Depremle yaşamayı nasıl öğreniriz?
İzmir'de yaşanan 6.6 şiddetindeki depremin ardından çok sayıda bina enkaza dönüştü. 70'den fazla kişinin hayatını kaybettiği depremde binaların sağlığı tartışılmaya başlandı. Hürriyet Gazetesi köşe yazarlarından Fuat Bol, bugünkü köşe yazısında binaların dayanıklılığını kaleme aldı.
İzmir'in Seferihisar açıklarında meydana gele 6.6 şiddetin yankıları devam ediyor. Deprem sonrasında çok sayıda insan enkaz altında kalırken ülkenin, dört bir yanından ekiplerin arama kurtarma çalışmaları aralıksız devam ediyor. İzmir depremi ile bir kez daha bina sağlığının ne kadar önemli olduğunu gördük. Hürriyet köşe yazarlarından Fuat Bol, bugünkü köşe yazısında binaların sağlam olmasının ne kadar önemli olduğunu kaleme aldı... İşte Bol'un o yazısı...
Hep söyleniyor: Deprem değil, çürük binalar öldürür, lakin bizler inatla çürük binalarda oturmayı sürdürüyoruz.
Bir yerde eksik yapıyoruz ama nerede?
İnşaat teknolojisinde Türkiye, dünyada ilk beş ülke arasında yer almaktadır. İnşaat işini bu kadar iyi bilmemize rağmen bu güzelliği neden kendimize yapmıyoruz, anlayamıyorum.
Türkiye deprem kuşağı üzerinde bulunuyor. Tıpkı Japonya gibi depremle yaşamayı bilmeliyiz.
Japonya’da bizden çok daha şiddetli depremler olmasına rağmen ne binaları yıkılıyor, ne de insanları ölüyor.
Sebebi belli: Depreme dayanıklı binalar yapıyorlar.
İzmir’de yıkılan binaların balçık üzerinde inşa edildiğini gördük. Zemini balçık olan bostan tarlalarına 10-15 katlı binalara imar verip inşaatlar yaptırmışız.
Bu hal yalnızca İzmir’e özgü değil; Adapazarı’nda da böyle, İzmit’te de, Yalova’da da, Türkiye’nin başka yerlerinde de böyle.
Bu cinayetler vaktiyle belediyelerimiz ve onların imar daireleri tarafından işlenmiş; dolayısıyla milyonlarca insanımız patlamaya hazır bombaların üzerinde oturuyor.
Hep söyleniyor: Deprem değil, çürük binalar öldürür, lakin bizler inatla çürük binalarda oturmayı sürdürüyoruz.
Bir yerde eksik yapıyoruz ama nerede?
İnşaat teknolojisinde Türkiye, dünyada ilk beş ülke arasında yer almaktadır. İnşaat işini bu kadar iyi bilmemize rağmen bu güzelliği neden kendimize yapmıyoruz, anlayamıyorum.
Türkiye deprem kuşağı üzerinde bulunuyor. Tıpkı Japonya gibi depremle yaşamayı bilmeliyiz.
Japonya’da bizden çok daha şiddetli depremler olmasına rağmen ne binaları yıkılıyor, ne de insanları ölüyor.
Sebebi belli: Depreme dayanıklı binalar yapıyorlar.
İzmir’de yıkılan binaların balçık üzerinde inşa edildiğini gördük. Zemini balçık olan bostan tarlalarına 10-15 katlı binalara imar verip inşaatlar yaptırmışız.
Bu hal yalnızca İzmir’e özgü değil; Adapazarı’nda da böyle, İzmit’te de, Yalova’da da, Türkiye’nin başka yerlerinde de böyle.
Bu cinayetler vaktiyle belediyelerimiz ve onların imar daireleri tarafından işlenmiş; dolayısıyla milyonlarca insanımız patlamaya hazır bombaların üzerinde oturuyor.
Bunlar bugün değilse bile, yarınki depremde yıkılacak ve onlarca, binlerce insanımız bunların enkazında kalacak.
Karşılaşmamız mukadder ve muhakkak olan bu denli bir ölüm tehlikesi karşısında tedbir almak ve bunun için de ülke çapında seferberlik başlatmak gerekmez mi?
Bildiğimiz kadarıyla Çevre Bakanlığı, tüm illerdeki bina envanterini çıkardı. Yani önümüzdeki depremlerde hangi binaların yıkılacağını biliyoruz.
O halde neden elimiz kolumuz bağlı, kös kös oturup ölümü bekliyoruz?
Candan daha aziz şey olmadığına göre, can güvenliğimizi neden güvence altına almıyoruz?
Devlet vatandaşını ölümle yüz yüze bırakmamalı, her türlü destek ve imkânla vatandaşını bu işe zorlamalı.
Belediyeler bu türlü binaların iskânlarını gerekli halde iptal etmeli.
İzmir'de son durum ne?