vurgulayan Kahriman, depremden hasar gören binlerce binanın yıkımında, çağdaş teknolojiler yerine, ilkel teknikler kullanılmasının
 vahim sonuçları olacağını kaydetti.

Bu tür yapıların en az çevresel etkiyle ve daha güvenli olarak, istenen yöne veya alana yıkılmasını mümkün kılan, patlatma tekniğinden daha etkin bir düzenlemeyle yararlanılması gerektiğini dile getiren Kahriman, "Sonuç olarak, ülke yönetiminde bulunan ve de iktidar alternatifi siyaset unsurlarına çok önemli görevler düşmektedir. Depremin kaçınılmaz olduğu bir coğrafyada yaşama bilinciyle sistematik bilgi kullanarak, ülke genelinde çok acil önlemler alınmalıdır" diye konuştu.
         AA